Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı vekili, dava dışı N. isimli kişinin kandırması sonucu, davacının çekişme konusu taşınmazları ve kooperatif ortaklık payını davalılara temlik ettiğini ileri sürerek hile hukuksal nedenine dayalı olarak tapu iptali ve tescili isteğinde bulunmuş, yargılamanın devamı sırasında davacının hukuki ehliyete haiz olmadığı iddia edilmiş, davacının ölümü nedeniyle mirasçıları davayı takip etmişler, davalılar Ö.ve V. hakkındaki davayı atiye bırakmışlardır.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Davalı R. birleştirilerek görülen davasında, kayden maliki olduğu çekişme konusu 23 nolu parseldeki 6 nolu bağımsız bölümü davacı İ.ile aralarında düzenlenen sözleşmeye aykırı olarak davacı İsmail ve onun ölümü ile mirasçılarının kullanmaya devam ettiklerini, sözleşmede kararlaştırılan kullanım bedeli ve cezai şartın kendisine ödenmesi gerektiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve alacağın tahsili isteğinde bulunmuştur.
Mahkemece, davacı İ.n çekişme konusu temliki işlemlerin yapıldığı tarihlerde hukuki ehliyete haiz olmadığının belirlendiği gerekçesiyle asıl davanın kabulüne, birleştirilerek görülen davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davalılar M.ve R. vekilleri tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 7.11.2008 Cuma günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden R. Ö. vekili Avukat R.H. ile temyiz edilen vs. vekili Avukat S. A. geldiler,davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz eden vekili avukat gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARARDava, hile ve ehliyetsizlik hukuksal nedenlerine dayalı tapu iptali ve tescili; birleşen dava elatmanın önlenmesi ve alacak isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın kabulüne birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden ve toplanan delillerden; davanın devamı sırasında ölen davacı İ.M.nun maliki olduğu 1235 ada 23 parsel sayılı taşınmazdaki 6 nolu bağımsız bölüm ile kooperatif ortaklık payını davalılar R.ve M.satış suretiyle devrettiği anlaşılmaktadır.
Davacı .i. temlike esas alınan işlemler sırasında ehliyetsiz olduğunu,yapılan işlemler sonucu oluşan sicil kayıtlarının da yolsuz tescil niteliğinde bulunduğunu ileri sürerek eldeki davayı açtığı birleşen davayla da asıl davanın davalısı R. davacı İ. yönelik elatmanın önlenmesi ve alacak isteğinde bulunduğu ve mahkemece Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulunun 6.7.2007 tarih ve 2489 sayılı davacı İ.ehliyetsiz olduğuna dair raporunun hükme esas alınmak suretiyle davanın kabulüne, birleştirilen davanın reddine karar verildiği görülmektedir.
Hükme esas alınan Adli Tıp Kurumu 4. İhtisas Kurulunun raporunda , davacı İ."e ait muhtelif tarihlerde ve muhtelif hastanelerden ve sağlık kuruluşlarından alınan raporların sonuçları alt alta yazılmak suretiyle neticede davacı İ."in akit tarihlerinde ehliyetsiz olduğu kanaatine varıldığı kabul edilmiştir.
Oysa, bir kısım raporlarda davacı İsmail"in ehliyetli olduğu belirtilirken bir kısmında ehliyetsiz olduğuna değinilmiştir.
Adli Tıp Kurumu 4.İhtisas Kurulu tarafından neticeye gidilirken anılan ve birbirine çelişkili sonuçları içeren raporlar ayrı ayrı irdelenmemiş, kabul edilmeyen raporların hangi sebeple kabul edilmediği hususunda yeterli açıklayıcı ve tatmin edici gerekçe oluşturulmamıştır.
Başka bir anlatımla birbirleri ile çelişen raporlardan birinin diğerine tercihini gerekli kılan nedenler gösterilmemiştir.
Hemen belirtilmelidir ki, 14.4.1982 tarihli ve 2659 sayılı Adli Tıp Kurumu Yasasının 7/6 ve 16/d maddelerinde açıkça vurgulandığı üzere "hukuki ehliyetin" saptanması işinin aynı kurumun 4. İhtisas Kuruluna ait olduğu tartışmasızdır. Ne var ki, anılan kurulun kararlarına karşı istisnaide olsa aynı yasanın 15. maddesi hükmüne göre Adli Tıp (Genel) Kuruluna gidilebileceği olanaklıdır.
O halde, değinilen yasanın 15. maddesi ve işin yukarıda açıklanan mahiyeti dikkate alınarak Adli Tıp Kurulundan da mütalaa istenmesi ve elde edilecek sağlıklı, ayrıntılı ve içerikli rapora göre ortaya çıkacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken eksik tahkikatla yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Bir kısım davalıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün H.U.M.K."nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 7.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.