Esas No: 2014/1664
Karar No: 2014/1664
Karar Tarihi: 22.6.2015
TCDD 1. Bölge Hukuk Müşavirliğine avukat olarak atanma talebinin reddi - İptal davası - Makul sürede sonuçlanma - Adil yargılanma - Tazminat - AYM İkinci Bölüm 2014/1664 Esas 2014/1664 Karar Sayılı İlamı
TÜRKİYE CUMHURİYETİ |
ANAYASA MAHKEMESİ |
|
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
ERSİN ALBUZ BAŞVURUSU |
(Başvuru Numarası: 2014/1664) |
|
Karar Tarihi: 22/6/2015 |
|
İKİNCİ BÖLÜM |
|
KARAR |
|
Başkan |
: |
Alparslan ALTAN |
Üyeler |
: |
Serdar ÖZGÜLDÜR |
|
|
Celal Mümtaz AKINCI |
|
|
Muammer TOPAL |
|
|
M. Emin KUZ |
Raportör Yrd. |
: |
Gökçe GÜLTEKİN |
Başvurucu |
: |
Ersin ALBUZ |
I. BAŞVURUNUN KONUSU
1. Başvurucu, 3/3/2008 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) 1. Bölge Hukuk Müşavirliğine avukat olarak atanma talebiyle yaptığı başvurunun reddine ilişkin idari işleme karşı 19/6/2008 tarihinde İstanbul 9. İdare Mahkemesinde açtığı iptal davasının makul sürede sonuçlandırılamadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüş ve tazminat talep etmiştir.
II. BAŞVURU SÜRECİ
2. Başvuru, 4/2/2014 tarihinde İstanbul Bölge İdare Mahkemesi vasıtasıyla yapılmıştır. İdari yönden yapılan ön incelemede başvurunun Komisyona sunulmasına engel bir durumunun bulunmadığı tespit edilmiştir.
3. İkinci Bölüm Birinci Komisyonunca 27/5/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik incelemesi Bölüm tarafından yapılmak üzere dosyanın Bölüme gönderilmesine karar verilmiştir.
4. Bölüm Başkanı tarafından 4/7/2014 tarihinde, kabul edilebilirlik ve esas incelemesinin birlikte yapılmasına karar verilmiştir.
5. Başvuru konusu olay ve olgular ile başvurunun bir örneği görüş için Adalet Bakanlığına gönderilmiştir. Adalet Bakanlığının 17/7/2014 tarihli yazısında, Anayasa Mahkemesinin önceki kararlarına ve bu kapsamda sunulan görüşlerine atfen, başvuru hakkında görüş sunulmayacağı bildirilmiştir.
III. OLAY VE OLGULAR
A. Olaylar
6. Başvuru formu ve eklerinde ifade edildiği şekliyle ve UYAP aracılığıyla erişilen bilgi ve belgeler çerçevesinde olaylar özetle şöyledir:
7. Başvurucu, TCDD 1. Bölge Müdürlüğünde hareket kontrolörü unvanıyla memur olarak görev yapmakta iken TCDD’nin açtığı avukatlık sınavını birinci olarak kazandığı gerekçesiyle 1. Bölge Müdürlüğü Hukuk Müşavirliğine avukat olarak atanma talebiyle 3/3/2008 tarihinde İdareye başvurmuştur.
8. Başvurucu, talebinin reddedilmesi üzerine; 19/6/2008 tarihinde İstanbul 9. İdare Mahkemesinde açtığı iptal davasında, idari işlemin iptali ile unvan farkından doğacak parasal haklarının yasal faiziyle birlikte ödenmesini talep etmiştir.
