17. Hukuk Dairesi 2015/10815 E. , 2016/3134 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle davanın reddine ilişkin verilen hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalının kasko sigorta poliçesiyle sigortaladığı davacıya ait aracın, davacının babası olan ..."ın sevk ve idaresinde yaptığı tek taraflı kazada hasar gördüğünü, davalının zararı tazmin ile yükümlü olduğu halde ödeme yapmadığını, belirsiz alacak davası olarak açtıkları davada fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 16.000,00 TL. hasar bedelinin KDV"siyle birlikte 27.01.2014 tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davaya konu kazanın davacının beyan ettiği şekilde gerçekleşmediğini, davacının doğru bildirim yükümlülüğüne uymadığını, aracın davacının kardeşi olan alkollü sürücü tarafından kullanımı sırasında oluşan hasarın teminat dışı olduğunu, talebin fahiş olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; tanık beyanına göre davacı sürücüsünün davacının kardeşi olduğu ve kaza anında alkollü olduğu, davacı sürücüsünün davalı sigortacıya yanlış bildirildiği, davacının doğru ihbar yükümlülüğüne uymadığı, kazayı yapan sürücünün alkollü olması nedeniyle hasarın teminat dışı olduğu gerekçesiyle davanın reddine verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kasko sigorta sözleşmesinden kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir. Davacıya ait aracın davalı şirket nezdinde kaskolu olduğu ve 04.01.2014 tarihli rizikonun poliçe yürürlük süresi içerisinde meydana geldiği uyuşmazlık konusu değildir.
Mal sigortaları türünden olan kasko sigortası poliçesinin teminat kapsamını belirleyen KSGŞ A/1 maddesine göre; gerek hareket gerekse durma halinde iken sigortalının veya aracı kullananın iradesi dışında araca ani ve harici etkiler neticesinde sabit veya hareketli bir cismin çarpması veya aracın böyle bir cisme çarpması, müsademesi, devrilmesi, düşmesi, yuvarlanması gibi kazalar ile 3.kişilerin kötüniyet ve muziplikle yaptıkları hareketler, aracın yanması, çalınması veya çalınmaya teşebbüs sonucu oluşan maddi zararların bütününün sigortanın teminat kapsamında olduğu anlaşılmaktadır.
Diğer taraftan, olay tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6102 sayılı TTK"nun 1409/1 maddesi uyarınca sigortacı geçerli bir sigorta ilişkisi kurulduktan sonra oluşan rizikolardan sorumlu olduğu gibi aynı maddenin 2. fıkrası hükmüne göre, kural olarak rizikonun teminat dışında kaldığına ilişkin iddianın sigortacı tarafından kanıtlanması gerekmektedir.Olayın sigortalının ihbar ettiği şekilde değil de sigortacının iddia ettiği şekilde gerçekleşmesi halinde ise bu oluş şeklinin Kasko Sigortası Genel Şartlarının A.5 maddesinde sayılan teminat dışında kalan hallerden olması gerekmektedir.İlkeler yukarıda anlatılan şekilde olmakla birlikte sigortalı Kasko Poliçesi Genel Şartlarının 1.5.maddesi ve TTK 1446/2 maddesi uyarınca rizikonun gerçekleştiğine dair doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmez veya iyiniyet kurallarına açıkça aykırı şekilde sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar ederse ispat yer değiştirip oluşan rizikonun teminat içinde kaldığını ispat yükü sigortalıya geçer.
Bu ilkeler doğrultusunda somut olaya bakıldığında; 04.01.2014 tarihinde tek taraflı trafik kazasının meydana geldiği, davacı aracının sürücüsünün, davacının babası olan ... olduğu şeklinde kaza tespit tutanağı düzenlendiği, davalı sigortacının aldığı araştırma raporu ile davacının babasının araç kullanma yeterliliğine sahip olmadığı duyumlarının alınması ve davacının poliçesini düzenleyen acenteleri ..."ın olayda sürücü değişikliği yapıldığı yönündeki beyanı nedeniyle, sürücü değişikliği ve alkollü sevk ihtimaline dayanarak davacıya tazminat ödemekten kaçındığı görülmektedir.
Mahkemece, kaza tespit tutanağında araç sürücüsü olduğu tespit edilen davacının babası ..."ın araç kullanmaya ehil olup olmadığı konusunda, trafik polisi bilirkişiden alınan 16.12.2014 tarihli raporda, davacı aracının sürücüsü olduğu bildirilen ..."ın trafikte gerçekleştirdiği ihlaller gözetildiğinde araç kullanmaya ehil olmadığı yönünde kanaat bildirilmiş; anılan bu rapordaki tespitlerin mahkemece de benimsendiği görülmektedir. Oysa dosyanın incelenmesinde; aksi ispatlanana kadar geçerli resmi belge niteliğinde olan kaza tespit tutanağı ile sürücü olduğu tespit olunan ..."ın mevzuat gereği sahip olması gereken yeterli ehliyetnameye sahip olduğu görülmektedir.
Mahkemece, davacıya ait aracın kasko poliçesini davalı adına tanzim eden acentesi ..."ın mahkeme huzurunda tanık sıfatıyla verdiği ifadede, kazayı yapanın davacının babası değil de alkollü olarak aracı kullanan kardeşi olduğu yönündeki beyanına itibar edilerek davacının doğru ihbar yükümlülüğüne aykırı hareket ettiği gerekçesiyle davanın reddine verilmiştir.Oysa mahkemece beyanına itibar olunan tanık ..., bu beyanını kaza mahalline kendisinin gönderdiği ve oradan kendisini arayan çekici sürücüsü ..."ın telefonda verdiği bilgiye dayandırmaktadır ki bu kişi de tanık olarak verdiği ifadesinde, davalının acentesi olan ... ile böyle bir konuşma yapmadığını beyan etmiştir. İfade olunan bu hususlar ve tanık anlatımları bütün olarak değerlendirildiğinde davalı acentesi olan tanık ..."ın beyanına itibar ile davacının doğru bildirim yükümlülüğüne uymadığı sonucuna varılması doğru olmamıştır.
Yukarıda anılan Kanun hükümleri gereği ispat yükü üzerinde bulunan davalı sigortacı, aldıkları araştırma raporundaki tespitlere ve özellikle acentesi olan tanık ..."ın beyanına dayanarak olayda sürücü değişikliği yapıldığı iddiasında bulunmakta; bunun dışında ispata yarar delil getirememektedir.Davalı sigortacının oluşun farklı olduğu ve teminat dışında kalan hallerden olduğunu soyut iddialarla değil, somut delillerle kanıtlaması gerekmektedir.Dosya kapsamına göre kazada davacı tarafın sürücü değişikliği yaptığı hususunun sabit olmadığı, kaldı ki bu husus sabit olsa bile, bunun tek başına doğru ihbar mükellefiyetini kasten yerine getirmeme veya sigorta teminatı dışında kalan bir hususu sanki bu oluşan riziko teminat içinde imiş gibi ihbar etme anlamına gelmeyeceği ve dolayısıyla ispat külfetinin de yer değiştirmeyeceği açıktır.
Bu durumda mahkemece, davaya konu rizikonun gerçekleşmesiyle davacı aracında meydana gelen hasarın, kasko poliçesi teminatı kapsamında olduğu gözetilmek suretiyle, hasar bedelinin belirlenmesi bakımında konusunda uzman bilirkişiden rapor alınarak sonucuna göre verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 14/03/2016 gününde oybirliğiyle verildi.