Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, davalılar ve dava dışı bir kısım kişilerle birlikte 1292, 1294 ve 105 nolu parsellerde müştereken malik olduklarını, toplam 85 dönüm yer işlemeleri gerekirken 20 dönüm yer işlemekte olduklarını, davalıların ise haklarından fazla yer kullandıklarını, açtıkları taksim davasının karara çıktığını ileri sürüp elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemişlerdir.
Bir kısım davalılar, dava konusu yerlerdeki hisselerini 50-60 yıldır haricen taksim edilmiş vaziyette sürdüklerini, davacıların da bu harici taksime göre yer kullandıklarını, davacılar tarafından açılan ortaklığın giderilmesi davası sonucu bu yerlerin satışına karar verildiğini bildirip, davanın reddini savunmuşlar, diğer davalılar yanıt vermemiştir.
Mahkemece, dava konusu taşınmazlarda davacıların azda olsa yer kullandıklarının anlaşıldığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davacıların taşınmazda kullandıkları yer bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; özellikle dosyaya getirtilen kayıtlardan çekişmeli taşınmazların davacılar ile davalılardan R.D., H.A. K., M..G., A. E., A. E., A.E.ve M.E.ile dava dışı kişiler adına paylı mülkiyet üzere kayıtlı oldukları, davalılardan H. A.D., A. Ka., Ö.E., M.E.ve H. E.isimli kişilerin ise kayıtla ilgilerinin bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Davacılar, eldeki davada çekişmeli taşınmazlarda kendilerinin payından az yer kullandıklarını, davalıların ise paylarından daha fazla yer kullandıklarını ileri sürerek elatmanın önlenmesi ve ecrimisil istemişler, davalılar harici taksim savunmasında bulunmuşlardır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamıyan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman istiyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya şuyun satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir. Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir. Bilindiği üzere M.K.nun 706, B.K.nun 2l3, T.K.nun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Nevarki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak ( fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya şuyun satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, " akte vefa" kuralının yanında M.K.nun 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pekçok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi M.K.nun müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Hal böyle olunca; yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda araştırma ve inceleme yapılması, tüm paydaşları bağlayan özel parselasyon ya da fiili kullanım biçiminin bulunup bulunmadığının saptanması, var ise çekişmeli bölümün hangi paydaşın payına karşılık kendisine özgülendiğinin belirlenmesi, aksi durumda uyuşmazlığın paylı mülkiyet kuralları uyarınca çözümleneceğinin gözetilmesi, kayıtta paydaş gözükmeyen davalıların ise diğer paydaşlar ile bir ilgilerinin bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması, tüm bu hususlar birlikte değerlendirilerek hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken eksik soruşturma ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.
Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 05.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.