Taraflar arasında görülen davada;
Davacı,. parsel sayılı taşınmazın kayden maliki olduğunu, davalıların kendi taşınmazlarını sulamak amacıyla ..parselin güneyinden geçen dereye bent kurduklarını,bu nedenle dere suyunun taştığını ve taşınmazındaki ceviz ağaçlarını kuruttuğunu ileri sürerek elatmının önlenmesi ve tazminat istemiştir.
Davalılar,davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece,davacının ağaçlarının davalıların eyleminden dolayı kuruduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, komşuluk hukukundan kaynaklanan el atmanın önlenmesi ve tazminat isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, 865 sayılı parselin davacı adına , 1035 sayılı parselin ise paylı biçimde davalılar adlarına kayıtlı bulunduğu,keşif sonrası düzenlenen bilirkişi raporlarından; davacı taşınmazının güneyinden geçen dereye bent yapılmasından dolayı suların taştığı ve organize sanayi bölgesinin atıklarını da içermesi nedeniyle davacıya ait 12 adet ceviz ağacının kurumasına neden olduğu anlaşılmaktadır.
Davacı, suların taşmasına neden olan bent’in davalılarca yapıldığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Ne var ki, mahkemenin hükme yeterli bir soruşturma gerçekleştirdiğini söyleyebilmek olanağı yoktur. Bilindiği üzere; çağdaş hukuk sistemlerindeki tanımıyla mülkiyet, geniş haklar ve buna bağlı yetkiler ile birlikte bazı ödevlerin oluşturduğu bir hukuksal kurumdur. Başka bir söyleyişle mülkiyet, tanıdığı geniş hak ve yetkilerin yanında bazı ödevler de yükleyen bir ayni haktır. Medeni Kanunun 683. maddesinde "Bir şeye malik olan kimse hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir." hükmü getirilmek suretiyle mülkiyet hakkının kanunla kısıtlanabileceğine işaret olunmuştur. Bu doğrultuda olmak üzere, taşınmaz malikini komşusuna zarar verebilecek her türlü taşkınlıklardan kaçınmakla yükümlü kılan aynı kanunun 737. maddesi, komşuluk ilişkilerinden doğan zorunlu çıkar çatışmalarını düzenlemiş, bir arada yaşamak durumunda olan komşu taşınmaz maliklerinin ekonomik, sosyal çıkarlarını dengede tutabilmek için onlara katlanma ve kaçınma ödevleri yüklemiştir. O halde, bir toplumda birlikte yaşama olanağı sağlayan insancıl, gerçekçi, zorunlu temel hukuk kuralına göre hakim; somut olayın özelliğini, taşınmazların konumlarını, kullanma amaçlarını, niteliklerini, yöresel örf ve adetleri, toplumun doğal ihtiyaç ve gerçeklerini göz önünde bulundurarak, komşuların birbirlerine göstermekle yükümlü oldukları olağan katlanma ve hoşgörü sınırını aşan bir taşkınlığın bulunup bulunmadığını saptama, zararı giderici önlemlerden en uygununu bulma, kaçınılmaz müdahaleleri yapmak suretiyle özverileri denkleştirme durumundadır.
Bunun içinde zararın niteliği, kapsamı ve ne surette giderileceği yönünde tarafların tüm delilleri toplandıktan, gerektiğinde yerinde keşif yapıldıktan sonra uzman bilirkişilerden bilim ve tekniğe uygun gerekçeli rapor alınması zorunludur.
Somut olayda, dere sularının kurulan bent nedeniyle taştığı ve davacı taşınmazında zarara yol açtığı saptanmıştır. Ancak, söz konusu bent’in davalılar tarafından oluşturulup oluşturulmadığı kesin olarak açıklığa kavuşturulmadığı gibi, davalılarca oluşturulduğu takdirde davacının zararının giderilmesi için alınması gerekli önlemlerin neler olabileceği de araştırılmamıştır.
Hal böyle olunca; yukarıda değinilen ilke ve olgular çerçevesinde yerinde yeniden keşif yapılması, tarafların göstereceği tanıkların dinlenmesi, uzman bilirkişilere keşfi izlemeye elverişli nitelikte ve belirtilen noksanlıkları karşılayan içerikte krokili rapor düzenlettirilmesi, el atmanın alınabilecek önlemlerle giderilebileceğinin anlaşılması halinde, bunlardan en uygun olanının uyuşmazlığın çözümünde dikkate alınması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir. Davacının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü HUMK.’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 31.1.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.