Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar,kayden maliki ve kiracısı bulundukları 11 parça taşınmazın bulunduğu alanda belediyece imar uygulaması yapıldığını,taşınmazlarının yeşil alan olarak belirlenerek kendilerine başka yerden taşınmazlar verildiğini,belediyenin kendilerine taşınmazı tahliye etmeleri ve yapıları yıkmaları için yazı göndermek suretiyle muaraza yarattığını ileri sürüp çekişmenin giderilmesine,muhtesat bedeli ödenmeden elatmanın önlenmesi ve yıkım istenemeyeceğinin tespitine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı,idari işleme yönelik olarak açılan davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiğini,eda davası açmak mümkün iken tespit davası açılamayacağını,dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgede belediye meclis ve encümen kararları doğrultusunda imar uygulaması yapıldığını,yeşil alan olarak ayrılan yol kenarındaki taşınmazlarda görüntü kirliliğine yol açan muhtesatın yıkımı yönünde davacılara yazı gönderdiklerini belirtip davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece,idari işleme karşı açılan davanın idari yargı yerinde görülmesi gerektiği gerekçesiyle yargı yolu açısından dava dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Karar,davacılar tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla,tetkik hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, muarazanın giderilmesi isteğine ilişkindir.
Mahkemece,isteğin idari yargıyı ilgilendirdiği gerekçesiyle yargı yeri farklılığı nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Davacılar maliki oldukları 11 adet kadastral parselin imar şuyulandırılması neticesinde yeşil alana ayrıldığını, davalı belediyenin kendilerine tebligat yaparak taşınmazlarda bulunan muhtesatları yıkmalarını ve taşınmazların kullanımına son vermelerini istediğini, oysa taşınmazlardaki muhtesatların kaim bedelleri kendilerine ödenmedikçe böyle bir istekte bulunulamayacağını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
O halde,dava dilekçesinin içeriği ve özellikle iddianın ileri sürülüş biçimine göre davanın imar şuyulandırma işleminin hukuksal dayanağını teşkil eden idari işleme yönelik olmadığı,3194 Sayılı İmar Yasasının 18. maddesi uygulamasından kaynaklandığı açıktır.Öyleyse,taraflar arasındaki çekişmenin idari yargıya ait olduğu ve idari yargıca çözüme kavuşturulacağı söylenemez.
Hal böyle olunca,iddia ve savunma doğrultusunda taraf delillerinin toplanması,hükme elverişli olacak nitelikte inceleme, araştırma ve uygulama yapılması, soruşturmanın eksiksiz tamamlanması,ondan sonra hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken,yanılgılı değerlendirme ve yasal olmayan gerekçelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulması doğru değildir.
Davacının temyiz itirazları yerindedir.Kabulüyle hükmün H.U.M.K"nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA,alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine 25.9.2008 tarihinde oyybirliğiyle karar verildi.