Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü: 1-Hakaret ve yaralama eylemlerine ilişkin cezanın nitelik ve niceliğine göre, verildiği tarih itibariyle hükmün temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca sanık ...’ın tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE, 2-Tehdit suçundan kurulan hükme yönelik temyiz isteğine gelince; Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi. Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak; Katılanın eşi tanık ... ve arkadaşı...’ın, sanığın katılanı ölümle tehdit ettiğini belirtmesine karşın olay günü katılanın evinin kapısını onaran olayın içinde bulunan kavgayı ayıran tanık ...’nin tehdit sözü duymadığını belirtmesi karşısında, adı geçen tanıkların anlatımları arasındaki çelişkinin giderilmesi, çelişki giderilemediği takdirde yöntemince irdelenip beyanlardan hangisinin üstün tutulduğu gösterilerek, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, “katılan ve tanık beyanlarına ve tüm dosya kapsamına göre” denilmek suretiyle eksik inceleme sonucu yetersiz gerekçe ile mahkumiyet kararı verilmesi, Kanuna aykırı ve sanık ...’ın temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 22/04/2014 tarihinde oyçukluğuyla karar verildi.
KARŞI OY: Tanık ... ve soruşturmadaki ifadesini çelişki nedeniyle sorulması üzerine doğrulayan sanığın müştekiyi "seni öldüreceğim" diyerek tehdit ettiğini belirten tanık ..."un beyanına göre, sanığın gerek yoklukta ve gerekse kavga sırasında ölümle tehdit ettiği, mahkemenin de kabulünün "katılan, tanık beyanları ve tüm dosya kapsamına" dayandırıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemenin kurmuş olduğu hükümde, suçu doğrulayan tanıkların beyanlarına itibar ettiği açık iken, sadece bunun yazmaması ve neden bunlara itibar ettiğini belirtmemesi bir eksiklik olarak değerlendirilmemelidir. Kurulan mahkumiyet hükmü ile suçun oluştuğuna kanaat getirildiği anlaşılmaktadır. Bu nedenle sayın çoğunluğun çelişkinin giderilmesi ve beyanlardan hangisinin üstün tutulduğunun açıklanması gerekçesine dayanan bozma kararına katılmıyorum.