8. Hukuk Dairesi 2013/21422 E. , 2014/12748 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İstanbul 9. İcra Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : 19/09/2013
NUMARASI : 2012/681-2013/828
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki davalı tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden Daire"ye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
KARAR
Alacaklı tarafından İstanbul Asliye 2. Ticaret Mahkemesi"nin 15.02.2010 tarih ve 2007/415 Esas-2010/21 Karar sayılı ilamına dayalı olarak İstanbul 5. İcra Müdürlüğü"nün 2010/18446 Esas sayılı takipte asıl alacağın yasal faiziyle birlikte tahsili için ilamlı takip başlatıldığı, alacaklı vekilinin bu takip dosyası üzerinden reeskont faizi talebi üzerine borçluya gönderilen ek icra emrinin geri bırakılmasına karar verildiği, bu kararın temyizi sonucunda Yargıtay 12.Hukuk Dairesi"nce alacaklının takip talebinde talep ettiği alacak miktarı ile bağlı olduğu, takip dosyasında bu miktardan fazla talepte bulunamayacağı, takip talebinde istenmeyen alacak için ayrı bir takip yapılması gerektiği, ek icra emrinin bu nedenle iptali gerekirken esas yönünden inceleme yapılarak icranın geri bırakılmasına karar verilmesi isabetli değil ise de sonucu itibariyle doğru olan mahkeme kararının onanmasına karar verildiği, bunun üzerine alacaklının ayrı bir takip dosyası olan şikayete konu İstanbul 33. İcra Müdürlüğü"nün 2012/12685 Esas sayılı takip dosyasında asıl alacağı reeskont faizi üzerinden hesapladığı faiz alacağını İstanbul 5. İcra Müdürlüğü"nün 2010/18446 Esas sayılı dosyasıyla tahsilde tekerrür olmamak kaydıyla takibe koyduğu, borçlu vekilinin İcra Mahkemesi"ne başvurusunda ilk takip dosyası üzerinden yasal faiz talep edilmesi nedeniyle reeskont faizi talep edilemeyeceği gibi, reeskont faizinden yasal faizin anlaşılması gerektiğini açıklayarak icra emrinin iptalini talep ettiği anlaşılmaktadır. Mahkemece bakiye faiz alacağının ayrı bir takiple istenebileceği, reeskont faizinin 5335 sayılı Yasa ile değişen 1.maddesi karşında yasal faiz olarak anlaşılması gerektiğinden bahisle bilirkişi raporundaki 2 numaralı tablodaki hesaplama esas alınarak icranın geri bırakılmasına karar verilmiştir. Hüküm alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Takip dayanağı ilamın incelenmesinde hüküm altına alınan alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile tahsiline karar verildiği görülmüştür.
İlamların infaz edilecek kısmı, hüküm bölümü olup, hükmün içeriğinin aynen infazı zorunludur. Gerek icra dairesi ve gerekse sınırlı yetkili icra mahkemesi ilamın infaz edilecek kısmını yorum yolu ile belirleme yetkisine sahip değildir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 08.1 0.1997 tarih ve 1997/12-517 E. -1997/776 K.; 22.03.2006 gün ve 2006/12-92 E.-2006/85 K.; 25.06.2008 gün ve 2008/12-451 E.¬2008/453 K. sayılı ilamları).
İlamlı takibe konu ilamın hüküm fıkrasında faize ilişkin bölüm var ise, bunun ilama uygun biçimde hesaplanması gerekir. Hükme konu faiz, davadaki talep ve kararın mahiyetine göre yasal faiz olabileceği gibi, işin ticari olup olmamasına göre yasal ticari temerrüt faizi ya da yasal ticari olmayan temerrüt faizi olabilir. Buna göre takip dayanağı ilamı veren mahkeme hüküm fıkrasında yer vereceği faizi ve oranını 3095 sayılı Kanun hükümlerine göre belirleyecek; bu ilamın icrasında da bu belirleme esas alınacaktır.
"Yasal (kanuni) faiz" ve "temerrüt faizi" kavramlarının ayrı ayrı ele alınıp, konuya ilişkin yasal düzenlemelerin değişiklik seyriyle birlikte irdelenmesi gerekir.
Bilindiği üzere, Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu"na göre faiz ödenmesi gerekip de miktarı sözleşme ile tespit edilmemiş olan hallerde gerek "yasal faiz" ve gerekse "yasal temerrüt faizi" yönünden uygulanması gereken hükümler, 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun ile getirilmiştir. Kanun"un 1.maddesinde "yasal faiz", 2.maddesinde ise "yasal temerrüt faizi" düzenlenmiş; 2.maddede de ikili ayrıma gidilerek "ticari olmayan yasal temerrüt faizi" birinci fıkrada, "ticari olan yasal temerrüt faizi" ise üçüncü fıkrada olmak üzere ayrı ayrı hüküm altına alınmış; ticari olmayan temerrüt faizi yönünden açıkça 1.maddede yasal faiz için belirlenen orana atıf yapılmıştır.
3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanun"da 5335 sayılı Kanun"la yapılan değişiklik, Kanun"un 1.maddesinde düzenlenen yasal faize ilişkin olmakla birlikte, Yasa"nın 2. maddesinin birinci fıkrasındaki atıf nedeniyle ticari olmayan işlerde uygulanacak yasal temerrüt faizi oranlarını da etkilemektedir. 5335 sayılı Kanun"la 2.maddenin ikinci fıkrasında değişiklik yapılmamış; ticari işlerde uygulanması gereken ve kısa vadeli avanslar için uygulanan faiz oranı üzerinden belirlenen yasal temerrüt faizi 4489 sayılı Kanun"la değişik şekliyle aynen korunmuştur.
5335 sayılı Kanun ile 3095 sayılı Kanun"un 1.maddesinde yapılan düzenleme ile yeni hesap tarzı getirilerek T.C. M.. Bankası"nın belirlediği reeskont oranları üzerinden faiz hesap yönteminin bırakılması, sadece 3095 sayılı Kanun yönünden söz konusu olup; bu kanun dışındaki uygulamalar yönünden bankanın reeskont oranlarını belirleme yetkisi devam etmektedir. Gerek eldeki davadaki gibi hükme konu olması, gerekse taraf1arca sözleşmede açıkça kararlaştırılmış olması hallerinde, T.C. M.. Bankası"nca belirlenmekte ve ilan edilmekte olan reeskont oranı üzerinden faiz hesaplanabilecektir. Hükmün faize ilişkin bölümünün açıkça "Reeskont faizi" olarak adlandırılarak kurulmuş olmasına rağmen, yorumla bunun hükümde ifade edilmeyen yasal faizi ya da avans faizini ifade ettiğini kabule olanak bulunmamaktadır.
Somut olayda takip dayanağı ilamda yer alan asıl alacak yönünden "reeskont faizi"ne hükmedilmekle, uygulanacak oranın, T.C. M.. Bankası"nın reeskont işlemlerinde uyguladığı oran olduğunun kabulü gerekir (Hukuk Genel Kurulu"nun 03.03.2010 tarih, 2010/12-124 Esas ve 2010/110 Karar sayılı kararı).
O halde Mahkemece, 03.07.2013 havale tarihli ek raporda takibe konu alacak için reeskont faiz oranı esas alınmak suretiyle yapılan 1 nolu tablodaki hesaplama esas alınarak sonuca gidilmesi gerekirken, gerekçeli kararda 1 nolu tablonunun seçildiği belirtilmiş olmasına rağmen 2 nolu tablodaki hesaplamaya göre hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ: Alacaklı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK"nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve İİK"nun 366/3. maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine
17/06/2012 gününde oybirliğiyle karar verildi.