9. Mahkemece, 2/9/2008 tarihli ve E.2008/1078, K.2009/1258 sayılı kararla; TCDD 1. Bölge Müdürlüğünde hareket kontrolörü unvanıyla memur olarak görev yapmakta olan başvurucunun 16/6/2007 tarihinde unvan değişikliği kapsamında yapılan avukatlık sınavını birinci olarak kazandığı, 18/4/2007 tarihli sınav duyurusunda TCDD Haydarpaşa 1. Bölge Müdürlüğü Hukuk Müşavirliğine iki tane avukat kontenjanı açıldığı ancak davalı idarenin 31/5/2007 tarihli işlemi ile anılan iki kontenjanın iptal edildiği, başvurucunun da 20/8/2007 tarihli dilekçesiyle özel sebeplerden dolayı 5. Bölge Müdürlüğü Malatya ve 6. Bölge Müdürlüğü Adana’ya yapılacak avukatlık atanma hakkından feragat ettiğini bildirdiği, daha sonra 3/3/2008 tarihli dilekçesi ile TCDD 1. Bölge Müdürlüğünde görev yapan bir avukatın tayin edilmesini gerekçe göstererek ve avukatlık sınavını birinci olarak kazanmasının da dikkate alınmasını isteyerek TCDD 1. Bölge Müdürlüğüne avukat olarak atanma talebinde bulunduğu, TCDD 1. Bölge Müdürlüğünde avukat ihtiyacı bulunmadığı ve başvurucunun 16/6/2007 tarihinde yapılan sınavda başarılı olduktan sonra avukat ihtiyacı olan yerlere avukat olarak gitmekten feragat ettiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
10. Temyiz üzerine, Danıştay Beşinci Dairesinin 12/5/2011 tarihli ve E.2009/5518, K.2011/2391 sayılı ilâmıyla davaya bakmaya yetkili olmayan Mahkemece işin esası hakkında karar verildiği gerekçesiyle hüküm yetki yönünden bozulmuştur. Mahkemece direnme kararı verilmesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 3/5/2012 tarihli ve E.2012/11042, K.2012/701 sayılı ilâmıyla direnme kararı onanmış, esas yönünden temyiz incelemesi yapılması için dosya Danıştay Beşinci Dairesine gönderilmiştir.
11. Esasa ilişkin yapılan temyiz incelemesi sonucu Danıştay Beşinci Dairesinin 18/1/2013 tarihli ve E.2012/11042, K.2013/226 sayılı ilâmıyla hükmün onanmasına karar verilmiştir.
12. Karar düzeltme istemi, aynı Dairenin 12/11/2013 tarihli ve 2013/7455, K.2013/7664 sayılı ilâmıyla reddedilmiştir.
13. Karar, başvurucuya 8/1/2014 tarihinde tebliğ edilmiştir.
14. Başvurucu, 4/2/2014 tarihinde bireysel başvuruda bulunmuştur.
B. İlgili Hukuk
15. 6/1/1982 tarihli ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu"nun 1. maddesinin (2) numaralı fıkrası, 14. maddesinin (3) ve (4) numaralı fıkraları, 20. maddesinin (5) numaralı fıkrası, 49. maddesinin (3) numaralı fıkrası ile 60. maddesi (bkz. B. No: 2013/8905, 8/9/2014, §§ 10-13).
IV. İNCELEME VE GEREKÇE
16. Mahkemenin 22/6/2015 tarihinde yapmış olduğu toplantıda, başvurucunun 4/2/2014 tarih ve 2014/1664 numaralı bireysel başvurusu incelenip gereği düşünüldü:
A. Başvurucunun İddiaları
17. Başvurucu, TCDD’nin açtığı avukatlık sınavını birinci olarak kazandığı gerekçesiyle TCDD 1. Bölge Müdürlüğü Hukuk Müşavirliğine avukat olarak atanma talebiyle 3/3/2008 tarihinde İdareye yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine 19/6/2008 tarihinde İstanbul 9. İdare Mahkemesinde açtığı iptal davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini ileri sürmüştür.
B. Değerlendirme
1. Kabul Edilebilirlik Yönünden
18. Başvuru formu ile eklerinin incelenmesi sonucunda, açıkça dayanaktan yoksun olmadığı ve kabul edilemezliğine karar verilmesini gerektirecek başka bir neden de bulunmadığı anlaşılan başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi gerekir.
2. Esas Yönünden
19. Başvurucu, TCDD 1. Bölge Hukuk Müşavirliğine avukat olarak atanma talebiyle 3/3/2008 tarihinde yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine 19/6/2008 tarihinde İstanbul 9. İdare Mahkemesinde açtığı iptal davasının makul sürede sonuçlanmadığını belirterek, Anayasa’nın 36. maddesinde tanımlanan adil yargılanma haklarının ihlal edildiğini iddia etmiştir.
20. Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (Sözleşme) ortak koruma alanı dışında kalan bir hak ihlali iddiasını içeren başvurunun kabul edilebilir olduğuna karar verilmesi mümkün olmayıp (B. No: 2012/1049, 26/3/2013, § 18), Sözleşme metni ile Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarından ortaya çıkan ve adil yargılanma hakkının somut görünümleri olan alt ilke ve haklar, Anayasa’nın 36. maddesinde yer verilen adil yargılanma hakkının da unsurlarıdır. Anayasa Mahkemesi de Anayasa’nın 36. maddesi uyarınca inceleme yaptığı bir çok kararında, ilgili hükmü Sözleşme’nin 6. maddesi ve AİHM içtihadı ışığında yorumlamak suretiyle, Sözleşme’nin lâfzî içeriğinde yer alan ve AİHM içtihadıyla adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil edilen ilke ve haklara, Anayasa’nın 36. maddesi kapsamında yer vermektedir. Somut başvurunun dayanağını oluşturan makul sürede yargılanma hakkı da yukarıda belirtilen ilkeler uyarınca adil yargılanma hakkının kapsamına dâhil olup, ayrıca davaların en az giderle ve mümkün olan süratle sonuçlandırılmasının yargının görevi olduğunu belirten Anayasa’nın 141. maddesinin de Anayasa’nın bütünselliği ilkesi gereği, makul sürede yargılanma hakkının değerlendirilmesinde göz önünde bulundurulması gerektiği açıktır (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 38–39).
