Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, Kasım 1997 tarih ,sıra no’da tapuya kayıtlı taşınmazın kesinleşen mahkeme kararı gereğince davalı adına tescil edildiğini, oysa çekişme konusu taşınmazın Nisan 1945 tarih ve .. sıra no’lu tapu kaydı kapsamında kalıp miras bırakanlarına ait olduğunu ileri sürerek, payı oranında iptal ve tescil isteminde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Davanın Kabulü’ne ilişkin olarak verilen karar Dairece".... yeterli araştırma yapılmadığı ve davacıya ait tapu kaydına kapsam tayin edilmesi gerektiği" belirtilerek bozulmuş olup, Mahkemece bozmaya uyularak ispat edilemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- KARAR-
Davalının tescil ilamına dayanarak üzerine sicil kaydı oluşturduğu yerin davacının dayanağını teşkil eden Şaban 1288 tarihli tapu kaydı kapsamında kaldığı gerekçesiyle davanın kabulüne dair mahkemece kurulan hükmün temyizi üzerine Dairece; " davacıların dayanağını ilk tesisi Haziran 1288 tarih 58 sıra nolu tapunun oluşturduğu kaydın gittileri olan Aralık 1926 tarih 48 ve bununda intikalleri, aynı tarih 51,54 ve Nisan 945 tarih 42 sıra nolu olan tapuların oluşturduğu kendisinin anılan tapularda ismi geçen A..in oğlu A.. mirasçı olduğu, oysa mahkemece bu kayıtların uygulanmadığı ve kapsamının belirlenmediği ayrıca davalının tescil ilamının kapsamı belirlenerek davacının dayandığı tapu kapsamı ile iç içe girip girmediği, bir başka deyişle aynı yere ilişkin çifte (mükerrer) tapunun bulunup bulunmadığı, taraf tapularının çakışması halinde önceki tarihli ve sahih esaslı olanına değer verilmesi" gereğine değinilerek bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyulmak suretiyle yapılan yargılama sonunda davacının dayandığı tapu kaydının çekişmeli yeri kapsamadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; harita ve krokisi bulunan tapu kayıtlarına Medeni Kanunun 719, 3402 sayılı Kadastro Kanununun 20.maddesi uyarınca kapsam belirleneceği kuşkusuzdur.Ancak böyle bir harita ve kroki yoksa veya uygulanabilir nitelik taşımıyorsa öncelikle tapu kaydının ilk tesisinden itibaren tüm gittileri ile birlikte Tapu Sicil Müdürlüğünden istenilmesi,gitti kayıtlarının yüzölçümlerinde veya sınırlarında bir değişiklik varsa dayandığı belgelerin incelenip,doğru ve yasal bir nedenin bulunup bulunmadığının araştırılması,doğru esasa dayanmıyorsa,ilk tesisindeki sınırlara itibar edilmesi,ayrıca uygulamada yararlanmak üzere varsa komşu taşınmaz kayıtlarının getirtilmesi,böylece yanların dayandığı,usulüne uygun olarak çıkarılmış tüm belgeler toplandıktan,dosya öteki yönlerden de keşfe hazır hale geldikten sonra yöreyi iyi bilen yaşlı ve yansız yerel bilirkişi veya bilirkişiler aracılığı ile uygulama yapılması, HUMK.nun 259.maddesi hükmüde gözetilmek suretiyle kayıtlardaki her sınır yerel bilirkişi veya bilirkişilerden sorulup arazi üzerinde tespit edilmesi;gerektiğinde sınırlar hakkında açıklayıcı doyurucu bilgiler alınması, bilinmeyen sınırlar yönünden taraflara tanık dinletme olanağının sağlanması,komşu taşınmaz kayıtlarının da aynı şekilde uygulanarak yerel bilirkişi ve tanık sözlerinin denetlenmesi gerekir.Öte yandan sınırlar değişebilir nitelikte ise veya tam olarak kapanmayıp açık yönler kalıyorsa, kayda değişmez sınırlarla bağlantı kesilmemek suretiyle miktarına göre kapsam belirlenmesi, ayrıca tapu fen memuru veya mühendisi sıfat ve yeteneğini taşıyan uzman bilirkişi veya bilirkişilerden keşifte saptanan bilgi ve bulgulara uygun ve uygulamayı tam olarak yansıtan, infaza elverişli rapor ve kroki alınması zorunludur.
Somut olaya gelince; mahkemece sadece bir mahalli bilirkişinin keşifteki kayıt kapsamını belirlemeye elverişli olmayan beyanlarıyla yetinilmek suretiyle sonuca gidilmiştir.Öyleyse, mahkemece yapılan araştırma ve incelemenin yukarıda belirtiler ilkeler karşısında taraflar arasındaki çekişmenin sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturabilecek nitelikle olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Öte yandan N... Ç...30.10.2001 tarihli harcı ikmal edilmiş dilekçesi ile müstakil hak talebinde bulunarak asli müdahale talebinde bulunulduğu halde, bu konuda karar başlığında gösterilmediği gibi bir işlemde yapılmış değildir.
Hal böyle olunca, yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması dayanılan tapu kayıtlarının çekişmeli yere ait olup olmadığının duraksamaya yer bırakmayacak şekilde açıklığa kavuşturulması her iki kaydın aynı yere ait olduğunun anlaşılması halinde hangisine değer verileceğinin kararda tartışılması çekişmeli yerin davacı tapusunun kapsamında kaldığı belirlendiği takdirde Türk Medeni Kanununun 713/2 maddesi hükmü uyarınca tapunun hukuki kıymetini koruyup korumadığı üzerinde durulması soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra bir hüküm kurulması gerekirken eksik incelemeye dayalı olarak yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.Davacının temyiz itirazı yerindedir.Kabulüyle hükmün HUMK"nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 5.2.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.