2. Hukuk Dairesi 2019/6277 E. , 2020/532 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 2. Hukuk Dairesi
DAVA TÜRÜ : Boşanma
Taraflar arasındaki davanın yapılan muhakemesi sonunda bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen, yukarıda tarihi ve numarası gösterilen hüküm davalı kadın tarafından temyiz edilmekle, evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, evlilik birliğinin temelinden sarsılması hukuki sebebine dayalı olarak açılan boşanma davasıdır. İlk derece mahkemesince, davalı kadının eşini tehdit ettiği ve ev işlerini ihmal ettiği, davacı erkeğin ise eşine fiziksel şiddet uyguladığı, tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu oldukları gerekçesiyle tarafların boşanmalarına, davalı kadın yararına aylık 300,00 TL tedbir nafakasının kararın kesinleşmesinden itibaren yoksulluk nafakası olarak devamına karar verilmiştir. Anılan karara karşı davalı kadın tarafından tüm yönleriyle istinaf kanun yoluna başvurulmuştur. İstinaf incelemesi yapan bölge adliye mahkemesince davalı kadına yüklenen tehdit vakıasından sonra davacı erkeğin eşini affettiği bu eylemin kadına kusur olarak yüklenemeyeceği bu nedenle boşanmaya neden olan olaylarda davacı erkeğin davalı kadına nazaran ağır kusurlu olduğu, davalı kadının süresinde yoksulluk nafakası talebinde bulunmadığı gerekçesiyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak yeniden esas hakkında hüküm tesisi ile tarafların boşanmalarına, davalı kadın yararına aylık 300,00 TL tedbir nafakasına, süresinde olmayan yoksulluk nafakası talebi hakkında karar verilmesine yer olmadığına ve karar tarihi itibariyle davalı kadın aleyhine vekalet ücretine hükmedilmiştir. Her ne kadar istinaf edenin sıfatı gözetilmeksizin davalı kadın aleyhine olacak şekilde yoksulluk nafakası konusunda karar verilmesine yer olmadığına ve vekalet ücretine hükmedilmişse de bozma kararının niteliği gereği anılan yanlışlığa değinilmekle yetinilmiştir.
Türk Medeni Kanunu’nun 166. maddesinde "Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerin her birinin boşanma davası açabileceği" hükme bağlanmıştır. Bu hükmü, tamamen kusurlu eşin de dava
açabileceği, yararına boşanma hükmü elde edebileceği biçiminde yorumlamak ve değerlendirmek doğru olmadığı gibi, boşanmayı isteyebilmek için tamamen kusursuz ya da az kusurlu olmaya da gerek yoktur. Daha fazla kusurlu bulunan tarafın dahi dava hakkı bulunmakla beraber, boşanmaya karar verilebilmesi için davalının az da olsa kusurunun varlığı ve bunun belirlenmesi kaçınılmazdır. Az kusurlu eş boşanmaya karşı çıkarsa bu halin tespiti dahi tek başına boşanma kararı verilebilmesi için yeterli olamaz. Az kusurlu eşin karşı çıkması hakkın kötüye kullanılması niteliğinde olmalı, eş ve çocuklar için korunmaya değer bir yararın kalmadığı anlaşılmalıdır (TMK m. 166/2).
Somut olaya gelince; dinlenen davacı tanıklarının sözlerinin bir kısmı boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının az da olsa kusurlu olduğunu kabule elverişli olmayan beyanlar olup, bir kısmı ise, sebep ve saiki açıklanmayan ve inandırıcı olmaktan uzak izahlardan ibarettir. Mevcut olaylara göre evlilik birliğinin, devamı eşlerden beklenmeyecek derecede, temelinden sarsıldığı kuşkusuzdur. Ne var ki, bu sonuca ulaşılması tamamen davacı erkeğin tutum ve davranışlarından kaynaklanmış olup, davalı kadına atfı mümkün hiçbir kusur gerçekleşmemiştir. Bu durumda açıklanan nedenlerle davanın reddi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, kararın bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ :Yukarıda gösterilen sebeple bölge adliye mahkemesi kararının BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, dosyanın ilgili bölge adliye mahkemesi hukuk dairesine gönderilmesine oybirliğiyle karar verildi. 29.01.2020 (Çrş.)