3. Hukuk Dairesi 2021/435 E. , 2021/11398 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TÜKETİCİ MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tüketici hakem heyeti kararına itiraz davasının mahkemece yapılan yargılaması neticesinde davanın reddine dair kesin olarak verilen hükmün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nca kanun yararına bozulması istenilmekle; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının dava dışı ... Başkanlığına ait gayrimenkulün satın alınması sırasında banka tarafından satış sözleşmesine istinaden komisyon ücretinin haksız olarak kesildiğini belirterek bedel iadesini tüketici hakem heyetinden talep ettiğini, ilgili hakem heyetinin de banka aleyhine karar verdiğini, söz konusu kararın yasaya aykırı olduğunu, bankanın sözleşmenin tarafı olmadığını, sözleşmenin asıl muhatabının ... olduğunu, bankanın söz konusu sözleşmede ...’ nin vekili sıfatıyla yer aldığını, yapılan başvurunun husumet yönünden reddi gerektiğini, söz konusu bedelin sözleşmede öngörülen komisyon, tacir sıfatıyla bankacılık işlemleri ve vekâlet hükümleri karşılığında alındığını, sözleşme ile kararlaştırılmış olan bir ücret olduğunu belirterek Tüketici Hakem Heyeti Kararının iptalini talep etmiştir.
Davalı, önceden hazırlanmış, matbu, standart ve boş sözleşme olması dolayısıyla sözleşmenin içeriğine müdahale hakkı verilmediği, davalı ile müzakere edilmediğini, sözleşmenin tek taraflı olarak hazırlandığını, satış sözleşmesinde banka komisyonuna ilişkin maddenin haksız bir koşul olduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davalıdan ""komisyon"" adı altında yapılan kesintinin Ziraat Bankası tarafından yapıldığı, bu nedenle davalının Toplu Konut İdaresi Başkanlığından talep hakkının bulunmadığı, ilgili hakem heyeti kararının hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 11.01.2021 tarihli yazısında; davalı ile dava dışı Toplu Konut İdaresi Başkanlığı arasında imzalanan Toplu Konut Projesi Gayrimenkul Satış Sözleşmesinde yer alan bakiye borç üzerinden binde beş oranında banka komisyon ücretinin alınmasının, kredi kullandırma masrafları olmayıp bankanın Toplu Konut İdaresi Başkanlığı ile alıcı arasındaki aracılık hizmeti nedeniyle alınan komisyon ücreti olduğu ve
haksız şart olarak nitelendirilmesinin mümkün olmadığı göz önünde bulundurularak, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, banka komisyonu adı altında tahsil edilen ücretin haksız şart teşkil ettiği gerekçesi ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunduğu ileri sürülerek; kararın, 6100 sayılı HMK’nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrası uyarınca kanun yararına bozulması talep edilmiştir.
Uyuşmazlık; davalının dava dışı ...’den aldığı gayrimenkulün 3. kişiye devri nedeniyle banka tarafından kesilen komisyon ücretinin iadesi için tüketici hakem heyetine yapılan başvurusunun kabul edilmesine dair tüketici hakem heyeti kararının iptali istemine ilişkindir.
Dava dosyası incelendiğinde, davalı tarafından söz konusu taşınmazın 3. kişiye satıldığı ve bu işlem için 03.05.2013 tarihinde davacı banka tarafından 159,88-TL komisyon ücreti alındığı, yine ... ile akdedilen sözleşmenin 4.2. maddesinde “alıcının taşınmazı üçüncü şahsa devretmesi halinde yapılacak devir işlemlerinden banka bakiye borç üzerinden %0,5 (binde beş) oranında devir edenden, %0,5 (binde beş) oranında da devir alandan komisyon tahsil eder. Söz konusu komisyonlar banka tarafından alıcıdan tahsil edilecektir.” düzenlenmesinin yer aldığı anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki uyuşmazlık davacı banka tarafından tahsil edilen bedelin haksız şart niteliğinde olup olmadığı ve tahsil edilip edilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Standart sözleşmeler, içeriğini kısmen veya tamamen genel işlem koşullarının oluşturduğu, tarafların karşılıklı müzakereleri sonucu değil, aksine, taraflardan biri veya üçüncü kişi tarafından önceden hazırlanmış hükümlerin kullanıldığı sözleşme tipi olarak tanımlanmakta olup, 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi ile, Avrupa Konseyi’nin 05.04.1993 tarihli, 1993/13/AET Yönergesinde ve bu yönergeyi iç hukuklarına aktaran Avrupa Birliği ülkelerinde, standart sözleşmelerde yer alan hükümlerin ve özellikle bu sözleşmelerin içeriğini oluşturan genel işlem koşullarının, haksız şart olduğuna ilişkin bir karine öngörülmüştür.
