11. Hukuk Dairesi 2018/5833 E. , 2019/1948 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada ... 10. Tüketici Mahkemesince verilen 21/06/2018 tarih ve 2016/1551 E.- 2018/300 K. sayılı kararın davalı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kabulüne dair ... Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 01/11/2018 tarih ve 2018/1588-2018/1131 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin 18/12/2006 günü davalıya ait trene yolcu olarak bindikten sonra, hareket halindeyken kapıları açık olan trenden düştüğünü, tren ile peron arasındaki geniş boşluğa sıkıştığını ve sol kolunun koptuğunu, davacının kazadan sonra iş gücünü yitirdiğini ve mesleği olan iş makinesi operatörlüğünü yapamaz hale geldiğini, ayrıca olay anında ve sonrasında geçirdiği ameliyatlar sebebi ile dayanılmaz acılar yaşadığını ileri sürerek, 700.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 18.12.2006 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile davalıdan tahsilini istemiştir.
Davalı vekili, gerçekleşen kazadan dolayı o tarihte tüzel kişiliği bulunmayan müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, zamanaşımı definde bulunduklarını, dava konusu olayda davacının %100 kusurlu olduğunu zira, davacının eyleminin illiyet bağını kesecek derecede ağır bir kusur ve ihmal içerdiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, kazanın gerçekleşmesinde davacının %80, davalı idarenin ise %20 oranında kusurlu olduğu, kaza nedeniyle davacının sol kolunu kaybettiği, bu olayın davacının hayat kalitesini düşürdüğü, olaydan sonra davacının yeniden bir aile birliği kuramadığı, 27 yaşında olmasına rağmen evlenemediği, düzenli bir işe giremediği, bir kolunu kaybetmiş olmanın kişinin tüm hayatını değiştirdiği gibi bu olayın davacıya çok büyük acı ve ızdırap vereceği, olay tarihinde 27 yaşında olan davacının bundan sonraki hayatının tamamen değişeceği ve başkalarına bağımlı hale geldiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, 50.000,00 TL manevi tazminatın 18/12/2006 olay tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Karara karşı, davalı vekilince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İstinaf mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, somut olayda, manevi tazminat şartlarının oluştuğu yönündeki ilk derece mahkemesi kabulünde isabetsizlik bulunmadığı ancak, mahkemece hükmedilen manevi tazminat tutarının, olayın oluş şekli, davacının içinde bulunduğu konum, davalının kusur durumu ve özellikle olay tarihi itibariyle paranın satın alma gücü gözetildiğinde, hakkaniyete uygun görülmediği, nitekim somut uyuşmazlığa yakın tarihlerde meydana gelen benzer olaylarda, mağdurlar yararına takdir edilen manevi tazminat miktarı konusunda Yargıtay"ın emsal uygulaması da bu yönde olduğu gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararı kaldırılıp yeniden hüküm tesis edilmek suretiyle, davanın kısmen kabulüne, 15.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihi olan 18.02.2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Kararı taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1-6100 sayılı HMK’nın “Temyiz Edilemeyen Kararlar” başlığını taşıyan 362. maddesinin 1/a bendiyle, bölge adliye mahkemeleri tarafından verilen ve miktar ve değeri 40.000,00 TL’yi aşmayan kararların temyiz edilemeyeceği hüküm altına alınmış, aynı Yasa’nın 362/2. maddesiyle ise, alacağın tamamının dava edilmiş olması hâlinde, kararda asıl talebinin kabul edilmeyen bölümü kırk bin Türk Lirasını geçmeyen tarafın temyiz hakkı olmadığı ancak, karşı taraf temyiz yoluna başvurduğu takdirde, diğer tarafın da düzenleyeceği cevap dilekçesiyle kararı temyiz edebileceği belirtilmiştir. Temyiz kesinlik sınırına ilişkin bu miktar kararın verildiği 01.11.2018 tarihi itibariyle 47.530,00 TL’dir. Davacı yanca, 700.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsili talep edilmiş, bölge adliye mahkemesince talebin kısmen kabulüne karar verilerek, davacı yararına 15.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmiştir. Bu itibarla, yukarıda zikredilen yasa hükümlerine göre, davalı aleyhine hükmedilen manevi tazminatın miktar itibariyle temyize tabi olmayıp kesin olduğu anlaşılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 366. maddesinin yaptığı yollamayla somut olaya uygulanması gereken aynı Yasa’nın 346/1. maddesi hükmüne göre, miktar itibariyle temyizi kabil olmayan kararlar hakkındaki temyiz istemiyle ilgili olarak Bölge Adliye Mahkemesi tarafından karar verilebileceği gibi, 01/06/1990 gün ve 3/4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca, Yargıtay tarafından da temyiz isteminin reddine karar verilebileceğinden davalı vekilinin temyiz isteminin miktar yönünden reddine karar vermek karar vermek gerekmiştir.
2-Davacı vekilinin temyiz itirazlarına gelince, İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK"nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK"nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz isteminin miktar yönünden REDDİNE, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile, Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 6502 sayılı Yasa"nın 73/2. maddesi gereğince tüketici mahkemelerinde tüketici tarafından açılan davalar harçtan muaf olduğundan davacıdan alınan temyiz başvuru harcı ve temyiz ilam harcının temyiz eden davacıya iadesine, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davalıya iadesine, 11.03.2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.