Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2018/491
Karar No: 2019/541

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/491 Esas 2019/541 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesi, imar kirliliğine neden olma suçundan sanığın beraatine karar verdi. Ancak, Yargıtay 18. Ceza Dairesi, yapılan yargılama sonucunda gerçek suç faillerinin tespit edilmesi gerektiği söyledi ve önceki kararı bozdu. Yargılama devam ederken, sanığın söz konusu imalatı kendisinden önce iş yerini kullanan kiracıların yaptığını savundu. Bu nedenle, gerçek suç faillerinin tespit edilip yargılandıktan sonra sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği belirtildi. Ancak, yerel mahkeme aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan hüküm kurdu. Bu durum savunma hakkının kısıtlamasına neden olduğu için sair yönleri incelenmeksizin, hüküm bozuldu. Kanun maddeleri olarak; 1412 sayılı CMUK'nın 326. maddesi, 5271 sayılı CMK'nın 289. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi, ve 5271 sayılı CMK'nın 307. maddesi sayılabilir.
Ceza Genel Kurulu         2018/491 E.  ,  2019/541 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 18. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Sayısı : 762-55

    İmar kirliliğine neden olma suçundan sanık ..."ın beraatine ilişkin Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 25.09.2013 tarihli ve 62-458 sayılı hükmün, katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 18. Ceza Dairesince 26.10.2015 tarih ve 13646-9159 sayı ile;
    "Sanığın, yapı tatil tutağında belirtilen imalatların, kendisinden önce iş yerini kullanan kiracılar tarafından yapıldığını savunması ve gerçek suç faillerinin tespitine yönelik suç duyurusunda bulunulmasına karar verilmesi karşısında, yapılacak soruşturma sonucunda eğer dava açılırsa, söz konusu davaların birleştirilmesi ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden, beraat kararı verilmesi," isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Bozma sonrası devam olunan yargılama sonucunda, Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesince 04.02.2016 tarih ve 762-55 sayı ile;
    "...Mahkememiz Yargıtay 18. Ceza Dairesinin bozma kararına karşı direnme kararı vermiştir.
    Zira dava konusu yapılan yerin sanık tarafından 16/05/2011 tarihinde işletilmeye başlandığı, bu yerin daha öncesinde market olarak kullanıldığı ve tanık beyanlarına göre de imara aykırı olarak yapılan davaya konu sundurmanın sanıktan önce mevcut olduğu, sanığın söz konusu sundurmayı yaptırmadığı hususları tespit edilmiştir.
    Yargıtay bozma ilamında da zaten bu hususlar kabul edilmiş, bu yönde bir bozma yapılmamış, ancak suçun gerçek faillerinin tespitinden sonra bu şahıslar hakkında açılacak davaların birleştirilmesi, yargılamalarının müşterek yapılması ve ondan sonra beraat kararı verilmesi gerektiği bildirilmiştir.
    Aslında davanın hazırlık aşamasında yeterli soruşturma yapılmadan idarenin tek taraflı düzenlediği tutanağa bağlı olarak açıldığı, davaya konu sundurmanın hangi tarihte yapıldığının tespit edilmediği ve bu hususta da gerekli tahkikatın yapılmadığı, gerçek suç faillerinin araştırılmadığı ortadadır.
    Yargıtay bozma ilamına uyulması durumunda sanık eksik yapılan hazırlık tahkikatı nedeni ile yıllarca işlemediği bir suç sebebiyle başka sanıklarla yargılanacağı ve davasının yıllarca süreceği ortadadır.
    Başkasının işlediği bir suç sebebi ile aslında beraat etmesi gereken bir sanığın gerçek suç faillerinin belirlenip mahkum edildikten sonra beraat etmesi ceza usulü muhakemeleri kanununda düzenlenmediği gibi doğal hukuka da aykırı bir durum oluşturacaktır.
    Sonuç olarak mahkememiz gerçek suç faillerinin belirlenmesine yönelik olarak da suç duyurusunda bulunulmuş olup, sonraki aşamalar beraat etmesi gereken sanığı da ilgilendirmemektedir. Sanığın atılı suçu işlemesi durumunda mahkum edilip ceza alması doğal olduğu gibi işlemediği bir suç sebebi ile beraat etmesi de bu derecede doğaldır.