21. Davanın karmaşıklığı, yargılamanın kaç dereceli olduğu, tarafların ve ilgili makamların yargılama sürecindeki tutumu ve başvurucunun davanın hızla sonuçlandırılmasındaki menfaatinin niteliği gibi hususlar, bir davanın süresinin makul olup olmadığının tespitinde göz önünde bulundurulması gereken kriterlerdir (B. No: 2012/13, 2/7/2013, §§ 41–45).
22. Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesi uyarınca, medeni hak ve yükümlülüklere ilişkin uyuşmazlıkların makul sürede karara bağlanması gerekir. Hukuk sisteminde yer alan mevzuat hükümleri gereğince “kamu hukuku” alanına dâhil olan, ancak sonucu itibarıyla özel nitelikteki haklar ve yükümlülükler üzerinde belirleyici olan uyuşmazlıkları konu alan davalar da Anayasa’nın 36. maddesi ve Sözleşme’nin 6. maddesinin koruması kapsamına girmektedir. Bu anlamda, belirtilen düzenlemelerde yer verilen güvenceler, başvurucunun haklarına zarar verdiği iddia edilen idari bir kararın iptali talebiyle açılan davalara da uygulanacaktır. Başvuruya konu davanın, TCDD 1. Bölge Hukuk Müşavirliğine avukat olarak atanma talebiyle yapılan başvurunun reddedilmesi üzerine söz konusu idari işlemin iptali istemini konu alan bir uyuşmazlık olduğu görülmekle, somut yargılama faaliyetinin, medeni hak ve yükümlülükleri konu alan bir yargılama olduğunda kuşku yoktur (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, § 44).
23. Medeni hak ve yükümlülüklerle ilgili uyuşmazlıklara ilişkin makul süre değerlendirmesinde, sürenin başlangıcı kural olarak, uyuşmazlığı karara bağlayacak yargılama sürecinin işletilmeye başlandığı, başka bir deyişle davanın ikame edildiği tarihtir. Ancak idari yargıda dava açılabilmesi için öncelikle idari makamlara başvurulmasının zorunlu olduğu durumlar ile idari davaya konu olabilecek bir işlem veya eylemin yapılmasını sağlamak amacıyla idari makamlara yapılan başvurular üzerine açılan davalar bakımından sürenin başlangıcı idareye başvuru tarihi olup, somut başvuru açısından bu tarih, 3/3/2008 tarihidir.
24. Sürenin bitiş tarihi ise, çoğu zaman icra aşamasını da kapsayacak şekilde yargılamanın sona erme tarihidir(B. No: 2012/13, 2/7/2013, § 52). Somut başvuru açısından bu tarih, Danıştay Beşinci Dairesince karar düzeltme isteminin reddedildiği 12/11/2013 tarihidir.
25. Başvuruya konu yargılama sürecinin incelenmesinde, başvurucunun 3/3/2008 tarihinde TCDD 1. Bölge Hukuk Müşavirliğine avukat olarak atanma talebiyle yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine 19/6/2008 tarihinde İstanbul 9. İdare Mahkemesinde iptal davası açtığı, Mahkemece 2/9/2008 tarihli kararla başvurucunun 16/6/2007 tarihinde yapılan sınavda başarılı olduktan sonra avukat ihtiyacı olan yerlere avukat olarak gitmekten feragat ettiği, idari işlemin hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davanın reddedildiği, temyiz üzerine, Danıştay Beşinci Dairesinin 12/5/2011 tarihli ilâmıyla davaya bakmaya yetkili olmayan mahkemece işin esası hakkında karar verildiği gerekçesiyle hükmün yetki yönünden bozulduğu, Mahkemece direnme kararı verilmesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 3/5/2012 tarihli ilâmıyla direnme kararının onandığı, temyiz talebi doğrultusunda yapılan inceleme sonucu Danıştay Beşinci Dairesinin 18/1/2013 tarihli ilâmıyla hükmün onanmasına karar verildiği, karar düzeltme isteminin, aynı Dairenin 12/11/2013 tarihli ilâmıyla reddedildiği anlaşılmıştır.
26. İlgili yargılama evrakının incelenmesinden, başvuruya konu yargılama sürecinin idari yargı makamları nezdinde sürdüğü görülmekle, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama faaliyetinin söz konusu olduğu ve idari yargı alanına dâhil uyuşmazlıkları konu alan yargılama faaliyetleri için geçerli genel usuli hükümler içeren 2577 sayılı Kanun’un muhtelif maddelerinin, uyuşmazlıkların makul sürede çözümlenmesi gerekliliğini ortaya koyduğu anlaşılmaktadır (bkz. § 15).
27. Hukuk sistemimizde idari yargı alanında yer alan uyuşmazlıklara ilişkin dava sürelerinin makul yargılama süresini aştığı yönündeki tespitlere, AİHM kararlarında yer verilmiş olup, özellikle idari yargı alanındaki yapısal sorunlar ve Danıştay nezdinde temyiz ve karar düzeltme incelemelerinde geçirilen uzun yargılama sürelerinin ihlal kararlarına temel oluşturduğu anlaşılmaktadır. Bu kapsamda idari yargı makamları nezdindeki yargılamaların makul sürede tamamlanmadığı yönündeki iddialar daha önce bireysel başvuru konusu yapılmış ve Anayasa Mahkemesi tarafından, özellikle 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümleri de göz önünde bulundurularak makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönünde karar verilmiştir (B. No: 2012/1198, 7/11/2013, §§ 54-60).
28. Başvuruya konu davaya bir bütün olarak bakıldığında, 2577 sayılı Kanun’da yer alan usul hükümlerine tabi bir yargılama sürecine ilişkin somut başvuru açısından farklı bir karar verilmesini gerektirecek bir yön bulunmadığı, söz konusu beş yıl sekiz aylık yargılama sürecinde makul olmayan bir gecikmenin olduğu sonucuna varılmıştır.
29. Açıklanan nedenlerle, başvurucunun Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir.
3. 6216 Sayılı Kanun’un 50. Maddesi Yönünden
30. Başvurucu, yargılamanın makul sürede sonuçlandırılmaması nedeniyle 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.
31. 30/3/2011 tarih ve 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un “Kararlar” kenar başlıklı 50. maddesinin (2) numaralı fıkrası şöyledir:
“Tespit edilen ihlal bir mahkeme kararından kaynaklanmışsa, ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldırmak için yeniden yargılama yapmak üzere dosya ilgili mahkemeye gönderilir. Yeniden yargılama yapılmasında hukuki yarar bulunmayan hâllerde başvurucu lehine tazminata hükmedilebilir veya genel mahkemelerde dava açılması yolu gösterilebilir. Yeniden yargılama yapmakla yükümlü mahkeme, Anayasa Mahkemesinin ihlal kararında açıkladığı ihlali ve sonuçlarını ortadan kaldıracak şekilde mümkünse dosya üzerinden karar verir.”
32. Başvurucunun tarafı olduğu uyuşmazlığa ilişkin beş yıl sekiz aylık yargılama süresi nazara alındığında, yargılama faaliyetinin uzunluğu sebebiyle, yalnızca ihlal tespitiyle giderilemeyecek olan manevi zararı karşılığında başvurucuya net 4.150,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesi gerekir.
33. Başvurucu tarafından yapılan ve dosyadaki belgeler uyarınca tespit edilen 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin başvurucuya ödenmesine karar verilmesi gerekir.
V. HÜKÜM
Açıklanan gerekçelerle;
A. Başvurucunun,
1. Makul sürede yargılanma hakkının ihlal edildiği yönündeki iddiasının KABUL EDİLEBİLİR OLDUĞUNA,
2. Anayasa’nın 36. maddesinde güvence altına alınan makul sürede yargılanma hakkının İHLAL EDİLDİĞİNE,
B. Başvurucuya net 4.150,00 TL manevi TAZMİNAT ÖDENMESİNE, başvurucunun tazminata ilişkin diğer taleplerinin REDDİNE,
C. Başvurucu tarafından yapılan 206,10 TL harçtan oluşan yargılama giderinin BAŞVURUCUYA ÖDENMESİNE,
D. Ödemelerin, kararın tebliğini takiben başvurucunun Maliye Bakanlığına başvuru tarihinden itibaren dört ay içinde yapılmasına; ödemede gecikme olması halinde, bu sürenin sona erdiği tarihten ödeme tarihine kadar geçen süre için yasal faiz uygulanmasına,
22/6/2015 tarihinde OY BİRLİĞİYLE karar verildi.