Taraflar arasında görülen davada;
Davacı,kayden maliki bulunduğu 107 parsel sayılı taşınmazdaki 40 nolu bağımsız bölümün davalı H.tarafından vekalet görevi kötüye kullanılarak diğer davalıya düşük bedelle satış yoluyla temlik edildiğini,satış bedelinin kendisine ödenmediğini ileri sürüp tapu kaydının iptali ile adına tesciline,olmadığı taktirde 21.000,00 YTL bedelin tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar,dava konusu taşınmazın satış bedelinin davacıya ödendiğini,iddiaların doğru olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece,çekişme konusu taşınmazın davacının iradesi ile satışa konu edildiği, davalının satıştan haberdar olmadığı,vekil ile alıcının iş birliği içinde bulundukları iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğu,tapu iptali ve tescil istenemeyeceği,vekilin satış bedelini ise davacıya ödemediği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Karar , davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 25.11.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat Ü.K.Ö.geldi davetiye tebliğe rağmen temyiz edilen vs.vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Mahkemece, tazminat isteği yönünden davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; davacının 18.02.2004 tarihli vekaletname ile davalı H."i vekil tayin ettiği, vekil davalı H.in anılan vekaletnameyi kullanarak çekişme konusu 40 nolu bağımsız bölümü 19.02.2004 tarihli akitle davalı M.e satış yoluyla temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Davacı, tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteği ile eldeki davayı açmış, 27.07.2006 tarihli dilekçe ile davasını ıslah ederek talebini öncelikle tapu iptali ve tescil isteğine hasretmiş ve mahkemece, taşınmazın vekil eliyle düşük bedelle davalı M.e temlik edildiği ve bedelin de davacıya ödenmediği kabul edilmek suretiyle tazminat isteğinin kabulü cihetine gidilmiştir.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar. Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; gerçektende davacı malik olduğu taşınmazın satışı bakımından davalı H.i vekil tayin etmiştir.Davalı H., edindiği vekaletname ile çekişme konusu taşınmazı 19.02.2004 tarihinde dayısı olan diğer davalı M. ederinden daha düşük bir bedelle satış yoluyla temlik etmiştir.Esasen bu olgu mahkemenin de kabulünde olduğu halde nitelemede yanılgıya düşülerek vekalet görevinin kötüye kullanılmadığı gerekçesi ile iptal ve tescil isteğinin reddine karar verilmiştir.
O halde, yukarıda değinilen ilke ve olgular çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde, davalıların dayı- yeğen durumunda bulundukları ayrıca taşınmazın gerçek bedelinin çok altında bir bedelle temlik edildiği sabittir.Bu durumda, vekil ile taşınmazı edinenin el ve işbirliği içerisinde hareket ederek davacıyı zararlandırmayı amaçladıkları ve temlikin vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirildiği kabul edilmelidir.Hal böyle olunca, davanın tapu iptali ve tescil isteği yönünden kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir.Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına , peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,25.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
nolu dükkanı dekorasyon malzemesi satış yeri olarak kullanılmak üzere davalıya kiraya verdiği anlaşılmaktadır.
Davacı, davalının kira sözleşmesinde kiralanan alan dışına çıkmak suretiyle depolu mesken niteliği ile tapuda adına kayıtlı bulunan çekişmeli 3 nolu taşınmaza elattığını ileri sürerek eldeki davayı açmış, davalı bu yerin de anılan kira sözleşmesi kapsamında olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Taraflar arasındaki, 01.11.2004 tarihinde düzenlenen kira sözleşmesi tetkik edildiğinde, kiraya verilen yerin 115/1 nolu dükkan olarak belirtildiği, dava konusu depolu mesken nitelikli 3 nolu bağımsız bölümün kira sözleşmesi kapsamında bulunmadığı görülmektedir. Esasen teknik bilirkişiden elde edilen bilirkişi raporunda da bu husus açıklanmış ve çekişmeli yerin kira sözleşmesi kapsamında kalmadığı belirtilmiştir. Çekişmeli 3 nolu bağımsız bölümü davalının kullandığı da dosya kapsamı ile sabittir O halde, anılan çekişme konusu yerin kira sözleşmesi kapsamında kalmadığı gözetilmek suretiyle elatmanın önlenmesi ile belirlenecek ecrimisilin hüküm altına alınması gerekirken dosyaya toplanan delillere uygun düşmeyecek şekilde durumun değerlendirilerek davanın reddine karar verilmiş olması doğru değildir.
Hal böyle olunca; davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına ve alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 25.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.