Yine 4077 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun’un 4822 Sayılı Kanunla değişik 6. maddesi ile sözleşmelerdeki “haksız şart” kurumu düzenlenmiş ve satıcı ve sağlayıcının tüketiciyle müzakere etmeden, tek taraflı olarak sözleşmeye koyduğu, tarafların sözleşmeden doğan hak ve yükümlülüklerinde iyi niyet kuralına aykırı düşecek biçimde tüketici aleyhine dengesizliğe neden olan sözleşme koşullarının haksız şart olup, taraflardan birini tüketicinin oluşturduğu her türlü sözleşmede yer alan haksız şartlar tüketici için bağlayıcı olmadığı belirtilerek, satıcı veya sağlayıcının, bir standart şartın münferiden tartışıldığını ileri sürüyorsa, bunu ispat yükünün ise ona ait olduğu belirtilmiştir.
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 6. maddesinin üçüncü ve dördüncü fıkrasına göre, “Eğer bir sözleşme şartı önceden hazırlanmışsa ve özellikle standart sözleşmede yer alması nedeniyle tüketici içeriğine etki edememişse, o sözleşme şartının tüketiciyle müzakere edilmediği kabul edilir. Sözleşmenin bütün olarak değerlendirilmesinden, standart sözleşme olduğu sonucuna varılırsa, bu sözleşmedeki bir şartın belirli unsurlarının veya münferit bir hükmünün müzakere edilmiş olması, sözleşmenin kalan kısmına bu maddenin uygulanmasını engellemez” hükmü yer almaktadır. 4077 Sayılı Kanunun değişik 6 ve 31 maddelerine dayanılarak hazırlanan Tüketici Sözleşmelerindeki Haksız Şartlar Hakkında Yönetmeliğin 7. maddesinde ise "satıcı, sağlayıcı veya kredi veren tarafından tüketici ile akdedilen sözleşmede kullanılan haksız şartların batıl olduğu” hükmü getirilmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; davalı ile banka arasında kredi sözleşmesinden kaynaklanan bir uyuşmazlığın olmadığı, uyuşmazlığın gayrimenkul satış sözleşmesinin 4.2. maddesinde yer alan düzenlenmeden kaynaklandığı, söz konusu düzenlemenin bankacılık işlemi niteliğinde olduğu ve taraflardan birinin durumunda iyi niyet kurallarına aykırı olarak aleyhine dengesizlik oluştan bir hüküm taşımadığı, bu haliyle haksız şart olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, mahkemece; davalının ... ile imzaladığı sözleşmenin 4.2. maddesi gereğince bankacılık işleminden kaynaklanan kesintinin olduğu ve söz konusu sözleşme gereğince yapılan kesintinin haksız şart olarak nitelendirilemeyeceği değerlendirilerek davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine, karar verilmiş olması doğru görülmediğinden, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bu yöne ilişen kanun yararına temyiz talebinin kabulü gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HMK"nın 363 üncü maddesinin birinci fıkrasına dayalı kanun yararına temyiz talebinin kabulü ile kararın sonuca etkili olmamak üzere KANUN YARARINA BOZULMASINA, aynı maddenin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere bozma kararının bir örneğinin ve dava dosyasının Adalet Bakanlığına gönderilmesine, 15/11/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.