Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2018/169
Karar No: 2021/872
Karar Tarihi: 29.06.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2018/169 Esas 2021/872 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2018/169 E.  ,  2021/872 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :İş Mahkemesi


    1. Taraflar arasındaki “işçilik alacağı” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bursa 1. İş Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesi tarafından yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin davalı ... Başkanlığına ait projelerde davalı ... Güvenlik Koruma ve Eğitim Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi nezdinde 01.01.2006-08.12.2009 tarihleri arasında güvenlik görevlisi olarak çalıştığını, son ücretinin net 900,00TL olduğunu, iş sözleşmesinin haklı neden bulunmaksızın feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatlarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    5. Davacı vekili, Bursa 9. İş Mahkemesinin 05.09.2014 tarihli ve 2013/354 E., 2014/422 K. sayılı kararı ile eldeki davayla birleştirilmesine karar verilen davada ise; bakiye kıdem ve ihbar tazminatlarının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    6. Davalı ... (Belediye) vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin taraf sıfatı bulunmadığını, bu nedenle davanın reddi gerektiğini, müvekkili ile diğer davalı arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisinin bulunmadığını, işin bitmesi nedeniyle davacının iş sözleşmesinin diğer davalı şirket tarafından feshedildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    7. Davalı ... Güvenlik Koruma ve Eğitim Hizmetleri Ticaret Limited Şirketi vekili cevap dilekçesi sunmamış, yargılama sırasında iş sözleşmesinin feshi sonrasında tazminatların ödendiğini ve davacının ibraname imzaladığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkeme Kararı:
    8. Bursa 1. İş Mahkemesinin 31.10.2012 tarihli ve 2010/144 E., 2012/624 K. sayılı kararı ile; davalı şirketin davacının tazminatları ödendiğinden ibraname imzaladığına dair savunmasına göre iş sözleşmesinin kıdem ve ihbar tazminatının ödenmesini gerektirir şekilde davalı şirket tarafından feshedildiğinin kabulü gerektiği, davacı işçinin ibraname ve bordrodaki imzaların kendisine ait olduğunu ancak bu belgeleri ödeme taahhüdünde bulunması nedeniyle imzalamak zorunda kaldığı, herhangi bir ödeme yapılmadığını ifade etmesi, matbu şekilde düzenlenen ibranamenin geçerlilik şartlarını taşımaması ve tanıkların fesihten sonra işverence bahsi geçen belgeleri imzalamaya zorlandıklarını beyan etmeleri karşısında; ibraname ve bordrolara itibar edilmesinin mümkün olmadığı, davacıya dava konusu tazminatların ödenmediği kanaatine varıldığı, işyeri mahsup fişlerinin her zaman düzenlenebilir nitelikte olması nedeniyle ödeme yapıldığının ispatlanamadığı, davalılar arasında asıl işveren-alt işveren ilişkisi bulunduğu gerekçesiyle davanın kabulü ile brüt 1.000,00TL kıdem tazminatının fesih tarihinden itibaren bankalarca mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile; brüt 500,00TL ihbar tazminatının dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    9. Bursa 1. İş Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekilleri temyiz isteminde bulunmuştur.
    10. Yargıtay (Kapatılan) 22. Hukuk Dairesinin 28.02.2014 tarihli ve 2013/4229 E., 2014/4267 K. sayılı kararı ile; “…Somut olayda, davacının ismi ve imzası bulunan 08.12.2009 tarihli ibranamede davacıya, 4.643,74 TL kıdem tazminatı ve 1.869,92 TL ihbar tazminatının işverence ödendiğinin belirtildiği, yine davacı tarafından imzalı kıdem ve ihbar tazminatı bordrolarında, davacının ibranamede, belirtilen miktarlardaki tazminatlarını aldığının belirtildiği, davacının imzaların kendisine ait olduğunu kabul ettiği anlaşılmış olup, ibranamede, davacıya kısmi olarak kıdem ve ihbar tazminatı ödendiğine dair miktar belirtilmiş olması, ibraname ile bordroların birbirini doğruluyor olmaları ve davacının da imzasını inkar etmediği dikkate alındığında, davacının soyut iddiası ve tanık beyanları yerine, irade sakatlanması sonucu alındığı ispatlanamayan yazılı delillere değer verilerek, ibranamede belirtilen kısmi ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilerek, asıl alacak miktarlarından mahsup edildikten sonra sonucuna göre karar verilmesi gerekirken hatalı yorum ile yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirir…” gerekçesiyle oy çokluğu ile karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    11. Bursa 1. İş Mahkemesinin 16.09.2014 tarihli ve 2014/444 E., 2014/563 K. sayılı kararı ile; imza inkârında bulunmayan davacının irade fesadına uğratıldığını iddia ettiği, işyerinde çalışanların da benzer şekilde imza alındığını beyan ettikleri, davalı tarafça banka kanalıyla ödeme yapıldığına dair belge sunulmadığı, iş sözleşmesinin davalı şirket tarafından kıdem ve ihbar tazminatlarını hak kazanır şekilde feshedildiği gerekçesiyle asıl ve birleşen dava bakımından davanın kabulü ile 4.928,00TL kıdem tazminatının fesih tarihinden itibaren bankalarca mevduata uygulanan en yüksek banka faizi ile; 2.345,00TL ihbar tazminatının 500,00TL’sinin dava tarihinden, kalan kısmının birleşen dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    12. Direnme kararı süresi içinde davalılar vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; somut olay bakımından imzası inkâr edilmeyen ibranamenin, davacının iradesi sakatlanarak alındığının ispatlanıp ispatlanamadığı, ibranamenin geçerli olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre ibranamenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilerek içeriğindeki yazılı miktarın mahsup edilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.

