Hukuk Genel Kurulu 2017/3136 E. , 2021/842 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın zamanaşımı nedeniyle reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirkete ait aracın garanti kapsamında tamir edilmesi için davalı servise götürüldüğünü, onarımdan sonra aynı arızanın tekrarlanması üzerine yeniden aynı servise götürüldüğünü, yapılan muayene sonucunda arızanın aracın alt tarafına darbe almasından kaynaklanan kullanım hatası olduğunun söylendiğini, bunun üzerine sigorta şirketine müracaat edildiğini, sigorta eksperinin muayenesi sonucunda arızanın darbe sonucu oluşmadığının bildirildiğini, yapılan görüşmeler ve davalı servisin olumsuz tavrı nedeniyle aracın üç ay tamir edilemediğini, daha sonra başka bir servise götürülerek tamir ettirildiğini ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla davacının aracın tamiri için harcadığı toplam 10.030TL masrafın rücuen tahsiline ve müvekkilinin arızalar nedeniyle ticarî aracını kullanamadığı günler için uğradığı iş kaybı zararına karşılık şimdilik 500TL"nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili cevap dilekçesinde; aracın 28.02.2011 tarihinde trafiğe çıktığını, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 231. maddesindeki iki yıllık süre geçtikten sonra açılan davanın zamanaşımına uğradığını, araçta üretimden kaynaklanan bir kusur bulunmadığını, kullanım hatası olduğunu, iş kaybına ilişkin iddiaların gerçek olmadığını ve davanın reddini savunmuştur.
Mahkeme Kararı:
6. Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 22.12.2014 tarihli ve 2014/919 E., 2014/863 K. sayılı kararı ile; taraflar arasında akdi ilişkinin sabit olduğu, somut olay ve satış tarihi itibariyle mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu (BK) hükümlerinin uygulanması gerektiği, 28.02.2011 tarihinde trafiğe çıkan aracın 23.07.2012 tarihinde hasarlı olarak servise getirildiği, 27.07.2012 tarihinde servis teslim fişi ile yapılan işlemlerin garanti kapsamında bedelsiz olarak giderildiği, bilahare meydana gelen arızanın Doğuş Otomotiv servisinde 06.09.2012 tarihinde incelemeye alındığı, hasarın kullanım hatasından meydana geldiğinin bildirildiği, bilirkişiden alınan asıl ve ek rapora göre gizli ayıp bulunmadığı, üretimde ağır kusurdan söz edilemeyeceği, teslimden itibaren iki yıl olan garanti süresinin dava tarihi itibariyle sona erdiği, BK"nın 207. maddesi uyarınca aracın trafiğe çıktığı 28.02.2011 tarihinden dava tarihine kadar bir senelik zamanaşımı süresinin geçtiği gerekçesiyle davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
8. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 20.06.2016 tarihli ve 2015/6380 E., 2016/3751 K. sayılı kararı ile;
‘‘…Davacı vekili, müvekkili şirkete ait 06 DH 4017 plaka sayılı aracı garanti kapsamında tamir edilmesi için davalı servise götürdüğünü, onarımdan sonra aynı arızanın tekrarlandığını ve yapılan muayene sonucunda arızanın aracın alt tarafına darbe almasından kaynaklandığının ve garanti kapsamında olmadığının söylendiğini, aracın üç ay bekletildiğini, başka servise götürülerek onarımın gerçekleştirildiğini ileri sürerek, aracın tamiri nedeniyle harcanan 10.030,00 TL"nın rücuen tahsilini ve aracın kullanılamadığı günler için iş kaybı zararının hesaplanarak 500,00 TL"nın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın zamanaşımına uğradığını, aracın 28.2.2011 tarihinde trafiğe çıktığını, BK"nın 231. maddesinede belirtilen zamanaşımı süresi geçtikten sonra dava açıldığını, araçta üretimden kaynaklanan bir kusur bulunmadığını, arızanın darbeden kaynaklandığını, garanti kapsamında bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında akdi ilişkinin sabit olduğu, satış tarihi ve somut olay itibariyle eski Borçlar Kanunu hükümlerinin uygulanması gerektiği, 28.02.2011 tarihinde trafiğe çıkan aracın 23.07.2012 tarihinde hasarlı olarak servis getirildiği, 27.07.2012 tarihinde servis teslim fişi ile yapılan işlemlerin garanti kapsamında bedelsiz giderildiği, bilahare meydana gelen arızanın Doğuş Otomotiv servisinde 06.09.2012 tarihinde incelemeye alındığı, hasarın kullanım hatasından meydana geldiğinin bildirildiği, sunulan bilirkişi rapor ve ek raporuna göre ileri sürülen ayıbın gizli ayıp niteliğinde olmadığı, üretimdeki ağır kusurdan sözedilemeyeceği, garanti süresinin teslimden itibaren iki yıl olduğu, dava tarihi itibariyle garanti süresinin geçmiş bulunduğu, BK"nın 207. maddesi uyarınca satılandaki ayıp daha sonra meydana çıksa bile müşteriye teslim vukuundan itibaren bir sene geçmekle sakıt olacağından 28.02.2011 tarihinden itibaren bir senelik zamanaşımı süresi geçtikten sonra 25.03.2013 tarihinde davanın açıldığı gerekçesiyle, davanın zamanaşımından reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Mahkemece, davanın süresinde açılmadığından bahisle reddine karar vermişse de, taraflar arasındaki satış sözleşmesi gereğince, davalının davacıya 2 yıl süre ile garanti verdiği ileri sürülmüştür.
Bu nedenle, anılan iddia üzerinde durularak, zamanaşımı hakkında bir sonuca varılıp bu iddianın kabul görmemesi halinde, işin esasına girilerek taraf delilleri çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
9. Ankara 3. Asliye Ticaret Mahkemesinin 20.03.2017 tarihli ve 2017/39 E., 2017/185 K. sayılı kararı ile; bozma konusu garanti iddiasının önceki kararda irdelenip sonuca bağlandığı, aracın tesliminden itibaren başlayan garanti süresinin iki yıl olduğu, 28.02.2011 teslim tarihinden davanın açıldığı 25.03.2013 tarihine kadar garanti süresinin geçtiği, bu hususun önceki kararda incelenip değerlendirildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; satılan aracın ayıplı imal edildiği ileri sürülerek tazminat istemiyle açılan davada, mahkemece taraflar arasındaki satış sözleşmesi gereğince garanti süresinin teslimden itibaren iki yıl olduğu gözetilerek davalının zamanaşımı def’inin incelenip incelenmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
12. Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuyla ilgili kavram ve yasal düzenlemelerin irdelenmesinde yarar vardır.
13. Somut olayda uygulanması gereken ve uyuşmazlığın ortaya çıktığı tarihte yürürlükte bulunan mülga BK’nın 182. maddesinde (TBK’nın 207. maddesi) tanımlanan “Satış sözleşmesi” tam iki tarafa borç yükleyen bir sözleşme olup, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme; alıcının ise, buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Satış sözleşmesinde satıcının, satılanın zilyetliğini devir ve mülkiyeti nakil borcu ile devir ve taşıma giderlerini karşılama; alıcının ise satış bedelini ödeme ve satılanı teslim alma borcu bulunmakta olup; satış sözleşmesinin satılan mal, bedel ve anlaşma şeklinde üç temel unsuru mevcuttur.
14. Bir malın özel bir ihtiyaç için kullanılıp tüketilmek üzere değil, paraya çevirme amacıyla satın alınması durumunda “ticarî satım” söz konusu olur. Her iki tarafın tacir olduğu sözleşmeler kural olarak ticarî satış sözleşmeleridir. 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun (TTK) “Ticarî satış ve trampa” başlıklı 25. maddesinde; “Aşağıdaki hususi hükümler mahfuz kalmak şartiyle, tacirler arasındaki ticarî satış ve trampalarda dahi Borçlar Kanununun satış ve trampa hakkındaki hükümleri tatbik olunur…” şeklinde ticarî satım sözleşmesi özel olarak düzenlenmiş olmakla birlikte BK’ya atıf yapılmış olup; TTK’nın 25. maddesinde, ticarî satış sözleşmelerine de kural olarak BK’da yer alan satış sözleşmesine ilişkin hükümlerin uygulanacağı düzenlenmiş, ancak bunun yanında istisnai hâller de öngörülmüştür.
15. Diğer yandan özel hukukta teknik bir kavram olan “zamanaşımı” alacak hakkının belli bir süre kullanılmaması yüzünden, dava edilebilme niteliğinden yoksun kalmasını ifade etmektedir. Sonucu; alacak hakkına son verme değil, onu eksik borç hâline getirme olarak ortaya çıkmaktadır. Zamanaşımına ilişkin düzenlemelerin temelinde iddia edilen alacağın aradan uzun zaman geçmiş olmasına rağmen kullanılmaması karşısında borçlunun oldukça uzak geçmişte kalan bir borçtan doğabilecek ihtilâflara karşı korunması, kendi alacağına karşı uzun süre kayıtsız kalan kimsenin bu hakkının artık korunmaya layık olmadığını kabul etmiş sayılması yatmaktadır.
16. Zamanaşımına uğrayan alacağın tahsili hususunda devlet kendi gücünü kullanmaktan vazgeçmekte, böylece söz konusu alacağın ödenip ödenmemesi keyfiyeti borçlunun iradesine bırakılmaktadır. Şu hâlde zamanaşımına uğrayan alacak ortadan kalkmamakla beraber artık doğal bir borç (Obligatio naturalis) hâline gelmektedir. Ancak belirtmek gerekir ki, alacağın salt zamanaşımına uğramış olması, onun eksik bir borca dönüşmesi için yeterli olmayıp borçlunun kendisine karşı açılmış olan alacak davasında alacaklıya yönelik bir def"ide bulunması gerekir. Yargıtay’ın istikrar kazanmış uygulamalarına göre, zamanaşımı hukukî niteliği itibariyle, maddi hukuktan kaynaklanan bir def"i olup usul hukuku anlamında ise bir savunma aracıdır. Nitekim bu ilkelere Hukuk Genel Kurulunun 04.03.2021 tarihli ve 2020/(21)-10-196 E., 2021/195 K. sayılı kararında da değinilmiştir.
17. Tüm bu açıklamalar kapsamında somut olay değerlendirildiğinde; satılan araçtaki ayıpların giderilmediği ileri sürülerek yapılan tamir masrafının tahsili ve aracın kullanılamadığı günler için uğranılan iş kaybı zararının tazmini istemiyle açılan davada; davalı yasal süresi içinde dosyaya sunduğu cevap dilekçesinde, davanın zamanaşımına uğradığını belirterek bu nedenle reddini savunmuş; mahkemece teslimden itibaren iki yıl olan garanti süresinin dava tarihi itibariyle sona erdiği, aracın trafiğe çıkış tarihi olan 28.02.2011 tarihinden dava tarihine kadar BK"nın 207. maddesinde düzenlenen bir senelik zamanaşımı süresinin dolduğu gerekçesiyle davanın zamanaşımından reddine karar verilmiş; hükmün davacı vekilince temyizi üzerine Özel Dairece taraflar arasındaki satış sözleşmesinde davalı satıcının, davacıya iki yıl süre ile garanti verdiği iddiasının üzerinde durularak, zamanaşımı hakkında bir sonuca varılması için karar bozulmuş; bozmadan sonra mahkemece garanti iddiasının ilk kararda irdelenip sonuca bağlandığı, aracın tesliminden dava tarihine kadar garanti süresinin geçtiği ve bu hususun önceki kararda incelenip değerlendirildiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
18. Bu hâlde, mahkemece bozmadan önce iki yıllık garanti süresi de değerlendirilerek davalının zamanaşımı def’inin irdelenmesi suretiyle sonuca varıldığı gözetildiğinde, bozma kararı üzerine mahkemenin önceki kararda zamanaşımı ile ilgili inceleme yapıldığı gerekçesiyle verdiği direnme kararının uygun olduğu sonucuna varılmıştır.
19. Hâl böyle olunca mahkemenin yukarıda açıklanan hususlara değinen direnme kararı yerindedir.
20. Ne var ki, Özel Dairece bozma nedenine göre diğer temyiz itirazları incelenmediğinden, bu yönde inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Direnme kararı yerinde ve uygun bulunduğundan davacı vekilinin işin esasına ilişkin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici Madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 24.06.2021 tarihinde oy birliği ile ve kesin olarak karar verildi.