Esas No: 2017/653
Karar No: 2019/583
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/653 Esas 2019/583 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 6. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Ağır Ceza
Sayısı : 21-405
Nitelikli yağma suçundan sanıklar ..., ..., ... ve ...’in TCK"nın 37/1 ve 148/2. maddeleri delaletiyle 149/1-c-h, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 8 yıl 6 ay 15 gün, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan ise aynı Kanun’un 37/1. maddesi delaleti ile 109/2, 109/3-b, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 3 yıl 4 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Silifke Ağır Ceza Mahkemesince verilen 03.12.2009 tarihli ve 21-405 sayılı hükümlerin, sanıklar müdafileri ile sanıklar ..., ... ve ... tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 6. Ceza Dairesince 04.11.2015 tarih ve 3170-44427 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 04.11.2016 tarih ve 349561 sayı ile;
"...İtiraza konu olayda Başsavcılığımız ile Yüksek 6. Ceza Dairesi arasındaki uyuşmazlık sübuta, cezanın bireyselleştirilmesine veya usul hükümlerine ilişkin olmayıp, sanıklar hakkında yağma suçunda daha az cezayı gerektiren hâl olarak düzenlenen TCK"nın 150/1. ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçunda haksız tahrik hükümlerinin düzenlendiği TCK"nın 29. maddelerinin uygulanıp uygulanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Yargılamaya ve itiraza konu somut olay incelendiğinde; katılan ... ile tanık ..."ın, Tekmen Kasabasında ortaklaşa işlettikleri alüminyum doğrama ve mobilya imalatı ile mobilya ve çeyiz eşyaları üzerine imalathane ve mağazalarının bulunduğu, hükümlü ..."in olaydan önce bu mağazadan kendi evi için mobilya aldığı ve karşılığında katılan ..."a 5 adet değişik miktarlarda toplam 5.050 TL değerinde senetler verdiği, bu borcunun tamamını ödediği, 4 adet senedini geri aldığı, ödeme günü 25.07.2006 olan 1.050 TL bedelli son senedi ise geri alamadığı, katılan ..."ın hükümlü ..."e sözleşme başlıklı tarihsiz "..."den hiçbir senetli veya senetsiz alacağım yoktur." yazılı belgeyi verdiği, bu alışverişten birkaç ay sonra da hükümlü ..."in hükümlü ... ile evli olan kız kardeşi ..."in çeyizi için katılan ve tanığın ortak olarak işlettikleri mağazadan çeyiz eşyası aldığı ve karşılığında 10.12.2006 düzenlenme ve 15.07.2007 ödeme tarihli 6.000 TL"lik senet verdiği, borcunun bir kısmını elden, 2.700 TL"lik kısmını ise tanık ..."ın Balcılar Mobilya isimli iş yerine ait pos cihazından 06.03.2007 tarihinde arkadaşı olan..."a ait kredi kartından geçirmek suretiyle ödediği, bu senetle ilgili olarak geriye 2.700 TL borcunun kaldığı, 01.02.2008 tarihinde hükümlü ... tarafından 10.12.2006 tarihinde verilen ve 3.300 TL"lik kısmı ödendiği anlaşılan 6.000 TL"lik senede dayanılarak katılan ..."ın ortağı olan tanık ... tarafından asıl alacak olarak 6.000 TL ve işlemiş faizi olarak da 1.809,53 TL taleple icra takibi başlatıldığı, 26.11./2008 tarihinde hükümlü ..."in evinde haciz işlemi yapıldığı,
Hükümlü ..."in 11.02.2008 tarihinde Bozyazı Cumhuriyet Savcılığına katılan tarafından ödenmiş olan senedin tahsili için takibe konulduğundan bahisle şikâyette bulunduğu, Anamur Cumhuriyet Başsavcılığınca 03.03.3008 tarihinde katılan ve tanık ... hakkında bedelsiz senedi kullanma suçundan takipsizlik kararı verildiği ancak itiraz üzerine takipsizlik kararının kaldırılmasına karar verilerek katılan ve tanık hakkında bedelsiz senedi tahsile koyma suçundan kamu davası açıldığı,
04.12.2008 tarihinde hükümlü ..."in katılan ..." Dündar"ı Bozyazı ilçe merkezindeki evi önünde beklediği ve saat 20:00 sıralarında evine gelen katılanla dışarıda görüşerek kendisini tanık ..."ın evine götürmesini istediği, durumdan şüphelenen katılanın hükümlüye ait araçla gitmeyi kabul etmemesi üzerine katılanın aracı ile tanık ..."ın evine gitmek için yola çıktıkları; hükümlü ..."in cep telefonu ile kaynı olan hükümlü ... ile şifreli ve gizlice görüşmeler yaparak bulundukları bölgeyi bildirdiği, hükümlü ... ..."in yanında hükümlüler ... ve ... da olduğu hâlde takip ettiği katılana ait aracı, Bozyazı eski il yolu, mezarlık bölgesi civarında önüne kırarak durdurduğu, bu sırada hükümlü ..."in de katılanın aracının vitesini boşa düşürerek aracın durmasını kolaylaştırdığı; hükümlü ... ..."in hükümlüler ... ve ... ile birlikte katılanı aracından zorla indirerek hükümlü ... ..."in aracına bindirdikleri, bu esnada hükümlü ... ..."in katılanın direncini kırmak için yumrukla suratına vurarak basit tıbbi müdahale ile iyileşebilecek şekilde yaraladığı, hükümlü ... ..."in katılan ile birlikte aracın arka koltuğuna oturduğu ve hükümlü ..."in şoför mahalline geçerek aracı hükümlü ..."in tarif ettiği şekilde Bozyazı Denizciler Mahallesinde seraların bulunduğu kuytu bir yere götürdüğü, hükümlü ..."in ise katılana ait aracı katılanın evi civarında bırakarak kendisine ait araçla aynı yere gitmek üzere yola çıktığı, hükümlü ..."in, ön koltukta oturan hükümlü ..."dan aldığı kalemle boş bir senedi katılana uzatarak "bunu imzalamazsan seni öldürürüz" diyerek katılanı tehdit ettiği, katılanın boş senedi ölsem de imzalamam dediği, hükümlü ... ..."in ise "Konya"dan gelip de kaynımı icraya mı vereceksin?" diye söylemi üzerine katılanın "Madem..."taki senet için imzalatıyorsunuz ancak 10 milyarlık imzalarım." dediği, hükümlü ... Kacabey"in kabul etmesi üzerine katılanın 10.000 TL olarak doldurduğu senedi araç içerisinde imzalayıp, hükümlü ... ..."e verdiği, o sırada hükümlü ..."in olay yerine geldiği, hükümlü ... ..."in katılanı hükümlü ..."e teslim ederek arabasının yanına götürmesini, katılana ise "Yarın icrayı kaldırın bu senedi de alın" diye söylediği, katılanın hükümlü ... tarafından Bozyazı Dörtyol Kavşağı civarında park edilen aracı yakınında bırakıldıktan sonra emniyete giderek olayı bildirdiği,
05.12.2008 günü katılan ..."ın Emniyete giderek hükümlü ... ile görüştüğünü icrada bulunan senedi getirmesi hâlinde imzalattığı senedi takas yolu ile vereceğini söylediğini bildirmesi üzerine polis tarafından katılan ..."ın hükümlü ..."i telefon ile arattırıldığı ve yapılan görüşmede hükümlü ..."in senedi direkt vermeyeceğini avukatları aracılığı ile takas yolu ile vereceğini söylediğinin tutanak altına alındığı,
05.12.2008 günü hükümlüler ... ile ..."in 16.45 sıralarında yakalanarak Emniyet Müdürlüğüne getirildiği, hükümlü ..."in suça konu senedin aynı zamanda kız kardeşinin de evi olan ..."in evinde olduğunu bildirmesi üzerine bu hususun Cumhuriyet savcısına bildirildiği, Cumhuriyet savcısı tarafından hükümlü ..."in evinde arama yapılmasına izin verilmesi ile hükümlü ..."in refakate alınarak hükümlü ..."in ikametine gidildiği, ikamette bulunan tanık ..."in senedin yatak odasında bulunduğunu söylediği, hükümlü ..."in de onaylaması üzerine suça konu senedin yatak odasındaki çekmeceden tanık ... tarafından alınarak polis memurlarına teslim edildiği,
Katılan ve tanık hakkında bedelsiz senedi işleme koyma suçundan ise Anamur 2. Asliye Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda 30.03.2016 tarihli karar ile katılan ve tanık ..."ın bedelisiz senedi kullanma suçundan mahkûmiyetlerine karar verildiği ve kararın henüz kesinleşmediği, anlaşılmıştır.
Yapılan açıklamalar ışığında çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanıklar hakkında yağma suçunda daha az cezayı gerektiren hâl olarak düzenlenen TCK"nın 150/1. maddesi ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçuna yönelik haksız tahrik hükümlerinin düzenlendiği TCK"nın 29. maddesinin uygulanıp uygulanamayacağı noktasında toplanmaktadır.
Somut olayda, her ne kadar katılan ... soruşturma ve kovuşturma aşamalarındaki beyanlarında hükümlü ..."in kendisine borcu bulunmadığını, 6.000 TL bedelli senedin hükümlü ... tarafından tanık ..."a yaptırılan alüminyum doğrama işi nedeniyle tanık ..."a verildiğini beyan etmiş ve tanık ..."ın da soruşturma ve kovuşturma aşamasında katılan ... ile aynı doğrultuda beyanda bulunduğu anlaşılmış ise de katılan ..."ın hükümlü ... tarafından yapılan şikâyet üzerine şüpheli sıfatıyla 18.02.2008 tarihinde Bozyazı Cumhuriyet Savcılığında verdiği ifadesinde hükümlü ..."in çeyiz eşyası ve alüminyum doğrama işi yaptırdığını karşılığında 6.000 TL"lik senet verdiğini, senette miktar ve ödeme tarihinin yazılı olduğunu, borcunu ödemeyince senedi takibe koyduklarını, gösterilen sözleşmeyi kendisinin düzenlediğini, ..."in evinin mobilya işini yaptığını, ..."nin kendisine 1.000 TL"lik senetler verdiğini, senetlerini düzenli olarak ödediğini, en son senedini gelip almadığını, belge isteyince söz konusu belgeyi verdiğini, aynı soruşturmada tanık ..."ın da şüpheli sıfatıyla verdiği ifadesinde, ... ile birlikte Balcılar Mobilya adında işletmeleri olduğunu, müşteki ..."in kız kardeşinin çeyiz eşyasını kendilerinden aldığını ve evinin tüm alüminyum doğramasını da yine kendilerine yaptırdığını, bu işler karşılığında ise 6.000 TL bedelli senet aldıklarını, senette miktar ve ödeme tarihinin yazılı olduğunu, borcunu ödemediğini bu nedenle Anamur İcra Müdürlüğüne müracaat ederek hakkında icra takibi başlattıklarını beyan etmeleri, hükümlü ..."in de müdafisi huzurunda Emniyet Müdürlüğünde 05.12.2008 tarihindeki ifadesinde, "......"a 2006 yılı Ekim ayında 6.000 TL (altı bin YTL) senet karşılığında çeyiz malzemesi yaptırdığını, ..."a parasını belirli aralıklarla ödediğini, senedinin 2.700 TL"sinin kaldığı" yönündeki beyanları, hükümlü ... tarafından soruşturma aşamasında ibraz edilen ve tanık ... tarafından mahkeme aşamasında katılan ... ile ilgisinin bulunmadığını bildirdiği Balcılar Mobilyaya ait pos cihazından çekildiği anlaşılan 2.700 TL ödemeye ilişkin hesap ekstresi ve katılan ..."ın mahkeme aşamasındaki hükümlünün kredi kartını getirerek ödemede bulunduğu şeklindeki beyanı (hükümlü ..."in kendi evi için yaptırdığı eşyalar karşılığında katılan ..."da kalan son senedin vade tarihinin 25.07.2006 olduğu kredi kartından ödemenin ise ödeme gününün 06.03.2007 olduğu) birlikte değerlendirildiğinde, hükümlü ..."in 6.000 TL lik senedi katılan ..."dan kardeşi ..."in evinde kullanması için aldığı çeyiz eşyaları ile kendi evinin alüminyum doğrama işleri karşılığı olarak verdiği, hükümlü ... tarafından borcun 3.300 TL"lik kısmının ödenmesine karşın senet miktarının tamamı üzerinden işlemiş faizi ile birlikte takibe konulduğu ve takip nedeniyle de hükümlü ..."in evinde haciz işlemi yapıldığı ve hükümlü ..."in tanık ve katılana olan borç miktarının çok üzerinde (senetteki miktar 6.000 TL, işlemiş faiz 1.809,00 TL ve avukat masrafı ile birlikte) takip ve evinde haciz yapılması nedeniyle de katılan ... ve tanık ..."dan alacaklı pozisyonuna geçtiği, katılan ... tarafından icra takibine konu senede karşılık olarak suça konu senedin 10.000 TL miktarla doldurulduğu ve 05.12.2006 tarihli tutanakla da sabit olduğu üzere hükümlü ..."in icra takibindeki senedin getirildiğinde iade edilmek üzere cebirle suça konu 10.000 TL bedelli senedi imzalattırdığı, her ne kadar icra takibindeki senedin iadesi durumunda katılan ve tanığın hükümlü ..."den 2.700 TL alacakları bulunmakta ise de hükümlü ..."in borcunun çok üzerinde yapılan takip ve haciz işlemine son vermek için takipteki senedin iadesi dışında bir yol bulunmadığı ve hükümlü ..."in de katılana 2.700 TL borcunun bulunduğunu hazırlık aşamasında müdafii huzurunda imzalı beyanı ile bildirdiği hususları nazara alındığında hükümlü ..."in katılan ve tanık tarafından haksız olarak borç miktarının çok üzerinde yapılan takip ve haciz işlemi sonucu oluşturulan alacağını tahsil kast ve iradesi ile hareket ettiği, hükümlü ..."in eniştesi olan ve çeyiz eşyaları evine alınan hükümlü ... ile hükümlü ..."in akrabası ve aynı zamanda birlikte çalıştığı arkadaşı hükümlü ... ve yine hükümlü ..."in iş ve yakın arkadaşı olan ..."ın da hükümlü ..."in kast ve iradesine katıldıklarından haklarında TCK"nın 150/1. maddesinin uygulanması,
2-) Kişiyi hürriyetin yoksun kılma suçunda ise hükümlü ..."in hakkında borç miktarının çok üzerinde yapılan icra takibi ve neticesinde ikametinde yapılan haciz işleminden kaynaklanan etkiyle bu takip ve haciz işlemine son vermek için katılanı hürriyetinden yoksun kıldığı ve diğer hükümlü ... ..."in kayınvalidesinin evinde haksız olarak yapılan haciz işleminden kaynaklanan etkiyle eylemi gerçekleştirmeleri nedeniyle haklarında TCK"nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin uygulanması.
