Esas No: 2020/7898
Karar No: 2022/3687
Karar Tarihi: 10.05.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2020/7898 Esas 2022/3687 Karar Sayılı İlamı
11. Hukuk Dairesi 2020/7898 E. , 2022/3687 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 20. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesince verilen 23.10.2018 tarih ve 2017/288 E- 2018/375 K. sayılı kararın davalılar vekilleri tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf istemlerinin kabulüne dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi'nce verilen 14.09.2020 tarih ve 2019/354 E- 2020/670 K. sayılı kararın duruşmalı olarak Yargıtay'ca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, 6100 sayılı Kanun'un 369. maddesi gereğince miktar veya değer söz konusu olmaksızın duruşmalı olarak incelenmesi gereken dava ve işlerin dışında bulunduğundan duruşma isteğinin reddiyle dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, müvekkilinin Türk Patent nezdinde 2015/42734 sayı ile "..." ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, davalı şirketin "Güral" ibareli markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın kabul edilerek, başvurunun Markalar Dairesi Başkanlığı'nın kararı ile 08 ve 21. sınıftaki mal/hizmetler yönünden kısmen reddine karar verildiğini, bu kısmi ret kararına karşı yeniden inceleme taleplerinin bu kez TPMK'nın 2017-M-4479 sayılı YİDK kararı ile nihai olarak reddedildiğini, bir kişinin kendi isim ve soyismini marka olarak kullanmasının önlenemeyeceğini, dava konusu markaların yazılış, okunuş ve anlamsal olarak açıkça farklı olduğunu ileri sürerek, TPMK YİDK’nın 2017-M-4479 sayılı kararının iptaline ve marka başvurusunun tüm sınıflar yönünden müvekkili adına tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin “GÜRAL” esas unsurlu çok sayıda markanın sahibi olduğunu ve “GÜRAL” markasının tanınmış marka olarak tescil edildiğini, davacı ...’nin müvekkili şirket yönetim kurulu başkanı ve hakim ortağı İsmet Güral’ın yeğeni olduğunu, davacının kendi babası ve kardeşleri ile beraber Ng Kütahya Porselen Turizm San. A.Ş.’nin sahibi olduğunu, Güral markasının sahibi olan dava dışı Heriş A.Ş.’nin “Güral” markasının ilk sahibi olduğunu, markadan doğan tüm hakların 2008 yılında Güral Porselen’e devredildiğini, devrin hukuki sonuçları olarak markanın tek hak sahibi olduğunu, davacı tarafın soy isminin Güral olduğundan yola çıkarak marka üzerinde hak yaratma çabasında olduğunu ve bu durumun kötü niyetli olduğunu, isim ve soy isimlerin başkasına ait tescilli markaya aykırı olacak, ona zarar verecek biçimde kullanılamayacağını, davacının her ne kadar kendi isim ve soy ismi olsa da müvekkilinin markası ile iltibas yarattığını ve tanınmış marka hakkına zarar verdiğini, davacının iyi niyetli olmadığını, kanunu dolanarak bir şekilde “Güral” ibaresi üzerinde hak yaratma gayreti ile marka başvurusu yaptığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep istemiştir.
Davalı ... vekili, kurum kararının usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu “...” ibaresinin standart karakterlerle yazılmış davacının isim ve soy isimlerinden oluştuğu, davacı başvurusu ile davalı markaları arasında 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı, dosya içeriği itibari ile 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markalarının 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisi olmayacağı gerekçesi ile davanın kabulüne, TPMK YİDK’nun 2017-M-4479 sayılı kararının iptaline karar verilmiştir.
