Esas No: 2017/1411
Karar No: 2021/845
Karar Tarihi: 24.06.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/1411 Esas 2021/845 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “manevi tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın kısmen kabulüne ilişkin karar davalılar vekilinin temyizi üzerine Yargıtay 4. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; kamuoyunda Ergenekon soruşturması olarak bilinen soruşturma kapsamında gözaltına alındığını ve daha sonra tutuklandığını, hâlen iddianamenin hazırlanmadığını, ne ile suçlandığını bilmediğini, davalı ... Televizyonunun 04.02.2009 tarihli ana haberinde hakkında asılsız, yakışıksız, tahkir ve tezyif edici yayınlar yapıldığını, soruşturmanın gizliliğinin hiçe sayıldığını, haberin gerçek dışı olduğunu ve kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu ileri sürerek 50.000TL manevi tazminat ile hükmün yayınlanması isteminde bulunmuştur.
Davalılar Cevabı:
5. Davalılar vekili cevap dilekçesinde; haberin gerçek olduğunu, yayının basın özgürlüğü sınırları içerisinde yapıldığını, yayının güncel olduğu gibi yapılmasında kamu yararı da bulunduğunu, görünür gerçeğe uygun olup konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık bulunduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 28.09.2010 tarihli ve 2009/177 E., 2010/292 K. sayılı kararı ile; basın özgürlüğünün davacının kişilik haklarına üstün tutulabilmesi için haberin gerçeğe uygun olması, haber niteliği taşıması ve haberlerin verilmesinde objektif ölçülere uyulması, veriliş biçimi yönünden özle biçim arasında ölçülülük bulunması gerektiği, habere konu olayların henüz soruşturma aşamasında olması, kısıtlama kararı bulunması ve davacının suçluluğunu gösteren kesin karar da olmamasına rağmen davacının adil yargılanma hakkını etkiler şekilde henüz suçu kanıtlanmadan suçsuzluk karinesi ilkelerine aykırı şekilde yapılan bu yayının davacının kişilik haklarına ağır ve haksız saldırı oluşturduğu gerekçesiyle manevi tazminat isteminin kısmen kabulü ile 7.000TL manevi tazminatın 04.02.2009 tarihinden itibaren yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsiline, davacının hükmün yayınlanması isteminin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalılar vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay 4. Hukuk Dairesinin 08.03.2012 tarihli ve 2011/1115 E., 2012/3752 K. sayılı kararı ile;
“...Dava, yayın yolu ile kişilik haklarına saldırıdan dolayı uğranılan manevi zararın ödetilmesi istemine ilişkindir.
Davacı kamuoyunda Ergenekon soruşturması olarak bilinen soruşturma kapsamında tutuklandığını, halen iddianamenin hazırlanmadığını ne ile suçlandığını bilmediğini ancak davalı ... Televizyonunun 04/02/2009 tarihli anahaberinde hakkında asılsız, yakışıksız, tahkir edici yayınlar yapıldığını, haberin gerçek dışı olduğunu ve kişilik haklarına saldırı oluşturduğunu ileri sürerek manevi tazminat isteminde bulunmuştur.
Davalı ise haberin; gerçek olduğunu, yayının basın özgürlüğü sınırları içerisinde yapıldığını, yayının güncel olduğunu, yayının yapılmasında kamu yararı bulunduğunu, yayının görünür gerçeğe uygun olduğunu, konu ile ifade arasında düşünsel bağlılık bulunduğunu belirterek istemin reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.
Yerel mahkemece istem kısmen kabul edilmiş; karar, davalı tarafından temyiz olunmuştur.
Basın özgürlüğü, Anayasa’nın 28. maddesinde ve 5187 sayılı Basın Yasası’nın 1. ve 3. maddelerinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede basının özgürce yayın yapmasının güvence altına alındığı görülmektedir. Basına sağlanan güvencenin nedeni; toplumun sağlıklı, mutlu ve güven içinde yaşayabilmesi içindir. Bunun için de kişinin, dünyada ve özellikle içinde yaşadığı toplumda meydana gelen ve toplumu ilgilendiren konularda bilgi sahibi olması gerekmektedir. Basın, olayları izleme, araştırma, değerlendirme, yayma ve böylece kişileri bilgilendirme, öğretme, aydınlatma, yönlendirme yetki ve sorumluluğuna sahiptir. Bu nedenle basının yayın yaparken, yaptığı yayından dolayı hukuka aykırılık teşkil edecek olan eylemi, genel olaylardaki hukuka aykırı olan eylemden farklılıklar taşır. Yapılan yayının hukuka aykırılık veya uygunluğu bu farklılıklar gözetilerek belirlenmelidir. Bu nedenle basının ayrı bir konumu bulunmaktadır.
Basının bu ayrıcalık taşıyan konumu ve özgürlüğü, tüm özgürlüklerde olduğu gibi sınırsız değildir. Bundan dolayıdır ki, yayınlarında kişilik haklarına saygı göstermesi gerek Anayasanın Temel Hak ve Özgürlükler bölümünde yer alan gerekse MK.nın 24 ve 25.maddelerinde ve özel yasalarda güvence altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir.
Açıklanan bu yasal düzenlemelerden ve yargısal uygulamalardan da anlaşılacağı gibi, basının özgürlüğü ile kişilerin, kişilik değerlerinin karşı karşıya geldiği durumlarda somut olaydaki olgular itibariyle koruma altına alınmış bulunan bu iki değerden birinin diğerine üstün tutulması gerekecektir.
Bunun için temel ölçüt, kamu yararıdır. Yayın, salt toplumun yararı gözetilerek yapılmış olmalıdır. Toplumun çıkarı dışında hiçbir kişisel çıkar, gerçeklerin yanlış olarak sunulmasına neden olmamalıdır. Haber olduğu biçimi ile verilmeli ve kişisel katkı yer almamalıdır. Gerek yazılı ve gerekse görsel basının bu işlevini yerine getirirken, özellikle yayının gerçek olmasını, yayında kamu yararı bulunmasını, toplumsal ilginin varlığını, konunun güncelliğini gözetmeli ve haber verilirken özle biçim arasındaki denge de korunmalıdır. Bu ilke ve kurallar gözetilmeden yapılan yayın hukuka aykırılığı oluşturur ve böylece kişilik hakları saldırıya uğramış olur. Anılan ilke ve kurallara uyulması durumunda ise, yayının Anayasa, Basın Yasası ve basının genel işlevi karşısında hukuka uygun olduğu, kişilik değerlerine saldırı teşkil etmediği kabul edilmelidir.
Yine basın, objektif sınırlar içinde kalmak suretiyle yayın yapmalıdır. Olay veya konu ile ilgili olan, görünen bilinen her şeyi araştırmalı, incelemeli ve olayları olduğu biçimi ile yayınlamalıdır. Bu işlevi ile gerek yazılı ve gerekse görsel basın, somut gerçeği değil, o anda belirlenen var olan ve orta düzeydeki kişilerce de yayının yapıldığı biçimi ile kabul edilen olguları yayınlamalıdır. O anda ve görünürde var olup da sonradan, gerçek olmadığı anlaşılan olayların ve olguların yayınından basın sorumlu tutulmamalıdır.
Davaya konu yayında; davalı televizyon kanalında davacının tutuklanması üzerine, tutuklanma sebebiyle ilgili haber yapıldığı, haberin içeriğinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının 2009/565 nolu iddianamesiyle ortaya konulan görünür gerçeğe uygun olduğuna göre kişilik haklarının saldırıya uğradığından söz edilemeyeceği ve davalının da manevi tazminat ile sorumlu tutulamayacağı benimsenmelidir. Yerel mahkemece açıklanan yönler gözetilerek, istemin tümden reddedilmesi gerekirken, yerinde olmayan gerekçeyle, davalının manevi tazminat ile sorumlu tutulmuş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.…” gerekçesi ile karar oy çokluğuyla bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.12.2012 tarihli ve 2012/471 E., 2012/405 K. sayılı kararı ile; önceki gerekçeler genişletilerek direnme kararı verilmiştir.
10. İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin yukarıda belirtilen bu kararına karşı süresi içinde davalılar vekilinin temyiz isteminde bulunması üzerine Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 04.03.2015 tarihli ve 2014/4-1037 E., 2015/887 K. sayılı kararı ile; işin esasına yönelik sair temyiz itirazları incelenmeksizin bozulan ilk karar ile direnme kararı arasında çelişki bulunduğundan yerel mahkemece usulüne uygun direnme hükmü kurulması için, direnme kararının usulden bozulmasına karar verilmiştir.
11. İstanbul 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 29.09.2015 tarihli ve 2015/244 E., 2015/325 K. sayılı kararı ile; bozma doğrultusunda çelişki giderilerek önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
12. Direnme kararı süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
13. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu yayının içeriği, kullanılan söz ve ifadelerin basın özgürlüğü kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği, davacının kişilik haklarına saldırının söz konusu olup olmadığı; buradan varılacak sonuca göre davalıların manevi tazminatla sorumlu tutulup tutulmayacağı noktalarında toplanmaktadır.
14. Olayda 675 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin davaya etkisi değerlendirileceğinden davalıların temyiz itirazlarının ayrı ayrı ele alınıp incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
A- Davalı ...Ş’nin temyiz itirazlarının incelenmesi yönünden;
III. ÖN SORUN
15. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında öncelikle; davalılardan Samanyolu Yayıncılık Hizmetleri A.Ş "nin 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ticaret sicil kaydının 24.08.2016 tarihinde re’sen terkin edildiğinin tescil ve ilan olunduğunun Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 01.09.2016 tarihli, 9149 sayı ve sayfa 607’de belirtildiği, Samanyolu TV’nin de 20.07.2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hâl kapsamında yürürlüğe konulan (08.11.2016 tarihli ve 6755 sayılı Kanun ile kanun hükmü olarak kabul edilen) 27.07.2016 tarihli ve 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname"nin özel radyo ve televizyon kuruluşlarına ilişkin ekli (2) sayılı listede yer alması ve 2/1-b maddesi gereğince kapatıldığı dikkate alındığında, anılan davalı yönünden 29.10.2016 tarihli ve 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname"nin 16. maddesi (08.03.2018 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7082 sayılı Kanun ile Kanun hükmü olarak kabul edilen) kapsamında davanın dava şartı yokluğu nedeniyle reddi için direnme kararının bozulmasının gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.
IV. GEREKÇE
16. 20.07.2016 tarih ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hâl kararı doğrultusunda, darbe teşebbüsü ve terörle mücadele çerçevesinde alınması zarurî olan tedbirler kapsamında çıkarılan 29.10.2016 tarihli ve 675 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin “Dava ve Takip Usulü” başlıklı 16. maddesinde;
“(1) 20.07.2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hâl kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce açılan davalar ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen davalarda mahkemelerce, 15/8/2016 tarihli ve 670 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca dava şartı yokluğu nedeniyle red kararı verilir. Bu kararlar duruşma günü beklenmeksizin dosya üzerinden kesin olarak verilir ve davacılara resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı yargılama giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.
(2) 20.07.2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hâl kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler aleyhine 17/8/2016 tarihinden önce başlatılan icra ve iflas takipleri ile bu kapsamda Hazine ile Vakıflar Genel Müdürlüğüne husumet yöneltilen takipler hakkında icra müdürlüklerince, 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi uyarınca düşme kararı verilir. Bu kararlar dosya üzerinden kesin olarak verilir ve takip alacaklısına resen tebliğ edilir. Tarafların yaptığı takip giderleri kendi üzerlerinde bırakılır.
(3) 20.07.2016 tarihli ve 2016/9064 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla ülke genelinde ilan edilen olağanüstü hâl kapsamında yürürlüğe konulan kanun hükmünde kararnameler gereğince kapatılan kurum, kuruluş, özel radyo ve televizyonlar, gazete, dergi, yayınevi ve dağıtım kanalları ile bunların sahibi gerçek veya tüzel kişiler veya kapatılma ya da resen terkin üzerine Maliye Bakanlığı ile Vakıflar Genel Müdürlüğü aleyhine 17.08.2016 tarihi dâhil bu tarihten sonra açılan davalar ile icra ve iflas takipleri hakkında 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesi gereğince dava veya takip şartının bulunmaması nedeniyle davanın reddine veya takibin düşmesine karar verilir.
(4) Birinci ve ikinci fıkralar uyarınca verilen kararlarda davacı veya alacaklının 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 5 inci maddesinde belirtilen usule uygun olarak ilgili idari makama, tebliğ tarihinden itibaren otuz günlük hak düşürücü süre içinde başvurabileceği belirtilir. İdari başvuru üzerine idari merci tarafından verilecek karar aleyhine idari yargıda dava açılabilir. İdari yargının verdiği karar kesin olup, uyuşmazlık adli yargıda hiçbir şekilde dava konusu yapılamaz.”
Hükmü düzenlenmiştir.
17. Aynı hüküm 08.03.2018 tarihinde Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7082 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 16. maddesi ile de aynen kabul edilerek Kanun hükmü hâline getirilmiştir.
18. 27.07.2016 tarihli 668 sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Alınması Gereken Tedbirler İle Bazı Kurum ve Kuruluşlara Dair Düzenleme Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin “Olağanüstü Hal Kapsamında Alınan Tedbirler” başlıklı ikinci maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde milli güvenliğe tehdit oluşturduğu tespit edilen Fethullahçı Terör Örgütüne (FETÖ/PDY) aidiyeti, iltisakı veya irtibatı olan ekli (2) sayılı listede yer alan özel radyo ve televizyon kuruluşlarının kapatıldığı belirtilmiştir.