    Yargıtay bozma ilamında belirtildiği şekilde beraat etmesi gereken bir suç sebebi ile gerçek faillerin tespit edilip yargılanmalarına müteakip sanık hakkında bu şekilde beraat kararı verilmesini gerektiren bir yasa kuralı da bulunmamaktadır.
    Aksi durumun kabulü halinde mahkemelere gerçek suç faillerini araştırma, bulma, cezalandırma şeklinde adli kolluğun yapması gereken bir sorumluluk yükleneceği ortadadır. Oysa ceza mahkemelerin görevi önüne gelen sanık, iddia ve eylemle sınırlıdır." şeklindeki gerekçe ile önceki hükümde olduğu gibi sanığın beraatine karar verilmiştir.
    Bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 17.03.2016 tarihli ve 80919 sayılı "Bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 455-1702 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 36. maddesi ile değişik CMK"nın 307. maddesi uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde gereğince inceleme yapan Yargıtay 18. Ceza Dairesince 15.10.2018 tarih ve 555-13007 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı imar kirliliğine neden olma suçunun yasal unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle, aleyhe olan bozma kararına karşı sanığın beyanı alınmadan direnme kararı verilip verilemeyeceğinin değerlendirilmesi gerekmektedir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Yerel Mahkemece, bozmadan sonra yapılan yargılamada sanık ve müdafisi ile katılan vekiline bozma kararı ve duruşma günü davetiyesinin tebliğ edildiği, sanığın tebliğe rağmen duruşmaya gelmemesi üzerine yokluğunda yargılamaya devam edilerek, katılan vekilinin ve müdafisinin dinlenilmesi ile yetinilip aleyhe bozmaya karşı diyeceklerinin sorulmadığı anlaşılmaktadır.
    1412 sayılı CMUK"un 326. maddesinin ikinci fıkrasına göre, hükmün aleyhe bozulması hâlinde davaya yeniden bakacak mahkemece, sanıktan bozmaya karşı diyeceğinin sorulması zorunlu olup müdafisinin dinlenilmesi ile de yetinilemez. Aynı kurala karar tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK"nın 307. maddesinin birinci fıkrasında da yer verilmiş olup anılan bu kanun hükümleri uyarınca sanığa, bozmada belirtilen ve aleyhinde sonuç doğurabilecek olan hususlarda beyanda bulunma, kendisini savunma ve bu konudaki delillerini sunma imkânı tanınmalıdır. Bu düzenleme, savunma hakkının sınırlanamayacağı ilkesine dayandığından, uyulmasında zorunluluk bulunan emredici kurallardandır.
    Bu zorunluluk beraat hükmünde direnilmesi hâlinde de geçerlidir. Zira Ceza Genel Kurulunca yapılacak inceleme sonucunda Özel Dairenin aleyhe bozması isabetli bulunup yerel mahkeme hükmünün bozulması mümkündür. 5271 sayılı CMK"nın 307. maddesinin üçüncü fıkrasına göre ısrar üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlara uymak mecburidir. Bu durumda sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyeceği sorulmadan beraat hükmünde direnilebileceğinin kabulü, savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurabilecektir. Savunma hakkı sanığın en önemli hakkı olup bu hakkın sınırlanması 5271 sayılı CMK"nın 289. maddesinin birinci fıkrasının (h) bendi uyarınca mutlak bozma nedenidir. Nitekim Ceza Genel Kurulunun duraksamasız uygulamaları da ısrar edilen önceki hüküm beraat dahi olsa sanıktan aleyhe bozmaya karşı diyecekleri sorulmadan direnme kararı verilemeyeceği yönündedir.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemece verilen direnme kararına konu hükmün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Kocaeli 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.02.2016 tarihli ve 762-55 sayılı direnme kararına konu hükmünün, aleyhe olan bozmaya karşı sanığın beyanı alınmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 17.09.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi