Ceza Genel Kurulu 2018/465 E. , 2019/545 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 19. Ceza Dairesi
Mahkemesi :İcra Ceza
Günü : 27.09.2016
Sayısı : 404-715
Alacaklısını zarara sokmak kastıyla mevcudu eksiltmek suçundan sanıklar ..., ..., ... ve ... hakkında Egedeniz Tekstil Sanayi ve Ticaret AŞ.’nin vekili aracılığıyla şikâyetçi olması üzerine yapılan yargılama sonucunda, İİK’nın 347. maddesi gereğince suç tarihinden itibaren 1 yıl içerisinde şikâyet hakkının kullanılmaması sebebiyle şikâyet hakkının düşürülmesine ilişkin İzmir 9. İcra Ceza Mahkemesince verilen 06.11.2012 tarihli ve 1382-1052 sayılı hükümlerin, şikâyetçi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 19. Ceza Dairesince 04.04.2016 tarih ve 18634-14399 sayı ile;
"Şikâyetçi vekilinin dilekçesinde, asıl borçlu ..."ın İzmir ili, Çeşme ilçesi, ... mevkii, 3257 ada, 5 parselde bulunan suça konu taşınmazın 7/10 hissesini sanıklardan ..."ya, 3/10 hissesini sanıklardan ..."a devredip daha sonra ise ..."nın hissesini borçlu ..."ın kızı ..."a alacaklıları zarara sokmak kastıyla devrettiğini bildirerek şikâyetçi olduğunun anlaşılması karşısında, suça konu taşınmazın asıl borçlu ... adına kayıtlı bulunup bulunmadığı araştırılmadan, sanıkların suça iştirak durumu tartışılmadan ve suça konu tasarrufun iptaline ilişkin Karşıyaka Asliye Ticaret Mahkemesinin 2010/154 Esas sayılı dosyasının sonucunun kesinleşmesi beklenilmeden eksik inceleme ile yazılı şekilde şikâyet hakkının düşürülmesine karar verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 27.09.2016 tarih ve 404-715 sayı ile;
"...Şikâyet dilekçesinde, borçlu ..."ın yapılan takiplerde mal varlığının hacze uğramaması için İzmir ili, Çeşme ilçesi, ... Mah., 3257 ada, 5 parseldeki taşınmazı 3/10 payını ..."a, 7/10 payını ... adına tescil edildiğini, daha sonra ..."un bu payı 14.08.2009 tarihinde ..."ın kızı ..."a devrettiği ileri sürülüp, şikâyet dilekçesi ekindeki taşınmaza ait tapu kayıt ve 20.01.2009 tarihli akit tablosunda bu taşınmazın 1/2 payının önceki malikinin ... İnanç olup bu şahsın payının 1/5"ini 20.000,00 TL"ye ..."a, 3/10"nu 30.000,00 TL"ye ..."a satış sureti ile temlik ettiği, 14.08.2009 tarihli akit tablosunda ise ..."un taşınmazdaki 7/10 payını 52.000,00 TL bedelle ..."a devrettiği belirtildiğinden bozma kararındaki tapu kaydının getirtilmemesi görüşüne uyulmamıştır.
İİK 331. madde de; "haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki 2 yıl içinde borçlu alacaklısını zarara sokmak maksadı ile mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkünden çıkararak ... mevcudunu suni surette eksiltirse ... cezası ile cezalandırılır" hükmü mevcut ise de İİK 347. madde de "icra mahkemesince bakılan suçlardan dolayı şikâyet hakkı suçun vukuuna ve ıttıla tarihinden itibaren 3 ay ve herhalde vukuundan 1 sene geçmekle düşer" hükmü bulunduğundan, şikâyetçilerin fiilen 331. maddesinde belirtilen 2 yıllık süredeki işlemlerden şikâyet haklarını kullanmaları mümkün olmamaktadır.
Her ne kadar, Yargıtay bozma kararında, suç tarihinin kararda belirtilen tarih olmadığı yönünde bir açıklama bulunmayıp, şikâyet dilekçesinde sanıklardan ..."un sanık ..."ye devir yaptığı 14.08.2009 gününün suç tarihi olarak belirtilmiş ise de sanık ..."ın muvazaalı işlem yaptığı belirtilen ve taşınmazın...ve... adına tescilinin yapıldığı 20.01.2009 tarihi, mahkememizce suç tarihi olarak kabul edilmiş, bu durumda suç tarihi ile şikâyet tarihi arasında 1 yıllık süre geçtiğinden bozma kararındaki tasarrufun iptali davasının kesinleşmesinin beklenmesi ve sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi görüşüne katılınmayarak önceki kararda direnilmesine ve şikâyet hakkının İİK"nın 347. maddesi gereği düşürülmesine karar verilmiştir." düşüncesiyle direnerek, önceki hükümlerdeki gibi şikâyet hakkının düşürülmesine karar verilmiştir.
Bu hükümlerin de, şikâyetçi vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 21.12.2017 tarihli ve 20049 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya, 6763 sayılı Kanun"un 36. maddesiyle değişik CMK"nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 19. Ceza Dairesince 20.09.2018 tarih ve 280-9142 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; alacaklısını zarara sokmak kastıyla mevcudu eksiltmek suçunun sabit olup olmadığının tespiti bakımından eksik araştırmaya dayalı olarak hüküm kurulup kurulmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
Şikâyetçinin vekili aracılığıyla, asıl borçlu ..."ın 20.01.2009 ve 03.03.2009 tarihlerinde İzmir ili, Çeşme ilçesi, ... mevkii, 3257 ada, 5 parselde bulunan suça konu taşınmazın 7/10 hissesini sanıklardan ..."ya, 3/10 hissesini sanıklardan ..."a devredip, daha sonra ise 14.08.2009 tarihinde ..."nın hissesini borçlu ..."ın kızı ..."a alacaklıları zarara sokmak kastıyla devrettiğini bildirerek 30.07.2010 tarihinde şikâyetçi olduğu,
Sanık ...’ın sorgusunun 26.11.2010 tarihinde yapıldığı, diğer sanıkların ise sorgularının yapılamadığı, yapılan yargılama sonunda sanıklar hakkında yapılan şikâyet ile ilgili olarak şikâyet hakkının düşürülmesine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
İİK’nın “Alacaklısını zarara sokmak kasdiyle mevcudunu eksilten borçluların cezası” başlıklı 331. maddesi; “Haciz yolu ile takip talebinden sonra veya bu talepten önceki iki yıl içinde borçlu; alacaklısını zarara sokmak maksadıyla, mallarını veya bunlardan bir kısmını mülkünden çıkararak, telef ederek veya kıymetten düşürerek hakiki surette yahut gizleyerek muvazaa yoluyla başkasının uhdesine geçirerek veya asıl olmayan borçlar ikrar ederek mevcudunu suni surette eksiltirse, aleyhine aciz belgesi aldığını veya alacaklı alacağını alamadığını ispat ettiği takdirde, altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
İflas takibinden veya doğrudan doğruya iflas hallerinde iflas talebinden önce birinci fıkradaki fiilleri işleyen borçlu hakkında da bu fiiller başka bir suç oluştursa dahi bu hükümler uygulanır.
Konkordato mühleti veya iflasın ertelenmesi talebinden önceki iki yıl içinde ya da konkordato mühleti talebi veya iflasın ertelenmesi süresinden sonra birinci fıkradaki fiilleri işleyen borçlu hakkında da bu hükümler uygulanır.
Taşınmaz rehni kapsamında bulunan eklentinin rehin alacaklısına zarar vermek kastı ile taşınmaz dışına çıkarılması halinde, eklentinin zilyedi iki yıldan dört yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası ile cezalandırılır.
Bu suçlar alacaklının şikâyeti üzerine takip olunur.”,
5237 sayılı TCK’nın “Dava zamanaşımı” başlıklı 66. maddesi ise;
“(1) Kanunda başka türlü yazılmış olan hâller dışında kamu davası;
a) Ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda otuz yıl,
b) Müebbet hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmibeş yıl,
c) Yirmi yıldan aşağı olmamak üzere hapis cezasını gerektiren suçlarda yirmi yıl,
d) Beş yıldan fazla ve yirmi yıldan az hapis cezasını gerektiren suçlarda onbeş yıl,
e) Beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda sekiz yıl,
Geçmesiyle düşer.
(2) Fiili işlediği sırada oniki yaşını doldurmuş olup da onbeş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu sürelerin yarısının; onbeş yaşını doldurmuş olup da onsekiz yaşını doldurmamış olan kişiler hakkında ise, üçte ikisinin geçmesiyle kamu davası düşer.
(3) Dava zamanaşımı süresinin belirlenmesinde dosyadaki mevcut deliller itibarıyla suçun daha ağır cezayı gerektiren nitelikli hâlleri de göz önünde bulundurulur.
(4) Yukarıdaki fıkralarda yer alan sürelerin belirlenmesinde suçun kanunda yer alan cezasının yukarı sınırı göz önünde bulundurulur; seçimlik cezaları gerektiren suçlarda zamanaşımı bakımından hapis cezası esas alınır…” şeklinde düzenlenmiştir.
TCK"nın 66. maddesinde; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, aynı maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde beş yıldan fazla olmamak üzere hapis veya adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin 8 yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Aynı Kanun"un 67. maddesinin 4. fıkrası uyarınca kesen bir nedenin varlığı hâlinde zamanaşımı süresi, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak ve ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Sanıklara yüklenen alacaklısını zarara sokmak kastıyla mevcudu eksiltmek suçunun yaptırımı altı aydan üç yıla kadar hapis ve bin güne kadar adlî para cezası olduğu anlaşıldığından, TCK"nın 66. maddesinin 1. fıkrasının (e) bendi uyarınca suçun asli dava zamanaşımı süresi sekiz yıl, kesintili zamanaşımı süresi ise on iki yıldır.
Daha ağır başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 14.08.2009 tarihinde gerçekleştirildiği iddia olunan eylemle ilgili olarak, zamanaşımını kesen en son işlem 26.11.2010 tarihli sanık ...’ın sorgusu olup anılan tarihten sonra zamanaşımını kesen veya durduran hiçbir sebebin gerçekleşmediği gözetildiğinde, TCK"nın 66. maddesinin birinci fıkrasının (e) bendindeki sekiz yıllık zamanaşımı süresinin Ceza Genel Kurulunun inceleme tarihinden önce 26.11.2018 tarihinde dolduğu anlaşılmaktadır.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu şikâyet hakkının düşürülmesi hükümlerinin, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına, ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar hakkında açılan kamu davasının düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- İzmir 9. İcra Ceza Mahkemesinin 27.09.2016 tarihli ve 404-715 sayılı direnme kararına konu hükümlerin, gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu konuda, 1412 sayılı CMUK’nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi gereğince karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesi uyarınca karar verilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar hakkındaki kamu davasının TCK’nın 66/1-e ve 5271 sayılı CMK"nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 17.09.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.