1. Hukuk Dairesi 2016/14711 E. , 2020/125 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL-TENKİS
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil, tenkis davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı tarafından yasal süre içerisinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 09.01.2020 Perşembe günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davalı ... ve vekili Avukat ... ile temyiz edilen davacılar vekili Avukat ... geldiler, duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmazsa tenkis istemine ilişkindir.
Davacı, miras bırakanı annesi ...’ın ... parsel sayılı taşınmazını mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olarak satış suretiyle, davalı oğluna devrettiğini ileri sürerek, davalı adına olan tapu kaydının iptali ile veraset ilamındaki payı oranında adına tesciline, olmadığı takdirde tenkise karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ölümü üzerine mirasçıları tarafından davaya devam edilmiştir.
Davalı, temlikin muvazaalı olmadığını, miras bırakanın ihtiyaç nedeniyle taşınmazı devrettiğini ve satış bedelini miras bırakanın banka hesabına yatırdığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, temlikin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya içeriğinden; miras bırakan ...’ın 20/03/2014 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı ..., davalı ... ile dava dışı çocukları ..., ..., ..., ... ve ...’in kaldıkları, mirasbırakanın 4458 parsel sayılı taşınmazı 04/09/2000 tarihinde davalıya satış suretiyle devrettiği, davalı tarafından miras bırakanın banka hesabına 05/09/2000 tarihinde 10.000.000.000,00 TL, 06/09/2000 tarihinde 12.500.000.000,00 TL, 08/09/2000 tarihinde 15.000.000.000,00 TL, 12/09/2000 tarihinde 5.000.000.000,00 TL havale yapıldığı, alınan bilirkişi raporuna göre temlik tarihindeki değerinin 44.500,00 TL olduğu anlaşılmaktadır.
Uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu"nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu"nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu"nun (BK) 213.) ve Tapu Kanunu"nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; davacı tarafından bildirilen tek tanığın temlikin muvazaalı olup olmadığına ilişkin bir beyanda bulunmadığı, davalının tanığı olan kardeş ...’nin ise taşınmazın bedel karşılığında davalıya satıldığını, satış bedelinden 2.000,00’er TL’nin ise kız kardeşler arasında paylaştırıldığını bildirdiği, bankadan gelen yazı cevabında ise toplam 42.500,00 TL’nin davalı tarafından miras bırakana havale edildiği, miras bırakanın bu hesap üzerinden davacının kredi kartı borcunu ödediği anlaşılmaktadır.
Toplanan tüm deliller yukarıdaki ilklerle birlikte değerlendirildiğinde temlikin muvazaalı olmadığı sonucuna varılmaktadır.
Esasen murisin mal kaçırmak istediği davacının, borcunu ödemesi hayatın olağan akışına aykırıdır.
Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 02.01.2020 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 2.540.00. TL. duruşma vekâlet ücretinin temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 09.01.2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.