Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, Hazine adına kayıtlı 937 parsel sayılı taşınmazın, davalı Sarımazı Belediye Başkanlığının gerçekleştirdiği imar uygulaması sonucunda 364 ada 6 parsel bilgisi ile davalı adına tescil işleminin yapıldığını ancak, imar uygulamasına yönelik idari işlemin iptali amacıyla açtıkları dava sonucu, Adana 1. İdare Mahkemesinin 2004/1247 Esas ve 2004/1975 Karar sayılı, 13.05.2003 gün ve 4 sayılı Belediye Encümen kararının iptaline ilişkin, hükmünün kesinleşmesine rağmen davalı Belediyenin geriye dönüş işlemlerini yapmadığını, tapu kaydının yolsuz tescil haline geldiğini ileri sürerek, davalı adına kayıtlı 364 ada 6 parselin düzenleme öncesi kadastral durumuna dönüştürülerek Hazine adına tescilciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, Kesinleşen idari yargı kararları ile iptal edilen imar uygulamalarının mahkeme kararı ile düzeltilmesinin imkansız olduğunu, davacının da İdare Mahkemesinin iptal kararının infazı amacıyla, davalı Belediyeye, geriye dönüştürme istemli başvurusunun bulunmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, imar parselinin dayanağı bulunan idari kararın idari yargı yerinde iptal edilmiş olması ve yolsuz tescil durumunda kalan mevcut parselin geriye dönüş işleminin Belediyece yapılmaması gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Karar, taraf vekillerince süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, kadastral parselin ihyasına ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan kanıtlardan davacı Hazinenin önceden maliki olduğu parselin imar uygulamasına tabi tutularak yeni parselin oluştuğu ve imar parselinin dayanağı olan idari işlemin idari yargı yerinde iptal edilerek, iptal kararının kesinleştiği, böylece imar parseli ile ilgili sicil kaydının illetten mücerret hale geldiği ve sicil kaydının yolsuz tescil durumuna düştüğü belirlenmek ve bu olgu Mahkemece benimsenmek suretiyle Türk Medeni Yasasının 1025. maddesi hükmü gereğince davanın kabul edilmiş olması kural olarak doğrudur.
Ancak, dava dilekçesinde dava değeri 6.000.-YTL olarak gösterilmiş ve davalı Belediye esasa cevap dilekçesi ile değere itiraz ederek çekişmenin Sulh Hukuk Mahkemesinin görevinde bulunduğunu ileri sürmüş ve Mahkemece mahallinde keşif yapılmasına karşın bu itirazı karşılamak yönünden bir değer tespiti yapılmamıştır. Hemen belirtilmelidir ki görev itirazı yapılmamış olsa idi daha geniş yetkiye haiz olan Asliye Hukuk Mahkemesinin işin esası bakımından karar vermiş olmasında bir isabetsizlik bulunmayacak idi. Ne var ki görev yönünden itiraz bulunduğuna göre ve görev kamu düzeni ile ilgili olduğu gözetilmek suretiyle itirazın değerlendirilmesi zorunlu hale gelecektir. O halde Mahkemece dava değerinin keşfen belirlenmesi ve görevin buna göre saptanması ondan sonra Mahkemenin görevli olduğunun anlaşılması halinde işin esası bakımından bir karar verilmesi gerekirken belirtilen hususun göz ardı edilmiş olması doğru olmadığı gibi vekalet ücreti ve harcın da keşfen belirlenecek değer üzerinden karar altına alınmamış olması, ayrıca davanın niteliği gözetilerek Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken maktu vekalet ücretine hükmedilmiş bulunulması da doğru değildir.
Tarafların temyiz itirazları yerindedir kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 10.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.