Taraflar arasında görülen davada;
Davacı Hazine, 934 ada 2 parsel sayılı su yolu vasıflı taşınmazın iştirak halinde maliki olan şahısların gaip olması nedeniyle İstanbul Defterdarının kayyım tayin edildiğini, gaiplerden F. F. ve S.R.K.hakkındaki kayyımlık kararının kaldırıldığını, ancak diğer hissedarlar hakkındaki kayyımlık kararının devam ettiğini, Medeni Kanunun 588. maddesinin aradığı yasal sürenin dolduğunu ileri sürüp, taşınmazın H.M., M., B.. ve E.M.adlarına kayıtlı hisselerin tapusunun iptali ile Hazine adına tescilini istemiştir.
Davalı, davayı mahkemenin takdirine bıraktığını bildirmiştir.
Mahkemece, taşınmazın haklarında kayyım atanan kişiler adına kayıtlı bulunmadığı, ancak kayıt malikleri aleyhine dava açılabileceğinden kayyıma husumet yöneltilemeyeceği gerekçesi ile pasif husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar, davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiş olmakla; Tetkik Hakimi raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp, düşünüldü.
-KARAR-
Dava, gaiplik ve tescil isteklerine ilişkindir.
Mahkemece, davanın husumet nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; Sarıyer Sulh Hukuk Mahkemesinin 1996/16 Esas, 1996/238 Karar sayılı ilamında 934 ada 2 parsel sayılı taşınmazın hissedarları Salihe R.K. H. M. F.F., M. B.ve E. M."ya İstanbul Defterdarının kayyım olarak atanmasına karar verildiği, daha sonra F. F.ve S..R.K.hakkındaki kayyımlık kararının kaldırıldığı, anılan taşınmazın tapu kaydında ise N.M.Kocataş, M. B. K. ve E.M. K. i. kişilerin iştirak halinde malik oldukları, H.M.ismine rastlanmadığı görülmektedir.
Ancak, mahkemece kayyımlık kararında sözü edilen kişiler ile kayıt maliklerinin aynı kişiler olup, olmadığı belirlenmemiş, davada temsil hususu açıklığa kavuşturulmamıştır.
Bu durumda, yapılan soruşturmanın hükme yeterli olduğunu söyleyebilme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca, kayyımlık kararında adı geçenler ile tapu kaydında adı geçen paydaşların aynı kişiler olup olmadığının ve böylece kayyımın tapu kaydındaki paydaşlardan hangilerini temsil ettiğinin saptanması, dava konusu edilen payların temsil edilen bu kişilere ait olduğunun anlaşılması halinde diğer iştirak halindeki paydaşlar bakımından taraf teşkili hususunun düşünülmesi ve ondan sonra işin esasının değerlendirilmesi, aksi takdirde husumet yönünün düşünülmesi gerekirken, yetersiz
araştırma ile yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Davacının, temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün HUMK."nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 24.9.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.