Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/1377
Karar No: 2021/852
Karar Tarihi: 24.06.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1377 Esas 2021/852 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/1377 E.  ,  2021/852 K.
"İçtihat Metni"

MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi


1. Taraflar arasındaki “rücuen alacak” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 06.03.2007 tarihinde Sağlık Bakanlığı ... Eğitim ve Araştırma Hastanesinde beyin ameliyatı olduğunu, ameliyat sırasında kullanılan tıbbi malzemenin dava dışı şirketten satın alındığını, bedelini davalı Kurumun ödeyeceği gerekçesiyle başlangıçta malzeme bedelinin ödenmediğini ancak davalı Kurumun satıcı firmanın malzeme bedelinin ödenmesi talebini reddettiğini, bunun üzerine dava dışı şirket tarafından müvekkili ve SGK aleyhine açılan dava sonucunda ... 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/326 E. sayılı dosyasında malzeme bedelinin ödenmesine karar verildiğini ve kararın kesinleştiğini, dava açılırken “davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline” şeklinde belirtmeyip, davalılardan tahsiline demiş olması nedeniyle, mahkemenin “davalılardan tahsiline” şeklinde hüküm kurduğunu, bu nedenle davalı Kurumun karar gereği talebin yarısını ödediğini, kalan yarısının ise kendisinden tahsil edildiğini oysa bedelin tamamından davalı SGK’nın sorumlu olduğunu ileri sürerek 5.055,12TL’nin ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Kurumdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; ödemeden dolayı davacının da sorumlu olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.06.2014 tarihli ve 2013/96 E., 2014/288 K. sayılı kararı ile; sunulan kanıtlardan, sigortalılar, hak sahipleri ve genel sağlık sigortasına tabi olanların katılma payı ödemeksizin, karşılıksız yararlanabileceği sağlık hizmetlerinin 5510 sayılı Kanun’un 63. maddesinde tanımlandığı ve bu maddede davalı Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin belirtildiği, ayrıca davaya konu tıbbi cihazın Tıbbi Cihaz Yönetmeliğinde tanımı yapılan tıbbi cihaz olup Kanun gereğince hekimler tarafından yazılarak sağlık kurumu raporu ile kullanıldığı, (Sağlık Bakanlığı ... Eğitim ve Araştırma Hastanesi Malzeme Kullanımı ve Muafiyeti Heyet Raporu 07.03.2007); hastanın hastalığının tedavisi veya hastalığın azaltılması için kullanılan bir ürün olduğu, Kanun ve Sağlık Uygulama Tebliği gereği her türlü katılım payından muaf bulunduğu, dava konusu tıbbi malzemenin niteliği ve hastaya uygulandığı konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı, davacının dava dilekçesinde bulunan usul eksikliği nedeniyle davacının maddi olarak mağdur edilmesinin doğru olmadığı, davacı tarafça ... 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/326 E. sayılı dosyasında belirtilen davanın davacısına ödenen alacak ve fer"ileri toplamı olan 5.055,12TL"nin ödeme tarihinden itibaren istenebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulunulmuştur.
8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 28.01.2016 tarihli ve 2015/15602 E., 2016/1186 K. sayılı kararı ile;
“…Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalı ... aleyhine 21/02/2013 gününde verilen dilekçe ile rücuen alacak istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın kabulüne dair verilen 03/06/2014 günlü kararın Yargıtay’ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dava, rücuen alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz olunmuştur.
Davacı 06/03/2007 tarihinde Sağlık Bakanlığı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesinde beyin ameliyatı olduğunu, ameliyat esnasında kullanılan tıbbi malzemenin dava dışı ... Sağlık Araç ve Gereçleri İthalat İhracat ve Pazarlama Ltd. Şirketinden satın alındığını, bedelini davalı kurumun ödeyeceği gerekçesiyle başlangıçta malzeme bedelini ödemediğini, davalı kurumun, satıcı firmanın malzeme bedelinin ödenmesi talebini reddettiğini, açılan dava sonucunda, ... 10. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2011/9078 esas sayılı dosyası ile davacı şirketin talebinin kabul edildiğini, kararın kesinleştiğini, dava açılırken, davacı şirketin "davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline demeyip, davalılardan tahsiline demiş olması nedeniyle, mahkemenin "davalılardan tahsiline" şeklinde hüküm kurduğunu, bu nedenle davalı Kurumun karar gereği talebin yarısını ödediğini, kalan yarısının kendisinden tahsil edildiğini oysa paranın tamamından davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek, 5.055,12 TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı kurum, ödemeden davacının da sorumlu olduğunu belirterek davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece; dava konusu tıbbi malzemenin niteliği ve hastaya uygulandığı konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmadığı, davacının dava dilekçesinde bulunan usul eksikliği nedeniyle, davacının maddi olarak mağdur edilmesinin doğru olmadığı, davacının ... 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/326 esas sayılı dosyası ile hem davacıya hem de davanın davacısına ödediği alacak ve fer"ileri toplam 5.055,12 TL"yi ödeme tarihinden itibaren isteyebileceği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Dosyada bulunan bilgi ve belgelere göre davacının ameliyatı için satın alınan malzemenin tedarikçisi olan dava dışı ... Sağlık Araç ve Gereçleri İthalat İhracat ve Pazarlama Ltd. Şirketinin ... 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/326 esas sayılı dosya ile hem davacıya hem de davalı kuruma karşı açmış olduğu davanın 2010/227 karar sayılı ilamla malzeme bedelinin davalılardan alınmasına karar verilerek sonuçlandığı, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2011/9078 esas, 2011/13943 karar sayılı ilamıyla kararın onandığı ve kararın 07/10/2011 tarihinde kesinleştiği anlaşılmaktadır. Kesinleşen mahkeme ilamına göre ödetilmesine karar verilen tutarın davalılardan eşit oranda alınması gerektiğinden davalı tarafa rücu etmesi söz konusu değildir. Yerel mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabul hükmü kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir,…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. ... 9. Asliye Hukuk Mahkemesinin 15.07.2016 tarihli ve 2016/258 E., 2016/350 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler yanında, ... 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/326 E. sayılı dosyasında verilen kararın eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturmayacağı ancak kuvvetli bir delil olabileceği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin onama kararı ile kesinleşen ... 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin 30.03.2010 tarihli ve 2009/326 E., 2010/617 K. sayılı kararına göre ödetilmesine karar verilen tutar ile ilgili “davalılardan tahsiline” şeklinde hüküm kurulup, eldeki davanın taraflarının eşit ödemede bulunduğu uyuşmazlık dışı olan eldeki davada; ... 11. Sulh Hukuk Mahkemesince verilen kararın kesin hüküm teşkil edip etmeyeceği, buradan varılacak sonuca göre davacının dava dışı şirkete ödediği bedel nispetinde davalı Kuruma rücu etmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III. ÖN SORUN
12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; mahkemece 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun (5510 sayılı Kanun) 63. maddesi gerekçe gösterilmek suretiyle karar verilen eldeki davada, aynı Kanun’un 101. maddesi göz önüne alındığında davaya bakmakla görevli mahkemenin iş mahkemeleri mi genel mahkemeler mi olduğu hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiş, dava dışı ... Sağlık Araç ve Gereçleri İthalat İhracat ve Pazarlama Ltd. Şti.’nin ... 11. Sulh Hukuk Mahkemesinde 2009/326 E. sayılı dosyası ile hem davacıya hem de davalı Kuruma karşı açmış olduğu davanın 2010/617 K. sayılı ilamla, malzeme bedelinin davalılardan alınmasına karar verilerek sonuçlandığı, Yargıtay 3. Hukuk Dairesinin 2011/9078 E., 2011/13943 K. sayılı kararı ile bu kararın onanarak kesinleştiği anlaşılmakta olup, eldeki davanın mahkeme kararı uyarınca dava dışı şirkete ödenmek zorunda kalınan borcun gerçek sorumlusu olduğu ileri sürülen davalıya rücu edilmesi istemine ilişkin olması nedeniyle belirtilen ön sorun oy birliğiyle genel mahkemelerin görevli olduğu kabul edilmek suretiyle aşılarak işin esasının incelenmesine geçilmiştir.

IV. GEREKÇE
13. Uyuşmazlığın çözümü açısından öncelikle konuyla ilgili genel açıklamalarda bulunulmasında ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
14. İnsanlar hayatları boyunca sıklıkla gelir veya kazançlarında eksilme ya da kayba neden olan, bazen de ek harcamalar yapmayı gerektiren hastalık, kaza, doğum, ölüm, işsizlik, yaşlılık gibi çeşitli olaylarla karşılaşırlar. İşte bu tür risklere ve tehlikelere karşı insanlar gerek kendilerini gerekse ailelerini korumak ve bunlar ortaya çıktığında hazırlıklı olmak için tarih boyunca sürekli bir çaba içinde olmuşlar, çeşitli önlemler almaya çalışmışlardır. İlk başlarda bireyin kendi çabası söz konusu iken, zamanla insanın geleceğini güvence altına alma düşünce ve kaygısı bir takım toplumsal nitelikteki önlem ve tekniklerin oluşumuna sebebiyet vermiştir.
15. İnsanın maddi bakımdan geleceğinden emin olma ve özellikle kaza, hastalık, sakatlık veya yaşlılık gibi başlıca hayat risklerine karşı korunma ihtiyacı ise "sosyal güvenlik" fikrini ortaya çıkarmıştır. Sosyal güvenlik ise herkeste bir güvence duygusu yaratmak, bu güvenceyi bozacak her tehlikeyi önlemek ve bu tehlikeleri etkili bir biçimde yok edecek durumları sağlamak çabasıdır (Talas, C.: Sosyal Ekonomi, ... 1983, s.324).
16. Günümüzde ise birey açısından sosyal güvenlik hem bir hak, hem de bir yükümlülük olarak kabul edilmektedir. Devletin sosyal devlet ilkesi çerçevesinde herkesin sosyal güvenliğe sahip olmasını temin etmekle görevli olması karşısında, sosyal güvenlik, "sosyal devlet" ilkesi ve sosyal adaletin gerçekleştirilmesine hizmet eden bir araç hâline gelmiştir.
17. Sosyal güvenliğin insanları sosyal risklere karşı koruma yükümlülüğü uluslararası hukuk normları ve Anayasa ile güvence altına alınmış ve temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkını doğurmuştur.
18. Sosyal güvenlik hakkı, bireyleri toplum içinde iktisadi bakımdan desteklemeyi, muhtaçlığa düşmesini önlemeyi, sosyo-ekonomik ve fizyolojik risklerin sonuçlarına karşı korumayı hedef alan bir haktır (Arıcı, K.: Türk Sosyal Güvenlik Hukuku, ... 2015, s.93). Diğer bir ifadeyle sosyal güvenlik hakkı ortaya çıkabilecek sosyal riskleri önlemeyi amaçlar. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.04.2018 tarihli ve 2015/10-2678 E., 2018/678 K.; 18.06.2019 tarihli ve 2015/10-3898 E., 2019/693 K. sayılı kararları da aynı yönde tespitleri içermektedir.
19. Nitekim, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun ""Amaç"" başlıklı 1. maddesinde, sosyal sigortalar ile genel sağlık sigortası bakımından kişileri güvence altına almak; bu sigortalardan yararlanacak kişileri ve sağlanacak hakları, bu haklardan yararlanma şartları ile finansman ve karşılanma yöntemlerini belirlemek; sosyal sigortaların ve genel sağlık sigortasının işleyişi ile ilgili usul ve esasları düzenlemek, Kanun’un amacı olarak ortaya konulmuştur.
20. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 2. maddesinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin nitelikleri sayılmış ve sosyal bir hukuk devleti olduğu vurgulanmış; 5. maddesinde, kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddi ve manevi varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmak Devlet’in temel amaç ve görevleri arasında sayılmıştır.
21. Yine Anayasa’nın “Kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı” başlıklı 17. maddesinde; herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip olduğu belirtilmiş; “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56. maddesinde ise, Devlet’in; herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlayarak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi arttırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenleyeceği ve bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlardan yararlanarak, onları denetleyerek yerine getireceği öngörülmüştür.
22. Sosyal güvenlik hakkı ise Anayasa’da üç madde hâlinde düzenlenmiştir. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin 22. maddesinde yer alan ve her insanın sosyal güvenlik hakkına sahip olduğunu öngören hüküm paralelinde düzenleme getiren Anayasa’nın 60. maddesine göre "Herkes sosyal güvenlik hakkına sahiptir. Devlet bu güvenliği sağlayacak gerekli tedbirleri alır ve teşkilatı kurar." 61. madde sosyal güvenlik bakımından özel olarak korunması gereken kişileri saymıştır. 65. maddeye göre ise, "Devlet sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek, mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir." düzenlemesine yer verilmiştir.
23. Belirtilen Anayasa hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, tüm vatandaşların yaşama haklarının, Devlet güvencesi ve onun pozitif yükümlülüğü kapsamı içinde koruma altında olduğu anlaşılmaktadır. Anayasa’nın 17. maddesinde düzenlenen “yaşama hakkı” yalnızca yaşamını sürdürmek anlamında değil “sağlıklı yaşama hakkı”na sahip olmak anlamındadır. İşte bu nedenle kişilerin sağlıklı olma hakkı, kamusal korumaya tabidir.
24. Sağlıklı yaşama hakkı diğer bir ifadeyle sağlık hakkı sağlıklı kalmayı, sağlığın devam ettirilmesini; sağlığın bozulması hâlinde ise iyileştirmeyi, tedaviyi sağlayan bir hak olup belirtildiği gibi yaşama hakkı, maddi ve manevi varlığını geliştirme hakları ile yakından ilgilidir.
25. Bozulan sağlığın yeniden kazanılması, hastalıkların tedavi edilmesi bakımından sağlık hakkının sosyal güvenlik hakkı ile de yakın bir ilişkisi bulunmaktadır (Arıcı, s. 408).
26. Sağlık hakkının gerçekleşmesi sağlık hizmetleri yoluyla olur. Sağlık hakkı soyut, sağlık hizmetleri ise somut bir kavramdır. Sağlık hizmetleri, insanların yaşam sürelerini, güç ve dirençlerini, enerji ve canlılıklarını etkileyen tüm faaliyetleri kapsar. (Güzel, A./Okur, A. R./Caniklioğlu, N.: Sosyal Güvenlik Hukuku, ... 2016, s.702). Sağlık hizmetlerinden yararlanma hakkı, bir ekonomik ve sosyal hak olup bu yönüyle kamuya ya da Anayasa’da geçen biçimiyle Devlete belli yükümlülükler getirmektedir. Devlet bu anayasal yükümlülüğün gereğini yerine getirmek ve herkesin sağlık hizmetlerinden yararlanması için her türlü tedbiri almak, kişilerin sağlık hizmetlerinden gecikmeksizin yararlanmasını sağlamak durumundadır.
27. Anayasa Mahkemesi de 22.11.2007 tarihli ve 2004/114 E., 2007/85 K. sayılı kararında, sağlık hizmetlerinin nitelikleri gereği diğer kamu hizmetlerinden farklı olduğunu, sağlık hizmetlerinin temel hedefi olan insan sağlığı sorununun ertelenemez ve ikame edilmez nitelikte bulunduğunu belirterek sağlık hizmetinin insan ve toplum yaşamındaki önemine değinmiştir.
28. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun genel sağlık sigortası kapsamında olan kişileri saymak suretiyle belirleyen 60. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendinde, bu Kanun veya bu Kanun’dan önce yürürlükte bulunan sosyal güvenlik kanunlarına göre kurumdan gelir veya aylık alan kişiler de genel sağlık sigortası kapsamına alınmıştır.
29. Aynı Kanun’un 62. maddesinin 1. fıkrasında, bu Kanun gereğince genel sağlık sigortasından sağlanacak sağlık hizmetlerinden ve diğer haklardan yararlanmak, genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişiler için bir hak, Kurum için ise bu hizmet ve hakların finansmanını sağlamak bir yükümlülük olarak belirtilmiştir.
30. 5510 sayılı Kanun’un “Finansmanı Sağlanan Sağlık Hizmetleri ve Süresi” başlıklı 63. maddesinde;
“Genel sağlık sigortalısının ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin sağlıklı kalmalarını; hastalanmaları hâlinde sağlıklarını kazanmalarını; iş kazası ile meslek hastalığı, hastalık ve analık sonucu tıbben gerekli görülen sağlık hizmetlerinin karşılanmasını, iş göremezlik hallerinin ortadan kaldırılmasını veya azaltılmasını temin etmek amacıyla Kurumca finansmanı sağlanacak sağlık hizmetleri şunlardır:

b) Kişilerin hastalanmaları halinde ayakta veya yatarak; hekim tarafından yapılacak muayene, hekimin göreceği lüzum üzerine teşhis için gereken klinik muayeneler, laboratuvar tetkik ve tahlilleri ile diğer tanı yöntemleri, konulan teşhise dayalı olarak yapılacak tıbbî müdahale ve tedaviler, hasta takibi ve rehabilitasyon hizmetleri, organ, doku ve kök hücre nakline ve hücre tedavilerine yönelik sağlık hizmetleri, acil sağlık hizmetleri, ilgili kanunları gereğince sağlık meslek mensubu sayılanların hekimlerin kararı üzerine yapacakları tıbbî bakım ve tedaviler.

f) Yukarıdaki bentler gereğince sağlanacak sağlık hizmetleriyle ilgili teşhis ve tedavileri için gerekli olabilecek kan ve kan ürünleri, kemik iliği, aşı, ilaç, ortez, protez, tıbbî araç ve gereç, kişi kullanımına mahsus tıbbî cihaz, tıbbî sarf, iyileştirici nitelikteki tıbbî sarf malzemelerinin sağlanması, takılması, garanti süresi sonrası bakımı, onarılması ve yenilenmesi hizmetleri.
(Değişik fıkra: 6/2/2014-6518/81 md.) Kurum, finansmanı sağlanacak sağlık hizmetlerinin teşhis ve tedavi yöntemleri ile (f) bendinde belirtilen sağlık hizmetlerinin türlerini, miktarlarını ve kullanım sürelerini, ödeme usul ve esaslarını Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşünü alarak belirlemeye yetkilidir. Ancak, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının görüşünün alınması (f) bendinde belirtilen ortez, protez ve diğer iyileştirici nitelikteki araç ve gereçlerin miktarını, standartlarını, sağlanmasını, uygulanmasını, kullanma sürelerini ve garanti süresi sonrası bakım, onarım ve yenilenmesi hususlarını kapsar. Kurum, bu amaçla komisyonlar kurabilir, ulusal ve uluslararası tüzel kişilerle işbirliği yapabilir. Komisyonların çalışma usul ve esasları Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Sağlık Bakanlığının görüşü alınarak Kurumca belirlenir.”
düzenlemesi yer almaktadır.
31. Yukarıda belirtilen düzenlemeler çerçevesinde sağlık yardımları Sosyal Güvenlik Kurumunca karşılanan ve kapsam maddesinde tanımlanan genel sağlık sigortalısı ve bakmakla yükümlü olduğu kişilerin, Kurumca finansmanı sağlanan sağlık hizmetleri, yol, gündelik ve refakatçi giderlerinden yararlanma esas ve usulleri ile bu hizmetlere ilişkin Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonunca belirlenen ödenecek bedellerin bildirilmesi amacıyla Sosyal Güvenlik Kurumu Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) çıkartılmaktadır.
32. Kurum tarafından SUT’da belirtilen esaslar doğrultusunda tebliği ekinde yer alan bedeller dikkate alınarak ödeme yapılmaktadır.
33. 2007 tarihli Tıbbi Cihaz Yönetmeliğinin 4/k bendine göre tıbbi cihaz;
“…k) Tıbbi cihaz (cihaz): İnsanda kullanıldıklarında aslî fonksiyonunu farmakolojik, immünolojik veya metabolik etkiler ile sağlamayan, fakat fonksiyonunu yerine getirirken bu etkiler tarafından desteklenebilen ve insan üzerinde:
1) Hastalığın tanısı, önlenmesi, izlenmesi, tedavisi veya hafifletilmesi,
2) Yaralanma veya sakatlığın tanısı, izlenmesi, tedavisi, hafifletilmesi veya mağduriyetin giderilmesi,
3) Anatomik veya fizyolojik bir işlevin araştırılması, değiştirilmesi veya yerine başka bir şey konulması,
4) Doğum kontrolü veya sadece ilaç uygulamak amacıyla imal edilmiş, tek başına veya birlikte kullanılabilen, amaçlanan işlevini yerine getirebilmesi için gerekiyorsa bilgisayar yazılımı ile de kullanılan ve cansız hayvanların dokularından da elde edilen ürünler dahil olmak üzere, her türlü araç, alet, cihaz, aksesuar veya diğer malzemeleri,…”
Şeklinde tanımlanmıştır.
34. Yukarıdaki bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Davacı memur eşi sıfatıyla hak sahibi olup; beyin ameliyatı sırasında kullanılan tıbbî cihaz nedeniyle dava dışı şirkete cihaz bedelinin yarısını ödemek zorunda kaldığından bahisle bu bedelin tamamından davalının sorumlu olduğunu ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
35. Tıbbî cihaz bedelinden davalı SGK’nın sorumlu olup olmayacağı 5510 sayılı Kanun’a göre belirlenebilecektir. Anılan Kanun’un 63. maddesi, 2007 tarihli Tıbbi Cihaz Yönetmeliğinin 4/k bendi, SUT ve bilirkişi raporuna göre, davalı SGK’nın söz konusu tıbbî cihaz bedelinden sorumlu olduğu; davacının ise her türlü katılım payından muaf olduğu anlaşılmaktadır.
36. Bu tespitler karşısında, davalı SGK’nın davacıdan tahsil edilen miktardan sorumlu tutulması gerekmekte olup burada kesin hüküm olgusundan söz edilemeyeceği, çünkü ... 11. Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/326 E. sayılı dosyada verilen kararın eldeki dava yönünden kesin hüküm oluşturmayacağı ancak güçlü bir delil olabileceği anlaşılmaktadır.
37. Tüm bu nedenlerle; mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.

V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile direnme kararının ONANMASINA,

6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen Geçici 3. madde gereğince uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 24.06.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi