Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakanın ehliyetsiz olduğu dönemde 39 parsel sayılı taşınmazdaki 12 nolu bağımsız bölümü İ.Ü.verdiği vekaletname ile davalı Ş.ye,ondan da diğer davalı Y.e satış yoluyla temlik ettiğini,temliklerde mal kaçırmanın amaçlandığını, satışların gerçek olmadığı ileri sürüp ehliyetsizlik ve muvazaa nedeniyle tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar, dava konusu taşınmazın bedeli karşılığı satışlara konu edildiğini, iddiaların doğru bulunmadığın, murisle ve kendi aralarında akrabalık ilişkisi olmadığını belirtip davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişme konusu taşınmazın temliki tarihinde murisin hukuki ehliyete haiz bulunduğu, temliklerin muvazaalı olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı ve davalı Y. tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 11.11.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat Z.Du. ile temyiz edilen Ş. G. vekili Avukat N.Ö.geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:Dava, ehliyetsizlik ve muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 12 nolu bağımsız bölümün miras bırakan Rukiye adına kayıtlı iken 17.11.1999 tarihinde dava dışı İ.Ü.’a verdiği vekaletname ile vekil İ. tarafından 22.11.1999 tarihli akitle davalı Ş.ye, ondan da 13.12.2000 tarihli akitle davalı Y.’e satış suretiyle temlik edildiği anlaşılmaktadır.
Davacı, anılan temliklerin murisin ehliyetsiz olduğu dönemde ve mal kaçırmak amaçlı olarak yapıldığını ileri sürerek eldeki davayı açmış olup, mahkemece yapılan araştırma ve inceleme sonunda Adli Tıp Kurumundan elde edilen rapor ile miras bırakan R.’nin vekaletin tanzim ve akit tarihinde ehliyetli olduğu saptanmak suretiyle ve muris muvazaasınında kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa, niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedBu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; miras bırakanın 73 yaşında iken öldüğü, davacı S.’in murisin evlatlığı olduğu, miras bırakan R.’nin yaşam süreci içerisinde taşınmazı kullandığı, tadilatını yaptırdığı, ölümünden sonra davacının yeri kullanmaya devam ettiği, akitte gösterilen değerler ile taşınmazın gerçek değeri arasında değer farkının yüksek olduğu dosya kapsamı ile sabittir.
O halde, yukarıda değinilen ilkelerle birlikte somut olay değerlendirildiğinde ilk el konumundaki davalı Ş.’ye yapılan temlikin muvazaa ile illetli olmadığı söylenemez. Diğer davalı Yüksel’in ise, taşınmazı 13.12.2000 tarihinde edinen ikinci el konumunda olup, Türk Medeni Yasasının 1023. maddesinde öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde ediniminin korunacağı açıktır. Oysa, davalı Yü.in bayi olan davalı Ş.ile arkadaşlık ve dostluk ilişkisi içinde bulunduğu ve davalı Ş.’ye yapılan muvazaalı işlemi bilmesi gereken kişi konumunda olduğu açıktır. Kaldı ki, davalı Yüksel çekişmeli yeri satın almasına karşın, arada kira sözleşmesi vs. gibi hukuki ilişki bulunmadan yeri miras bırakan ve davacının kullanımına göz yummuştur. Dolayısıyla muvazaalı işlemi bilmediği söylenemez.
Hal böyle olunca; davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK.’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalı Y.’in temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden davacı vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının karşı taraftan alınmasına ve alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 11.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.