13. Hukuk Dairesi 2017/9623 E. , 2019/5500 K.
"İçtihat Metni"......
Anayasa Mahkemesi"nin 21.09.2017 tarih, 2014/19936 başvuru numaralı kararı nedeniyle yeniden yapılan yargılama sonucunda, ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine, yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı, avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalıya banka havalesi ile toplam 13.092,00 TL borç para verdiğini, banka dekontunda bu hususta açıklama olduğunu, davalının borcunu ödememesi üzerine hakkında icra takibinde bulunduğunu, ancak itiraz üzerine takibin durduğunu ileri sürerek itirazın iptaline, takibin devamına ve %40 icra inkar tazminatına karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kabulüne itirazın iptaline karar verilmiş; hüküm, davanın taraflarınca temyiz edilmiştir.
Dairemizin 19.06.2012 tarih 2012/12589 Esas, 2012/16025 Karar sayılı ilamı ile " ...Dava, ödünç akdine dayalı alacağın tahsili isteğine ilişkindir. Davacı, banka havalesi ile davalıya ödünç para verdiğini ileri sürmüş, davalı ise gönderilen paranın kendi alacağına karşılık gönderildiğini savunarak gerekçeli inkarda bulunmuştur. Bu durumda ispat yükü alacaklı olan davacıya ait olup iddiasını yasal delillerle kanıtlayamamıştır. Davada miktar itibariyle tanık da dinlenemez. Ne var ki davacı dava dilekçesinde her türlü delil demek suretiyle yemin deliline de dayanmıştır. Öyle olunca mahkemece davacının davalıya yemin yöneltme hakkı olduğu hatırlatılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir." şeklinde hükmün bozulmasına karar verilmiştir. Bozma ilamına karşı davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuş olup, Dairemizin 06.12.2012 tarih 2012/22069 Esas, 2012/28131 Karar sayılı ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekilince temyizi üzerine Dairemizin 01.11.2013 tarih 2013/23813 Esas, 2013/26790 Karar sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar verilmiş, davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuş olup, Dairemizin 06.03.2014 tarih 2014/2727 Esas, 2014/6084 Karar sayılı ilamı ile karar düzeltme isteminin reddine karar verilmiştir.
Davacı, Yargıtayın önceki kararlarına aykırı değerlendirme yapması nedeniyle davasının reddedildiğini, somut olayla aynı nitelikteki davalarda ispat yükümlülüğünün davalı tarafta olması gerektiği yönünde Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatları olduğunu, ancak Yargıtayın bu içtihatlardan hangi gerekçeyle döndüğünü belirtmediğini, davadan sonraki tarihte de önceki içtihatlarına uyumlu karar vermeye devam ettiğini, kişiye özel karar verilmesinin eşitlik ilkesine aykırı olduğunu belirterek Anayasa"nın 10. ve 36. maddesindeki haklarının ihlal edildiğini iddia ederek...... bireysel başvuruda bulunmuştur. ...... 21.09.2017 tarih, 2014/19936 başvuru numaralı kararı ile; başvurucunun Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine ve adil yargılanma hakkının ihlalinin sonuçlarının ortadan kaldırılması için yeniden yargılama yapılmak üzere kararın bir örneğinin Dairemize gönderilmesine karar vermiş, dava dosyası yerel mahkemece Dairemize gönderilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin kararında, "70. Yargıtay 13. Hukuk Dairesi, havale dekontlarında yer alan şerhe göre ispat yükümlülüğünün havaleyi alan davalıda olduğuna dair ilk derece mahkemelerinin kararlarını istikrarlı biçimde onamış veya aksi yöndeki ilk derece mahkemesi kararlarını bozmuştur. Bu nedenle hukuki belirlilik ilkesi ışığında, başvurucu açısından banka dekontunda yazan şerhin niteliği ve davada ispat yükümlülüğünün davalıda olması gerektiği olgusu dikkate alınarak değerlendirme yapılması ve yargısal sürecin bu şekilde tamamlanması yönünde makul bir güvenin oluştuğunun kabulü gerekir. Bu açıdan Dairenin somut davadaki farklı değerlendirmesi öngörülebilir değildir. 