Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, miras bırakan H. İb. K. maliki olduğu 43 ada 1 parsel sayılı taşınmazını davalı oğluna satış suretiyle devrettiğini, yapılan temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek davalı adına olan kaydın iptali ile miras payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, miras bırakan sağlığında taşınmazlarından bir bölümünü paylaştırdığını, çekişmeli taşınmazın da kendisine verildiğini belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, miras bırakanın sağlığında malvarlığını mirasçıları arasında paylaştırdığı, temlikin muvazaalı olmadığı gerekçeleri ile davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacılar vekilleri tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla Tetkik Hakimi raporu okundu. Düşüncesi alındı. Dosya incelendi. Gereği görüşülüp, düşünüldü.
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.
Mahkemece, denkleştirmeden söz edilerek davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 43 ada 1 parsel sayılı taşınmazın 11.12.1998 tarihinde miras bırakan tarafından intifa hakkı üzerinde bırakılarak çıplak mülkiyetinin satış suretiyle davalıya devredildiği anlaşılmaktadır.
Davacı, anılan işlemin terekeden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürmüştür.
Bilindiği üzere; uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türü dür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçek-ten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirascısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213 ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirascılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Hemen belirtmek gerekirki bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşınmaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı,miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı,davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Öte yandan, miras bırakan sağlığında hak dengesini gözeten kabul edilebilir ölçüde ve tüm mirasçıları kapsar biçimde bir paylaştırma yapmışsa mal kaçırmak kastından söz edilmeyeceğinden olayda 1.4.1974 tarih 1/2 sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararının uygulanamayacağı da kuşkusuzdur.
Somut olayda, yanlara ait diğer taşınmazların tapu kayıtları dosyaya getirtilmiş olmasına rağmen bu kayıtların, miras bırakanın temliki ile oluşup oluşmadığı anlaşılamamaktadır. Ayrıca dava dışı mirasçılara da taşınmaz ya da denkleştirmeye esas olabilecek mal ve hak verilip verilmediği de araştırılmış değildir..
Hal böyle olunca, miras bırakandan tüm mirasçılarına intikal eden taşınır taşınmaz mallar ve hakların araştırılması,tapu kayıtları ve varsa öteki delil ve belgelerin mercilerinden getirtilmesi her bir mirasçıya nakledilen malların ve hakların nitelikleri ve değerleri hakkında uzman bilirkişiden rapor alınması, böylece yukarda değinilen anlamda bir paylaştırma kastının bulunup bulunmadığının açıklığa kavuşturulması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru değildir.
Davacıların temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 5.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.