12. Ceza Dairesi 2014/17230 E. , 2015/3860 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
Dava : 466 sayılı Kanun gereğince tazminat
Hüküm : Davanın reddi
Davacının tazminat talebinin reddine ilişkin hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
17.04.2013 tarihli duruşma zaptında naip hakim imzasının bulunmaması, mahallinde tamamlanması mümkün eksiklik olarak görülmüştür.
Yapılan incelemeye, toplanan ve karar yerinde açıklanan delillere, mahkemenin kovuşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine, gösterilen gerekçeye ve uygulamaya göre davacı vekilinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Dava 466 sayılı Kanun hükümlerine dayalı tazminat istemine ilişkin olup; Ceza Genel Kurulunun 23/03/2010 tarih ve 2009/256 Esas ve 2010/57 sayılı kararına göre 466 sayılı Kanunun 2. maddesindeki üç aylık sürenin başlangıcı için 21/04/1975 tarih ve 3-5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararına atıf yapılarak kesinleşen beraat kararından davacının haberdar olmasının aranması gerektiği ve dairemizce benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.05.2014 tarih, 2014/141 esas, 2014/229 sayılı kararında da belirtildiği üzere beraat veya kovuşturmaya yer olmadığına dair kararların Yazı İşleri Yönetmeliğine göre süresinde tebliğ edilip kesinleşme tarihinden itibaren her halükarda 10 yıl, kesinleşmiş kararların tebliğinden itibaren ise 3 ay içinde tazminat davalarının açılması gerektiği şeklindeki kabulü dikkate alındığında, tazminat davasının dayanağını oluşturan ... Ağır Ceza Mahkemesinin 10.04.2007 tarih, 2004/241 E – 2007/139 K sayılı beraat hükmünün 18.04.2007 tarihinde kesinleştiği, tazminat davasının ise 06.05.2008 tarihinde açıldığı dikkate alındığında, tazminat istemine dayanak olan ceza dava dosyasının celp edilerek, kesinleşme şerhli karar örneğinin davacıya tebliğ edilip edilmediği veya davacının haklarında verilen beraat hükmünün kesinleştiğini dosyadan belge almak ve benzeri yollarla öğrenip öğrenmediğinin, 05.06.2008 tarihli sosyal ekonomik araştırma tutanağında davacının köy korucusu olarak görev yaptığı yönündeki tespit de dikkate alınarak, bu hususun ve davacının işine devam edebilmek için hakkında verilen beraat hükmünün kesinleşmiş örneğini ilgili kuruma sunup sunmadığının şüpheye yer verilmeyecek şekilde belirlenerek, kesinleşme şerhli karar örneğinin tebliğ edilmediği, davacının hakkındaki beraat hükmünün kesinleştiğini sair yollarla öğrenmediği ile işine devam edebilmek için ilgili kuruma sunmadığının tespit edilmesi halinde, dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulu’nun 23.03.2010 gün ve 2009/256 esas, 2010/57 karar ve 06.05.2014 tarih ve 2014/141 esas, 2014/229 sayılı kararları gereğince, davanın süresinde açıldığının kabulü ile yargılamaya devamla esas hakkında bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı gerekçe ile tutuklama işleminin yapıldığı tarihte yürürlükte olmayan 5271 sayılı CMK"nın 142/1. maddesinde öngörülen 1 yıllık sürede açılmadığından davanın reddine karar verilmesi,
2- Dairemizce yapılan temyiz incelemeleri sırasında aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı olarak birden fazla davanın açıldığının tespit edildiğinin anlaşılması karşısında; hazine zararına yol açan mükerrer davalara ilişkin ödemelerin önlenmesinin temini ve kamu kaynaklarının etkili, verimli ve hukuka uygun kullanılması bakımından, aynı konu ve haksız tutuklama nedenine dayalı açılmış dava olup olmadığının ilgili birimlerden sorulup, Ulusal Yargı Ağı Sistemi (UYAP) üzerinden de araştırılarak tespit edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Kanuna aykırı olup, davacı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"nın 321. maddesi gereğince isteme uygun olarak BOZULMASINA, 02.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.