Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar; miras bırakanları M.’in torunu M. E. tarafından kandırılarak dava konusu 14 parsel sayılı taşınmazın 60/353 payının torununun kayınpederi olan davalıya değerinin altında mirastan mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak satıldığını ileri sürerek tapunun iptali ile muris adına tescili isteğinde bulunmuştur.
Davalı; miras bırakanın eşinin rahatsızlığı nedeniyle taşınmazını sattığını, murisin başka taşınmazlarının da bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, miras bırakanın eşinin rahatsızlığı nedeniyle taşınmazı davalıya sattığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar; taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı olarak terekeye iade isteği ile açılan tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden toplanan delillerden, miras bırakan M. E."in dava konusu 14 parsel sayılı taşınmazdaki malik olduğu 60/353 payının 21.09.2004 tarihli akitle 6.000.000.000.-TL bedelle davalı İsmail"e satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Davacılar, anılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek tapunun iptali ile miras bırakan adına tescili isteği ile eldeki davayı açmışlardır.
Her ne kadar davada taraf olmayan mirasçılar davaya dahil edilmişlerse de davaya dahil edilen mirasçılar duruşmada davaya muvafakat ettiklerini beyan etmedikleri gibi, miras bırakanın terekesine temsilci tayin edilmediği de görülmektedir. Bu durumda usulüne uygun olarak terekenin davada temsil edildiğini söyleyebilme olanağı yoktur.
Bilindiği üzere; elbirliği (İştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
M.K.nun 701-703 maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin ( ortaklığın ) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortaklardan tümüne aittir. Başka bir anlatımla ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Değinilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil, ortaktır. Bu kural, M.K.nun 701 maddesinde (... Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir.Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır.) biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (İştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır.
M.K.nun 702/2 maddesi bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, nevarki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiştir. (ll.l0.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı) Nitekim bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olayda, elbirliği ( iştirak) halinde mülkiyet söz konusu olup, dava dışı ortaklar bulunmaktadır. Bunların açıkça davaya muvafakat beyanı bildirmedikleri gözetilerek miras şirketine Türk Medeni Kanununun 640. maddesi uyarınca atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek yazılı olduğu üzere davanın esası hakkında hüküm kurulması doğru değildir. Davalının temyiz itirazı yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 13.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.