3. Hukuk Dairesi 2016/2146 E. , 2017/12894 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; ... İlinde bulunan hastanelerin elektrik sarfiyatlarının Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 24.08.2006 tarih ve 875 sayılı kararı gereği “Resmi Hayır Kurumları Kuruluşları” tarife grubundan fiyatlandırılması gerekirken normal resmi daire birim fiyatları üzerinden faturalandırıldığını ve 556.995,14 TL fazla ödeme yapıldığını belirterek, 556.995,14 TL"nin ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; Dairemizin 27.03.2014 tarih ve 2014/2701 E. 2014/4906 K. sayılı ilamı ile "... mahkemece öncelikle dosyanın önceki bilirkişi dışında ve elektrik tarifeleri ile tüketim hesabı konusunda uzman olan mühendis bilirkişilerin de aralarında bulunduğu üç kişilik uzman bilirkişi kuruluna verilmesi, bilirkişi heyetinden, davalının davacı taraftan isteyebileceği bedelin Elektrik Piyasası, Müşteri Hizmetleri Yönetmeliği hükümlerine göre hesaplanması konusunda denetime elverişli bir rapor alınarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, konusunda uzman olmayan bilirkişiden alınan rapor doğrultusunda yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda mahkemece; alınan bilirkişi raporu doğrultusunda davanın kabulü ile 556.995,14 TL"nin faturaların ödeme tarihlerinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.Yargıtay"ın bozma kararına gerek iradi, gerekse kanuni şekilde uymuş olan yerel mahkeme, bozma kararı doğrultusunda inceleme yapmak ve hüküm kurmak zorundadır. Mahkeme, uyma kararını kaldırarak, direnme kararı veremeyeceği gibi; hükmün bozma kararı kapsamı dışında kalarak kesinleşmiş olan bölümleri hakkında da yeni bir hüküm kuramaz. Bozmaya uyulmakla, bozma lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar.
Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda ve Hukuk Muhakemeleri Kanununda “usuli kazanılmış hak” kavramına ilişkin açık bir hüküm bulunmamaktadır.
Bu kurum, davaların uzamasını önlemek, hukuki alanda istikrar sağlamak ve kararlara karşı genel güvenin sarsılmasını önlemek amacıyla Yargıtay uygulamaları ile geliştirilmiş, öğretide kabul görmüş ve usul hukukunun vazgeçilmez, ana ilkelerinden biri haline gelmiştir. Anlam itibariyle, bir davada, mahkemenin ya da tarafların yapmış olduğu bir usul işlemi ile taraflardan biri lehine doğmuş ve kendisine uyulması zorunlu olan hakkı ifade etmektedir.
Bir mahkemenin Yargıtay Dairesince verilen bozma kararına uyması sonunda, kendisi için o kararda gösterilen şekilde inceleme ve araştırma yaparak, yine o kararda belirtilen hukuki esaslar gereğince hüküm verme yükümlülüğü doğar. “Usuli kazanılmış hak” olarak tanımlanan bu olgu mahkemeye, hükmüne uyduğu Yargıtay bozma kararında belirtilen çerçevede işlem yapma ve hüküm kurma zorunluluğu getirmektedir (09.05.1960 gün ve 21/9 sayılı Y.İ.B.K.).
Bu ilke, kamu düzeni ile ilgili olup; Yargıtay"ca kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Hakimin değişmesi dahi açıklanan bu hukuki ilkeye etki yapamaz.(Aynı yönde ...nun 26.2.1986 gün ve 1986/1-50 E.-174 K.; 11.5.1994 gün ve 1994/8-252 E.-314 K.; 1.12.1999 gün ve 1999/18-1041 E.-1006 K.; 11.5.2005 gün ve 2005/2-315 E.-333 K.; 27.09.2006 gün ve 2006/19-635 E.-573 K. sayılı ilamları).
Bu ilkeler ışığında somut olaya bakacak olursak, yerel mahkeme bozma kararına uymakla birlikte bozma gereğini yerine getirmemiştir. Dairemizin yerleşen ve istikrar kazanmış uygulamasına göre abonenin resmi sağlık kuruluşu olduğunu bilen davalı ... idaresinin, tüketime ilişkin faturaları ilgili tarifeye göre düzenlemesi gerekir. Davacı abonenin, abone grubu tespitine zamanında itiraz etmemesinin sonuca bir etkisi bulunmamaktadır. Zira; abonenin resmi sağlık kurumu olduğunu bilen elektrik idaresinin aboneyi olması gereken abone grubuna dahil etmemiş olması kendi kusurundan kaynaklanmakta olup, hiç kimse kendi kusurundan hak elde edemez. Davacının, abone grubuna itiraz etmemesi elektrik idaresine bir hak bahşetmez.
Bununla birlikte; HMK’nun 281.maddesinde; tarafların, bilirkişi raporunda eksik gördükleri hususların, bilirkişiye tamamlattırılmasını; belirsizlik gösteren hususlar hakkında ise bilirkişinin açıklama yapmasının sağlanmasını veya yeni bilirkişi atanmasını mahkemeden talep edebilecekleri; mahkeme, bilirkişi raporundaki eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için, bilirkişiden ek rapor alabileceği; ayrıca gerçeğin ortaya çıkması için gerekli görürse, yeni görevlendireceği bilirkişi aracılığıyla, tekrar inceleme de yaptırabileceği açıklanmıştır.Bilirkişiler, raporlarını hazırlarken raporun dayanağı olan somut ve özel nedenleri bilimsel verilere uygun olarak göstermek zorundadır. Bilirkişi raporu aynı zamanda Yargıtay denetimine de elverişli olacak şekilde bilgi ve belgeye dayanan gerekçe ihtiva etmelidir. Ancak, bu şekilde hazırlanmış raporun denetimi mümkün olup, hüküm kurmaya dayanak yapılabilir.
Bilirkişi raporu kural olarak hâkimi bağlamaz. Hâkim, raporu serbestçe takdir eder. Hâkim, raporu yeterli görmezse, bilirkişiden ek rapor isteyebileceği gibi gerçeğin ortaya çıkması için önceki bilirkişi veya yeniden seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme de yaptırabilir. Bilirkişi raporları arasındaki çelişki varsa hakim çelişkiyi gidermeden karar veremez.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi kök ve ek raporlarında, davacı kurumun " Diğer-1 Resmi Hayır Kurumları Kuruluşları" grubu kapsamında sayılması gerekirken Normal Resmi Daire grubuna dahil edilerek işlem yapıldığından toplam 556.995,14 TL fazladan davalı kuruma ödeme yapıldığı sonucuna ulaşılırken, fazladan ve yersiz tahsil edildiği belirtilen bedelin hesaplanmasına ilişkin herhangi bir abone grupları verisi, karşılaştırması veya hesaplama tekniği kullanılmadığı anlaşılmaktadır. Bilirkişi raporlarının bu haliyle davada uyuşmazlığı çözecek nitelikte, somut ve bilimsel verilere dayalı bulunmamaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece, davacının elektrik tüketimlerinin resmi sağlık kuruluşları abone grubu tarifesi üzerinden faturalandırılması yapmak suretiyle, normal resmi daire abone grubuna dahil edilmesi nedeniyle, fazla ödenen miktarın tespiti için önceki bilirkişiler dışında oluşturulacak 3 kişilik konusunda uzman bilirkişi heyetinden, ilgili yönetmelik hükümleri değerlendirilerek, farklı abonelik gruplarının hesaplamasını da gösterir, hüküm kurmaya ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınarak, hasıl olacak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yukarıda belirtilen hususlar gözardı edilerek, mahkemece eksik bilirkişi raporlarına dayanarak, yazılı gerekçe ile karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davalı yararına HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalı tarafa iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.