Karara karşı davalı şirket vekili ve davalı TPMK vekili istinaf kanun yoluna başvurmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davacının başvurusunun “...” ibaresinden oluştuğu, itiraza mesnet davalı Şirket markalarının ise "GÜRAL" esas ibaresinden meydana geldiği, markalardaki esas unsurların "GÜRAL" kelimesi olduğu, davalının itirazına mesnet markaları ile davacının başvurusu arasında biçim, renk, grafik unsurlar, düzenleme ve tertip tarzı olarak görsel, sesçil ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunduğu, işin uzmanı veya dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, yargılama konusu ürünler için ayırdığı satın alım ve yararlanım süresi içinde, davacının başvurusuna konu ibare ve biçimli işareti gördüğünde bunun davalının itirazına mesnet markalarından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, başvuruya konu markanın davalı adına tescilli markaların bir uzantısı, yeni bir versiyonu, yeni bir serisi olarak algılanmasının yüksek ihtimal dahilinde olduğu, başvuruya konu markada yer alan diğer unsurların yeterli ayırt ediciliğe sahip olmadığı, bu itibarla davacının başvurusuna konu ibare ile davalının itirazına mesnet markaları arasında 556 sayılı KHK'nın 8/1-b maddesi anlamında iltibas bulunduğundan mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulüne karar verilmesinin doğru olmadığı gerekçesiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak, davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
İlk Derece Mahkemesince verilen karara yönelik olarak yapılan istinaf başvurusu üzerine HMK'nın 355 vd. maddeleri kapsamında yöntemince yapılan inceleme sonucunda Bölge Adliye Mahkemesince esastan verilen nihai kararda, dosya kapsamına göre saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kurallarına aykırı bir yön olmadığı gibi HMK'nın 369/1. ve 371. maddelerinin uygulanmasını gerektirici nedenlerin de bulunmamasına göre usul ve yasaya uygun Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK'nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK'nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 26,30 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 10/05/2022 tarihinde kesin olarak oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Dava, marka başvurusunun reddine dair YİDK kararının iptali istemine ilişkindir.
Davacının ad ve soyadıyla aynı olan “...” ibaresinin marka olarak tescili için yaptığı başvuruya, davalı tarafın “GÜRAL” ibareli markalarını gerekçe göstererek itirazı üzerine davalı kurumun YİDK tarafından 08 ve 21. Sınıf mallar yönünden marka başvurusunun reddine karar verildiği, İlk Derece Mahkemesince davanın kabulü ile YİDK kararının iptaline karar verildiği, davalı tarafın istinafı üzerine Bölge Adliye Mahkemesince kararın kaldırılarak KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Markalar arasında 556 sayılı Marka KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca karıştırılma ihtimalinin varlığı için Tescil kapsamları aynı veya ilişkilendirilebilecek ölçüde benzer olması ilk zorunlu unsur olup, ayrıca markalar arasında işaretsel yönden de benzerlik bulunması gerekmektedir. İşaretsel benzerlik testi yapılırken markalar görsel, sesçil ve kavramsal yönden karşılaştırılmalı ve ortalama tüketici kitlesinin bütüncül intibası dikkate alınmalıdır.
Davacı tarafın marka başvurusunun 08 ve 21. Sınıftaki güzellik amaçlı kişisel bakım aletleri, kesici - dürtücü silahlar, ütüler, temizlik aletleri, fare kapanları vs. bir takım ev aletlerini vs. kapsadığı, aynı malların davalı şirket adına tescilli “GÜRAL” ibareli markaların kapsamında da bulunuyor ise de, Dairemizin yerleşik kararlarında da ifade edildiği gibi (11 HD 23.10.2019 tarih ve 2018/5762 E.- 2019/6669 K. ŞAHİN / NACİ ŞAHİN; 16.09.2019 tarih ve 2018/4309 E. – 2019/5447 K. SCHUMACHER / DOROTHY SCHUMACHER ; 22.06.2020 tarih ve 2019/5305 E. – 2020/3043 K. ŞAHİN / SÜMRA ŞAHİH vb.) tek başına soyadı içeren markalar ile ad ve soyadı birlikte içeren markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı, ad ve soyad markalarını gören ortalama tüketici kitlesinin derhal ve hiç düşünmeksizin bu markanın sadece bu ad ve soyadı taşıyan başka bir ticari işletmeye ait olduğunu düşünecekleri, markalar arasında karıştırılma tehlikesinin meydana gelmeyeceğinin kabulü gerekir. Keza, gerek 556 sayılı Marka KHK’ya, gerekse 6769 sayılı SMK’ya mehaz teşkil eden ve aynı düzenlemeyi içeren AB Marka Yönergesi ve AB Marka Tüzüğü hükümlerine göre inceleme yapan Avrupa Adalet Divanı (ECJ) da Barbara BECKER / BECKER kararında, soyadı markası ile ad-soyad markalarının karıştırılma tehlikesine maruz kalmayacağını kabul etmiştir (24.06.2010 tarih ve C- 51/09 P). Aynı gerekçelerle, Bölge Adliye Mahkemesince hatalı gerekçeyle markalar arasında karıştırılma tehlikesinin bulunduğunun kabulüyle davanın reddine dair kararını isabetli bulmadığımdan kararı onayan Daire çoğunluğunun görüşüne katılmıyorum.
Mahkeme kararını onayan Daire çoğunluğunun görüşüne katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.