Esas No: 2020/4339
Karar No: 2022/3646
Karar Tarihi: 09.05.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/4339 Esas 2022/3646 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesi'nde görülen davada davalı banka, davacıların kefilliğini üstlendiği kredi borcunu tahsil etmek için senede dayalı icra takibi başlattı. Davacılar ise borcu ödemedikleri gibi senedin kendilerine ait olmadığını belirterek dava açtılar. İlk derece mahkemesi, davacıların borçlu olmadığına hükmetti ve kötü niyet tazminatı talebini reddetti. Ancak Bölge Adliye Mahkemesi, senedin asıl borçlu tarafından keşide edildiği ve davacıların kefilleri olduğu gerekçesiyle davacıların kısmen sorumlu olduğuna karar verdi. Mahkeme, bono bedelinin düşürülmesi nedeniyle davacıların bono nedeniyle 142.226,34 TL'den sorumlu olmadıklarının tespitine, şartları oluşmadığından kötüniyet tazminatı verilmesine yer olmadığına hükmetti. Kararın temyizinde ise davacıların tüm temyiz itirazları reddedildi, ancak senet tutarının tamamı üzerinden harç ikmali yaptırılarak reddedilen kısım üzerinden davalı banka aleyhine haksız vekalet ücretine hükmedilmesi nedeniyle karar davalı yararına bozuldu.
Kanun Maddeleri:
- Bankacılık Kan
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Antalya 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 05.07.2018 tarih ve 2017/223 E. - 2018/517 K. sayılı kararın taraf vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin esastan kabulüne dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi'nce verilen 01.10.2019 tarih ve 2018/1925 E. - 2019/1811 K. sayılı kararın Yargıtay'ca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, davalı bankanın müvekkilleri hakkında senede dayalı icra takibi başlattığını, ancak müvekkillerinin davalıya herhangi bir borcunun bulunmadığını, davalı banka tarafından davacılardan ...'ın 2015 yılında kullanmış olduğu kredi borçlarının borçlu tarafından ödenmemesi üzerine 2010 yılında kullandığı kredinin teminatı olarak davacı ...’dan alınan ve bedelsiz kalmış olan dava konusu senedin icra takibine konu edildiğini, söz konusu bononun tanzim tarihinin kredi kullanım tarihi ile aynı olduğunu ileri sürerek, davaya konu 250.000,00 TL bedelli bono nedeniyle davacıların borçlu olmadıklarının tespitine ve kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacı ...'ın bankalarının Konyaaltı Şubesinden kredi kullandığını, diğer davacı ...'ın da bu krediye kefil olduğunu, kredi borçlarının ödenmemesi üzerine borçluların hesaplarının kat edilerek ihtarname gönderildiğini, ihtarnameye rağmen borcun ödenmemesi üzerine haklarında icra takibi başlatıldığını, dava konusu bononun kanunda belirtilen zorunlu unsurlar taşıdığını, davacılar tarafından ileri sürülmüş imza inkarının da bulunmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk derece mahkemesince iddia,savunma,bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, 11/10/2010 tarihinde davalı banka ile asıl borçlu ... arasında akdedilen genel kredi sözleşmesine davacı ...'ın da kefil olduğu, bu kredinin ödenmesinin teminatı olarak davaya konu edilen 09/11/2010 tanzim tarihli, 250.000,00 TL bedelli senedin düzenlenerek verildiği, aynı kredi sözleşmesi çerçevesinde 19/07/2013 tarihinde limit belirtilmeksizin ticari kart sözleşmesi düzenlendiği ve bu sözleşmeye de davacı ...'ın kefil sıfatıyla imza attığı, bu krediler çerçevesinde kullanılan kredilerin sıfırlanarak kapatıldığı daha sonra bu kredilerden bağımsız davalı banka ile davacı asıl borçlu ... arasında 20/01/2015 tarihli yeni bir genel kredi sözleşmesi akdedildiği ve dava dışı Suat Kaval'ın bu yeni sözleşmeye 500.000,00 TL'sine kadar kefil olduğu, kat ihtarına ve icra takibine konu olan kredilerin 20/01/2015 tarihli yeni kredi sözleşmesiyle ilgili olduğu, her ne kadar icra takibine konu olan senet üzerinde teminat senedi olduğuna dair açık bir ibare yok ise de senedin tanzim tarihi ile ilk akdedilen kredi sözleşmesinin tarihi, davalı bankanın Bankacılık Kanunu'nun kendisine tanıdığı yetkilerden başka bir iş yaptığını ileri sürerek alacak talebinde bulunamaması, davalı bankanın 5411 Sayılı Bankacılık Kanunu kapsamında dava konusu senetle ilgili başka bir iş yaptığını kanıtlayamadığı sürece dava konusu senedin teminat olarak davalı bankaya verildiğinin kabulünün gerekeceği, buna ilişkin alınan bilirkişi raporunda da senedin ilk kredi sözleşmesi kapsamında teminat amacı ile alınmış senet olduğunun tespit edildiği, senedin teminat teşkil ettiği kredi borçlarının kapatılmış olması, kapatılan kredi ile ilgili bir alacak iddiasının da bulunmaması karşısında davacıların bu senede dayalı sorumluluğunun bulunmadığı kanaatine varıldığı ancak davacı asıl borçlu ...'ın davalı banka nezdinde halen ödenmemiş başka kredi borçlarının olması karşısında bankanın takibinde kötü niyetli olmadığı gerekçesiyle davanın kabulü ile kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekillerince istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince alınan bilirkişi raporu ve yapılan yargılamaya göre, her ne kadar dava değeri 111.731,92 TL olarak gösterilmiş ise de mahkemece davadaki talep sonucu itibariyle dava değerinin 250.000,00 TL olduğundan bahisle davacı tarafa eksik harcı tamamlaması konusunda süre verildiği ve davacı tarafça söz konusu eksik harcın tamamlandığı,bunun sonucu olarak dava değerinin 250.000,00 TL olması nedeniyle icra takip tutarı üzerinden hüküm kurulmakla yetinilmesinin doğru görülmediği, bu nedenle davacı vekilinin bu yönde yaptığı istinaf başvurusunun kabulünün gerektiği, davaya konu bononun kredi kefili tarafından kredi asıl borçlusu adına keşide edilmesi göz önüne alındığında; bono nedeniyle davacı asıl borçlunun diğer borçları nedeniyle de keşideci ve müracaat borçlusunun sorumluluğunun bulunduğu ve bu sorumluluğun devam ettiği kanaatine varıldığı, bankacı bilirkişi tarafından düzenlenen rapor ile davacı ...'ın icra takip tarihi itibariyle olan toplam borcu 97.554,00 TL olarak belirlendiği, ancak bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada eldeki davanın açılma tarihi olan 14/04/2017 tarihi yerine 31/10/2016 takip tarihi dikkate alındığından, bu kez söz konusu rakamların bilirkişi raporundaki akdi ve temerrüt faiz oranları benimsenmek suretiyle yeniden hesaplandığı ve buna göre dava tarihi itibariyle, ...'ın davalı bankaya 107.773,66 TL borcunun bulunduğu, bononun niteliği itibariyle her iki davacının bu tutardan sorumlu olduğu, bono bedelinin 250.000,00 TL olması nedeniyle bu tutarın düşülmesi nedeniyle davacıların bono nedeniyle 142.226,34 TL'den sorumlu olmadıkları, davalı bankanın kötü niyetli olmadığı gerekçesiyle taraf vekillerinin istinaf başvurularının kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, ,davanın kısmen kabulüne, Antalya 15. İcra Dairesi'nin 2016/11467 esas sayılı takip dosyası ile takibe konu 09/11/2010 tanzim tarihli, 19/10/2016 vade tarihli, 250.000,00 TL bedelli senetten dolayı davacıların dava tarihi itibariyle işlemiş faiz de dahil olmak üzere 142.226,34 TL'sinden borçlu olmadıklarının tespitine, şartları oluşmadığından kötüniyet tazminatı verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.
Karara karşı taraf vekillerince temyiz kanun yoluna başvurulmuştur.
1- Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve temyiz sebeplerine göre, davacılar vekilinin tüm, davalı vekilinin aşağıda yazılı bent dışındaki tüm temyiz itirazları yerinde değildir.
2-Dava, teminat amacıyla verilen bonodan dolayı borçlu olmadığının tespitine ilişkindir.Teminat bonosu teminatını teşkil ettiği asıl borç ilişkisinin bakiyesi kadar geçerlilik arzeder.Nitekim davalı banka bono bedelinin tamamı üzerinden değil asıl borç bakiyesi olan 111.731,92 TL üzerinden takibe geçmiştir.Bu durumda dava değeri bu tutar olduğundan senet tutarının tamamı üzerinden icapsız yere harç ikmali yaptırılarak reddedilen kısım üzerinden davalı banka aleyhine haksız vekalet ücretine hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup, kararın bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin tüm, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına bozulmasına, HMK'nın 373/2. maddesi uyarınca dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 36,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacılardan alınmasına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz eden davalıya iadesine, 09/05/2022 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre ve özellikle davacıların bono bedeli olan 250.000,00 TL üzerinden harç yatırmış olmalarına ve dava açmakta hukuki yararlarının bulunmasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanması gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun bozma yönündeki kararına muhalifim.