3-) Yüksek 6. Ceza Dairesinin onama kararındaki kabule göre ise, hükümlü ..."in yakalandığında suça konu senedin hükümlü ..."in ikametinde olduğunu beyan ederek katılana iadeyi sağladığından hükümlüler hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin tatbiki gerektiği gözetilmeden hüküm kurulması” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 6. Ceza Dairesince 17.04.2017 tarih, 6820-890 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
1-Tüm sanıklar hakkında yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâlinin düzenlendiği TCK’nın 150/1. maddesinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının,
2- Sanıklar ... ve ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu nedeniyle haksız tahrik hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının,
3- Sanıklar hakkında yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâlinin düzenlendiği TCK"nın 150/1. maddesinin uygulanma koşullarının bulunmadığının kabulü hâlinde tüm sanıklar hakkında TCK’nın 168/3. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının,
Belirlenmesine ilişkin ise de müzakere esnasında bir Ceza Genel Kurulu Üyesi tarafından katılan ... ve tanık ... hakkında incelemeye konu senet ile ilgili olarak bedelsiz senedi kullanma suçundan Anamur 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.03.2016 tarihli ve 7-26 sayılı mahkûmiyet kararının temyiz incelemesinin sonucunun beklenmesinin gerekip gerekmediğinin tartışılmasının talep edilmesi üzerine Ceza Genel Kurulu Başkanı tarafından bu hususun da ele alınıp değerlendirilmesine karar verilmiştir.
İncelenen dosya kapsamından;
Katılan ... ile tanık ..."ın, Tekmen kasabasında ortaklaşa işlettikleri mobilya mağazası ile alüminyum doğrama ve mobilya imalathanelerinin bulunduğu, sanıklardan ...’in 2006 yılında annesi ile yaşadığı evin alüminyum doğrama ve ahşap işleri için katılan ... ile anlaştığı, yapılan işler karşılığında suça konu 6.000 TL bedelindeki senedi düzenledikleri, sanık ...’nin borcunu ödememesi üzerine tanık...’ın icra takibi başlatıp sanık ...’nin evinde haciz işlemi yaptırdığı, bu duruma sinirlenen sanık ...’nin 04.12.2008 tarihinde saat 20.00 sıralarında katılan ...’i evinin önünde beklemeye başladığı, eve gelen katılandan kendisini tanık...’ın yanına götürmesini istediği, durumdan şüphelenen katılanın sanık ...’nin aracına binmeyip kendi aracı ile tanığın evine gitmeyi kabul ettiği, yola çıktıkları sırada sanık ...’nin kayınbiraderi olan sanık ...’i arayıp şifreli konuşmalar ile bulundukları yeri tarif ettiği, sanık ...’in yanında diğer sanıklar ... ve...olduğu hâlde sevk ve idaresindeki araç ile katılanın kullandığı aracın arkasından selektör yaptığı, sanık ...’nin katılanın kullandığı aracın vitesini boşa aldığı, kontak anahtarını yerinden çıkarttığı, sanık ...’in aracının direksiyonunu katılanın otomobilinin önüne kırdığı, sanıklar..., ... ve ...’in katılanı araçtan zorla indirdikleri, sanık ...’in katılanın direncini kırmak için yüzüne yumruk ile vurduğu ve ardından katılanı sanık ...’in aracına bindirdikleri, bu esnada sanık ...’nin katılanın aracını bırakıp diğer sanıkların gittiği seralar bölgesi diye anılan kuytu yere kendi aracı ile geldiği, sanık ...’in diğer sanık ...’den aldığı kalem ve senedi katılana imzalattırmak istediği, araçtaki sanıkların “Bunu imzalamazsan seni öldürürüz.” dedikleri, katılanın “Ölürüm de boş senet imzalamam.” demesi üzerine icra takibine konu senede karşılık bu senedi istediklerini söyleyen sanıklara 10.000 TL bedelindeki senedi düzenleme tarihi olmaksızın doldurup imzaladığı, bunun üzerine sanık ...’in senedi ve katılanı olay yerine gelen sanık ...’ye teslim ettiği, sanık ...’nin de katılanı aracının bulunduğu yere kadar götürdüğü iddiasıyla sanıklar hakkında nitelikli yağma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kamu davası açıldığı,
04.12.2008 tarihli görgü tespit tutanağından; katılana ait 3. .H ..2 plaka sayılı araçta yapılan incelemede kontak anahtarının orta kısmından eğik olduğu, başka bir zarar ziyanın bulunmadığı,
Tutanak başlıklı 05.12.2008 tarihli belgeden; katılan ...’"in telefonla konuştuğu sanık ...’nin icra takibine konu senedi getirmesi hâlinde katılana imzalatmış olduğu senedi avukatları aracılığıyla verebileceğini söyleyerek telefonu kapattığı,
05.12.2008 tarihli arama tutanağından; yakalanan sanık ...’nin beyanı üzerine kız kardeşi ile eniştesi sanık ...’in ortak ikametlerinde yapılan aramada yatak odasının girişine göre sol duvar önünde bulunan etejerin ikinci çekmecesinde ... adına düzenlenmiş 10.000 TL tutarında imzalı bir adet senedin kolluk tarafından görüldüğü, Cumhuriyet savcısının talimatıyla senedin muhafaza altına alındığı,
06.12.2008 tarihli kolluk tutanağından; sanık ...’in kullandığı 3. .C ..0 plaka sayılı araçta yapılan aramada katılana imzalattırılan senedin üzerine konulup yazıldığı bir adet "Mogaz" ibareli peçete kutusu bulunduğu, peçete kutusunun üzerine çıkan kalem izlerine göre rakamla ve yazıyla "10.000 TL", "Limanağzı, Tekmen" ibareleri ile iki adet imza izinin bulunduğu,
Adana Polis Kriminal Laboratuvarının 25.12.2008 tarihli raporundan; suça konu senetteki imza ve yazıların katılan ...’e ait olduğu, senetteki yazı ve imzalara ait fulaj izlerinin ele geçirilen peçete kutusunda bulunduğunun tespit edildiği,
Suça konu senet incelendiğinde; keşidecisinin ..., keşideci adresinin Liman Ağzı Mahallesi Tekmen, bedelinin rakam ve yazıyla 10.000 TL olduğu, senette düzenleme tarihi, vade tarihi ve alacaklı isminin bulunmadığı,
Sanığın senet bedelini ödediğine ilişkin savunmasına karşı katılanın aralarındaki başka bir ticari ilişkiden doğduğunu iddia ederek sunduğu ikinci senet incelendiğinde; borçulusunun sanık ..., alacaklısının katılan ..., ödeme tarihinin 25.07.2007, bedelinin rakam ile 1.050 YTL, yazı ile bir milyar elli YTL olduğu, düzenleme tarihinin bulunmadığı,
Takibe konu senet incelendiğinde; alacaklısının tanık ..., borçlusunun ..., düzenleme tarihinin 10.12.2006, ödeme tarihinin 15.01.2007, bedelinin 6.000 TL olduğu,
Sözleşme başlıklı düzenleme tarihi olmayan belgede; katılan ...’ın imzasıyla “... İyibilen’den senetli ve senetsiz alacağım yoktur.” ibaresinin yazılı olduğu,
Anamur İcra Müdürlüğünün 2008/299 sayılı dosya suretinden; takip alacaklısının tanık ..., borçulunun sanık ..., asıl alacağın 6.000 TL, işlemiş faiz alacağının 1.809,53 TL ve toplam takip bedelinin 7.809,53 TL olduğu, Bozyazı İcra Müdürülüğünce talimat üzerine sanık ...’nin evinde haciz yapılıp 350 TL bedelindeki eşyanın haczedilip sanık ...’ye yediemin olarak bırakıldığı,
Açık kaynaklardan yapılan incelemede; 2008 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre icra dairelerinde yapılan takipler için vekalet ücretinin 140 TL olduğu,
Denizbank A.Ş’ye ait 16.12.2008 tarihli belgeden; İbrahim Neşet Yıldız tarafından 06.03.2007 tarihinde Balcılar Mobilya isimli iş yerine aynı gün içerisinde birisi 2.500 TL, diğeri 200 TL olmak üzere toplam 2.700 TL kredi kartı ile ödeme yapıldığı,
UYAP kayıtlarından yapılan incelemede; sanık ...’in şikâyeti üzerine katılan ... ve tanık... hakkında bedelsiz senedi kullanma suçundan Anamur 2. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından yargılama yapıldığı, 30.03.2016 tarihli ve 7-276 sayılı henüz kesinleşmemiş karara göre katılan ... ile tanık...’ın anılan suçtan mahkûm oldukları, dosyanın hâlen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arşivinde bulunduğu,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ... aşamalarda değişmeyen beyanlarında; Bozyazı Tekmen kasabasında ortağı ... ile birlikte mobilya ve ahşap işleri imalatı ve ticareti yaptıklarını, kendisinin mobilya satışı ile ilgilendiğini, tanık...’ın ise ahşap ve alüminyum işine baktığını, 2006 yılında tanık...’ın sanık ... İyilibil’in annesi ile birlikte oturduğu evin alüminyum doğrama ve mermer işini yaptığını, birkaç ay sonra da kendisinin sanık ...’nin evlencek olan kız kardeşi için çeyiz eşyası sattığını, karşılığında her ay vadesi geldiğinde ödenmek üzere dört adet 1.000 YTL, bir adet de 1.050 YTL bedelinde bono aldığını, sanık ...’nin tüm senetlerini vadesinde ödediğini ve dört adet 1.000 YTL değerindeki senetleri geri aldığını, l.050 YTL bedelindeki senedin sanık ... tarafından alınmadığı için kendisinde kaldığını, ortağı...’ın ise sanık ...’ye yaptığı iş karşılığında 6.000 YTL bedelinde bir adet senet aldığını, bu senedin hiç ödenmediğini, o yüzden de tanık...’ın senedi icra takibine koyduğunu, buna karşılık sanık ...’nin ortağına ait senedin kendisinden aldığı çeyiz eşyasına ilişkin senet olduğunu söyleyerek bedelini ödediğini iddia ettiğini, sanık ...’nin ibraz ettiği ibranamenin kendisine karşı olan borcunu ödeyip bitirdiğine yönelik bir belge olduğunu, bu kâğıdı sanık ..."ye daha önce verdiğini, ...’nin bu kâğıdı delil olarak gösterip ortağı...’tan ve kendisinden şikâyetçi olduğunu, bir hafta kadar önce tanık...’ın avukatı vasıtasıyla sanık ...’nin evinde haciz yaptırdığını, aynı günün akşamında sanık ...’nin annesi ile birlikte evine geldiğini, tanık... ile uzlaşmak istediklerini söylediğini, sanığın faizi ile birlikte borcunun 8.000 - 10.000 YTL’yi bulduğunu, tanığın faiz ve avukatlık masrafını istememesini talep ettiklerini, kendisinin de ortağıyla görüşeceğini söylediğini, olay günü akşam saat 19.00-19.30 sıralarında sanık ...’yi evinin önünde kendisini beklerken gördünü, “Gel şu konuyu görüşelim.” deyince kuşkulandığını, “Senin arabanla değil benim arabamla gidelim.” dediğini, yola çıktıklarını, iki adet bira aldıklarını, bu sırada sanık ...’ye telefon geldiğini, karşıdaki şahsa "Anne biz marketin önündeyiz geleceğim." dediğini, sesinden konuştuğu kişinin erkek olduğunu anladığını, sanık ...’nin, “Rıfat’a şimdi 500 YTL vereceğim. Yarın kuyumcudan altın alıp borcumu kapatacağım.” şeklinde sözler sarf ettiğini, kendisinin de “Faizi aldırmayacağım. 6.500 YTL borcu kapattıracağım.” şeklinde cevap verdiğini, tanık...’