Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, miras bırakanları S. ve İ. A.’ın dava konusu 66, 94, 469, 577, 780, 1126 ve 792 parsel sayılı taşınmazlarını mirasçılarından mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak davalılara temlik ettiğini ileri sürerek miras payları oranında tapu iptal,tescil ve tenkis isteklerinde bulunmuşlardır.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, 469 parsel yönünden tapu kayıt malikine karşı dava açılmadığından reddine, diğer parseller yönünde de davanın muris muvazaası nedeniyle kabulü ile davacıların miras payları oranında tapunun iptal ve tesciline karar verilmiştir.
Karar, davalılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescili isteğine ilişkin olup, hemen belirtilmelidir ki, tapu iptal ve tescil davalarının kayıt malikine karşı açılacağı, dava tarihi itibarıyla davalıların 469 parselin maliki olmadıkları gözetilerek bu parsel bakımından davanın red edilmiş olmasında ayrıca, 66, 94, 780, 577 ve 792 no’lu parsellerin miras bırakanlar İ.ve S.tarafından mal kaçırmak amacıyla muvazaalı biçimde aracı kullanılarak davalılara mal edildiğinin saptanması suretiyle anılan parseller bakımından davanın kabul edilmiş bulunmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalıların bu parsellere yönelik temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.Davalıların 1126 parselle ilgili temyizlerine gelince;
1126 parsel sayılı taşınmazın muris İ.tarafından 30.4.1974 tarihli akitle İ.U.a satıldığı, İ.’in eşi olan diğer miras bırakan S.’inde 10.7.1989 tarihinde cebri satış suretiyle taşınmazı edindikten sonra 18.9.2001 tarihinde ölünceye kadar bakma aktiyle torunları olan davalılar E., İ., R.ve R.’e temlik ettiği görülmektedir.
Bilindiği üzere, ölünceye kadar bakıp gözetme sözleşmesi, taraflarına karşılıklı hak ve borçlar yükleyen bir bağıttır. (B.K.m.5ll).Başka bir anlatımla ivazlı sözleşme türlerindendir. Bu sözleşme ile bakım alacaklısı, sözleşme konusu malın mülkiyetini bakım borçlusuna geçirme; bakım borçlu suda bakım alacaklısına yasanın öngördüğü anlamda ölünceye kadar bakıp gözetme yükümlülüğü altına girer.(B.K.m.5l4).Hemen belirtmek gerekir ki, bakıp gözetme koşulu ile yapılan temliki işlemin geçerliliği için sözleşmenin düzenlendiği tarihte bakım alacaklısının özel bakım gereksinimi içerisinde bulunması zorunlu değildir. Bu gereksinmenin sözleşmeden sonra doğması, yada alacaklının ölümüne kadar çok kısa bir süre sürmüş bulunması da sözleşmenin geçerliliğine etkili olamaz.
Kural olarak bu tür sözleşmeye dayalı bir temlikinde muvazaa ile illetli olduğunun ileri sürülmesi her zaman mümkündür. En sade anlatımla muvazaa, irade ile beyan arasında kasten yaratılan aykırılık olarak tanımlanabilir. Böyle bir iddia karşısında, aslolan tarafların akitteki gerçek ve müşterek amaçlarının saptanmasıdır.(B.K.m.l8).Şayet bakım alacaklısının temliki işlemde bakıp gözetilme koşulunun değil de, bir başka amacı gerçekleştirme iradesini taşıdığı belirlenirse (örneğin mirasçılarından mal kaçırma düşüncesinde ise), bu takdirde akdin ivazlı (bedel karşılığı) olduğundan söz edilemez; akitte bağış amacının üstün tutulduğu sonucuna varılır. Bu haldede Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu"nun l.4.l974 gün ve l/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararı olayda, uygulama yeri bulur.
Miras bırakanın, ölünceye kadar bakıp gözetme karşılığı yaptığı temlikin muvazaa ile illetli olup olmadığının belirlenebilmesi içinde, sözleşme tarihinde murisin yaşı, fiziki ve genel sağlık durumu, aile koşulları ve ilişkileri, elinde bulunan mal varlığının miktarı,temlik edilen malın,tüm mamelekine oranı,bunun makul karşılanabilecek bir sınırda kalıp kalmadığı gibi bilgi ve olguların gözönünde tutulması gerekir.
Somut olaya gelince, miras bırakan S.’in davalılar ve davalıların eşleri ve İ.ile birlikte yaşadıkları, davalıların miras bırakan S.’e baktıkları tanıklarca ifade edilmiştir. Bu durumda, bu parselin temlikinin mal kaçırma amaçlı değil bakımın sağlanması gayesi ile yapıldığı başka bir deyişle ivaz karşılığı olduğu ve muvazaalı bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca, 1126 parsel sayılı taşınmaz bakımından davanın reddine karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek bu parselin de iptal kapsamına alınması doğru değildir. Davalıların temyiz itirazları değinilen yön itibarıyla yerindedir. Kabulü ile hükmün değinilen parsele yönelik olarak açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 06.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
.