17. Hukuk Dairesi 2015/16418 E. , 2016/3205 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :...........Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkiline ait yabancı plakalı araca 05.08.2010 tarihinde davalıların sürücüsü ve zorunlu trafik sigortacısı olduğu aracın kusurlu olarak çarpması sonucu araçta 2.294,62 euro hasar meydana geldiğini, hasar tespiti için 30 euro eksper ücreti ödendiğini, toplam zararın 2.324,62 euro olduğunu, davalı ...."nin 22.07.2011 tarihinde hasar bedeli olarak 1.297,97 TL kısmi ödeme yaptığını ancak müvekkilinin gerçek zararı olan 2.324,62 euronun kaza tarihindeki TL karşılığı 4.611 TL olduğundan, bakiye 3.313 TL zararının bulunduğunu beyanla fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 3.313 TL"nin kaza tarihinden işleyecek avans faiziyle davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı .... vekili, davacıya ait araçta meydana gelen zararın 1.297,97 TL olduğunu ve bu miktarın tamamının 22/07/2011 tarihinde davacıya ödendiğini, davacının aracını yurt dışında oldukça fahiş bir fiyata tamir ettirdiğini, müvekkilinin ancak araçtaki gerçek hasarı ve o hasarın ülke piyasasındaki bedelini ödemekle yükümlü olduğunu beyanla davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının davasının kısmen kabulü ile 85,38 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya ödenmesine karar verilmiş; hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.
1086 Sayılı HUMK"nun 388 ve 389. maddeleri ile 6100 Sayılı HMK"nun karşılık 297/1-2 maddeleri uyarınca, mahkeme kararında; hüküm sonucunun, taraflara yükletilen hak ve sorumlulukların şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde ayrı ayrı ve açıkça gösterilmesi gerektiği gibi, HUMK"nun 388/3. maddesi gereğince (HMK 297/c) hükmün gerekçesinde tarafların iddia ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, sabit görülen vakıalarla bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin gösterilmesi gerekir.
Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiği T.C. Anayasasının 141/3. maddesinde de açıkça belirtilmiştir.
Bu hükümler yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği ve kamu düzeni ile ilgili olup, yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kısa ve gerekçeli kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar, kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıkta olması zorunludur.
Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri, davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini bilmeleri gerekir.
Yargıtay"ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için de ortada usulüne uygun şekilde oluşturulmuş bir hükmün bulunması gerektiği açıktır.
Somut olayda mahkemece hüküm fıkrasında davanın kısmen kabulü ile 85,38 TL hasar bedeline hükmedilmiş, gerekçe kısmında ise davacının hasar nedeniyle toplam zararın 1.422,30 Euro olduğu, bu değerin dava tarihi ile karşılığının 3.227,62 TL olduğu, davalı yanın yaptığı ödeme düşüldükten sonra davacı yanın toplam 85.38 TL alacağının kaldığından bahsedilmiştir. Dosya kapsamında davalı ...."nin davaya konu trafik kazası nedeniyle davacıya 22.07.2011 tarihinde 1.297,97 TL hasar tazminatı ödediği davacı ve davalı ...."nin yazılı beyanlarıyla sabittir. Bu durumda mahkemenin gerekçesindeki kabulüne göre davalı sigorta şirketince davacıya ödenen 1.297,97 TL, toplam hasar miktarı olan 3.227,62 TL"den mahsup edildiğinde bakiye hasar 1.929,65 TL olmaktadır. Buna rağmen mahkemenin hükmettiği 85,38 TL"yi nasıl hesapladığı anlaşılamamaktadır.
Mahkemenin kısa kararını hangi gerekçeyle ve nasıl oluşturduğu net olmayıp karar denetime elverişli değildir. Bu hususlar yukarıda açıklanan ilkelere aykırılık oluşturduğundan, hükmün bozulması gerekmiştir.
2-2918 Sayılı KTK"nin 99/1 maddesi ile Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası Genel Şartları"nın B.2.b maddesi gereğince trafik sigortacısının zarar giderim yükümlülüğünün süresi, rizikonun ihbarı ve gerekli belgelerin sigortacıya iletildiği tarihten itibaren 8 işgünü olarak belirlenmiştir. Bu sebeple usulüne uygun bir başvuru yapılıp yasada belirlenen süre dolmadan trafik sigortacısı bakımından alacağın muacceliyetinden ve dolayısıyla temerrüdünden söz edilemez. Bu durumda mahkemece, davaya konu aracın hasar dosyası da getirilerek davacıdan davalı sigorta şirketine usulüne uygun olarak başvuru yapılıp yapılmadığının sorulması, başvuru mevcutsa başvurunun tebliğine ilişkin belgelerin istenip ibraz edildiğinde tespit edilecek tarihe 8 işgünü eklenmek suretiyle bulunacak tarihten, başvuru yoksa dava tarihinden itibaren davalı sigorta şirketinin temerrüt faizinden sorumluluğuna karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetli değildir.
3-Bozma neden ve şekline göre davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) ve (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, (3) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 14/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.