ın evine doğru gitmek üzere yoldayken arkadan bir arabanın selektör yaptığını, o esnada sanık ...’nin vitesi boşa aldığını, arkadaki arabanın kendisine yetişerek önüne kırdığını, duran arabadan sanık ...’nin eniştesi sanık ... ve tanımadığı birinin indiğini, sanık ...’nin aracının kontak anahtarını aldığını, bu sırada anahtarın eğildiğini, daha sonra sanıklar..., ... ve diğer şahsın kendisini karga tulumba sanık ...’in geldiği arabaya bindirmeye çalıştıklarını, direnince sanık ...’in yumrukla suratına vurup dudağını kanattığını, ardından ağzını kapatıp kendisini sıktığını, daha fazla direnemediğini, tenha bir yerde durduklarını, sanık ...’in önde şoförün sağında oturan kişiye “Oradan senet ve kalemi ver.” dediğini, sanık ...’in senedi ve kalemi uzatarak "Bunu imzalamazsan seni öldürürüz" diye tehdit ettğini, boş senedi ölse imzalamayacağını söylediğini, sanık ...’in “Konya’dan gelip de kaynanamı icraya mı vereceksin...” diyerek ana avrat küfür ettiğini, korktuğu için "Madem...’taki senet için imzalatıyorsunuz ancak on milyar liralık imzalarım." dediğini, önden uzatılan hatırlayamadığı bir şeyin üzerinde senet bedelini 10.000 YTL olarak kendi el yazısıyla yazıp imzaladığını, tarih ve alacaklı kısmını sanık ...’in "Yazma" demesi nedeniyle doldurmadığını, senedi imzaladıktan sonra sanık ...’nin geldiğini, sanık ...’in “Al bunu arabasının yanına götür.” diyerek kendisini... ile arabasına gönderdiğini, sanık ...’in ayrıca "Yarın icrayı kaldırın bu senedi de alın." dediğini, Mahkemede soru üzerine yaptığı iş karşılığında sanık ...’den 1.050 TL’lik alacağının kaldığını, sanığın bu borcunu kuyumcudan çeyrek altın alıp ... Bal isimli şahsa bırakmak suretiyle ödediğini, 2.700 TL’lik bir ödemeyi de bir arkadaşına ait kredi kartını kendilerine ait pos makinesinden geçirerek yaptığını, ancak bu miktarın 5.050 TL’lik borcun içindeki bir miktar olduğunu,
Sanık ...’nin şikâyeti üzerine bedelsiz senedi kullanma suçundan Anamur Cumhuriyet Savcılığında; sanık ...’nin kız kardeşinin çeyiz eşyalarını kendilerinden aldığını ve evinin tüm alüminyum doğramalarını da kendilerine yaptırdığını, bu işler nedeniyle sanık ...’nin 6.000 TL bedelindeki senedi verdiğini, borcunu ödemeyince senedi takibe koyduklarını,
Aynı suç kapsamında sanık sıfatıyla yargılandığı Mahkemeye sunduğu 22.01.2016 tarihli dilekçede özetle; sanık ..."nin suça konu 15.01.2007 vadeli 6.000 TL bedelindeki senet borcunu ödemesi üzerine sanığın borcunun kalmadığına dair bir ibraname verdiğini, ancak kızgınlık sonucu bedeli tarafına ödenen bu senedin lehtar kısmına tanık ...’ın ismini yazmak suretiyle icra takibine koyduklarını, söz konusu senede karşı yağma suçuna konu edilen 10.000 TL bedelindeki senedi kendi rızası ile herhangi bir baskı ve zorlama yapılmadan icra doyasındaki borca karşılık gelecek şekilde teminat senedi olarak kendisinin düzenleyip sanıklara verdiğini, vicdan azabı duyduğunu,
Aynı suç ile ilgili yargılandığı Mahkemede; dilekçeyi kendi iradesiyle imzalamadığını, sanık ..."in yakınlarının sürekli yanına gelerek ya da yolda karşılaştıklarında “... haksız yere cezaevinde yatıyor. Bu olayların sebebi sensin. Senin de çocukların var.” diyerek psikolojik baskı yaptıklarını, bu nedenle dilekçeyi yazmak zorunda kaldığını, soruşturmadaki savunması hatırlatıldığında; sanık ...’nin kendisinin yaptığı iş karşılığı aylık ödeme yaptığını, ancak şu an tek senet mi verildiğini yoksa birden fazla senet mi verildiğini hatırlamadığını,
Tanık ... aşamalarda değişmeyen beyanlarında; katılan ... ile Bozyazı Tekmen kasabasında ortaklaşa işlettikleri imalathane ve mağazalarının bulunduğunu, ortaklıklarının adi ortaklık niteliğinde olduğunu, alüminyum doğrama işinin gelir ve giderinin tamamen kendisine ait olduğunu, mobilya imalatının gelir ve giderleri ile satış mağazasının mobilya kısmının tamamına katılan ile ortak olduklarını, iki yıl kadar önce sanık ..."in evine alüminyum kapı, pencere ve sineklik işleri yaptığını, karşılığında 6.000 YTL tutarında senet aldığını, sanık ...’nin vade tarihinin gelmesine rağmen senet bedelini ödememesi üzerine hakkında icra takibi başlattığını, bunun üzerine sanık ...’nin ortağı katılan ..."la yapmış oldukları çeyiz eşyası alım satımına ilişkin senet borçlarını ödediğine dair katılan ..."ten aldığı yazılı bir kâğıdı delil göstererek borcunun olmadığı iddiasında bulunduğunu, önce takibe itiraz ettiğini, kabul edilmeyince savcılığa suç duyurusunda bulunduğunu, katılan ... "i kendisiyle anlaşması konusunda sıkıştırdığını, en son ısrarlarına dayanamayıp avukat parası ve ana parayı ödemesi hâlinde icrayı kaldıracağını söylediğini, sanık ...’nin buna da yanaşmadığını, olay akşamı katılanın telefonla kendisini arayarak olayı anlattığını, kendisini döverek zorla arabaya bindirip kaçırdıktan sonra senet imzalattırdıklarını söylediğini, arabasıyla evine gelen katılanın dudağında kan gördüğünü, kendisinin icraya vermiş olduğu senetle ortağı katılan ... "in bir ilişkisinin olmadığını,
Sanık ...’nin şikâyeti üzerine bedelsiz senedi kullanma suçundan Anamur Cumhuriyet Savcılığında; sanık ...’nin kız kardeşinin çeyiz eşyalarını kendilerinden aldığını ve evinin tüm alüminyum doğramalarını da kendilerine yaptırdığını, bu işler nedeni ile sanık ...’nin 6.000 TL bedelindeki senedi verdiğini, borcunu ödemeyince söz konusu senedi takibe koyduklarını,
Aynı suç ile ilgili Mahkemede; ortağı olan katılan ile sanık ..."e yaptıkları işler karşılığında 6.000 TL bedelinde senet aldıklarını, senedin vadesinin gelmesine rağmen sanık ...’nin borcunu ödemediğini, kendilerini oyaladığını, bunun üzerine yapmış olduğu iş karşılığında şahsen kendisine verilmiş olan katılanın ilgisinin bulunmadığı senedi icra takibine koyduğunu, sanık ...’nin kullanmış olduğu "borcu yoktur" ibaresini içeren belgenin sanık ...’nin kardeşinin çeyiz eşyasından dolayı katılan ..."e verdiği senedin ödenmiş olduğuna dair bir belge olduğunu, sanık ...’nin kendisine verdiği 6.000 TL"lik senetle bir ilgisinin olmadığını,
Tanık ... Mahkemede; eşi olan sanık ... ile katılan ... arasında olay öncesinde bir husumet bulunduğunu, katılana çeyiz yaptırdıklarını, misafir odasındaki koltukların standartlara uygun olmadığını söyledikleri katılanın “Tamam ben düğünden sonra gelip bu koltukları düzelteceğim.” demesine rağmen sözünü tutmadığını, sanık ...’in katılanı aradığını, “Gel şu koltukları düzelt” dediğini, katılan ...’in de “Gelmeyeceğim, o arızalı koltuklarla idare edin” dediğini, arama tutanağı ile ilgili olarak kesinlikle evinde arama yapılmadığını, görevlilerin sadece dış kapıdan bakıp gittiklerini, ağabeyi olan sanık ...’nin unuttuğu cüzdanını getirip verdiğini, arama tutanağındaki imzanın kendisine ait olduğunu,
Tanık Turan Baş Mahkemede; olay tarihinde katılan ...’in yanında usta olarak çalıştığını, sanık ..."nin kardeşi, sanık ... ve dışarıda bekleyen bir bayanla birlikte iş yerlerine geldiğini, katılandan çeyiz eşyası aldıklarını, sanık ...’nin katılan ...’e 6.000 TL bedelinde bir senet verdiğini, bunun üzerine bir koltuk takımı, bir yatak odası ve bir yemek odası takımını yapıp sanık ...’in evine teslim ettiklerini, sanıklar müdafisinin sorusu üzerine; 2005 yılının sonları ile 2006 Ocak ayları arasında sanık ...’in evine pencere ve mutfak dolabı yaptıklarını, karşılığında...’nin katılana senet verdiğini, ancak senedin miktarını bilmediğini, yapılan işin miktarının 2.500-3.000 TL civarında olduğunu, sanık ...’nin borcunu ödediğini, söz konusu senedi tanık...’ın sanık ...’ye verdiğini, 6.000 TL bedelindeki senedin ise katılan ...’te kaldığını, sanık ...’nin katılana "Senedimi ver, borcum bitti." dediğini, onun da "Kasanın anahtarı yok, sonra vereyim." diye cevap verdiğini, senet yerine imzalı bir kâğıt verdiğini, 6.000 TL bedelindeki senedin 2007 yılında düzenlendiğini, sanık ..."nin bu senetler nedeniyle yani gerek 6.000 TL bedelindeki gerekse bundan önceki miktarını hatırlamadığı ancak 2.500-3.000 TL civarında yapılan iş karşılığı verdiği senetlere ilişkin borçlarını ödediğini, katılan ... ve...’a borcunun kalmadığını,
Tanık Metin Karain Mahkemede; Kasım ayında sanık ... ile katılanın dükkânına gittiklerini...’nin katılandan senedini istediğini, katılan ...’in de "Kasa kapalı." dediğini ve imzalı bir kâğıt verdiğini, kâğıtta "...’in bana borcu yoktur." şeklinde bir şeyler yazdığını,
Tanık Remzi Saçkan Mahkemede; Bozyazı Belediye Ekmek Fabrikasında çalıştığını, fabrikanın karşısında katılanın mobilya üzerine iş yerinin bulunduğunu, tarihini tam olarak hatırlayamadığı bir zaman diliminde sanık ...’nin gelip "Karşıya bir uğrayacağım, son bir taksitim var, onu ödeyip geleceğim." dediğini, yarım saat sonra söylenerek geri geldiğini, "Senedi vermedi." dediğini, elinde tuttuğu kâğıtta "Bu adamın bana hiçbir şekilde borcu yoktur." yazdığını, "Senedi niye almadın?" diye sorduğunu, onun da "Yaa, kasa kilitliymiş, kasanın anahtarı kayıpmış, bana bu kağıdı verdi, bir sorun olur mu?" dediğini, “Bir şey olmaz, borcun kaldı mı?" diye sorunca "Borcum kalmadı." diye cevap verdiğini, sorulduğunda tanık...’ın katılan ...’in iş yeri ile ilişkisi olup olmadığını bilmediğini, yalnız mobilyaların katılan ...’in iş yerinde yapıldığını iyi bildiğini, herhangi bir senet görmediğini, sanık ...’nin kardeşinin, sanık ... ile evlendiğini, mobilyaların sanık ..."in evi için yapıldığını, bu olaydan yaklaşık 1,5 sene kadar önce tanık ...’ın, sanık ...’nin evine yüklük, mutfak dolabı gibi bir şey yaptığını, ...’nin o dönemden tanığa kalan borcu olmadığını bildiğini, çünkü...’nin kapı komşuları olduğunu, 1,5 sene kadar önce tanık...’ın yaptığı işlerin de katılan ...’in dükkânında yapıldığını bildiğini,