    III. GEREKÇE
    14. Uyuşmazlığın çözümü için ibraname üzerinde kısaca durmak gereklidir.
    15. İbra, borcun özel bir sona erme sebebi olup, alacaklının alacak hakkından vazgeçmesini ve bu surette borçlunun borcundan kurtulmasını sağlayan bir sözleşmedir. İş ilişkilerinde ibraname, genellikle işçinin borçlu durumundaki işverene karşı işçilik alacağının kalmadığını gösteren bir belge niteliğini taşır (Süzek, S.: İş Hukuku, 2019, s. 766).
    16. 6101 sayılı Türk Borçlar Kanununun Yürürlüğü ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’un (6101 sayılı Kanun) 1. maddesi; “Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girdiği tarihten önceki fiil ve işlemlere bunların hukuken bağlayıcı olup olmadıklarına ve sonuçlarına, bu fiil ve işlemler hangi kanun yürürlükte iken gerçekleşmişse, kural olarak o kanun hükümleri uygulanır. Ancak, Türk Borçlar Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra bu fiil ve işlemlere ilişkin olarak gerçekleşecek temerrüt, sona erme ve tasfiye, Türk Borçlar Kanunu hükümlerine tabidir.” şeklinde düzenlenmiştir.
    17. Bu durumda öncelikle belirtmek gerekir ki, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK) 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe girdiğinden, bu tarihten önce yani 818 sayılı Borçlar Kanunu döneminde düzenlenen ibranamenin hukuken geçerli olup olmadığının 818 sayılı Kanun’a göre belirlenmesi gerekir.
    18. Diğer yandan ibra sözleşmesi, mülga 818 sayılı Kanun’da düzenlenmemiş, 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nda düzenlenmiş olup, bu Kanun"un 132. maddesine göre “Borcu doğuran işlem kanunen veya taraflarca belli bir şekle bağlı tutulmuş olsa bile borç, tarafların şekle bağlı olmaksızın yapacakları ibra sözleşmesiyle tamamen veya kısmen ortadan kaldırılabilir”.
    19. İbra sözleşmesi çalışma ilişkilerinde “ibraname” adıyla yaygın bir uygulama alanı bulmaktadır. İbra sözleşmelerinin geçerliliği sorunu, iş hukukunda “işçi yararına yorum” ilkesi çerçevesinde değerlendirilmiş ve ağırlıklı olarak Yargıtay kararları ışığında bir gelişim izlemiştir.
    20. İşçi emeği karşılığında aldığı ücret ve diğer parasal hakları ile kendisinin ve ailesinin geçimini temin etmektedir. Bu açıdan bakıldığında bir işçinin nedensiz yere işvereni ibra etmesi hayatın olağan akışına uygun düşmemektedir. Bu nedenle iş hukukunda ibra sözleşmeleri dar yorumlanmaktadır. İşverenin işçiye olan borçlarının asıl sona erme nedeni ifa olarak kabul edilmektedir. Borcun sona erme şekillerinden biri olan ibra sözleşmelerine iş hukuku açısından sınırlı biçimde değer verilmektedir.
    21. Hemen belirtilmelidir ki; iş ilişkisi devam ederken düzenlenen ibra sözleşmeleri geçersizdir. İşçi bu dönemde tamamen işverene bağımlı durumdadır ve iş güvencesi hükümlerine rağmen iş ilişkisinin devamını sağlamak veya bir kısım işçilik alacaklarına bir an önce kavuşabilmek için iradesi dışında ibra sözleşmesi imzalamaya yönelmiş sayılmalıdır.
    22. Ayrıca ibranamenin tarih içermemesi ve içeriğinden de fesih tarihinden sonra düzenlendiğinin açıkça anlaşılamaması durumunda ibranameye değer verilemez.
    23. İbranamenin geçerli olup olmadığı 01.07.2012 tarihine kadar yürürlükte olan mülga 818 sayılı Kanunun irade fesadını düzenleyen 23-31. maddeleri yönünden değerlendirilmelidir. İbra sözleşmesi yapılırken taraflardan birinin esaslı hataya düşmesi, diğer tarafın veya üçüncü şahsın hile ya da korkutmasıyla karşılaşması hâlinde ibra iradesine değer verilemez.
    24. Bundan başka ibra sözleşmesi, varlığı tartışmasız olan bir borcun sona erdirilmesine dair bir yol olmakla, varlığı şüpheli ya da tartışmalı olan borçların ibra yoluyla sona ermesi de mümkün olmaz. Bu nedenle işveren tarafından işçinin hak kazanmadığı ileri sürülen bir borcun ibraya konu olması düşünülemez. Savunma ve işverenin diğer kayıtları ile çelişen ibra sözleşmelerinin geçersiz olduğu kabul edilmelidir.
    25. Miktar içeren ibra sözleşmelerinde ise alacağın tamamen ödenmiş olması durumunda borç ifa yoluyla sona ermiş olur. Buna karşın kısmi ödeme hâllerinde ibraya değer verilmemekte ve yapılan ödemenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilmektedir. Miktar içeren ibranamenin çalışırken alınmış olması makbuz etkisini ortadan kaldırmaz.
    26. Miktar içermeyen ibra sözleşmelerinde ise, geçerlilik sorunu titizlikle ele alınmalıdır. İrade fesadı denetimi uygulanmalı ve somut olayın özelliklerine göre ibranamenin geçerliliği konusunda çözümler aranmalıdır. Fesihten sonra düzenlenen ve alacak kalemlerinin tek tek sayıldığı ibranamede irade fesadı hâlleri ileri sürülüp kanıtlanmadığı sürece ibra iradesi geçerli sayılmalıdır.
    27. İşçinin ibranamede kanunî haklarını saklı tuttuğuna dair ihtirazi kayda yer vermesi ibra iradesinin bulunmadığını gösterir.
    28. İbraname savunması hakkı ortadan kaldırabilecek itiraz niteliğinde olmakla yargılamanın her aşamasında ileri sürülebilir.
    29. Somut olayda, davacı vekili, iş sözleşmesinin haklı neden bulunmaksızın feshedildiğini ileri sürerek kıdem ve ihbar tazminatlarının tahsilini talep etmiş; davalı şirket vekili ise, bordro ve ibranamede belirtilen kıdem ve ihbar tazminatlarının fesihten hemen sonra davacıya ödendiğini savunmuştur.
    30. Dosya içeriğinde bulunan 08.12.2009 tarihinde düzenlenen ve imzası davacı tarafından inkâr edilmeyen “kıdem tazminatı bordrosu” ve “ihbar tazminatı bordrosu” başlıklı belgelerde; davacı net 4.643,74TL kıdem tazminatı ile net 1.869,92TL ihbar tazminatının nakten ve tamamen aldığını açıkça ifade etmiştir.
    31. Ayrıca 08.12.2009 tarihinde düzenlenen ve yine imzası davacı tarafından inkâr edilmeyen “ibraname” başlıklı belgede ise; davacı işçi net 4.643,00TL kıdem tazminatı ile net 1.869,00TL ihbar tazminatının eksiksiz aldığını ve hiçbir alacağı kalmadığından davalı şirketi ibra ettiğini belirtmiştir.
    32. Görüldüğü üzere, kıdem ve ihbar tazminatlarına ilişkin bordrolar ile ibraname arasında çelişki bulunmadığı ve belgelerin birbirini doğruladığı açıktır.
    33. Diğer taraftan davacı vekili 05.04.2011 tarihli dilekçesinde, müvekkilinin yasal haklarının kendisine ödeneceğini düşünerek ibranameyi imzaladığını ileri sürmüş, 19.03.2012 tarihli duruşmada ise, davacının davalı işveren yetkilisinin kıdem ve ihbar tazminatlarına ilişkin bordrolar ile ibranameyi imzaladığı takdirde işsizlik ödeneğinin verilebileceğinin söylendiğini, imzalamadığı takdirde başka yerde işe girmesinin engelleneceğinin bildirilmesi üzerine bahsi geçen belgeleri imzaladığını ancak bir ödeme yapılmadığını belirtmiştir. Bu hâlde iradenin ne şekilde fesada uğratıldığına dair çelişkili iki ayrı iddianın bulunduğu anlaşılmaktadır.
    34. Bu durumda dosya kapsamı, tanık beyanları ve davacı tarafın çelişkili iddiaları birlikte değerlendirildiğinde kıdem ve ihbar tazminatlarına ilişkin bordrolar ile ibranamenin davalı işveren tarafından davacının iradesi fesada uğratılarak alındığının ispat edilemediği sonucuna varılmıştır.
    35. O hâlde, 08.12.2009 tarihli ibranameye değer verilmeli ve ibranamenin makbuz hükmünde olduğu kabul edilerek, ibranamede yazılı olan ve ödendiği belirtilen miktarlar, hesap edilen kıdem ve ihbar tazminatı tutarlarından mahsup edildikten sonra varsa bakiye kıdem ve ihbar tazminatlarına ilişkin alacaklar hüküm altına alınmalıdır.
    36. Hâl böyle olunca, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
    37. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

    IV. SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    Davalılar vekillerinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,

    İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine,
    Karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29.06.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi