Abaküs Yazılım
11. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/6119
Karar No: 2022/3174
Karar Tarihi: 20.04.2022

Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/6119 Esas 2022/3174 Karar Sayılı İlamı

11. Hukuk Dairesi         2020/6119 E.  ,  2022/3174 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 21. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında görülen davada Ankara 8. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 01.11.2017 tarih ve 2014/796 E- 2017/812 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin reddine-kısmen kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi'nce verilen 10.06.2020 tarih ve 2018/1361 E- 2020/500 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 19.04.2022 günü hazır bulunan davacılar vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
    Davacılar vekili; müvekkillerinin davalı şirkette %10 paya sahip Hekimgil ailesi olduğunu, 2010 hesap yılına ait 07/05/2011 tarihinde yapılan olağan genel kurul toplantısında gündemin 5.a maddesindeki şirket defter ve kayıtlarının incelenmesi için azınlığa izin verilmesi talebinin şirketin hakim ortağının % 80 oy çoğunluğu ile reddedildiğini, gündemin 5.c maddesinde denetçi ...'in azli ve yeni denetçi seçimine ilişkin talebin görüşülerek reddedildiğini, gündemin 6. maddesinde 2010 yılı bilanço ve gelir tablosunun görüşülerek müvekkillerinin karşı oylarına rağmen onaylandığını, onaylanan bilanço ve gelir - gider tablosunun gerçeği yansıtmadığını, yönetimin davalı şirkete ait gider ve masraf kalemlerini yüksek tutarak şirketin kâr etmesini engellediklerini, Turhan ailesinin şirket kaynaklarını kendi kurdukları dava dışı İstanbul Ekspres A.Ş.'ye kullandırdıklarını, gündemin 7. maddesinde yönetim kurulu üyelerinin ibrasının görüşülerek ibraları yönünde karar verildiğini, gündemin 8. maddesinde denetçinin ibrasının görüşüldüğünü ve ibrasına karar verildiğini, gündemin 9. maddesinde kâr dağıtımına ilişkin karar alındığını, gündemin 10. maddesinde yönetim kurulu ve denetim kurulu huzur ücretlerine ilişkin alınan kararda yönetim kurulu üyelerine aylık 22.500.-TL ücret ödenmesine karar verildiğini, alınan karar ile yönetim kurulu üyelerine emek ve mesailerine karşılığı olan tutarın ödenmesinin değil azınlık haklarının yok edilmesinin amaçlandığını, gündemin 11. maddesinde TTK'nın 334 ve 335. maddesi gereğince gerekli iznin verilmesi yönünde alınan kararın TTK'nın 374. maddesine aykırı olup iptali gerektiğini, şirketin bilanço ve gelir tablosunun gerçeği yansıtmadığını, denetçinin şirketi zarara uğrattığını ileri sürerek davalı şirketin 07/05/2011 tarihli genel kurulunda alınan 5/a, 5/c, 6, 7, 8, 9, 10, 11 maddelerinin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı vekili; alınan kararlarda usul ve yasaya aykırılık bulunmadığını bildirerek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
    İlk Derece Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre; davalının 07/05/2011 tarihli Olağan Genel Kurul toplantısında alınan gündemin 5/a maddesinde; azınlık ortaklara TTK'nın 363/2 maddesi gereğince 2007-2008-2009 ve 2010 yıllarına ait tüm defter ve kayıtların incelenmesi için izin verilmesi hususunun müzakere edildiği, ancak taleplerinin yasada öngörülmeyen başka bir gerekçe ile reddedildiği ve verilen red kararının kanun hükmüne aykırı bulunduğu, gündemin 5/c maddesinin şirket denetçisinin azline dair teklifin reddedildiğini ancak azlin şirket yararına olacağı, yine 8. madde ile denetçinin ibrasının da yerinde olmadığı, gündemin 10. maddesinin yönetim kurulu başkan ve üyelerine aylık net 22.500,00 TL, denetçiye aylık net 4.500,00 TL ücret ödenmesine ilişkin olduğu ve belirlenen ücretlerin fahiş olmadığı, diğer gündem maddeleri yönünden iptali gerektirir sebeplerin bulunmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne, davalı şirketin 07/05/2011 tarihli genel kurulunda gündemin 5/a, 5/c maddesinin denetçinin azli isteminin reddine ilişkin karar ile ve gündemin 8. maddesine ilişkin davanın kabulüne, bu kararların iptaline, diğer maddeler ile ilgili açılan davanın reddine karar verilmiştir.
    Karara karşı taraf vekilleri istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
    Bölge Adliye Mahkemesince; İlk derece mahkemesinin dava konusu genel kurulda gündemin 5/a maddesi ile alınan karara yönelik hükmü 6102 sayılı TTK'nın 437/5. maddesi gereğince kesin olduğundan davalı vekilinin anılan maddeye yönelik istinaf başvurusunun usulden reddine; davalı vekilinin ilk derece mahkemesince iptaline karar verilen diğer maddelere yönelik istinaf başvurusunun HMK'nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, davacılar vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulü ile kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulü ile; davalı şirketin 07/05/2011 tarihli genel kurulunda gündemin 5/a, 5/c maddesinin denetçinin azli isteminin reddine ilişkin karar, gündemin 8. maddesi, 10. maddesinin yönetim kurulu ücreti yönünden (fahiş olduğu gerekçesiyle) iptaline, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiştir.
    Kararı davalı vekili temyiz etmiştir.
    İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacılara verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 20/04/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.

    MUHALEFET ŞERHİ

    Dava, anonim şirket genel kurul kararının iptali istemine ilişkindir.
    Davacılar vekili, davalı şirketin 07.05.2011 tarihli genel kurul toplantısında gündemin diğer maddelerinin yanında, bilgi alma ve inceleme talebinin reddine ilişkin 5/a maddesinin de iptaline karar verilmesini istemiştir.
    İlk derece mahkemesince şirket defter ve kayıtlarının incelenmesi talebinin reddine ilişkin 5/a numaralı genel kurul kararının 6762 sayılı TTK'nın 363. maddesine aykırı olduğu gerekçesiyle iptaline hükmedilmiş, kararın istinaf edilmesi üzerine BAM, yerel mahkeme kararının 6102 sayılı TTK'nın 437/5 maddesi gereğince kesin olduğundan bahisle istinaf başvurusunun reddine karar vermiştir.
    Davaya konu genel kurul kararları 6102 sayılı TTK yürürlüğe girmeden önce alındığından 6103 sayılı Türk Ticaret Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkındaki Kanun'un 2/1-b maddesi gereğince uyuşmazlığa 6762 sayılı eski TTK hükümlerinin uygulanması gerekir.
    6762 sayılı eski TTK'nın bilgi alma ve inceleme hakkını düzenleyen 363. maddesinde 6102 sayılı TTK'nın 437/5 maddesinde olduğu gibi bilgi alma ve inceleme talebi reddedilen pay sahibinin mahkemeye müracaat hakkı düzenlenmemiştir. Bu durumda talebi reddedilen pay sahibinin elinde eTTK 381. madde gereğince red kararının iptalini istemekten başka bir hukuki çare kalmamaktadır. Zaten davacılar da alınan kararın afaki iyi niyet esaslarına aykırı olduğundan bahisle eTTK 381. maddesi mucibince iptalini istemiş, yerel mahkemece de 6102 sayılı TTK'nın 437/5 maddesine göre eda hükmü değil eTTK'nın 381. maddesine göre iptal hükmü kurulmuştur.
    Bu hususu, yani davacının eTTK'nın 381. maddesi (6100 s TTK'nın 445. madde) gereğince genel kurul kararının iptalini istediği hususunu BAM'da gerekçenin altıncı sayfasının üçüncü paragrafında "Davacıların davalı şirketin 07.05.2011 tarihli genel kurul toplantısında gündemin 5/a, 5/c, 6,7,8,9,10,11. maddeleri ile alının kararlara muhalefet ettiği muhalefet şerhinin genel kurul toplantı tutanağına getirildiği, iş bu davanın TTK'nın 445. maddesi hükmü uyarınca 3 aylık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı görülmüştür." ifadesi ile benimsemiştir.
    Gerek 6762 s TTK'nın 381. maddesi gerekse 6102 sayılı TTK'nın 445. maddeleri gereğince açılan genel kurul kararlarının iptali istemi üzerine verilen kararların kesin olduğuna dair kanunlarda herhangi bir düzenleme de yoktur. Bırakın genel kurul kararının iptali talebi üzerine mahkemece verilen kararın kesin olmasını, HMK 369/2 maddesinde miktara bakılmaksızın genel kurul kararlarının iptaline ilişkin kararların temyiz incelemesinin talep halinde zorunlu olarak duruşmalı yapılacağı hususu dahi düzenlenmiştir. Kararın içeriğinin pay sahibinin bilgi alma ve inceleme talebinin reddi veya kabulü mahiyetinde olması da yerel mahkemece eTTK'nın 381. maddesine (6102 TTK'nın 445) göre açılan genel kurul kararının iptali davasında verilecek hükmün kesin olmasını gerektirmez.
    Bu durumda yerel mahkemenin, davalı şirketin genel kurul gündeminin 5/a maddesinin iptaline ilişkin hükmünün kesin olduğundan bahsetmek mümkün olmadığından BAM'ın 5/a maddesine ilişkin iptal kararına yapılan istinaf başvurusunu mahkeme kararının kesin olduğundan bahisle usulden reddetmesi doğru olmamıştır.
    Kabule göre de uyuşmazlığı 6102 sayılı TTK'nın 437/5 maddesi kapsamında ele alacak olursak; öncelikle davacının yeni TTK döneminde bilgi alma ve inceleme hakkı çerçevesinde yaptığı başvurunun genel kurul veya yönetim kurulu tarafından reddedilmesi halinde yapması gereken, TTK 445. maddesine göre iptal davası açmak değil, 437/5 maddesine göre reddi izleyen 10 gün içinde mahkemeye eda davası yoluyla müracaat edip eda hükmü talep etmektir. Böyle bir talebi mahkeme yerinde görürse vereceği hüküm iptal hükmü değil eda hükmü (defter, kayıt ve belgeleri incelemesine izin verilmesine gibi) olacaktır.
    Yeni dönemde artık, TTK'nın 437/5 maddesiyle, bilgi alma ve inceleme talebi reddedilen pay sahibi için mahkemeye müracaat imkanı özel olarak düzenlendiğinden, red kararı için 445. madde mucibince iptal davası açmakta hukuki yarar yoktur. 437/5 maddesine göre süresinde mahkemeye müracaat etmeyip 445. madde gereğince iptal davası açan pay sahibinin davası hukuki yarar yokluğundan reddedilmelidir. Somut uyuşmazlıkta davacı pay sahibinin talebinin reddini izleyen 10 gün içinde 437/5 maddesi anlamında mahkemeye herhangi bir müracaatı yoktur. Davacı BAM'ın da kabulünde olduğu üzere muhalefetini tutanağa geçirip üç aylık hak düşürücü süre içinde iptal davası açmıştır.
    Yukarıda da açıklandığı üzere davacının 437/5 maddesindeki özel düzenleme gereğince mahkemeye müracaat yerine 445. maddedeki iptal davasını açmasında hukuki yararı bulunmadığından, davacının genel kurul gündeminin 5/a maddesine yönelik iptal talebinin de hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekirken talebin kabulü ile gündemin 5/a maddesi ile alınan red kararının iptaline dair yerel mahkeme kararı hatalı olduğu gibi, 437/5 maddesi kapsamında açılmış bir dava bulunmamasına rağmen kararın kesin olduğundan bahisle istinaf talebinin BAM tarafından usulden reddedilmesi de doğru olmamıştır.
    Özetle mahkemenin kararının kesin olduğundan bahsedebilmek için davacının TTK 437/5 maddesi gereğince mahkemeye eda davası açması gerekir. Oysa somut davada davacı 437/5 maddesi gereğince eda davası değil eTTK 381, (TTK 445) maddesi gereğince iptal davası açtığından, artık mahkemenin kararının kesin olduğundan bahsetmek mümkün değildir.
    Yukarıda açıklanan nedenlerle BAM'ın, yerel mahkemenin davalı şirketin genel kurul gündeminin 5/a maddesiyle ilgili verdiği hükmün kesin olduğundan bahisle istinaf isteminin usulden reddine ilişkin kararının bozulmasına karar vermek gerektiği kanaatinde olduğumdan onama yönündeki çoğunluk görüşüne katılmıyorum.


    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi