7. Hukuk Dairesi 2015/6099 E. , 2016/6189 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre davacının tüm, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı, davalı işyerinde makine ustası olarak çalışırken iş akdinin haklı neden olmadan ve işçilik hakları ödenmeden işveren tarafından feshedildiğini, en son aylık ücretinin net 2.000,00 TL olduğunu, ayrıca her ay devamlı 500,00 TL değerinde sosyal yardım verildiğini, ücretinin asgari ücret kadarının bankaya yatırıldığını, üzerinin ise elden verildiğini iddia ederek bazı işçilik alacaklarının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davacının iddialarının doğru olmadığını, davacının usta olmadığını ve asgari ücretle çalıştığını, davalının istifa ederek işten ayrıldığını, işyerinde 3 vardiya üzerinden çalışma sistemi olduğunu ve bu nedenle davacının fazla çalışma yapmadığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Taraflar arasında davacının yaptığı iş ve buna bağlı olarak aldığı ücret miktarı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
4857 sayılı İş Kanununda 32"nci maddenin ilk fıkrasında, genel anlamda ücret, bir kimseye bir iş karşılığında işveren veya üçüncü kişiler tarafından sağlanan ve para ile ödenen tutar olarak tanımlanmıştır.
Ücret kural olarak dönemsel (periyodik) bir ödemedir. Kanunun kabul ettiği sınırlar içinde tarafların sözleşme ile tespit ettiği belirli ve sabit aralıklı zaman dilimlerine, dönemlere uyularak ödenmelidir. Yukarıda değinilen Yasa maddesinde bu süre en çok bir ay olarak belirtilmiştir.
İş sözleşmesinin tarafları, asgarî ücretin altında kalmamak kaydıyla sözleşme özgürlüğü çerçevesinde ücretin miktarını serbestçe kararlaştırabilirler. İş sözleşmesinde ücretin miktarının açıkça belirtilmemiş olması, taraflar arasında iş sözleşmesinin bulunmadığı anlamına gelmez. Böyle bir durumda dahi ücret, Borçlar Kanunun 323"üncü maddesinin ikinci fıkrasına göre tespit olunmalıdır. İş sözleşmesinde ücretin kararlaştırılmadığı hallerde ücretin miktarı, işçinin kişisel özellikleri, işyerindeki ya da meslekteki kıdemi, meslek unvanı, yapılan işin niteliği, iş sözleşmesinin türü, işyerinin özellikleri, emsal işçilere o işyerinde ya da başka işyerlerinde ödenen ücretler, örf ve adetler göz önünde tutularak belirlenir.
4857 sayılı Yasanın 8"inci maddesinde, işçi ile işveren arasında yazılı iş sözleşmesi yapılmayan hallerde en geç iki ay içinde işçiye çalışma koşullarını, temel ücret ve varsa eklerini, ücret ödeme zamanını belirten bir belgenin verilmesi zorunlu tutulmuştur. Aynı yasanın 37"nci maddesinde, işçi ücretlerinin işyerinde ödenmesi ya da banka hesabına yatırılması hallerinde, ücret hesap pusulası türünde bir belgenin işçiye verilmesinin zorunlu olduğu hükme bağlanmıştır. Usulünce düzenlenmiş olan bu tür belgeler, işçinin ücreti noktasında işverenden sadır olan yazılı delil niteliğindedir. Kişi kendi muvazaasına dayanamayacağından, belgenin muvazaalı biçimde işçinin isteği üzerine verildiği iddiası işverence ileri sürülemez. Ancak böyle bir husus ileri sürülsün ya da sürülmesin, muvazaa olgusu mahkemece resen araştırılmalıdır.
Çalışma belgesinde yer alan bilgilerin gerçek dışı olmasının da yaptırıma bağlanmış olması, belgenin ispat gücünü arttıran bir durumdur. Kural olarak ücretin miktarı ve ekleri gibi konularda ispat yükü işçidedir. Ancak bu noktada, 4857 sayılı Kanunun 8"inci ve 37"nci maddelerinin, bu konuda işveren açısından bazı yükümlülükler getirdiği de göz ardı edilmemelidir. Bahsi geçen kurallar, iş sözleşmesinin taraflarının ispat yükümlülüğüne yardımcı olduğu gibi, çalışma yaşamındaki kayıt dışılığı önlenmesi amacına da hizmet etmektedir. Bu yönde belgenin verilmiş olması ispat açısından işveren lehine olmakla birlikte, belgenin düzenlenerek işçiye verilmemiş oluşu, işçinin ücret, sigorta pirimi, çalışma koşulları ve benzeri konularda yasal güvencelerini zedeleyebilecek durumdadır. Çalışma belgesi ile ücret hesap pusulasının düzenlenerek işçiye verilmesi, iş yargısını ağırlıklı olarak meşgul eden, işe giriş tarihi, ücret, ücretin ekleri ve çalışma koşullarının belirlenmesi bakımından da önemli kolaylıklar sağlayacaktır. Bu bakımdan ücretin ispatı noktasında delillerin değerlendirilmesi sırasında, işverence bu konuda belge düzenlenmiş olup olmamasının da araştırılması gerekir.
Çalışma yaşamında daha az vergi ya da sigorta primi ödenmesi amacıyla zaman zaman, iş sözleşmesi veya ücret bordrolarında gösterilen ücretlerin gerçeği yansıtmadığı görülmektedir. Bu durumda gerçek ücretin tespiti önem kazanır. İşçinin kıdemi, meslek unvanı, fiilen yaptığı iş, işyerinin özellikleri ve emsal işçilere ödenen ücretler gibi hususlar dikkate alındığında imzalı bordrolarda yer alan ücretin gerçeği yansıtmadığı şüphesi ortaya çıktığında, bu konuda tanık beyanları gözetilmeli ve işçinin meslekte geçirdiği süre, işyerinde çalıştığı tarihler, meslek unvanı ve fiilen yaptığı iş bildirilerek sendikalarla, ilgili işçi ve işveren kuruluşlarından emsal ücretin ne olabileceği araştırılmalı ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir sonuca gidilmelidir.
Davacı, usta olduğunu ve aylık net 2000,00 TL ücret ve 500,00 TL sosyal yardım aldığını iddia etmiş, davalı ise asgari ücret aldığını belirtmiştir.
Dinlenen davacı tanıklarından ..., davacının da kendisi gibi usta olduğunu, kendisinin 2007 yılında işten çıkarken net 850,00 TL ücret aldığını davacının ise almış olduğu ücreti bilmediğini, davalı işyerinde 12 saat üzerinden 2 vardiya olduğunu beyan etmiştir. Davacı tanıklarından ... davacının usta değil makinacı olduğunu, almış olduğu ücreti bilmediğini ve işyerinde 8 saat üzerinden 3 vardiya olduğunu beyan etmiştir. Yine davacı tanıklarından ..., davacının usta olmadığını beraber makinaya baktıklarını, kendisinin asgari ücret aldığını davacının almış olduğu ücreti bilmediğini, işyerinde 8 saat üzerinden 3 vardiya olduğunu beyan etmiştir.
Dinlenen davalı tanıkları, davacının usta değil makinacı olduğunu, asgari ücretle çalıştığını ve işyerinde 8 saat üzerinden 3 vardiya olduğunu beyan etmişlerdir.
... Sendikası .... Şube Başkanlığı" na yazılan emsal ücret yazı cevabında sendika, örgü ustasının net 1350- 1500 TL alacağını belirtmiştir.
Somut olayda, davacı tanıkları dahi davacının usta değil makinacı olarak çalıştığını beyan etmişlerdir. Buna rağmen emsal ücret araştırmasında usta olarak sorulan cevaba göre ücret tespiti hatalı olduğu gibi mahkeme gerekçesinde 1500,00 TL net ücret aldığının kabul edilmiş olduğu yazılmış olmasına rağmen hüküm fıkrasında 1727,00 TL net ücret üzerinden yapılan hesaplamadaki miktarların tahsiline karar verilmiş olması hatalı olmuştur.
3- Davalı işyerinde fazla çalışma yapılıp yapılmadığı konusunda uyuşmazlık bulunmaktadır.
Kural olarak günde 3 vardiya halinde çalışılması halinde fazla çalışma yapılması mümkün olmayıp aksi ancak yazılı delil ile ispat edilebilir
Davacı haricinde tanıkları dahi işyerinde 3 vardiya olduğunu söylemişlerdir. Buna rağmen 2007 yılında davalı işyerinden ayrıldığını söyleyen ve beyanları diğer tüm tanık beyanları ile çelişen tanık ..." nın beyanlarına göre hesaplama yapan bilirkişi raporuna itibarla fazla çalışma ücreti alacağının kabulüne karar verilmesi hatalıdır.
O halde davalının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve karar bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, fazla alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 14.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.