Taraflar arasında birleştirilerek görülen davada;
Davacı,3842 (imar ile 960 ada 1) parsel sayılı taşınmazdaki 21/45 payının hile ile kendisinden alınan vekaletname ile davalı H.tarafından davalı R. Ç.’e,ondan da davalı İ.’e muvazaalı şekilde satış yoluyla temlik edildiğini, davalı R.ın bedel konusunda kendisini aldatarak müşteri olduğunu söylediği tanımadığı kişilere vekalet vermesini sağladığını,uzun süre satışın kendisinden gizlendiğini ileri sürüp vekalet görevinin kötüye kullanılması nedeniyle tapu kaydının iptali ile taşınmazın yarı payının adına tesciline,olmadığı taktirde 50.000.YTL tazminatın davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı R. Ç.,kayıt maliki olmadığını,iddiaların doğru bulunmadığını, satışın usulüne uygun düzenlenmiş vekaletname ile yapıldığını belirtip davanın reddini savunmuştur. Davalı İ.tapu kaydına güvenerek taşınmazı satın aldığını, bedelin düşük olmasının tek başına muvazaa kanıtı sayılamayacağını belirtip davanın reddini savunmuştur. Davalı H.yargılamaya katılmadığı gibi davaya cevap da vermemiştir. Davalı M. N. hakkındaki dava nedeni verilen kesin süre içinde davacı tarafından açıklanmadığından anılan davalı yönünden davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.
Mahkemece,çekişme konusu taşınmazın resmi belge niteliğindeki vekaletname ile satışa konu edildiği,resmi belgenin aksinin aynı kuvvette bir delille ispat edilemediği gerekçesiyle davanın ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 4.11.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat O. Ç.ile temyiz edilen İ.Tıp vekili Avukat A.Can ile R.Ç. H. geldiler, davetiye tebliğine rağmen diğer temyiz edilen gelmedi, yokluğunda duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin ve asilin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava ve birleşen dava, vekalet görevinin kötüye kullanılması hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil, olmadığı takdirde tazminat isteğine ilişkindir.
Mahkemece, davanın ve birleşen davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 3842 (imarla 960 ada 1) parsel sayılı taşınmaz davacıya ait iken 29.1.2004 tarihinde düzenlenen vekaletname kullanılmak suretiyle 30.1.2004 tarihli akitle 21/45 pay davalı R. Ç., ondan da 10.5.2005 tarihle akitle taşınmazın tamamının davalı İ."e satış yoluyla temlik edildiği görülmektedir.
Davacı, anılan işlemin vekalet görevinin kötüye kullanılması suretiyle gerçekleştirildiğini ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Bilindiği üzere; Borçlar Kanununun temsil ve vekalet bağıtını düzenleyen hükümlerine göre, vekalet sözleşmesi büyük ölçüde tarafların karşılıklı güvenine dayanır. Vekilin borçlarının çoğu bu güven unsurundan, onun vekil edenin yararına ve iradesine uygun davranış yükümlülüğünden doğar.
Borçlar Kanununda sadakat ve özen borcu, vekilin vekil edene karşı en önde gelen borcu kabul edilmiş ve 390/2 maddesinde "vekil, müvekkiline karşı vekaleti hüsnüniyetle ifa ile mükelleftir..." hükmüne yer verilmiştir. Bu itibarla vekil, vekil edenin yararına ve iradesine uygun hareket etme, onu zararlandırıcı davranışlardan kaçınma yükümlülüğü altındadır. Sözleşmede vekaletin nasıl yerine getirileceği hakkında açık bir hüküm bulunmasa veya yapılan işlem dış temsil yetkisinin sınırları içerisinde kalsa dahi vekilin bu yükümlülüğü daima mevcuttur. Hatta malik tarafından vekilin bir taşınmazın satışında, dilediği bedelle dilediği kimseye satış yapabileceği şeklinde yetkili kılınması, satacağı kimseyi dahi belirtmesi,ona dürüstlük kuralını, sadakat ve özen borcunu gözardı etmek suretiyle, makul sayılacak ölçüler dışına çıkarak satış yapma hakkını vermez. Vekil edenin yararı ile bağdaşmayacak bir eylem veya işlem yapan vekil değinilen maddenin birinci fıkrası uyarınca sorumlu olur.
Öte yandan, vekil ile sözleşme yapan kişi Medeni Kanunun 3. maddesi anlamında iyi niyetli ise yani vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını bilmiyor veya kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen bilmesine olanak yoksa, vekil ile yaptığı sözleşme geçerlidir ve vekil edeni bağlar. Vekil vekalet görevini kötüye kullansa dahi bu husus vekil ile vekalet eden arasında bir iç sorun olarak kalır, vekil ile sözleşme yapan kişinin kazandığı haklara etkili olamaz.
Ne varki, üçüncü kişi vekil ile çıkar ve işbirliği içerisinde ise veya kötü niyetli olup vekilin vekalet görevini kötüye kullandığını biliyor veya bilmesi gerekiyorsa vekil edenin sözleşme ile bağlı sayılmaması, Medeni Kanunun 2. maddesinde yazılı dürüstlük kuralının doğal bir sonucu olarak kabul edilmelidir. Söz konusu yasa maddesi buyurucu nitelik taşıdığından hakim tarafından kendiliğinden (resen) göz önünde tutulması zorunludur. Aksine düşünce kötü niyeti teşvik etmek en azından ona göz yummak olur. Oysa bütün çağdaş hukuk sistemlerinde kötü niyet korunmamış daima mahkum edilmiştir. Nitekim uygulama ve bilimsel görüşler bu yönde gelişmiş ve kararlılık kazanmıştır.
Somut olaya gelince; çekişme konusu taşınmazın temlikine konu vekaletnamenin davacıdan hile ile alındığı kanıtlanmamış olmakla beraber vekaletin hile ile alındığı iddiası aynı zamanda kötüye kullanıldığı iddiasını da içereceği oysa mahkemece vekalet görevinin kötüye kullanılması ile ilgili olarak mahkemece hükme yeterli bir araştırma ve soruşturma yapılmış değildir.
Hal böyle olunca, yukarıda açıklanan ilkeler ve belirtilen olgular doğrultusunda gerekli araştırma ve incelemenin yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir. Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerle HUMK."nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren Avukatlık Ücret Tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 4.11.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.