Abaküs Yazılım
Hukuk Genel Kurulu
Esas No: 2017/870
Karar No: 2021/840
Karar Tarihi: 24.06.2021

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/870 Esas 2021/840 Karar Sayılı İlamı

Hukuk Genel Kurulu         2017/870 E.  ,  2021/840 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    1. Taraflar arasındaki “tazminat” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
    2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

    I. YARGILAMA SÜRECİ
    Davacı İstemi:
    4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin dava dışı kooperatifin üyesi olduğunu, kooperatife karşı üzerine düşen tüm sorumluluk ve yükümlülüklerini yerine getiren müvekkiline D Blok 4 numaralı bağımsız bölümün verileceğinin bildirilmesi üzerine söz konusu dairede tadilat ve tamiratlar yaptırdığını, eşyalar alarak daireyi döşediğini, ancak ... yaşayan davacıya dairesinin tapusunun verilmediğini, daire tapusunun 09.02.2007 tarihinde kooperatif başkanı ... ve yardımcısı ..."nın talimatı ile arsa sahibi ... tarafından davalı ..."ya devredildiğini, kooperatif kayıtlarında ve karar defterinde ...’nın üyeliğine rastlanmadığını, sonradan bu dairenin ..."nın borcundan dolayı cebri icra ile 27.03.2009 tarihinde dava dışı üçüncü kişilere satıldığını, davacının bilgisi, oluru ve yetkilendirmesi olmadan davacıya ait dairenin tapuda başkalarına devri sonucu müvekkilinin mağdur olduğunu ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla dairenin bedeli için 70.000TL’nin, müvekkiline ait eşyalar için 1.000TL’nin ve uğradığı manevi zararlarına karşılık 20.000TL’nin zararın meydana geldiği 09.02.2007 satış tarihinden itibaren işleyecek mevduata uygulanan en yüksek yasal faizi ile davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı Cevabı:
    5.1. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; kooperatifte tapu dağıtımı sırasında davacıya ulaşılamadığından eniştesi olan davalı ...’nın tapuyu üzerine almak istediğini, arsa sahibinin icra işlemlerinden dolayı dairelere haciz konulmaması için iyiniyetle davalı ...’a tapunun verildiğini, davacının da bu durumu bildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    5.2. Davalı ... vekili cevap dilekçesinde; kayınbiraderi olan davacının kooperatiften kendisine isabet eden dairenin tapusunun adına tescili için yurt dışından gönderdiği vekâletnamenin tapuda kabul edilmediğini, bunun üzerine davacının yurt dışından gelerek dairesini tapuda adına tescil ettirmek yerine kooperatif yetkilileri ile yaptığı telefon görüşmesi sonucunda tapu kaydının müvekkili adına çıkarılmasını talep ettiğini, davacının açık rızası ve yönlendirmesi ile tapunun müvekkiline verildiğini, hatta sonradan Türkiye"ye geldiğinde davacıdan tapuyu devralması istenildiği hâlde davacının tapuyu üzerine almadığını, dairenin tapusunun müvekkili adına kaydedilmesinden sonra müvekkilinin işlerinin kötüye gittiğini ve aleyhine icra takipleri başlatıldığını, dairenin üzerine haciz konularak cebri icra ile satıldığını, kendi iradesi, ihmalkârlığı ve üşengeçliği ile zarara uğrayan davacının tazminat isteyemeyeceğini ve davanın reddini savunmuştur.
    5.3. Davalı ... davaya cevap vermemiştir.
    Mahkeme Kararı:
    6. ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 26.09.2012 tarihli ve 2009/305 E., 2012/773 K. sayılı kararı ile; davacı ile kardeşi ...nin Hollanda"da yaşadığı, davanın sebebini oluşturan satış işleminin tapuda 17.05.2007 tarihinde yapıldığı, dava dışı arsa sahibi ... adına vekâleten ...tarafından, davacıya ait D Blok 4 nolu bağımsız bölüm ile davacının kardeşi ... "ye ait A Blok 9 nolu bağımsız bölümün tapusunun eniştesi olan davalı ..."ya devredildiği, davalı tanıklarının davacıya ait dairenin tüm işleri ile ..."nın ilgilendiğini beyan ettiği, taşınmazın ... adına tescil edildiği 17.05.2007 tarihinden adı geçen davalının borçları nedeni ile icrada satışının yapılarak tapuda devrinin gerçekleştirildiği 27.03.2009 tarihine kadar davacının dava dışı kooperatiften herhangi bir talepte bulunmadığı, davanın da cebri satıştan sonra 19.06.2009 tarihinde açıldığı, ..."ya tapuda devir işleminin yapıldığı 17.05.2007 tarihinde aynı yevmiye numarası ile davacının kardeşi olan ..."ye ait dairenin tapusunun da ..."ya devredildiği, arsa sahibi...ın haciz baskısı altında davacıya ait taşınmazla birlikte on dört adet taşınmazı daha tapunun aynı tarih ve yevmiye işlemi ile devrettiği gözetildiğinde dava konusu satış işleminin davacının bilgisi dâhilinde yapıldığına dair kanaatin oluştuğu, davalı kooperatif yöneticilerinin ve ..."nın mevcut satış işleminde davacıyı zarara uğratmaya yönelik herhangi bir kasıt ve ihmallerinin olmadığı, davacının eşyalarının var olup olmadığının, var ise davalılar tarafından alındığının ispatlanamadığı, somut olayda manevi tazminatın şartlarının da oluşmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
    Özel Daire Bozma Kararı:
    7. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
    8. Yargıtay (Kapatılan) 23. Hukuk Dairesinin 02.10.2013 tarihli ve 2013/4652 E., 2013/6006 K. sayılı kararı ile;
    ‘‘…Dava, kooperatif eski yöneticilerinin haksız eylemlerine dayanan maddi ve manevi tazminatın tahsili istemine ilişkindir.
    1163 Sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 98. maddesi yollaması ile TTK"nın 336. maddesi uyarınca, genel olarak yönetim kurulu üyeleri kooperatif adına yapmış oldukları sözleşme ve işlerden dolayı şahsen sorumlu değildir. Aynı maddede beş bent halinde sayılan durumlar, bu genel ilkenin istisnaları olarak gösterilmiştir. Anılan istisnalardan olan 5. bent ""idare meclisi azaları şirket namına gerek kanunun gerek esas mukavelelerinin kendilerine yüklediği sair vazifelerin kasden ve ihmal neticesi olarak yapılmamasından gerek şirkete, gerek münferit pay sahiplerine ve şirket alacaklılarına karşı müteselsilen mesuldürler"" hükmünü içermektedir. Kural, 336/1. maddesi uyarınca yöneticiler arasında müteselsil sorumluluk olup, BK"nın 142/1. maddesi uyarınca alacaklı müteselsil sorumlulardan birinden ya da tamamından zararın tazminini istemek hakkını haizdir. TTK"nın 336/son maddesi uyarınca, yetki ve sorumluluk alanlarının ayrılması halinde, sorumluluğun buna göre belirlenmesi gerekir. Kural olarak, yönetim kurulu üyeleri şirket adına yaptıkları işlemlerden dolayı kişisel olarak sorumlu tutulamazlar, ancak, öğretideki baskın görüşe göre, TTK"nın 336. maddesinde belirtilen hallerde ortaklığa ve ortaklık alacaklılarına karşı kusursuz olduklarını ispat etmedikçe müteselsilen sorumlu olurlar. 818 sayılı BK’nın 41, 50 ve 51. madde hükümleri ile yukarıda anılan maddeler birlikte değerlendirildiğinde, yöneticilerin ve temsile yetkili şahısların zarar doğuran eyleminden dolayı, yöneticiler ve kooperatif müteselsilen sorumludurlar. Anasözleşmesinin 48. maddesi de bu hükümlere paralel hükümler içermektedir. Yönetim kurulu üyelerinin görevlerini ifaları sırasında bir zarar oluşmuşsa, bu zararın üyelerin kusurlu eylemi sonucu meydana geldiğinin kabulü gerekmektedir. Başka bir deyişle, Türk Ticaret Kanunu yönetim kurulu üyeleri için kusur esasına dayanan bir sorumluluk öngörmüş ve yönetim kurulu üyeleri aleyhine kusur karinesi kabul edilmiştir. TTK"nın 338. maddesi uyarınca kusursuz olduklarını kanıtlayamamaları halinde zarardan sorumludurlar. 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 59/3 maddesinde; "Yönetime veya temsile yetkili şahısların kooperatife ait görevlerini yürütmeleri esnasında meydana getirdikleri haksız fiillerden doğan zararlardan kooperatif sorumludur" hükmüne yer verilmiş, 62/1. maddesinde ise yönetim kurulu üyelerinin görevleri belirtilmiş, yönetim kurulunun, kooperatif amaçlarının gerçekleşmesi ve ortakların çıkarlarının korunması ile ilgili olarak yasalara, anasözleşme hükümlerine ve genel kurul kararlarına göre işleri titizlikle yürütecekleri ve kooperatifin başarısı ve gelişmesi yolunda gereken çabayı göstermekle görevli oldukları açıklanmıştır. 62/3 maddesinde ise; "Yönetim Kurulu üyeleri ve kooperatif memurları, kendi kusurlarından ileri gelen zararlardan sorumludurlar" hükmüne yer verilmiştir. Bu sorumluluklarının saptanması için doğrudan yönetim kurulu üyelerine husumet yöneltilmesi mümkündür. Kooperatif yönetim kurulu üyelerinin hukuki sorumluluğunu gerektiren eylemin varlığının tespiti gerekir. Anılan hükme göre yönetim kurulu üyelerinin sorumlu tutulabilmeleri için;
    Meydana gelmiş bir zarar bulunmalıdır. Burada zararın varlığını kanıtlamak, zarara uğradığını iddia eden davacı ortağa düşmektedir. Yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu için davacının zararının gerçekleşmesi gerekir.
    Bu zarar, yönetim kurulu üyelerinin kendi kusurlarından ileri gelmiş olmalıdır. Kusurun, kasıt veya ihmal sonucu meydana gelmesi önemli değildir, yani kusurda kasıt aranmamaktadır. Kusursuz olduklarını ve yükümlülüklere aykırı hareket etmediklerini kanıtlama yükümlülüğü yönetim kurulu üyelerine aittir (TTK m. 338). İlgililerin hukuki sorumluluğuna gidebilmek için yukarıdaki iki şartın aynı anda tahakkuk etmesi gerekir. Bu şartın herhangi biri tahakkuk etmediği takdirde hukuki sorumluluk da doğmaz.
    Anasözleşmenin 48. maddesinin son fıkrasına göre, görevi sona eren yönetim kurulu üyelerinin iş gördüğü zamana ait sorumlulukları, ayrılış tarihinden itibaren beş yıl devam etmekte, bu sürenin dolmasıyla sorumlulukları ortadan kalkmaktadır.
    Yönetim kurulu üyeleri;
    a) Kusur olmadığının ispat edilmesi, b) Yönetim kurulu kararında imzalarının bulunmaması ya da ret oyu vermiş olmaları, c) Mazereti dolayısıyla toplantıda hazır bulunmamaları, ç) Genel kurulda TTK"nın 380. maddesi kapsamında açık ve seçik biçimde aklanmaları (ibra), d) Sorumlulukta zamanaşımı hallerinde hukuki sorumluluktan kurtulabilirler.Somut olayda, bu hallerden a bendi koşulları tartışılmalıdır.
    Somut olayda, davacıya ait D blok 4 no"lu bağımsız bölümün davalı kooperatif başkanı ... ve başkan yardımcısı ... tarafından davacının herhangi bir vekaletnamesi ya da yazılı talimatı olmaksızın 17.05.2007 tarihinde davalı ... adına tapuda tescil edilmiş olduğu mahkemece isabetli olarak tespit edilmiş olduğu halde, davanın, davaya konu taşınmazın cebri icra yoluyla satılmasından 3 ay sonra açılmış olması gerekçe gösterilerek ve soyut kanaate ve varsayıma dayalı diğer gerekçelere de dayanılarak söz konusu satış işleminin davacının bilgisi dahilinde yapıldığı sonucuna ulaşılmıştır.
    Öte yandan, dosya kapsamından kooperatif yöneticileri ... ve ... hakkında ... 2. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2012/159 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığı anlaşılmaktadır. 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun “ceza hukuku ile medeni hukuk arasında münasebet” başlıklı 53. maddesi: “Hakim, kusur olup olmadığına yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun mesuliyete dair ahkamiyle bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararıyla da mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesi kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayin hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez.” hükmünü içermektedir. Karar tarihinden önce yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 74. maddesinde de benzer düzenlemeye yer verilmiştir. Görülmektedir ki, ceza mahkemesinin “delil yetersizliğine dayanan beraat kararının” hukuk hakimini bağlamayacağı ancak beraat kararı bir maddi olguyu tespit ediyorsa, diğer anlatımla beraat kararı suçun sanıklar tarafından işlenmediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayanıyorsa, bu kararın hukuk hakimini de bağlayacağı, ceza davasında hükme dayanak yapılan maddi olgularla ve özellikle eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen, mahkumiyet kararının bu yönlerinin hukuk hakimini bağlayacağı, kusurun takdiri ve zararın miktarını tayini hususundaki kararın hukuk hakimini bağlamayacağı hususları doktrinde ve Yargıtay"ın yerleşik uygulamalarında kabul edilmektedir. Öte yandan, maddi olayları ve yasak eylemlerin varlığını saptayan ceza mahkemesi kararı, taraflar yönünden kesin delil niteliğini taşır (YHGK.nın 10.01.1975 gün ve 1971/ T-406 E., 1975/1 K. ; YHGK.nın 23.01.1985 gün ve 1983/10-372 E, 1985/21 K. Sayılı ilamları). Bilindiği gibi ceza mahkemesinin, uyuşmazlık konusu olayın tespitine; diğer bir söyleyişle, olayın varlığına ve sanık tarafından işlendiğine ilişkin maddi olgular hakkındaki kesinleşmiş saptaması, aynı konudaki hukuk mahkemesinde de kesin hüküm oluşturur. Bunun nedeni, ceza yargılamasındaki ispat araçları bakımından ceza hakiminin hukuk hakiminden çok daha elverişli bir konumda olmasıdır (...nın 16.09.1981 gün ve 1979/1-131 E., 1981/587 K. sayılı ilamı, ..., Hukuk Davalarında Kesin Hüküm, 1965, s. 22 vd; ..., Borçlar Kanunu Şerhi, C. 1, s. 844; YHGK"nın 28.03.2012 gün ve 19-24 E, 243 K sayılı ilamı). Böylece, kural olarak hukuk hakimi ceza yasasındaki hükümlerle ve ceza hakiminin kararıyla bağlı tutulmamış; BK’nın 53. maddesi ile bağımsızlık ilkesi benimsenmiştir. (..., Tazminat Hukuku, 1996, s. 437 vd.)
    Bu itibarla, mahkemece öncelikle ... 2. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2012/159 Esasıyla davalılar hakkında açılan kamu davasına konu eylem ve işlemler ile işbu davaya konu eylem ve işlemlerin kısmen veya tamamen aynı olup olmadığı araştırılarak her iki davanın konusu eylem ve işlemlerin kısmen veya tamamen aynı olduğunun tespiti halinde ilgili ceza mahkemesi kararının işbu davanın sonucunu etkileme olasılığı bulunduğundan kesinleşmesi beklenmelidir. Karar verilmiş ise ceza dosyası ve kesinleşmiş ilamı getirtilerek, 818 sayılı BK"nın 53. maddesi (TBK"nın 74. maddesi) kapsamında incelenmesi ve değerlendirilmesi gerekirken, bu yöne ilişkin olarak herhangi bir araştırma yapılmaması doğru görülmemiştir. Davalı eski yöneticilerin ceza davasına konu eylem ve işlemlerinin kısmen veya tamamen farklı olduğunun tespiti ya da kısmen veya tamamen aynı olup delil yetersizliğine dayalı beraat kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi halinde ise; mahkemece, taşınmazın devrinin davalı ..."ya davacının bilgisi dahilinde yapıldığı hususunda dosyada somut herhangi bir delil bulunmadığı, bu savunmaya yönelik olarak davalı tarafça gösterilen tanıkların tamamının dinlenmediği, cebri satış ile dava arasındaki sürenin davacının satış işlemine icazet verdiğini gösterdiğinin kabulü için yeterli bir süre olmadığı gözardı edilerek, eksik incelemeye ve soyut kanaate ve varsayıma dayalı olarak yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır…” gerekçesiyle karar bozulmuştur.
    Direnme Kararı:
    9. ... 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 10.06.2015 tarihli ve 2015/130 E., 2015/380 K. sayılı kararı ile; ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/159 E., 2015/71 K. sayılı kararının getirtilip incelendiği, ceza mahkemesinde yapılan yargılama sonucu sanıkların üzerlerine atılı suçlardan beraat ettikleri, dosyanın temyiz edildiği ve henüz kesinleşmediği, davacının kardeşi ...nin satış tarihinden otuz gün önce davalı ...’ya vekâletname verdiği, dava konusu taşınmazın tapuda satışının yapıldığı 17.05.2007 tarihinden 27.03.2009 cebri satış tarihine kadar geçen sürenin tapunun talep edilebilmesi için makul bir süre olduğu; davacının ... Cumhuriyet Başsavcılığına davalılar hakkındaki şikâyetini icrada satış yapıldıktan, hukuk mahkemesine dava açıldıktan ve makul süre geçtikten sonra yaptığı, 17.05.2007 tarihli satış işleminin davacının bilgisi ve isteği doğrultusunda yapıldığına dair kanaatin oluştuğu gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
    Direnme Kararının Temyizi:
    10. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

    II. UYUŞMAZLIK
    11. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın 17.05.2007 tarihinde davalı ..."ya satılarak tapuda devredilmesinin davacının bilgisi ve isteği doğrultusunda yapılıp yapılmadığı; cebri satış ile dava tarihi arasında geçen sürenin davacının satış işlemine icazet verdiğinin kabulü için yeterli bir süre olup olmadığı; davalı kooperatif yöneticilerinin ve ..."nın, davacıyı zarara uğratmaya yönelik eylemlerinin bulunup bulunmadığı noktasında toplanmaktadır.

    III. ÖN SORUN
    12. Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında işin esasının incelenmesine geçilmeden önce; mahkemece direnme adı altında verilen kararın gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, buradan varılacak sonuca göre kararın temyiz incelemesinin Özel Daire tarafından mı yoksa Hukuk Genel Kurulunca mı yapılması gerektiği hususu ön sorun olarak tartışılıp değerlendirilmiştir.

    IV. GEREKÇE
    13. Bilindiği üzere, direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkemece bozma kararından esinlenilerek yeni herhangi bir delil toplanmadan önceki deliller çerçevesinde karar verilmeli; kararın gerekçesi, önceki karara göre genişletilebilirse de değiştirilmemelidir.
    14. Başka bir anlatımla, mahkemenin yeni bir delile dayanarak veya bozmadan esinlenerek gerekçesini değiştirerek ya da daha önce üzerinde durmadığı bir hususu bozmada işaret olunan şekilde değerlendirerek bir karar vermiş olması hâlinde, direnme kararının varlığından söz edilemez.
    15. Yargıtayın istikrar kazanmış içtihatlarına göre; mahkemece direnme kararı verilse dahi bozma kararında tartışılması gereken hususları tartışmak, bozma sonrası yapılan araştırma, inceleme veya toplanan yeni delillere dayanmak, önceki kararda yer almayan ve daire denetiminden geçmemiş olan yeni ve değişik gerekçe ile hüküm kurmak suretiyle verilen karar direnme kararı olmayıp, bozmaya eylemli uyma sonucunda verilen yeni hüküm olarak kabul edilir.
    16. Somut olayda; mahkemece ceza mahkemesinin kararına değinilmeksizin oluşturulan gerekçe ile davanın reddine dair verilen kararın davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Özel Dairece ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/159 Esasında kayıtlı olup, davalılar hakkında açılan kamu davasına konu eylem ve işlemler ile bu dava konusu eylem ve işlemlerin kısmen veya tamamen aynı olup olmadığının araştırılması, her iki davanın konusu eylem ve işlemlerin kısmen veya tamamen aynı olduğunun tespiti hâlinde ilgili ceza mahkemesi kararının bu davanın sonucunu etkileme olasılığı bulunduğundan kesinleşmesinin beklenmesi, karar verildiyse ceza dosyası ve kesinleşmiş ilâmının getirtilerek BK’nın 53. maddesi (TBK"nın 74. maddesi) kapsamında incelenmesi ve değerlendirilmesinin gerektiği, davalı eski yöneticilerin ceza davasına konu eylem ve işlemlerinin kısmen veya tamamen farklı olduğunun tespiti ya da kısmen veya tamamen aynı olup delil yetersizliğine dayalı beraat kararı verilmesi ve bu kararın kesinleşmesi hâlinde ise; mahkemece, taşınmazın devrinin davalı ..."ya davacının bilgisi dahilinde yapıldığı hususunda dosyada somut herhangi bir delil bulunmadığı, bu savunmaya yönelik olarak davalı tarafça gösterilen tanıkların tamamının dinlenmediği, cebri satış ile dava arasındaki sürenin davacının satış işlemine icazet verdiğini gösterdiğinin kabulü için yeterli bir süre olmadığı göz ardı edilerek, eksik inceleme ile soyut kanaate ve varsayıma dayalı olarak hüküm kurulmasının doğru olmadığı gerekçesiyle bozulduğu; mahkemece bozma kararı sonrasında ... 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 2012/159 E., 2015/71 K. sayılı kararının getirtilip incelendiği, ceza mahkemesinde yapılan yargılamada sanıkların üzerlerine atılı suçlardan beraat ettikleri, dosyanın temyiz edildiği ve henüz kesinleşmediği, davacının ... Cumhuriyet Başsavcılığına davalılar hakkında yaptığı şikâyetin icrada satış yapıldıktan, hukuk mahkemesine dava açıldıktan ve makul süre geçtikten sonra yapıldığı gerekçesiyle direnme kararı verildiği anlaşılmaktadır.
    17. Şu hâlde “direnme” olarak adlandırılan kararın, usul hukuku anlamında gerçek bir direnme kararı olmadığı, bozma konusu ile ilgili bozma kararı sonrası ortaya çıkan yeni delil ve olguya dayalı olarak oluşturulan yeni hüküm niteliğinde olduğu her türlü duraksamadan uzaktır.
    18. Hâl böyle olunca, kurulan bu yeni hükmün temyiz incelemesini yapma görevi Hukuk Genel Kuruluna değil, Özel Daireye ait olup; yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın bozma kararını veren Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

    V. SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    Davacı vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,
    Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan Yargıtay 15. Hukuk Dairesine gönderilmesine,
    6217 sayılı Kanun’un 30. maddesi ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 24.06.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi