Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, ortak miras bırakanları H. M.U."un kendilerinden mal kaçırmak amacıyla ve muvazaalı olarak ölümünden kısa bir süre önce 10239 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 6/8 payını ara malik H.N.E."e satış göstererek temlik ettiğini, onun da kısa bir süre sonra murisin kızı olan davalıya devrettiğini ileri sürüp, tapu kaydının miras payları oranında iptali ile adlarına tescilini istemişlerdir.
Davalı, dava konusu taşınmazın 2/8 payını cebri icra yoluyla satın aldığını, taşınmazın 6/8 payının muris tarafından kiracısına satıldığını öğrenmesi üzerine şuf"a hakkı bulunduğunu hatırlatarak almak istediğini bildirdiğini ve aynı bedelle bu kişiden satın aldığını, akitteki değerin gerçek olduğunu bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, işlemin danışıklı olduğunun kanıtlanamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; miras bırakan H. M.U.çekişme konusu 10239 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 6/8 payın maliki iken 21.7.2005 tarihinde intifa hakkını üzerinde bırakarak kuru mülkiyetini dava dışı H. N.E., onunda çekişmeli paydaki çıplak mülkiyeti 8.8.2005 tarihinde davalı S.satış yoluyla temlik ettikleri anlaşılmaktadır.
Davacılar, anılan bu temliklerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, eldeki davayı açmışlardır.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; yapılan araştırma ve uygulama sonucu çekişme konusu taşınmazın resmi akitle gösterilen değeri ile o tarihteki gerçek değeri arasında açık nispetsizlik bulunduğu, murisin varlıklı bir insan olup, mal satma ihtiyacının olmadığı, taşınmazı düşük bedelle temlik etmesinin makul ve zorunlu bir sebebinin bulunduğunun tespit edilemediği, murisin dava konusu taşınmaz dışında birçok taşınmazının daha bulunduğu, ayrıca Karşıyaka 2.Noterliğinin 19.6.2001 tarihli vasiyetnamesinde 10239 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki 6/8 payın intifa hakkının davalı kızı Sündüs"e, kuru mülkiyetinin ölümünde yasal mirasçılarına ait olacağını vasiyet ettiğ halde, Karşıyaka 2. Noterliğinin 25.3.2004 tarihli ek vasiyetnamesinde dava konusu taşınmazdaki 6/8 payını kızı Sündüs"ten intifa hakkını kaldırıp, bu yerini kanuni mirasçılarına bıraktığını bildirdiği, ancak daha sonra dava konusu edilen işlemi gerçekleştirdiği görülmektedir. Böylece, elde edilen tüm bilgi ve deliller yukarıda ilkelerle birlikte değerlendirildiğinde muris tarafından yapılan temliki işlemin muvazaalı olduğu sonucuna varılmaktadır.
Hal böyle olunca; 10239 ada 2 sayılı parselin 6/8 payı yönünden davacıların payları dikkate alınarak davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacıların, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 5.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.