1. Hukuk Dairesi 2016/14323 E. , 2020/66 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ VE TESCİL
Taraflar arasında görülen tapu iptali ve tescil davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar dahili davacılar vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ün raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, hile hukuksal nedenine dayalı tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Davacı, eşininin ölümüyle kendilerine intikal eden taşınmazları yedi çocuğu arasında paylaştırdığını, paylaştırmada davalıya ... parselin verildiğini, ancak yaşlılık ve cahilliğinden faydalanan davalının ... ada ... parsel ve ... parseldeki kendisine ait paylarını da hile ile adına tescilini sağladığını, satış bedeli de ödenmediğini ileri sürerek, ... ada ... parsel ile ... parseldeki 1.905 m2"lik kısmın tapu kaydının iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ölümü üzerine bir kısım mirasçıları davaya dahil edilmiş, dahili davacılar vekili 11.04.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile 579 parsel yönünden davalıya devredilen payın tamamının iptali ile adlarına tescilini istemiştir.
Davalı, satışın gerçek olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, hile iddiasının ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; dava konusu ... ada ... parsel ile ... parsel sayılı taşınmazların tamamı ... adına kayıtlı iken ölümü üzerine 02.02.2012 tarihinde mirasçılarına intikal ettiği, mirasçılardan ...’in (...’in evlilik dışı ilişki yaşadığı ...’den olan kızı) 27.12.2012 tarihinde elbirliği mülkiyeti halindeki ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki intikal eden payını (43,875 m2) ve ... parsel sayılı taşınmazdaki intikal eden payını (1.905,00 m2) davacı ...’e devrettiği, ...’ün de elbirliği mülkiyeti halindeki ... ada ... parsel sayılı taşınmazdaki eşi ...’den intikal eden payı, ...’den devraldığı payı (117,00 m2 + 43,875 m2 = 160,875 m2), ... parsel sayılı taşınmazdaki eşi ...’den intikal eden payı ve ...’den devraldığı payı (5.080,00 m2 + 1.905,00 m2 = 6.985,00 m2), 05.03.2015 tarihinde oğlu olan davalı ...’e satış suretiyle temlik ettiği, davacının aynı akit ile dava dışı ... parsel sayılı taşınmazdaki elbirliği mülkiyeti halindeki payını da davalı oğlu ...’e temlik
ettiği, davacı ...’nin yargılama sırasında 06.09.2015 tarihinde ölümüyle geride çocukları ... (davalı), ..., ..., ..., ..., ... ile kendisinden önce ölen oğlu ...’ın çocukları ..., ... ve ...’nün mirasçı olarak kaldıkları, davacı mirasçılarından ... dışındakilerin yargılamaya davacı sıfatıyla katıldıkları anlaşılmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki, yargılama sırasında davacının ölümüyle mirasçıları arasında elbirliği halinde mülkiyetin söz konusu olduğu ve davanın tereke adına sürdürülmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Bilindiği üzere, elbirliği (iştirak) halinde mülkiyet, yasa veya yasada belirtilen sözleşmeler uyarınca aralarında ortaklık bağı bulunan kişilerin, bu ortaklık nedeniyle bir mala veya hakka birlikte malik olma durumudur.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun(TMK) 701 ila 703. maddelerinde düzenlenen bu tür mülkiyetin (ortaklığın) tüzel kişiliği olmadığı gibi eşya üzerinde ortaklardan herbirinin doğrudan doğruya bir hakkı da yoktur. Mülkiyet bir bütün olarak ortakların tümüne aittir. Başka bir anlatımla, ortaklık tasfiye oluncaya kadar ortaklardan birinin ayrı mal veya hak sahipliği bulunmayıp, hak sahibi ortaklıktır. Sözü edilen mülkiyet türünde malikler mülkiyet payları ayrılmadığından paydaş değil ortaktır. Bu kural TMK"nın 701. maddesinde "Kanun ve kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca oluşan topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti, elbirliği mülkiyetidir. Elbirliği mülkiyetinde ortakların belirlenmiş payları olmayıp her birinin hakkı, ortaklığa giren malların tamamına yaygındır." biçiminde açıklanmıştır. Elbirliği (iştirak) halinde mülkiyetin bu özelliği itibariyle ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı bulunmaktadır. Şayet yasa veya elbirliği (iştirak) halinde mülkiyeti oluşturan anlaşmada ortaklık adına hareket etme yetkisinin kime ait olacağı belirtilmemişse, ortaklığın tasfiyesini isteme hakkı dışındaki tüm işlemlerde ortakların (iştirakçilerin) oybirliği ile karar almaları ve birlikte hareket etmeleri zorunluluğu vardır. Nitekim, TMK"nın 702/2. maddesi de bu yönde açık hüküm getirmiştir. Ancak, açıklanan kural yargısal uygulamada kısmen yumuşatılmış bir ortağın tek başına dava açabileceği, ne var ki, davaya devam edebilmesi için öteki ortakların olurlarının alınması veya miras şirketine atanacak temsilci aracılığı ile davanın sürdürülmesi gerektiği kabul edilmiş(11.10.982 tarih l982/3-2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı), bu görüş bilimsel alanda da aynen benimsenmiştir.
Somut olaya gelince, davacı vekili, 19.10.2015 tarihli dilekçesi ile yargılama sırasında ölen davacı mirasçıları ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ..."nün davaya dahil edilmesini talep ederek vekaletnamelerini dosyaya sunmuştur.
Ne var ki, mahkemece, davaya dahil edilmesi talep edilmeyen mirasçı ...’ye davaya muvafakatının olup olmadığı sorulmamıştır
Hal böyle olunca, dava dışı kalan mirasçı ...’nin davaya muvafakatının alınması, bu yerine getirilemez ise TMK"nun 640. maddesi gereğince atanacak tereke temsilcisi aracılığı ile yargılamanın sürdürülmesi gerekirken, davanın görülebilirlik koşulu gözardı edilerek esas hakkında hüküm kurulması doğru değildir.
Davalının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü 6100 s. Hukuk Muhakemeleri Kanununun Geçici 3. m. yollamasıyla 1086 s. HUMK"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 08/01/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.