Tanık Kiraz İyibil Mahkemede; sanık ...’in eşi, Ceylan’ın görümcesi olduğunu, 2006 yılı içerisinde bir gün kendisi, tanık..., sanıklar... ve ...’in katılan ...’in dükkânına çeyiz bakmaya gittiklerini, beğendikleri çeyizin her kısmıyla katılan ...’in ilgilendiğini, çeyizi getirip sanık ...’in evine koyduklarını, sanık ...’nin son taksidi ödediğinde katılan ...’in ona bir kâğıt verdiğini, iş yerinin yakın olması nedeni ile bir kez de kendisinin gidip katılana "Senedi verebilir misin?" diye sorduğunu, katılanın kendisine de "Anahtar kayıp." dediğini ve çeşitli bahaneler ürettiğini, birkaç kez daha katılanın iş yerine gittiğini, katılanın yine bahaneler uydurduğunu, bu duruma kızıp video kaydı çektiğini, katılanı konuşturduğunu, katılanın "Elindeki kozu kim kullanmaz, bu ticarettir, elinde bir koz varsa kim olsa kullanır." dediğini, bildiği kadarıyla tanık...’ın, sanık ...’nin çeyiz borcundan dolayı verdiği senetle ilgili icra takibi yaptığını,
Tanık ... Mahkemede; sanık ...’nin komşusu olduğunu, sanığın evinin mutfak dolabı ile pencere çerçevesini katılana taktırdığını, arkasından kardeşi...’ın çeyiz eşyalarını yaptırttığını, her iki imalatın parasını da katılana ödediğini, sanık ...’nin 6.000-6.500 TL’yi kendi evi için mi yoksa...’ın evine yapılan mobilyalarla birlikte mi ödediğini bilmediğini,
Tanık ... Mahkemede; tanık...’ın eşyalarını düğününe dört gün kala tanık Duran Turan, kendisi, katılan ... ve sanık ... ile evine götürüp serdiklerini, başkaca bilgisinin olmadığını, tanık...’ı da tanımadığını,
Tanık ...Kara istinabe olunan Mahkemede; olay günü usulüne uygun olarak alınmış arama kararı gereğince sanıklardan... ile birlikte o sırada gözaltında bulunan sanık ..."in evine gittiklerini, kapıyı bir bayanın açtığını, kendisine arama kararını okuduklarını, evin içindeki hol kısmına girdiklerinde bayana durumu izah etmeleri üzerine “Evimi fazla karıştırmanıza gerek yok. Aradığınız senet yatak odasındadır.” dediğini, sanıklardan..."nin de durumu onayladığını, evin kapısını açan ve tutanakta ismi bulunan ... ile birlikte evin yatak odasından senedi aldıklarını, senedin yerini sanık ...’nin de iyi bildiğini, sorulduğunda; mahalle muhtarı...’nın geride durduğunu, içeriye girmediğini, içeriye girmeseler eşyaların yerini, senedin bulunduğu etejerin nerede olduğunu, odadaki konumunu bilme şanslarının olmadığını, muhtar...’nın kendilerine göre geride olduğu için farklı ifade vermiş olabileceğini,
Tanık ... istinabe olunan Mahkemede; olay günü polislerin telefonla araması üzerine arama kararı ile sanık ..."in evinin giriş kısmına gittiklerini, kendisinin polislere göre 1,5 metre kadar arkada durduğunu, polislerin..."a durumu izah ettiklerini, bunun üzerine...’ın bir cüzdan getirip içerisindeki senedi polislere teslim ettiğini, senedin yatak odasından alınıp alınmadığını bilmediğini, polislerin evin içerisine girip herhangi bir aramada bulunmadıklarını,
İfade etmişlerdir.
Sanık ... müdafisi huzurunda Kollukta; 2006 yılında katılan ...’e 6.000 TL bedelindeki senet karşılığında çeyiz malzemesi yaptırdığını, borcunu belirli aralıklarla ödediğini, 2.700 TL borcu kalınca katılan ile ortağı tanık...’ın senedi ileri sürerek kendisini sıkıştırdıklarını, serasına kenevir ekmesini istediklerini, baskılara dayanamayıp 135 kök kenevir ektiğini, 45 gün sonra pişman olup kenevirleri söktüğünü, katılan ve tanığın söz konusu kenevirleri almaya gelmemeleri nedeniyle hepsini çöpe attığını, bunun üzerine katılan İrfan ile tanık...’ın suça konu senedi icra takibine koyduklarını, senedini geri istemek için 04.12.2008 tarihinde aracı ile katılanın evinin önünde beklediğini, bu sırada eniştesi olan sanık ... ile telefonda görüştüğünü, ...’in “Seni bu işten kurtaralım.” dediğini, ...’in yanında bulunan iş arkadaşları sanıklar ... ve...ile birlikte kendisini takip ettiklerini, evinin önüne gelen katılanın aracına binip bir süre sohbet ederek bira içtiklerini, telefonda sanık ...’e yerlerini söylediğini, mezarlık civarında arkalarından gelen ...’in selektör yaptığını, bunun üzerine katılanın aracının el frenini çekip kontak anahtarını aldığını, araçtan indirdiği katılanı sanık ...’in kendi aracına bindirdiğini, diğer sanıkların hep beraber katılanı önceden konuştukları Sarısu civarına götürüp kendisini beklediklerini, katılanın aracını bir yere park ettikten sonra şahsi aracı ile olay yerine gittiğini, katılana 6.000 TL bedelindeki senet için 10.000 TL bedelindeki senedi imzalattırdığını, daha sonra katılanı aracına götürmek üzere kendi otomobiline aldığını,
Tutuklanma talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde önceki ifadesinden farklı olarak; katılanın suça konu 6.000 TL bedelindeki senedi ...’in aracında kendi rızası ile verdiğini,
Savcılıkta ve Mahkemede; evine pencere ve mutfak dolabı yapmaları konusunda katılan ... ve tanık... ile anlaştığını, 3.700 TL tutan borcu için 4-5 adet senet verdiğini, parça parça borcunu ödediğini, borcunun son kısmını 2006 yılının Temmuz ayında ödediğini, katılanın bulamadığını söylediği 1.050 TL bedelindeki senedini alamadığını, 4-5 ay sonra da kız kardeşinin çeyizi için katılana mobilya yaptırdığını, düğünden sonra 6.000 TL bedelinde senet imzalayıp katılan ..."e verdiğini, borcunun 3.300 TL’sini elden ödediğini, kalan 2.700 TL borçla ilgili olarak katılan ve tanığın çek ödemelerinin olduğunu söyleyip kalan borcu bir seferde ödemesini istemeleri üzerine arkadaşı olan...’ın kredi kartı ile kalan borcun tamamını ödediğini, katılandan senedini isteyince kasanın anahtarını kaybettiğini söylediğini, 2007 yılının Nisan ayında ise katılanın kendisine borcu olmadığına ilişkin bir kâğıt verdiğini, Ağustos veya Eylül ayında katılanın arayarak senedi geri vermek için 3.500 TL istediğini, ailecek görüştüklerinde ise bu parayı senedi ele geçiren ortağı tanık...’ın istediğini, parayı vermezse senedi iade etmeyeceğini söylediğini, katılanın eşinin senet bedelinin ödendiğini bilmesi nedeni ile durumu ona taşıdıklarını, katılanın suça konu senet bedeli kadar teminat senedi vereceğini söylediğini, Şubat ayında evine haciz gelince olay günü katılan ile konuşup kendisini tanık...’a götürmesini istediğini, kendi aracının arızasından dolayı katılanın aracına bindiklerini, sanık ...’e annesini kendilerine götürmesi için telefon açtığını, tartışmaları sırasınasında katılanın “Gerekirse her gün evinize haciz göndereceğim. Donunuza kadar alacağım.” demesine sinirlenip katılana bir defa yumruk ile vurduğunu, katılanın aldığı alkolün etkisi ile aracı düzgün kullanamadığını görüp direksiyona müdahale ettiğini, aracı durdurduğunu, eniştesi olan sanık ...’i aradığını, katılanın kendisini zorla tanık...’ın evine götürmek istediğini söylediğini, sanık ...’in yanında diğer sanıklar...ve ... ile birlikte olay yerine geldiğini, ...’in kendilerini sakinleştirmeye çalıştığını, araya girdiğini, katılanı kendi aracına alıp gittiğini, bir süre sonra katılanın aracını bırakıp kendi aracını aldığını, telefon ile sanık ...’in yerini öğrendiğini, oraya gidince katılanın 1.500 TL tutan avukat ücreti ve icra masrafını ödemesini istediğini, bu teklifi kabul ettiğini, anlaştıklarını, ardından katılanı ve sanık ...’i kendi aracına aldığını, sanık ...’i evine bıraktıktan sonra katılanın rızası ile suça konu senedi teminat senedi olarak düzenleyip kendisine verdiğini, çelişki nedeni ile sorulduğunda ise; kollukta verdiği ifadesini kabul etmediğini, 8-10 kişinin kendisini oturtturup sürekli ifadesine müdahale ettiklerini, Savcılık ifadesiyle doğan çelişki sorulduğunda; katılanın kendisinden 1.500 TL avukatlık ücreti ve icra masrafı istediğini, bu meblağı ödemeyi kabul ettiğini söylemeyi unuttuğunu,
Sanık ... müdafisi huzurunda Kollukta; sanıklar ... ve ... ile aynı iş yerinde çalıştıklarını, olay günü akşamı geç saate kadar mesai yapınca sanık ...’in kendisini evine bırakacağını söylediğini, saat 19.30 sıralarında ...’in arabası ile yanlarında...da olduğu hâlde yola çıktıklarını, dört yola geldiklerinde sanık ...’e telefon geldiğini, telefon ile konuştuktan sonra “Bir işim çıktı. Ben sizi yine bırakacağım.” diyerek şehir merkezine doğru yöneldiğini, Jandarma karakolu karşısında bir kez daha telefon geldiğini ve eski il yoluna geçtiklerini, fırın ile mezarlığın arasında duran arabaya sanık ...’in selektör yaptığını, araçtan inerek o arabanın yanına gittiğini, sanık ...’in daha önce gördüğü ancak ismini karakolda öğrendiği katılan ..."ın koluna girerek içinde bulundukları araca bindirdiğini, “Borç senedini neden ortağına verdin?” diye sorduğunu, sanık ...’in “Ödediğimiz para karşılığında burada şu senedi imzalayacaksın.” diyerek elindeki senedi katılana uzattığını, katılanın da “Ben ödediğiniz 10.000 TL kadar senede yazarım.” şeklinde cevap verip düzenlediği senedi ...’e verdiğini, bir süre sonra olay yerine sanık ...’nin geldiğini, senedin ...’de kaldığını,
Savcılıkta önceki ifadesinden farklı olarak; sanık ...’in katılanı aracına bindirir bindirmez “Senedi bize vermedin, kasana kilitledin.” dediğini, katılan ...’in “Ben değil ortağım vermedi.” şeklinde cevap verdiğini, Denizciler Mahallesi, Sarısu Deresi kenarında bir yerde durduklarını, sanık ... ile katılan ..."in konuşmaya devam etmesi üzerine sanık ... ile birlikte arabadan inip sigara içmeye başladıklarını, arabadan indikleri sırada katılan ...’in “Ben sizden aldığım kadarını yazarım. On milyar kadarını yazabilirim.” dediğini duyduğunu,
Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; katılan ..."e zorla senet imzalattırıldığını görmediğini,
Mahkemede; katılanın sanık ...’in aracına bindiğinde dudağında kan olduğunu, durdukları yere daha sonra sanık ...’nin de geldiğini, onun da ...’in aracına bindiğini, kendisi ile sanık ...’ın araçtan indiklerini, içeridekilerin ne konuştuklarını bilmediğini,
Sanık ... müdafisi huzurunda Kollukta; sanık ... ve ... ile birlikte aynı iş yerinde çalıştıklarını, olay günü akşam saat 19.00 sıralarında sanık ... ile birlikte ...’in arabasına bindiklerini, çarşıya doğru yaklaştıklarında sanık ...’e telefon geldiğini, köprü civarına geldiklerinde ...’in, içerisinde sanık ...’nin bulunduğu bir aracı selektör yaparak durduğunu, sanık ...’in araçtan inip bir süre sanık ... ve katılan ... ile konuştuğunu, daha sonra katılanın gelip ...’in aracına bindiğini, hareket ettikten sonra sanık ...’in katılana “Neden icra başlattınız? Size yakışmadı.” dediğini, ardından cebinden bir senet çıkartarak “Al bu senedi imzala.” şeklinde sözler sarf ettiğini, önce senedi imzalamak istemeyen katılanın, biraz tartıştıktan sonra imzaladığını, katılanın ya da sanık ...’in senede bir şeyler yazdığını görmediğini, senedin önceden yazılı vaziyette olduğunu sonradan öğrendiğini,
Savcılıkta önceki ifadesinden farklı olarak; Memenci Mahallesi denen yerde önlerinde bir arabanın durduğunu, sanık ...’in de arabanının yanında durup aşağı indiğini, sanık ...’nin yanlarında duran arabanın koltuğunda oturan kişiye yumruk ile vurduğunu gördüğünü, o sırada duyduklarına göre katılanın iki sene öncesinden sanık ...’ye borcu olduğunu, o konuda görüştüklerini, ..."nin kendilerinin bulunduğu arabaya geçtiğini, sanık ...’in “Siz çıkın, arabadan inin.” demesi üzerine ... ile birlikte araçtan indiklerini, sanıklar... ile ...’in katılana senet imzalatıp imzalatmadıklarını bilmediğini,
Mahkemede savunmaları arasındaki çelişkiler sorulunca; sanık ...’in cebinden senet çıkartarak “Al bunu imzala.” dediğine ilişkin beyanını kabul etmediğini, kollukta ifadelerini katılan ...’in ifadelerine uydurmalarını istediklerini, heyecanla ve panikle ne söylediğini bilmediğini,
Sanık ... müdafisi huzurunda Kollukta; sanık ...’nin kayınbiraderi olduğunu, olay günü aynı iş yerinde çalıştığı sanıklar...ve ..."i aracına alarak evlerine gitmek üzere yola çıktıklarında kayınbiraderi olan sanık ...’nin aradığını, katılan ... ile buluştuklarını, tanık... ile pazarlık yapmak için gideceklerini söyleyip kendisinin de gelmek isteyip istemediğini sorduğunu, nerede olduklarını öğrenip peşlerinden gittiğini, katılana ait aracı görünce selektör yapıp korna çalarak durdurduğunu, bu sırada kendisine ait araca binen katılana neden icra takibi başlattıklarını, bu durumun kendisine yakışmadığını söylediğini, bunun üzerine katılanın kendi kendine küfür ederek ertesi gün takibe konu senedi getireceğini söylediğini, “İsterseniz bu senede karşılık senet vereyim.” dediğini, cebinden çıkarttığı suça konu senedi 10.000 TL bedelli olacak şekilde düzenleyip imzalayarak verdiğini, katılanı zorlamadıklarını, sanık ...’nin katılana ait aracı bırakıp kendisine ait araç ile bulundukları yere geldiğini, senedi...’ye verdiğini,
Savcılıkta önceki ifadesinden farklı olarak; katılanın aracını durdurmadığını, yolda seyir hâlindeyken park hâlindeki aracı gördüğünü, katılan ile sanık ...’nin kavga etmeleri nedeniyle aralarına girdiğini, katılanın kendisine ait araca binmesinden sonra “...’nin borcu olmadığını, son taksiti...’ın kardeşi ...’ya ödediğini biliyorum.” dediğini, tanık...’ın sanık ...’ye gıcık olması nedeni ile senedi takibe koyduğundan bahsettiğini, sanık ...’nin bulundukları yere kendi aracı ile gelmesinden sonra katılan ile sanık ...’nin 1.500 TL ödenmesi kaydıyla icra takibinden vazgeçilmesi konusunda anlaştıklarını, sanık ...’nin katılanın dudağıdaki kanı silmek için kendisinden peçete istediğini, arabasındaki peçete kutusunu verdiğini, akşam sanık ...’nin kendilerine oturmaya geldiğinde suça konu senedi göstererek katılan ...’in verdiğini söylediğini,
Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; katılana zorla senet imzalattırmadıklarını, katılanın tanık... ile sanık ... arasında aracı olmayı kabul ettiğini,
Mahkemede; sanık ... ile katılanı tartışırken gördüğünde sanık ...’nin “...beni...’ın yanına zorla götürmek istiyor ve ödemiş olduğum senedi tekrar tahsil etmeye çalışıyorlar. Ben...’a senet vermedim.” dediğini, çelişki üzerine sorulduğunda; önceki ifadelerinin aksine katılanın senedi imzalandığını görmediğini, emniyette kendisine katılan...’ın ifadesine yakın beyanda bulunacaksın dedikleri için öyle söylediğini,
Savunmuşlardır.
Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
1- Yerel Mahkeme tarafından sanıklar hakkında TCK"nın 150. maddesinde düzenlenen yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâlinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığına yönelik olarak katılan ... ve tanık ... hakkında incelemeye konu senet ile ilgili olarak bedelsiz senedi kullanma suçundan Anamur 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.03.2016 tarihli ve 7-26 sayılı kararıyla verilen mahkûmiyet hükmünün temyiz incelemesinin sonucunun beklenmesinin gerekip gerekmediği;
Bekletici sorun CMK"nın 218. maddesinin 1. fıkrasında "Ceza mahkemelerinin ek yetkisi" başlığı altında;
"Yüklenen suçun ispatı, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise; ceza mahkemesi bu sorunla ilgili olarak da bu Kanun hükümlerine göre karar verebilir. Ancak, bu sorunla ilgili olarak görevli mahkemede dava açılması veya açılmış davanın sonuçlanması ile ilgili olarak bekletici sorun kararı verebilir." şeklinde düzenlenmiştir. Görüldüğü gibi bazı durumlarda bir ceza davasında verilecek hüküm o ceza davasının konusunu teşkil etmeyen bir sorunun çözülmesine bağlı olabilir. Bu gibi durumlarda hâkimin önünde iki seçenek bulunmaktadır. Bunlardan ilki mahkemenin önündeki sorunu bu Kanun hükümlerine göre çözmesi yani "nispi yargılama" yaparak Kanun"dan doğan ek yetkisini kullanmakken diğer seçeneği ise dava konusu ile bağlantılı uyuşmazlığın ilgili yargı yerinde çözülmesini beklemektir. Bazı hâllerde hâkim bekletici sorun kararı vermese bile uyuşmazlığın çözümü CMK"ya göre değil, HMK"ya göre yapılabilir. Örneğin; Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 24.03.1989 tarihli ve 1-2 sayılı içtihadı birleştirme kararında belirtildiği üzere imzalı boş kâğıdın anlaşma dışı doldurulduğu iddiası, ceza mahkemesi hâkimi tarafından ceza yargılamasındaki delillerin serbestisi ilkesine göre değil hukuk mahkemesinin bağlı olduğu usûl kararlarına göre kanıtlanmalıdır. Öğretide; "Ceza yargıcının ön sorunu bizzat kendisinin çözümlemesi, yargılamanın ara verilmeden kesintisiz yapılması nedeniyle vicdani kanının oluşmasına büyük yarar sağlayacak, bekletici mesele yapması ise yargılamanın uzayıp kesintiye uğraması ve dikkatlerin dağılması nedeniyle vicdanı kanının oluşmasını önleyecektir. Mahkemenin ceza davasını beklemeye alması, ancak çok zorunlu ve uzmanlığa ilişkin bir husus söz konusu olduğunda karar verilebilecek bir hâl sayılmalıdır. Aksi taktirde davanın makul sürede bitirilmesi ilkesi ihlal edilmiş olur." (Osman Yaşar, Ceza Muhakemesi Kanunu, Seçkin, Ankara, 2011, C. 2, s. 2679.) şeklinde görüşler bulunmaktadır.
Öte yandan Kanun maddesinin kaleme alınma şeklinden doğan başka bir tartışma ise yargılamaya konu suçun ispatının başka bir ceza mahkemesinin yetkisine giren bir suçun işlenip işlenmediğinin tespitine bağlı ise bekletici sorun kararı verilip verilemeyeceği hususudur. Zira CMK"nın 218. maddesinin 1. fıkrasının ilk cümlesi "Yüklenen suçun ispatı, ceza mahkemelerinden başka bir mahkemenin görev alanına giren bir sorunun çözümüne bağlı ise..." şeklinde olup maddenin lafzına göre bekletici sorun kararı ceza mahkemelerinin görev alanın dışındaki bir yargılamayla ilgili verilebilir. Öğretide bu konu tartışmalı olmakla birlikte uygulamada bağlantılı davaların öncelikle birleştirilerek görülmesi kuralı kabul edilmiştir. Hukuken davaların birleştirilerek görülmesi mümkün ise yargılama üst dereceli mahkemece yapılıp çözüme kavuşturulabileceği için bekletici sorun kararı vermeye gerek yoktur. Bununla birlikte dosyaların safahatı, usul ekonomisi yönünden birleştirmede fayda bulunup bulunmadığı, farklı dosyaların sanıklarının aynı eylemi iştirak hâlinde gerçekleştirip gerçekleştirmedikleri gözetilmelidir. Bu durum "Bir uyuşmazlık hakkında verilecek hükmün, diğer uyuşmazlığın çözümünde rol oynayıp oynamaması, birleştirme açısından önemli değildir. Birleştirmede bir şekilde yarar ve olanak bulunması yeterlidir" şeklinde ifade edilmektedir. (Nur Centel, Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, Beta, İstanbul, 2017, s. 644.)
Öte yandan bazı davaların ön sorun yapılması zorunlu kılınmıştır. Bunlardan ilki Anayasaya aykırılık iddiaları olup Anayasa"nın 152. maddesinin 1. fıkrası;
"Bir davaya bakmakta olan mahkeme, uygulanacak bir kanun veya kanun hükmünde kararnamenin hükümlerini Anayasaya aykırı görürse veya taraflardan birinin ileri sürdüğü aykırılık iddiasının ciddi olduğu kanısına varırsa, Anayasa Mahkemesinin bu konuda vereceği karara kadar davayı geri bırakır." şeklinde düzenlenmiştir.
Başka bir zorunluluk hâli adli ve idari yargı mercileri arasındaki olumlu görev uyuşmazlığı çıkması hâlinde söz konusu mahkemeler tarafından Uyuşmazlık Mahkemesinin kararının beklenmesidir. 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun"un 17. maddesinin 4. fıkrası;
"Bu takdirde her iki yargı mercii de, 18 inci maddede öngörüldüğü şekilde davanın görülmesini geri bırakır.",
Aynı Kanun"un 18. maddesinin 1. fıkrası ise;
"Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulduğu resmi yazı ile kendisine bildirilen yargı mercii, görev konusunda Uyuşmazlık Mahkemesince bir karar verilinceye kadar davanın görülmesini geri bırakır. Bu takdirde zamanaşımı süreleriyle öbür kanuni veya hakim tarafından verilen süreler, işin yeniden incelenmesine başlanacağı güne kadar durur." hükmünü içermektedir.
Diğer bir zorunluluk hâli CMK"nın 4. maddesinde düzenlenen görev uyuşmazlığı ile 17. maddesinde düzenlenen yetki uyuşmazlıklarının ortak yüksek yetkili mahkeme tarafından çözümlenmesidir.
Bazı durumlarda ise "nispi yargılama" yapmak zorunlu olup bekletici mesele kararı verilmesi mümkün değildir. Örneğin; CMK"nın 218. maddesinin 2. fıkrasındaki "Kovuşturma evresinde mağdur veya sanığın yaşının ceza hükümleri bakımından tespitiyle ilgili bir sorunla karşılaşılması halinde; mahkeme, ilgili kanunda belirlenen usule göre bu sorunu çözerek hükmünü verir." şeklindeki düzenleme gereği, kovuşturma aşamasında olmak kaydıyla mağdur veya sanığın yaşına ilişkin ihtilaflar ceza mahkemesi tarafından nispi yargılama yapılarak çözülmelidir.
Görüldüğü üzere ceza hâkiminin başka bir mahkemede görülen davanın konusunun yargılama yaptığı davada ispata yönelik etkisinin bulunduğu kanaatindeyse zorunluluk hâlleri dışında bekletici sorun kararı vermesi takdirinde olup, kanun yolları denetimi yapılırken hâkimin takdir yetkisini isabetli kullanıp kullanmadığı da denetlenmelidir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanıklardan ..."in müracaatı nedeniyle Anamur 2. Asliye Ceza Mahkemesince katılan ... ve ... hakkında yapılan yargılama sonucunda bedelsiz senedi kullanma suçundan mahkûmiyetlerine karar verildiği, söz konusu kararın temyiz incelemesi için Yargıtaya gönderildiği anlaşılmış olup dosya içeresindeki senet suretleri, ödemeye ilişkin belgeler, sanık savunmaları, katılan ve tanık beyanları gözetildiğinde Yerel Mahkemece sanıklar hakkında TCK"nın 150. maddesinde düzenlenen yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâlinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının ispatına yönelik Anamur 2. Asliye Ceza Mahkemesinin ilgili kararının kesinleşmesini beklemeyi gerektirir herhangi bir zorunluluğun bulunmadığı, dosyanın mevcut hâliyle karar verilmesinin mümkün olduğu sonucuna varılmalıdır.
2-a) Sanıklar ... ve ... hakkında nitelikli yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâlinin düzenlendiği TCK’nın 150/1. maddesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığı;
Yağma suçu 5237 sayılı TCK"nın 148 ile 150. maddelerinde düzenlenmiş olup Kanun’un 148. maddesinin 1. fıkrasında; "Bir başkasını, kendisinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceğinden ya da malvarlığı itibarıyla büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit ederek veya cebir kullanarak, bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması" şeklinde suçun temel hâli, 2. fıkrasında senedin yağması, 3. fıkrasında cebir karinesine yer verilmiş, 149. maddesinde nitelikli yağma, 150. maddesinde de kişinin hukuki bir ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla yağma ile yağmada değer azlığı hükümleri düzenlenmiştir.
Kişinin veya yakınının hayatına, vücut veya cinsel dokunulmazlığına yönelik bir saldırı gerçekleştirileceği ya da malvarlığı bakımından büyük bir zarara uğratılacağından bahisle tehdit edilerek veya cebir kullanılarak bir malı teslime veya alınmasına karşı koymamaya mecbur bırakılması yağma suçunu oluşturur.
5237 sayılı TCK"da, 765 sayılı TCK"nın 308. maddesindeki “Kendiliğinden hak alma” suçuna benzer bağımsız bir suç tipine yer verilmemiş onun yerine Kanun’da belirtilen bazı suçların bir hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla işlenmesi hâlinde failin daha az ceza ile cezalandırılması öngörülmüş bu bağlamda hırsızlık suçunda 144, yağma suçunda 150/1, dolandırıcılık suçunda 159, belgede sahtecilik suçunda 211. maddeler düzenlenmiştir.
Aynı TCK"nın "Daha az cezayı gerektiren hâl" başlıklı 150. maddesi;
"(1) Kişinin bir hukukî ilişkiye dayanan alacağını tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanması hâlinde, ancak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır.
(2) Yağma suçunun konusunu oluşturan malın değerinin azlığı nedeniyle, verilecek ceza üçte birden yarıya kadar indirilebilir." şeklinde düzenlenmiş olup madde ile yağma suçunun daha az cezayı gerektiren hâlleri belirlenmiştir. Maddenin birinci fıkrasına göre bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanılması hâlinde, tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanır. Buna göre bir hukuki ilişkiye dayanan alacağı tahsil amacıyla tehdit veya cebir kullanılması hâlinde eylem daha az cezayı gerektiren yağma suçunu oluşturmakta, ancak yaptırım olarak tehdit veya kasten yaralama suçuna ilişkin hükümler uygulanmaktadır.
5237 sayılı TCK"nın 150. maddesinde sözü edilen “Hukuki ilişkiye dayanan alacak” kavramı hukuki anlamda bir edimle yükümlü olan borçlunun şahsına karşı alacaklının kullandığı haktır. Alacak hakkı malvarlığına ilişkin, geçici, şahsa bağlı ve nispi bir yararlanma hakkıdır. Alacak hakkı herkese karşı değil sadece borçluya karşı ileri sürülebildiği, sınırlı sayıda ve belirli kişiler arasında söz konusu olduğu için nispi bir haktır. Borç ilişkisinden doğan haklar sadece borçluya karşı ileri sürülebilir. Bu madde hükmünün uygulanabilmesi için fail ile mağdur arasında alacak hakkı doğuran herhangi bir hukuksal ilişkinin bulunması gereklidir. Bu hukuki ilişkinin, ilgili kanunda belirtilen şekil şartına uygun olarak kurulmuş olması zorunlu olmayıp hukuk düzenince kabul edilebilir meşru bir ilişki olması yeterlidir. Dolayısıyla TCK"nın 150. maddesi ancak mağdurun söz konusu hukuki ilişkiye taraf olan borçlu, failin ise alacaklı olması durumunda uygulanabilecektir (Veli Özer Özbek, Yeni Türk Ceza Kanununun Anlamı, Seçkin, Ankara, 2008, C. 2, s.1059-1061.).
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Katılan ... ile tanık...’ın adi ortaklık şeklinde birlikte çalıştıkları, katılanın ahşap işleri, tanık...’ın ise alüminyum işleri yaptığı, sanık ... ile katılan ... ve tanık... arasında 2005-2006 yılları arasında iki ayrı ticari ilişkinin bulunduğu, bu alışverişlerde başlangıçta sanık ...’nin borçlu, katılan ... ile tanık...’ın alacaklı oldukları, her bir alışveriş için ayrı senetler düzenlendiği, ancak hangi alışveriş için hangi senetlerin verildiği hususunda tarafların beyanlarının farklı olduğu,
Söz konusu ticari ilişkilerden birinin sanık ...’nin sanık ... ile evlenen kız kardeşi için katılan ...’ten çeyiz eşyaları satın alması olup gerek katılanın gerekse sanık ...’nin söz konusu alışveriş nedeni ile birden çok senet düzenledikleri, bu senet bedellerinin tamamının ödendiği, sanığın önceki taksitlere ilişkin senetleri geri almasına rağmen son takside ilişkin 25.07.2006 vade tarihli, 1.050 YTL bedelli senedin katılan ...’te kaldığı, yargılama aşamasında söz konusu senedin katılan tarafından dosyasına sunulduğu ve sanık ...’nin çeyiz alışverişi nedeni ile borcunun kalmadığını beyan ettiği,
Diğer ticari ilişkinin ise sanık ...’nin annesi ile ortak konutlarının mutfak dolabı, kapı, pencere imalatına ilişkin olup bu işlerin tanık... tarafından yapılıp bitirildiği, sanık ...’nin borcuna karşılık alacaklısı ..., düzenleme tarihi 10.12.2006, ödeme tarihi 15.01.2007, bedeli 6.000 TL olan senedi verdiği, bu senede ilişkin borcun ödenmemesi nedeniyle sanık ... hakkında 6.000 TL asıl alacak, 1.809,53 TL işlemiş faiz alacağı üzerinden takip başlatıldığı,
Takip bedelini ödemek istemeyen sanık ...’nin 04.12.2008 tarihinde saat 20.00 sıralarında evinin önüne gidip katılan ...’i beklediği, katılandan icra takibi meselesini konuşmak üzere kendisini tanık...’a götürmesini istediğini söyleyerek katılanı aracına çağırdığı, durumdan şüphelenen katılanın sanık ...’yi kendi aracına aldığı, yol üzerinde durup bira içtikleri, bu esnada sanık ...’nin eniştesi sanık ...’i telefonla arayıp annesi ile konuşuyormuş gibi yaparak yerlerini tarif ettiği, sanık ...’in yanında iş yerinden arkadaşı olan sanık ... ve yine aynı yerde çalıştıkları akrabası sanık ... bulunduğu hâlde katılanın aracına arkadan yaklaşıp selektör yaptığı, bu esnada sanık ...’nin de katılanın aracını boşa alıp kontak anahtarını çıkarttığı, sanık ...’in katılana bir defa yumruk ile vurup dudağını kanattığı, sanıklar..., ... ve ...’in hep birlikte katılanı sanık ...’in aracına bindirdikleri, sanık ...’nin kendisine ait aracı almak üzere katılanın aracı ile olay yerinden ayrıldığı, diğer sanıkların araç ile seralar mevkisi denen tenha bir yere gittikleri, sanık ...’in diğer sanık ...’den istediği boş senedi katılana uzatarak imzalamasını aksi takdirde kendisini öldüreceklerini söylediği, bunun üzerine katılanın icra takibi bedeli kadar senet imzalayacağını söyleyip suça konu 10.000 TL bedelli, borçlusu ... olan, düzenleme ve ödeme tarihi bulunmayan senedi imzalayarak sanık ...’e verdiği, bu esnada sanık ...’nin de olay yerine geldiği, yanındaki sanık ... ile birlikte katılanı otomobilinin bulunduğu yere götürüp serbest bıraktıkları olayda;
Sanıkların aşamalardaki savunmaları ile karşılıklı beyanları arasında çelişkiler bulunmakla birlikte borcun muhatabı olan sanık ...’nin imalata yönelik borcunu ödediğini, ardından kız kardeşinin çeyizi için verdiği 6.000 TL bedelindeki senet borcunu da taksitler hâlinde ödediğini, borcun 2.700 TL’lik kısmı için katılan ve tanığın tüm borcu bir defada ödemesini istemeleri üzerine arkadaşı...’ın kredi kartı ile 2.700 TL ödeme yaptığına dair ısrarlı savunması, Denizbank A.Ş’ye ait 16.12.2008 tarihli belgede... isimli şahsın kredi kartı ile 06.03.2007 tarihinde Balcılar Mobilya isimli iş yerine aynı gün içerisinde birisi 2.500 TL, diğeri 200 TL olmak üzere toplam 2.700 TL ödeme yapıldığının belirtilmesi, katılan ... tarafından sanık ...’nin kredi kartı ile ödeme yaptığının kabul edilmesi, buna karşın ödemenin icra takibine konu senet için değil, borcu biten alacak için yapıldığını iddia etmesine rağmen hangi alışveriş için olursa olsun katılan ile sanık ... arasındaki alışverişlerden birisine ait son takside konu olduğu taraflarca kabul edilen 1.050 TL bedelindeki senedin ödeme tarihinin 25.07.2006, takibe konu senedin ödeme tarihinin 15.01.2007 olduğu gözetildiğinde 06.03.2007 tarihinde kredi kartıyla yapılan ödemenin takibe konu senet için yapıldığının anlaşılması, katılanın bedelsiz senedi kullanma suçu nedeni ile yargılanıp mahkûm olduğu Anamur 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.03.2016 tarihli ve 7-276 sayılı kesinleşmeyen kararına konu yargılamada çelişkili beyanlarda bulunup sanık ... hakkında haksız icra takibi yaptıklarına ve suça konu senedi kendi rızası ile düzenlediğine yönelik dilekçe verip sonradan söz konusu dilekçe içeriğini inkâr etmesi karşısında sanık ...’nin katılan ... ve tanık...’a kısmi ödemede bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Bu durumda sanık ...’nin hukuken tanık...’tan ve dolayısıyla onun iş ortağı katılan ...’ten alacaklı duruma geçmesi, aralarındaki hukuki ilişki nedeni ile yağmalanan senet bedeli ile sanık ... aleyhine başlatılan icra takibinin yasal faizi ve vekalet ücreti toplamının birbirlerine yakın olması nedenleriyle TCK’nın 150. maddesinin birinci fıkrasının uygulanma koşullarının oluştuğu, ancak sanıklardan...’nin senet ve takip borçlusu olması, tarafların arasındaki ticari ilişkiye konu çeyiz eşyalarının sanık ...’in eşi için alınması ve bunların ortak konutlarında kullanılması nedenleriyle yağma suçuna ilişkin hukuki ilişkinin tarafları olan sanıklar... ve ...’in TCK’nın 150. maddesinin birinci fıkrasından yararlanabilecekleri kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının ikinci uyuşmazlığın (a) bendi bakımından sanıklar ... ve ... yönünden kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan dokuz Yargıtay Ceza Genel Kurulu Üyesi sanık ... hakkında, sekiz Ceza Genel Kurulu Üyesi ise sanık ... hakkında; yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâlinin uygulanma koşullarının bulunmadığı gerekçesiyle karşı oy kullanmışlardır.
2-b)- Sanıklar ... ve ... hakkında nitelikli yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâlinin düzenlendiği TCK’nın 150/1. maddesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığı;
İştirak hâlinde işlenen yağma suçunda sanıkların her birinin yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâlinden yaralarlanıp yararlanamayacağı hususunda öğretideki görüşlerden biri; hukuki ilişkiye dayanan alacağın tahsili amacıyla yağma suçunun alacak hakkı sahibi tarafından tek başına işlenmesi hâlinde TCK"nın 150. maddesinin 1. fıkrasının uygulanma koşullarının gerçekleşeceği, alacak sahibinin birden çok kişi ile birlikte bu eylemi gerçekleştirmesi hâlinde ise hak sahibinin dâhi TCK"nın 150. maddesinden yararlanamayacağı şeklindeyken; (Mustafa Artuç, Malvarlığına Karşı Suçlar, Adalet, Ankara, 2018, s. 464., Osman Yaşar, Hasan Tahsin Gökcan, Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, Adalet, 2014, s. 4856.) alacağın tahsili amacıyla başkasını suça azmettiren şerik, bağlılık kuralları gereğince yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâlinden yararlanamayacaktır (Mahmut Koca, İlhan Üzülmez, Adalet, Ankara, 2017, s. 623.). Diğer bir görüş de TCK"nın 150. maddesindeki düzenleme alacak hakkı sahibinin daha az ceza almasına yönelik kişisel bir neden olup, sanığın ister bizzat ister başka birini azmettirmek suretiyle cebir veya tehdit kullanarak alacağını tahsil etmesi hâlinde TCK"nın 150. maddesinin uygulanma koşullarının oluşacağı şeklindedir (Mehmet Günay, Yağma Suçunun Hukuki İlişkiye Dayanan Alacağı Tahsil Amacıyla İşlenmesi, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/155594, s.476, 13.11.2019.). Yargıtay Ceza Genel Kurulu ise 10.12.2013 tarihli ve 452-612 sayılı kararında kardeşinin hukuki alacağını tahsil amacıyla yağma eylemine katılan sanığın; 23.05.2017 tarihli ve 91-291 sayılı kararında yanında çalıştığı failin hukuki alacağa dayanan yağma suçuna iştirak eden iş yeri arkadaşının da TCK"nın 150. maddesindeki düzenlemeden yararlanacağına karar verirken akrabalık ve geleneksel yakınlık ilişkilerini gözetmiştir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Bir önceki uyuşmazlık konusunda anlatıldığı şekilde katılanın kaçırılıp zorla senet imzalattırılması eylemine katılan sanıklar...ve ..."in söz konusu icra takibinin tarafı olmadıkları gibi, sonradan alacaklı duruma geçen sanık ... ile birlikte alacağın tahsiline katılmalarını haklı kılacak şekilde akrabalık ya da işçi işveren ilişkisine benzer herhangi bir bağlarının bulunmadığı gözetildiğinde bu sanıklar yönünden TCK"nın 150. maddesinde düzenlenen yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâlinin uygulanma şartlarının bulunmadığı kabul edilmeledir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının ikinci uyuşmazlığın (b) bendi bakımından sanıklar ... ve ... yönünden reddine karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "TCK’nın 150. maddesinin birinci fıkrasında düzenlenen daha az cezayı gerektiren hâlin uygulanabilmesi için öncelikle hukuksal bir zeminde oluşan ve bir hukuki ilişkiye dayanan alacak hakkının mevcut olması gereklidir. Borç doğuran hukuki ilişki borçlar hukukundan doğabileceği gibi aile ve eşya hukuklarına özgü de olabilir. Ahlaka aykırı gayrimeşru bir ilişkiden doğan ve eksik borçlar kapsamında kabul edilen alacaklar hukuksal zeminde oluşmadığından bu madde kapsamında değerlendirilmesi mümkün değildir. Ancak, hukuki ilişki kavramını geniş yorumlamak maddenin düzenlenme amacına uygun düşer. Bu nedenle malı çalınan veya dolandırılan kişinin malını tehdit veya cebren almasında madde uygulanabileceği gibi zamanaşımına uğraması nedeniyle icra takibi yapılamayan eksik alacakların hukuki ilişkiden kaynaklanan alacaklar kapsamında kabul ederek bu madde uygulanmasından yararlandırmanın hakkaniyete uygun olacağını belirtmek gerekir.
TCK’nın 150. maddesinin birinci fıkrasının uygulanabilmesi için kural olarak tehdit ve cebir uygulayan failin alacaklı, tehdit ve cebre maruz kalanın ise borçlu olması gerekir. Ancak uygulamada bu kuralın bazı istisnaları kabul edilmiştir.
Alacak hakkı nispi bir hak olduğundan alacağın tahsili amacıyla tehdit ve cebir sadece borçluya karşı gerçekleştirilmelidir. Örneğin borçlu yerine borçla bir ilgisi bulunmayan borçlunun annesine veya babasına ya da bir akrabasına karşı cebir veya tehdit kullanılması durumunda fail hakkında TCK’nın 150/1. maddesi uygulanamayacaktır. Bu zorunluluğun istisnalarından bir tanesi borcun naklidir. Üçüncü bir kişinin borçlu ile iç üstlenme sözleşmesi(BK.m.195) (Yağma Suçunu Hukuki İlişkiye Dayanan Alacağı Tahsil Amacıyla İşlenmesi Dr. Mehmet GÜNAY) Diğer istisna ise alacak hakkı konusu eşyaya zilyet olan vekile veya hizmetçiye karşı eylemin gerçekleştirilmesidir. Failin, borçlunun vekiline veya hizmetçisine karşı cebir veya tehdit uygulayarak bu kişilerin zilyetliğindeki alacak hakkı konusu eşyayı alması halinde, fail hakkında daha az cezayı gerektiren madde hükümleri uygulanabilecektir. (Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler) Belirtelimki borçluya ait olup ancak başka bir kişiye kiraya verilen malı kiracıya karşı tehdit ve cebir uygulanarak geri alınması durumunu madde kapsamında değerlendirmemek gerekir.
Kural olarak failin, hukuki ilişkinin alacaklısı olması gerekir. Ancak failin başkalarını azmettirerek veya başkalarıyla birlikte iştirak hâlinde eylemini gerçekleştirmesi durumunda alacaklı sıfatı bulunmayan diğer faillerin madde hükmünden yararlanıp yararlanmayacağı konusunda doktrinde ve uygulamada farklı görüşler mevcuttur. Doktrinde yağma suçuna ilişkin olarak TCK’nın 150/1. maddesinde daha az cezayı gerektiren kişisel bir neden düzenlenmişitir. Dolayısıyla alacaklı sıfatı bulunmayan suça iştirak yoluyla katılan faillerin daha az cezayı gerektiren madde hükmünden faydalanmasının mümkün olmadığı ileri sürülmüştür ( Doğan Soyaslan, Ceza Hukuku Özel Hükümler - Hakeri, Hakan, Ceza Hukuku Genel Hükümler- Koca/Üzülmez Ceza Hukuku Özel Hükümler) Buna karşılık uygulamada ise kendi adlarına herhangi bir menfaat temin etmemeleri şartıyla alacaklı dışındaki yağma suçuna iştirak eden diğer faillerin fiilleri hakkaniyete uygun olarak maddenin uygulama alanı içinde değerlendirilmiş böylece maddenin uygulanma alanı genişletilmiştir. Örneğin alacaklı faille birlikte yağma suçuna iştirak eden veya alacaklı failin azmettirmesi sonucu eyleme katılan alacaklının yakınları, arkadaşları, iş ortağı çalışanı vs madde hükmünden yararlandırılması ceza adaleti bakımından uygun olacaktır. Nitekim Yargıtay 6. Ceza Dairesi 2015/217 E-2018/2178 K yine 2016/586 E- 2018/7924 K sayılı kararları da bu yönde olduğu gibi Yargıtay CGK"nun 2017/6-91, 2017/291 sayılı kararında alacaklı failin yanında çalışan ve yağma suçuna iştirak eden faile TCK"nın 150/1.maddesinin uygulanması gerektiğini kabul etmiştir. Ancak hukuki ilişkinin tarafı olmadığı hâlde kendi adına menfaat sağlamak amacıyla alacaklı adına hareket ederek tahsilatçılık yapan faillerin fiillerinin bu madde kapsamında değerlendirilemeyeceği gözetilmelidir.
TCK’nın 150. maddesinin birinci fıkrasının uygulanabilmesinin diğer şartlarından biriside failin tehdit ve cebiri alacağın tahsil edilmesi kastıyla işlemesi ve zorla aldığı değerin alacak miktarı ile sınırlı olması gerekir. Burada mutlak bire bir orantılıktan ziyade belli bir ölçüde yakınlık aranır. Maddenin uygulanmasın da özel bir kast öngörülmüştür. Buradaki özel kasıt eylemin tahsil amacıyla işlenmesidir. Failde sadece hakkını tahsil etme yönünde özel bir saik bulunmalıdır.
Somut olayda; sanık ..."in katılan ... ve tanık ... tarafından haksız olarak borç miktarının çok üzerinde yapılan takip ve haciz işlemi sonucu oluşturulan alacağını tahsil kast ve iradesi ile hareket ettiği, aralarında bir hukuki ilişki bulunduğu, katılanın hukuksal ilişkide taraf olduğu ve zorla alınan senette yazılan miktarın alacak miktarına belli bir ölçüde yakın olduğu konusunda çoğunluk görüş ile aramızda bir tartışma bulunmamaktadır. Tartışma suça iştirak eden sanıklar ... ve ... hakkında TCK"nın 150/1. maddesinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır. Sanık... ve ... diğer sanıkların akraba ve yakın arkadaşları olup hukuki ilişkide taraf olmadıkları konusunda şüphe bulunmamaktadır. Ancak, sanıkların kendilerine haksız bir yarar sağlama düşüncesi olmadığı gibi eyleme katılmalarındaki özel kastları hukuksal zeminde oluşan alacağı almak için sanık ..."ye yardım etmek şeklinde oluşmuştur. Bu nedenle sanıklar ... ve ... hakkında TCK"nın 150/1. maddesinin uygulanmamasının hakkaniyete uygun olmadığı düşüncesiyle aksi yöndeki çoğunluk kararına katılmıyorum." düşüncesiyle karşı oy kullanmıştır.
Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Yargıtay Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer düşüncelerle karşı oy kullanmışlardır.
3- Sanıklar ... ve ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu nedeniyle haksız tahrik hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığı,
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nun Birinci Kitap, İkinci Kısımda, "Ceza sorumluluğunu kaldıran veya azaltan nedenler" başlıklı İkinci Bölümde yer alan "Haksız tahrik" 29. maddede; "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine on sekiz yıldan yirmi dört yıla ve müebbet hapis cezası yerine on iki yıldan on sekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir." şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak hüküm altına alınmıştır.
Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik; kişinin haksız bir fiilin kendisinde oluşturduğu hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeksizin, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısında meydana getirdiği karışıklığın bir sonucu olarak suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan bir nedendir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde bir zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmış bulunmaktadır.
5237 sayılı TCK’nın 29. maddesinde yer alan haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için şu şartların birlikte gerçekleşmesi gereklidir:
a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
c) Failin işlediği suç, bu ruhi durumun tepkisi olmalı,
d) Haksız tahrik teşkil eden eylem, mağdurdan sadır olmalıdır.
Haksız tahrik hükümlerinin uygulanabilmesi için kanunda bir zaman sınırlaması mevcut olmayıp, aradan uzunca bir zaman geçse bile önceki olayın etkisiyle suç işlenmişse tahrik hükümleri uygulanmalıdır.
Haksız tahrik hükümleri, Türk Ceza Kanunu"nun genel hükümleri arasında düzenlenmiştir. Bu nedenle koşulları oluştuğu takdirde işlenen suçun hukuki konusundan ziyade somut olayın özelliğine bakılarak haksız tahrik hükmünün uygulanıp uygulanamayacağına karar vermek gerekmektedir. Bu itibarla, koşulları bulunduğu takdirde haksız tahrik hükmünün mal aleyhine işlenen suçlarda da uygulanacağı kuşkusuzdur.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Önceki uyuşmazlık konularındaki kabule göre; tanık...’ın katılan ... ile ortak işletmeleri yararına fakat kendi adına başlattığı icra takibinin kısmi ödeme nedeni ile haksız olduğu inancındaki sanık ... ile bu sanığın kız kardeşi ile evlendiği için alışverişe konu çeyiz eşyalarını teslim alan ve bu ticari ilişkiden kaynaklanan borç nedeni ile kayınvalidesinin evinde haciz işlemi yapılan sanık ..."in maruz kaldıkları haksız fiilin meydana getirdiği hiddetin etkisi altında kalarak üzerlerine atılı nitelikli yağma suçunu işlemeleri nedeniyle TCK’nın 29. maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin her iki sanık yönünden uygulanma koşullarının bulunduğunun kabul edilmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının üçüncü uyuşmazlık bakımından kabulüne karar verilmelidir.
4- Sanıklar hakkında TCK’nın 168/3. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının;
Pişmanlık Türk Dil Kurumu Sözlüğünde; "Yaptığı bir iş ya da davranışının olumsuz sonucunu görerek üzülme, nadim olma" şeklinde tanımlanmaktadır.
Öğreti ve uygulamada; "Bir suçun işlenmesinden sonra failin, herhangi bir dış etken bulunmaksızın kendi hür iradesiyle, meydana gelen neticeyi ortadan kaldırmaya yönelik davranışlarına etkin pişmanlık" denilmektedir.
Türk Ceza Kanunu"nun kabul ettiği suç teorisi uyarınca, suçun kanuni tanımında yer alan unsurların gerçekleşmesiyle, ortaya cezalandırmayı gerektirir bir haksızlık çıkmakta ve kusurluluğu kaldıran bir sebebin bulunmaması hâlinde, fail hakkında bir ceza ya da güvenlik tedbirine hükmolunmaktadır. Fakat bazı hâllerde kanun koyucu, failin cezalandırılması için başka birtakım unsurların da bulunması veyahut bulunmamasını aramıştır. İşte haksızlık ve kusur isnadı dışında kalan bu gibi hususlar "suçun unsurları dışında kalan hâller" başlığı altında ele alınmaktadır. Bunlardan failin cezalandırılması için gerekli olanlara "objektif cezalandırılabilme şartları," bulunmaması gerekenlere ise "şahsi cezasızlık sebepleri" ya da "cezayı kaldıran veya azaltan şahsi sebepler" denilmektedir. (Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, Ankara 2016, 9. Baskı, s. 359.) Bu yönüyle etkin pişmanlık, cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsi sebepler arasında yer almaktadır.
İşledikleri suç nedeniyle şahısların cezalandırılması kural olmakla birlikte, bir kısım şartların gerçekleşmesi durumunda kişi hakkında ceza davasının açılmasından, açılmış olan davanın devamından ve sonuçta ceza verilmesinden veya mahkûm olunan cezanın infazından vazgeçilmesi izlenen suç politikasının bir gereğidir. Bilindiği üzere suç, bir süreç içerisinde işlenmekte olup, buna suç yolu ya da "iter criminis" denilmektedir. Bu süreçte fail, önce belli bir suçu işlemek hususunda karar vermekte, daha sonra bunun icrasına yönelik hazırlıkları yapmakta, son olarak icra hareketlerini gerçekleştirmektedir. Çoğu suç, fiilin icra edilmesiyle tamamlanırken, kanuni tarifte ayrıca bir unsur olarak neticeye yer verilen suçlarda, suçun tamamlanması için fiilin icra edilmesinden başka ayrıca söz konusu neticenin gerçekleşmesi de aranmaktadır. Türk Ceza Kanunu"nun 36. maddesindeki "gönüllü vazgeçme" düzenlemesi ile failin suç yolundan dönerek, suçun tamamlanmasını veyahut da neticenin gerçekleşmesini önlemesi; etkin pişmanlığa ilişkin düzenlemeler ile de suç tamamlandıktan sonra hatasının farkına vararak nedamet duyup neden olduğu haksızlığın neticelerini gidermesi için teşvikte bulunulması amaçlanmıştır.
Etkin pişmanlık kavramıyla ilgili bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlığa konu 5237 sayılı TCK"nın 168. maddesindeki etkin pişmanlık müessesesini irdeleyecek olursak:
5237 sayılı TCK"nın 08.07.2005 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 5377 sayılı Kanun"un 20. maddesiyle değişik 168. maddesi;
"1)Hırsızlık, mala zarar verme, güveni kötüye kullanma, dolandırıcılık, hileli iflâs, taksirli iflâs ve karşılıksız yararlanma suçları tamamlandıktan sonra ve fakat bu nedenle hakkında kovuşturma başlamadan önce failin, azmettirenin veya yardım edenin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı aynen geri verme veya tazmin suretiyle tamamen gidermesi halinde, verilecek cezanın üçte ikisine kadarı indirilir.
2)Etkin pişmanlığın kovuşturma başladıktan sonra ve fakat hüküm verilmezden önce gösterilmesi halinde, verilecek cezanın yarısına kadarı indirilir.
3)Yağma suçundan dolayı etkin pişmanlık gösteren kişiye verilecek cezanın, birinci fıkraya giren hallerde yarısına, ikinci fıkraya giren hallerde üçte birine kadarı indirilir.
4)Kısmen geri verme veya tazmin halinde etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için, ayrıca mağdurun rızası aranır." şeklinde iken; 6352 sayılı Kanun"un 84. maddesi ile yapılan değişiklikle "ve karşılıksız yararlanma" ibaresi madde metninden çıkarılmış ve maddeye eklenen 5. fıkrada karşılıksız yararlanma suçlarında etkin pişmanlıkla ilgili farklı bir düzenlemeye gidilmiştir.
Anılan madde bu düzenleniş şekliyle, 765 sayılı TCK"nın 523. maddesinden oldukça farklıdır. 29.06.1955 tarihli ve 10-16 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile Ceza Genel Kurulunun 11.11.1997 tarihli ve 248-288 sayılı kararı başta olmak üzere birçok kararında açıklandığı üzere, 765 sayılı TCK"nın 523. maddesi, "iade ve tazmin" esasına dayalıdır. 5237 sayılı TCK"nın 168. maddesi ise tazminden çok "pişmanlık" esasını ön plana çıkarmaktadır.
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 27.05.2008 tarihli ve 127-147 sayılı kararında da açıkça vurgulandığı üzere; TCK"nın 168. maddesinde yer alan "etkin pişmanlık" hükümlerinin uygulanabilmesi için, maddede sınırlı bir şekilde sayılan suçların işlenmesi hâlinde, failin bizzat pişmanlık göstererek mağdurun uğradığı zararı, aynen geri verme ya da tazmin suretiyle gidermesi gerekmektedir.
Öğretide hâkim olan görüşe göre de 5237 sayılı TCK"nın 168. maddesinin, 765 sayılı TCK"nın 523. maddesinden farklı olarak; "tazminden çok pişmanlık" esasına dayandığı kabul edilmektedir. (Durmuş Tezcan-Mustafa Ruhan Erdem-Murat Önok, Teorik Ve Pratik Ceza Özel Hukuku, 11. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2014, s. 696-702; Veli Özer Özbek-Mehmet Nihat Kambur-Koray Doğan-Pınar Bacaksız-İlker Tepe, Türk Ceza Hukuku Özel Hükümler, 8. Baskı, Seçkin Yayınevi, Ankara 2015, s. 615-618.).
Bu açıklamaların sonucu olarak; iade ve tazminin cebri icra yoluyla gerçekleştirilmesi, zararın failin rızası hilafına veya ondan habersiz olarak üçüncü kişilerce giderilmesi, eşyanın failin yakalanmamak için kaçarken atması sonucu veya kaçarken yakalanan failin üzerinde ele geçirilmiş olması gibi hâllerde, failin gerçek anlamda pişmanlığından söz edilemeyeceğinden, TCK"nın 168. maddesinin uygulanma şartları oluşmayacaktır. Bununla birlikte, etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanabilmesi için mağdurun uğradığı zararın aynen geri verme veya tazmin suretiyle giderilmesi şartı yerine getirilirken duyulan pişmanlığın mutlaka sözle ifade edilmesi zorunluluğu bulunmayıp, davranışlar yoluyla da gösterilebileceği; yine sanığın en azından pişmanlığını ya da iade ve tazmine rıza gösterdiğini ortaya koyacak söz veya davranışlarda bulunması, karşı duruş sergilememesi koşuluyla, suç nedeniyle meydana gelen zararın, sanık adına, üçüncü kişilerce giderilmesi hâlinde de sanık hakkında etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması olayın özelliklerine göre mümkün olabilecektir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ...’nin gözaltındayken suça konu senedin yerini kolluk görevlilerine söylemesi ve senedin sanığın bahsettiği şekilde sanık ...’in evinde ele geçirilmesi, diğer sanıkların da buna itiraz etmemeleri karşısında senedin iadesi konusunda diğer sanıkların zımni kabullerinin bulunduğu anlaşılmakla birlikte sanıklar... ile ... hakkında TCK’nın 150. maddesinin birinci fıkrası yollamasıyla tehdit suçuna ilişkin hükümlerin uygulanması gerektiğinden ve Kanun’da tehdit suçu için etkin pişmanlık hükümleri öngörülmediğinden sanıklar ... ve ... hakkında TCK"nın 168. maddesinin uygulama koşullarının bulunmadığı, fakat haklarında TCK"nın 150. maddesinde düzenlenen yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâlinin uygulanma koşulları bulunmadığı kabul edilen sanıklar...ve ... yönünden gösterdikleri pişmanlık nedeni ile TCK’nın 168. maddesinin 3. fıkrasında düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının birinci uyuşmazlık konusu bakımından değişik gerekçeyle reddine, ikinci uyuşmazlık konusu bakımından sanıklar ... ve ... yönünden kabulüne, sanıklar ... ve ... bakımından reddine, üçüncü uyuşmazlık konusu bakımından kabulüne, dördüncü uyuşmazlık konusu bakımından sanıklar ... ve ... yönünden kabulüne, sanıklar ... ve ... yönünden reddine, Özel Daire onama kararının birinci uyuşmazlık bakımından sanıklar ... ve ... yönünden, üçüncü uyuşmazlık bakımından sanıklar ... ve ... yönünden kaldırılmasına, dördüncü uyuşmazlık bakımından sanıklar ... ve ... yönünden kaldırılmasına, Yerel Mahkeme kararının sanık ... ve ... yönünden TCK"nın 150/1. maddesinde düzenlenen yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâlinin, aynı sanıklar hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu nedeniyle haksız tahrik hükümlerinin; sanıklar ... ile ... hakkında ise nitelikli yağma suçu nedeniyle TCK"nın 168/3. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma koşullarının oluştuğunun gözetilmemesi isabetsizliklerinden bozulmasına, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilerek sanıklar ... ve ... hakkında hükmolunan Özel Daire onama kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi nedeniyle, sanıkların nitelikli yağma suçlarına ilişkin cezalarının İNFAZININ DURDURULMASINA ve TAHLİYELERİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadıkları takdirde derhâl salıverilmeleri için YAZI YAZILMASINA, dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının;
a) Yerel Mahkeme tarafından sanıklar hakkında TCK"nın 150. maddesinde düzenlenen yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâlinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığına yönelik olarak katılan ... ve tanık ... hakkında incelemeye konu senet ile ilgili olarak bedelsiz senedi kullanma suçundan Anamur 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.03.2016 tarihli ve 7-26 sayılı kararıyla verilen mahkûmiyet hükmünün temyiz incelemesinin sonucunun beklenmesinin gerekip gerekmediği şeklindeki birinci uyuşmazlık konusu bakımından değişik gerekçeyle REDDİNE,
b) Nitelikli yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâlinin düzenlendiği TCK’nın 150/1. maddesinin uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığı şeklindeki ikinci uyuşmazlık konuları bakımından sanıklar ... ve ... yönünden KABULÜNE; sanıklar ... ve ... yönünden REDDİNE,
c) Sanıklar ... ve ... hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu nedeniyle haksız tahrik hükümlerinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığına ilişkin üçüncü uyuşmazlık konusu bakımından KABULÜNE,
d) Sanıklar hakkında TCK’nın 168/3. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağı şeklindeki dördüncü uyuşmazlık konusu bakımından sanıklar ... ve ... yönünden KABULÜNE; sanıklar ... ve ... yönünden REDDİNE,
2- Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 04.11.2015 tarihli ve 3170-44427 sayılı onama kararlarının KALDIRILMASINA,
3- Silifke Ağır Ceza Mahkemesinin 03.12.2009 tarihli ve 21-405 sayılı kararının sanıklar ... ve ... hakkında TCK’nın 150/1. maddesinde düzenlenen yağma suçunun daha az cezayı gerektiren nitelikli hâli ile kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçları nedeni ile de haksız tahrik hükümlerinin; sanıklar ... ile ... yönünden ise yağma suçundan TCK’nın 168/3. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma koşullarının oluştuğunun gözetilmemesi isabetsizliklerinden BOZULMASINA,
4- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabul edilerek sanıklar ... ve ... hakkında hükmolunan Özel Daire onama kararının kaldırılarak Yerel Mahkeme hükmünün bozulmasına karar verilmesi nedeniyle, bu sanıkların nitelikli yağma suçlarına ilişkin cezalarının İNFAZININ DURDURULMASINA ve TAHLİYELERİNE, başka bir suçtan hükümlü veya tutuklu olmadıkları takdirde derhâl salıverilmeleri için YAZI YAZILMASINA,
5- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 26.09.2019 tarihinde yapılan ilk müzakerede birinci ve üçüncü uyuşmazlık konuları bakımından oy çokluğuyla, ikinci ve dördüncü uyuşmazlık konuları bakımından ilk müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından 08.10.2019 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.