1. Hukuk Dairesi 2016/17587 E. , 2020/126 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptal ve tescil davası sonucunda mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar, davacı tarafından süresinde duruşma istemli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 09.01.2020 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı vekili Avukat ... ile temyiz edilen davalı ... vekili Avukat ... ve İhbar olunan ... vekili Avukat ... geldiler, davalı ... Giyim San. A.Ş. yetkilisi gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, ehliyetsizlik ve hile hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Davacı, maliki olduğu ... ada ... parsel sayılı taşınmazı satmak istediğini ancak davalı şirket ve bankanın akli melekelerinin yerinde olmamasından faydalanarak davalı şirketin genel kredi sözleşmelerine kefil olarak imzasını aldıklarını ve taşınmaza da davalı banka lehine ipotek tesis edildiğini, taşınmazın bilahare davalı şirkete satıldığını, ancak satış bedelinin temlikten sonra verildiğini, bu bedelin gerçek değerinin altında olduğunu, konu ile ilgili ceza yargılamasının devam ettiğini, işlemlerin ehliyetsizlik ve hile nedeniyle geçersiz olduğunu ileri sürerek davalı şirket adına olan tapu kaydının iptali ile adına tescil istemiştir.
Davalı banka, dava değerine itiraz etmiş, davanın tapu müdürlüğüne ihbarını istemiş, davacının diğer davalı şirketin borçlarına kefil olarak imza attığını, daha sonra dava konusu taşınmaz üzerine ipotek tesis ettirdiğini, davacının tüm bu işlemlerin hukuki mahiyetini bildiğini ceza dosyasında da beyan ettiğini belirterek davanın reddini savunmuş, diğer davalı şirket cevap dilekçesi sunmamıştır.
Mahkemece, temlik sırasında davacının fiil ehliyetini haiz olduğu ve davacının iddialarını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davalı ... Şti ile Ziraat Bankası arasında 30/09/2009 tarihli 2009/1 Sözleşme numaralı 750.000,00 TL bedelli genel kredi sözleşmesi imzalandığı, 12/01/2010 ve 04/01/2011 tarihli ek sözleşmeler ile kredi limitinin artırıldığı, bu sözleşmelere davacı ile dava dışı ..., ..., ... ver ...’ın müşterek borçlu ve kefil olarak imza attıkları, yine 30/09/2009 tarihli 2009/2 Sözleşme numaralı 347.000,00 Euro bedelli genel ticari kredi sözleşmesi imzalandığı, 12/01/2010 ve 04/01/2011 tarihli ek sözleşmeler ile kredi limitinin artırıldığı, bu sözleşmelere davacı ile dava dışı ..., ..., ... ve ...’ın müşterek borçlu ve kefil olarak imza attıkları, davacının bizzat katılımı ile dava konusu taşınmaz üzerinde davalı ... Şti ile Ziraat Bankası arasında imzalanmış ve imzalanacak tüm sözleşmelerdeki borçlardan 30.000.000,00 TL’ye kadar olan kısma ilişkin olarak banka lehine 300.000,00 TL bedelli ipotek tesis edildiği, borcun ödenmemesi üzerine ... 28.İcra Müdürlüğünün 2012/13820 Esas sayılı dosyası üzerinden müşterek borçlular aleyhine ilamsız takip başlatıldığı, 22/06/2011 tarihinde davacının bizzat taşınmazı üzerindeki ipotekle birlikte 336.000,00 TL bedelle davalı ... Şti’ye satış suretiyle devrettiği, eldeki dava dosyasından tefrik edilen menfi tespit davasının ... 6.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1031 Esasına kaydedildiği, bu dosyanın HMK 20. maddesi uyarınca açılmamış sayılmasına karar verildiği, ... 2.Sulh Hukuk Mahkemesinin 2012/442 Esas sayılı dosyası üzerinden davacıya vasi atanmasına ilişkin dava açıldığı, mahkemece ... ... Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nden alınan rapor doğrultusunda davacıya yasal danışman atanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Davranışlarının, eylem ve işlemlerinin sebep ve sonuçlarını anlayabilme, değerlendirebilme ve ayırt edebilme kudreti (gücü) bulunmayan bir kimsenin kendi iradesi ile hak kurabilme, borç (yükümlülük) altına girebilme ehliyetinden söz edilemez. Nitekim Türk Medeni Kanununun (TMK) “fiil ehliyetine sahip olan kimse, kendi fiilleriyle hak edinebilir ve borç altına girebilir” biçimindeki 9. maddesi, şahsın hak elde edebilmesi, borç (yükümlülük) altına girebilmesi, fiil ehliyetine bağlanmış. 10. maddesi de, fiil ehliyetinin başlıca koşulu olarak ayırtım gücü ile ergin (reşit) olmayı kabul ederek “ayırt etme gücüne sahip ve kısıtlı olmayan bir ergin kişinin fiil ehliyeti vardır.” hükmünü getirmiştir. “Ayırtım gücü” eylem ve işlev ehliyeti olarak da tarif edilerek, aynı yasanın 13. maddesinde “yaşının küçüklüğü yüzünden veya akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk yada bunlara benzer sebeplerden biriyle akla uygun biçimde davranma yeteneğinden yoksun olmayan herkes bu kanuna göre ayırt etme gücüne sahiptir.” denmek suretiyle açıklanmış, ayrıca ayırtım gücünü ortadan kaldıran önemli nedenlerden bazılarına değinilmiştir. Önemlerinden dolayı bu ilkeler, söz konusu yasa ile öteki yasaların çeşitli hükümlerinde de yer almışlardır.
Hemen belirtmek gerekir ki, TMK"nin 15. maddesinde de ifade edildiği üzere, ayırtım gücü bulunmayan kimsenin geçerli bir iradesinin bulunmaması nedeniyle, kanunda gösterilen ayrık durumlar saklı kalmak üzere, yapacağı işlemlere sonuç bağlanamayacağından, karşı tarafın iyiniyetli olması o işlemi geçerli kılmaz. Bu ilke 11.6.1941 tarih 4/21 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da aynen benimsenmiştir.
Yukarıda sözü edilen ilkelerin ve yasa maddelerinin ışığı altında olaya yaklaşıldığında; bir kimsenin ehliyetinin tespitinin şahıs ve malvarlığı hukuku bakımından doğurduğu sonuçlar itibariyle ne kadar büyük önem taşıdığı kendiliğinden ortaya çıkar.
Bu durumda, tarafların gösterecekleri, tüm delillerin toplanılması tanıklardan bu yönde açıklayıcı, doyurucu somut bilgiler alınması, varsa ehliyetsiz olduğu iddia edilen kişiye ait doktor raporları, hasta gözlem (müşahede) kağıtları, film grafilerinin eksiksiz getirtilmesi zorunludur. Bunun yanında, her ne kadar 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 282. maddesinde belirtildiği gibi bilirkişinin “oy ve görüşü” hakimi bağlamaz ise de, temyiz kudretinin yokluğu, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, akıl zayıflığı, sarhoşluk gibi salt biyolojik nedenlere değil, aynı zamanda bilinç, idrak, irade gibi psikolojik unsurlara da bağlı olduğundan, akıl hastalığı, akıl zayıflığı gibi biyolojik ve buna bağlı psikolojik nedenlerin belirlenmesi, çok zaman hakimlik mesleğinin dışında özel ve teknik bilgi gerektirmektedir.
Hele ayırt etme gücünün nispi bir kavram olması kişiye eylem ve işleme göre değişmesi bu yönde en yetkili sağlık kurulundan, özellikle Adli Tıp Kurumu Dördüncü İhtisas Dairesinden rapor alınmasını da gerekli kılmaktadır. Esasen TMK"nin 409/2. maddesi akıl hastalığı veya akıl zayıflığının bilirkişi raporu ile belirleneceğini öngörmüştür.
Somut olayda, davacının ehliyetli olup olmadığı yönünde yeterli araştırma yapılmamıştır.
Hâl böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve yasa hükümleri çerçevesinde bir araştırma yapılarak davacının temlik tarihi olan 22/06/2011’de fiil ehliyetini haiz olup olmadığına ilişkin ATK"dan raporu alınması, davacının fiil ehliyetini haiz olduğu saptanır ise hile iddiası açısından tüm deliller birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması isabetsizdir.
Davacının bu yönlere değinen ve yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün belirtilen nedenlerden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.01.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.