71. Başvurucuya ispat yükümlülüğü getiren bu değerlendirmeye karşı dava dosyasına sunulan önceki Daire kararları çerçevesinde başvurucu tarafından ileri sürülen itirazlara yönelik Dairece, içtihat değişikliğine gidildiği veya olayın koşullarında önceki kararlardan ayrılmayı gerektirecek farklılıklar olduğu veya alternatif bir yaklaşım sağlayan farklı gerekçelere dayanıldığına dair farklı herhangi bir açıklamada bulunulmadığı anlaşılmaktadır. 72. Yukarıda açıklanan tespitlere göre; Yargıtay 13. Hukuk Dairesinin bahse konu ilamında Dairenin önceki ve sonraki kararlarından farklı bir sonuca neden ulaşıldığının başvurucu ve üçüncü kişiler tarafından objektif olarak anlaşılmasına imkân verecek düzeyde açıklama yapılmadığı, nihai yargılama makamını oluşturan Dairenin benzer davalardaki istikrarlı değerlendirmelerinden ayrılarak farklı bir karar vermesinin hukuki belirsizliğe yol açtığı ve başvurucu için öngörülemez nitelikte olduğu, bu açıdan istikrarlı içtihatlara aykırı değerlendirme yapılarak verilen karar nedeniyle yargılamanın hakkaniyetinin zedelendiği sonucuna ulaşılmıştır.
73. Açıklanan gerekçelerle başvurucunun Anayasa"nın 36. maddesinde güvence altına alınan adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir." şeklinde değerlendirme yapılmış olup dairemizce hak ihlali yapılan hususlarda yeniden inceleme yapılmıştır.
1-Anayasa Mahkemesinin 21.09.2017 tarih, 2014/19936 başvuru numaralı kararı gereği yeniden yapılan inceleme sonucunda; Dairemizin 06.03.2014 tarih 2014/2727 Esas, 2014/6084 Karar sayılı ilamı ile verilen Karar Düzeltme isteğinin reddine ilişkin kararın ortadan kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı, davalıya banka havalesi yoluyla ödünç para verdiğini ileri sürerek alacağının tahsili için başlatılan icra takibine karşı davalı tarafça öne sürülen haksız itirazın iptali amacıyla eldeki davayı açmıştır. Davalı ise gönderilen paranın kendi alacağına karşılık gönderildiğini savunarak akdi ilişkiyi inkar etmiştir. Davalının bu savunması gerekçeli inkar niteliğindedir. Bu durumda ispat yükü davalıya değil, davacıya düşer. Ne var ki davacının dayandığı para yatırma dekontlarında “... tarafından borç olarak yatırılan/yatan” açıklamaları yazılıdır. Bu yazılar davacının karz iddiasını doğrulamaktadır. Hal böyle olunca mahkemece bu havaleler için davanın kabulüne karar verilmelidir. Mahkemece aksine düşüncelerle davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir. Kararın bu gerekçe ile bozulması gerekirken zuhulen onandığı, bu kez yapılan inceleme ile anlaşıldığından, davacının bu yöne ilişkin karar düzeltme isteminin kabulüne, Dairemizin 01.11.2013 tarih 2013/23813 Esas, 2013/26790 Karar karar sayılı onama kararının kaldırılmasına, hükmün yukarıda açıklanan gerekçe ile bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle, dairemizin 06.03.2014 tarih 2014/2727 esas, 2014/6084 karar sayılı karar düzeltme talebinin reddine ilişkin ilamın ortadan kaldırılmasına, 2. bentte açıklanan nedenlerle davacının karar düzeltme talebinin kabulü ile dairemizin 01.11.2013 tarih 2013/23813 Esas, 2013/26790 karar sayılı ilamının kaldırılmasına ve hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 30/04/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.
........