Esas No: 2020/5217
Karar No: 2022/3221
Karar Tarihi: 20.04.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/5217 Esas 2022/3221 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/5217 E. , 2022/3221 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 14.02.2017 tarih ve 2015/165 E- 2017/128 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabul-kısmen reddine dair İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi'nce verilen 30.12.2019 tarih ve 2017/2039 E- 2019/2902 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 22.02.2022 günü hazır bulunan davacı vekili Av. ... ile davalı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin davalıya sattığı bir kısım ürünlere ilişkin fatura bedelleri ödenmeyince 193.603,69 TL asıl alacağın tahsili talebiyle icra takibi başlattığını, takibe haksız itiraz eden davalının takipten sonra 22.081,87 TL tutarında bir ödeme yapıp toplam 1.062,63 TL bedelli iade faturası kestiğini, müvekkilinin bakiye alacağının 170.459,19 TL olarak göründüğünü ileri sürerek 170.459,19 TL üzerinden takibin devamını, icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının, müvekkilinin hak ettiği ciro primlerini ödemediğini, taahhüt ettiği bedelsiz ürünü vermediğini, iade alacağını belirttiği ürünleri almadığını, e-posta ile tadil edilen fiyat farkını uygulamadığını, bunları cari hesaptan düşmediğini, müvekkilinin davacıya hiçbir borcunun bulunmadığını savunarak davanın reddini, haksız takip tazminatının tahsilini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre, davacı cari hesap kayıtlarına göre davacının icra takip tarihi itibariyle davalıdan takip tutarı olan 193.603,69 TL alacaklı olduğu, bilahare davalı tarafça 05.11.2014 tarihinde yapılan 22.081,87 TL'lik ödemeden sonra davacı alacağının 170.459,19 TL kaldığı, davalının kayıtları içeriğine göre de davalının 2014 yılı sonu itibariyle davacıya 15.990,39 TL cari hesapta borçlu göründüğü, arada 154.468,81 TL fark bulunduğu, ciro primi ve fiyat farkı faturalarının düzenlenmesi ile farkın giderilerek davalı cari hesap kayıtlarının sıfırlandığı, taraflar arasında düzenlenmiş yetkili satıcı sözleşmesi, distribitör sözleşmesi, ek protokol ve e-posta yazışmaları dikkate alındığında davalının yaptığı satışlar kapsamında 2013 yılı satışlarına ilişkin 29.975.- TL tutarlı ve 2014 yılı satışlarına ilişkin 15.434.- TL tutarlı fiyat farkı faturaları ile, 109.058.- TL'lik ciro primi faturalarını kesmesinin uygun ve yerinde olduğu, ihtilaflı bulunan söz konusu faturaların kesilmesi ile taraflar arasındaki cari hesaptan kaynaklanan 154.468,81 TL'lik farkın bu şekilde giderildiği, davalının sözleşme kapsamında anılan faturaları kesebileceği, davalının ayrıca sözleşme kapsamında davacıya 13.598,40 TL bedelsiz ürünler alacağı yönünden KDV dahil 16.046,11 TL iade faturası düzenleme hakkı bulunmakta olup elinde bulunan 85.000.- TL'lik iadesi gereken ürünlerin de taraflar arasında yapılan e-mail yazışmalarına göre davacı tarafça kabul edilmesine rağmen bilahare iadenin reddedildiği, bu ürünlerin de davacı tarafa iadesinin gerçekleşmesi ve 13.598,40 TL'lik bedelsiz ürünler alacağının davacı tarafından fatura edilmesi halinde ise bu kez davalının davacıdan alacaklı duruma geçeceği, davalının icra takip tarihinden sonra 05.11.2014 tarihinde yaptığı 22.081,87 TL'lik ödeme ile cari hesaptan kaynaklanan borcunu ödediği, davacının cari hesap kayıtlarının düzenlenmesinde ve bu kayıtlara dayalı olarak başlatmış olduğu icra takibinde kötü niyetli kabul edildiği, davalının ise usulüne uygun olarak düzenlemiş olduğu iade ve ciro prim faturaları ile cari hesap kayıtlarına göre yapmış olduğu ödemelerde iyi niyetli bulunduğunun anlaşıldığı, bu nedenle davacının icra inkar tazminatı taleplerinin yerinde görülmediği, davalının ise haksız takip tazminatı talebinin yerinde bulunduğu, davacının icra takibinin kötü niyetli yaptığı gerekçesiyle davanın reddine, alacağın %20'si tutarında oluşan 34.091,83 TL haksız takip tazminatının davacıdan alınıp davalıya verilmesine karar verilmişkir.
Davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, en son yazışmanın 22.09.2014 tarihinde yapıldığı, davacının davalıya gönderdiği e-mailde, “2013 yılı ciro hak edişi üzerinden %7 üzerinden 76.340,62 TL ciro primi ve 2013 yılı fiyat farkı 29.975.- TL'nin kabul edileceği, maksimum 85.000.- TL (KDV dahil) Chicco ürünlerinin de satın alma fiyatı üzerinden %30 iskonto ile gönderilmesini kabul ettiklerini” ve “halihazırda borcun 187.287,67 TL olduğunu” bildirdiği, davalı tarafça da, e-mail'in gönderildiği 22.09.2014 tarihinde 2014 yılı ciro primi faturaları, 2013 yılı fiyat farkı faturalarının düzenlendiği ancak davacı defterlerinde bu faturaların kayıtlı olmadığının görüldüğü, davalı vekilinin malların iade edilmediğini kabul ettiği, iskontolu mal bedelinin hesaba katılamayacağı, 14.10.2019 tarihli ek bilirkişi raporunda; davacı alacağından, 2014 fiyat farkı faturaları ve iade mal bedeli de mahsup edilmişse de, davacının 2014 yılı fiyat farkı faturalarının kabul etmediği gibi, davalının da fiyat farklarının mahsubu gerektiğini ispat edemediği, iade malların iadesinin yapılmadığından mahsup edilemeyeceği, davacı vekilinin rapora itirazının kısmen haklı görüldüğü, raporda 22.09.2014 öncesi son bakiyenin 248.192,89 TL olduğu, 23.09.2014 tarihinde davalı borçlunun 100.000.- TL ödeme yaptığının tespit edildiği, bu miktardan davacı alacaklının 22.09.2014 tarihli e-mailde borçtan mahsup etmeyi kabul ettiği, 2013 yılı 76.340,62 TL ciro primi ve 2013 yılı fiyat farkı 29.975 TL'nin mahsubundan sonra, bakiye 41.876,87 TL miktarınca takip tarihi itibarıyla davalının davacıya borçlu olduğu, takipten sonra davalının 22.081,87 TL ve 1.062,63 TL ödemesi düşülerek dava açılmakla, yapılan hesaplama neticesinde tespit edilen 41.876,87 TL'den bu miktarların mahsubu ile bakiye 18.732,37 TL üzerinden davanın kabulü gerektiği, ayrıca davalı kayıtlarında da 2014 yılı sonu itibarıyla davalının davacıya 15.990.- TL borçlu olduğunun görüldüğü, davalı vekilinin ön inceleme duruşmasında, ciro primi ve iade faturalarına savunmasında dayandığı, davacı vekilinin savunmanın genişletildiğine dair itirazda bulunmadığı, savunmanın genişletildiğine dair davacı istinaf başvurusunun yerinde olmadığı gerekçesiyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK 353/1-b-3 maddesi gereğince kısmen kabulüne, kısmen reddine, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, davalının icra takibine itirazının kısmen iptali ile, takibin 18.732,37 TL asıl alacağa, yıllık %11,75 oranında ve değişen oranlarda reeskont faizi işletilerek devamına, kabul edilen kısım üzerinden %20 oranında (3.744,67 TL) inkâr tazminatına hükmedilmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine, takipten önce davalının ödediği 100.000.- TL yönünden davacının kötüniyetli olduğunun kabulü ile, bu miktar üzerinden %20 oranında (20.000.- TL) tazminatın davacıdan tahsil edilerek davalıya ödenmesine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dava, cari hesap ilişkisine ve davalıya kesilen faturalara dayalı başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dava ve Bölge Adliye Mahkemesinin karar tarihi itibariyle yürürlükte olan 6100 sayılı HMK’nın 353 üncü maddesinin b) bendinde 1) İncelenen mahkeme kararının usul veya esas yönünden hukuka uygun olduğu anlaşıldığı takdirde başvurunun esastan reddine, 2) Yargılamada eksiklik bulunmamakla beraber, kanunun olaya uygulanmasında hata edilip de yeniden yargılama yapılmasına ihtiyaç duyulmadığı takdirde veya kararın gerekçesinde hata edilmiş ise düzelterek yeniden esas hakkında, 3) Yargılamada bulunan eksiklikler duruşma yapılmaksızın tamamlanacak nitelikte ise bunların tamamlanmasından sonra yeniden esas hakkında, duruşma yapılmadan karar verileceği, aynı Kanun'un 356'ncı maddesinde ise 353'üncü maddede belirtilen hâller dışında incelemenin duruşmalı olarak yapılacağı düzenlenmiştir.
Somut olayda, Bölge Adliye Mahkemesince, İlk Derece Mahkemesince alınan bilirkişi raporları yeterli görülmemiş, istinaf aşamasında duruşma açılmaksızın dosya üzerinden kurulan ara kararla istinabe yoluyla bilirkişi raporu alınmış, kurulan ara kararda HMK'nın 278/4 maddesi gereğince inceleme yetkisi de verilmek suretiyle bilirkişilerden “22.09.2014 tarihli davacı e-mailine göre” hesap yapılması istenmiş, aldırılan bilirkişi raporu mahkemece denetlenip değerlendirilmiş, bu rapora kısmen itibar edilerek yazılı şekilde İlk Derece Mahkemesi kararı kaldırılıp davanın kısmen kabulüne karar verilmişse de bu şekilde verilen karar HMK’nın 353. maddesinde sayılan ve duruşma yapılmadan verilebilecek istisnai kararlar arasında değil, aynı Kanun'un 356. maddesinde gösterilen ve duruşma açılması, tarafların usulen duruşmaya davet edilmesi sonucu verilebilecek kararlar arasında yer almaktadır. Bu itibarla duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinden yapılan inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi yerinde görülmemiş, davacı vekilinin bu yöne ilişkin temyiz isteminin kabulü ile kararın bozulmasını gerektirmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin sair temyiz itirazları ile davalı vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazları ile davalı vekilinin temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesi'ne gönderilmesine, takdir olunan 3.815,00 TL duruşma vekalet ücretinin taraflardan alınarak yek diğerine verilmesine, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden taraflara iadesine, 20/04/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.