19. Dava konusu haberin yayınlandığı Samanyolu Televizyonu’nun 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin özel radyo ve televizyon kuruluşlarına ilişkin ekli (2) sayılı listede yer aldığı ve 2/1-b maddesi gereğince kapatıldığı anlaşıldığı gibi, davalı ...Ş "nin 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile ticaret sicil kaydı 24.08.2016 tarihinde re"sen terkin edilmiş ve bu hususun tescil ve ilan olunduğu Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 01.09.2016 tarihli, 9149 sayı ve sayfa 607’de belirtilmiştir.
20. Bu durumda anılan davalı hakkında 7082 sayılı Olağanüstü Hâl Kapsamında Bazı Tedbirler Alınması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Kabul Edilmesine Dair Kanun’un 16. maddesi kapsamında değerlendirme yapılabilmesi için direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.
B-Davalı ...’in temyiz itirazlarının incelenmesi yönünden;
21. Bilindiği üzere, medeni usul hukuku alanında yıllar boyunca süren uygulamalar neticesinde doğru ve adil bir yargılama için bazı temel ilkeler kabul edilmiştir. Bir davanın gerek tarafları gerekse mahkeme için bağlayıcı olan ve yargılamaya yön veren bu ilkeler, mahkemelerde sağlıklı bir sonuca ulaşılabilmesini sağlayan en temel unsurlardır. Bu kuralların yargılamanın her aşamasında gözetilmesi, hatta usul hükümleri yorumlanırken bu ilkelere aykırı ve onlarla çelişkili olacak şekilde yorum yapılmaması gerekir.
22. Medeni yargılama hukukuna hâkim olan bu ilkelerin bir bölümü HMK’nın 24 ilâ 33. maddeleri arasında düzenlenmiştir.
23. Bu ilkelerden tasarruf ilkesinin özel bir görünümü olan taleple bağlılık ilkesi; hâkimin, tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olduğu, ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremeyeceği anlamına gelmektedir.
24. Bu ilke HMK’nın 26. maddesinde;
"(1) Hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir.
(2) Hâkimin, tarafların talebiyle bağlı olmadığına ilişkin kanun hükümleri saklıdır." şeklinde düzenlenmiştir.
25. Taleple bağlılık ilkesi uyarınca, dava konusunu davacı belirler. Mahkeme ancak davacı tarafından belirlenen konuda karar verebilir. Davacının talep etmediği bir şey hakkında karar verilemez. Mahkemece talepten daha azına karar verilebilir ise de dava sonucunda kurulacak hükmün sınırını, tarafların karara bağlanmasını istediği talep sonucu belirler. Bu nedenle talep sonucu yeterince açık değilse hâkimin davayı aydınlatma ödevi (HMK m. 31) kapsamında açık olmayan talep sonucunu açıklatması gerekir.
26. Açıklanan tüm bu yasal düzenleme ve ilkeler çerçevesinde somut olay değerlendirildiğinde, dava dilekçesinde davalı olarak "Samanyolu Yayıncılık Hizmetleri A.Ş-STV, YK Başkanı-...’’ gösterilmiş, talep sonucunda da davalı kurum ve sahibinden müştereken manevi tazminat talep edilmiştir. Ancak davacı vekili 13.10.2009 tarihli duruşmada; ‘‘dava dilekçemizi tekrar ediyoruz, dava sadece şirkete karşı açılmıştır, tek davalımız vardır. Yayın kurulu başkanı şirketin sorumlusu olarak gösterdik” şeklinde beyanda bulunduğu hâlde mahkemece bu husus değerlendirilmeden, davalıların her ikisi hakkında müştereken hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
27. Bu durumda davacının davalı ...’e yönelik tazminat talebinin olup olmadığı tam olarak anlaşılmadığından, davacı vekilinin 13.10.2009 tarihli duruşmadaki beyanının HMK 31. maddesi uyarınca açıklattırılması ve oluşacak sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir.
28. Hâl böyle olunca, mahkemece bu hususta değerlendirme yapılabilmesi için direnme kararının bu değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.
V. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1-Davalı ...Ş’nin 670 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Ticaret sicil kaydının 24.08.2016 tarihinde re’sen terkin edildiğinin tescil ve ilan olunduğunun Türkiye Ticaret Sicili Gazetesinin 01.09.2016 tarihli, 9149 sayı ve sayfa 607’de belirtildiği ve haberin yayınlandığı Samanyolu Televizyonu’nun 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin özel radyo ve televizyon kuruluşlarına ilişkin ekli (2) sayılı listede yer alıp ve 2/1-b maddesi gereğince kapatıldığı anlaşılmakla 675 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 16. maddesi kapsamında değerlendirme yapılabilmesi için direnme kararının (A) bölümünde açıklanan bu değişik gerekçe ile BOZULMASINA,
2-Davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının (B) bölümünde açıklanan değişik gerekçe ile BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 24.06.2021 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.