Esas No: 2021/1213
Karar No: 2022/3690
Karar Tarihi: 10.05.2022
Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2021/1213 Esas 2022/3690 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı, davalı ile aralarındaki taşınmaz satım sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsiline yönelik başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibinin devamına ve % 20'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etti. Ancak, mahkeme davacının iddialarını ispat edemediği ve 8 yıl sonra ileri sürdüğü iddialarının dürüstlük kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verdi. Davacı vekili, kararı temyiz etti ve Yargıtay, sözleşmeye ilişkin belgelerin tarafların gerçek iradesini yansıtmadığını ve davalının bakiye alacağı ödemediğini ispat yükümlülüğüne sahip olduğunu belirterek kararı bozdu. Kanun maddeleri: Türk Borçlar Kanunu madde 2, 3, 4, 5, 6.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Çanakkale 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nce bozmaya uyularak verilen 17.06.2020 tarih ve 2018/435 E. - 2020/142 K. sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçeler, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı, davalı ile aralarında yapmış oldukları 06/10/2006 tarihli sözleşme ile iki ayrı iş yerini 120.000,00 TL ve 200.000,00 TL bedellerle davalıya sattığını, sözleşme gereğince satışa konu gayrimenkuller üzerindeki ipoteğin tarafınca kaldırıldığını ancak satış bedellerinin ödenmediğini, ihtar üzerine davalının her iki gayrimenkul için 25.000,00 TL ödemede bulunduğunu, ekonomik sıkıntı içinde olduğundan bu ödemeyi kabul ettiğini ve davalının kendisine hiçbir alacağı kalmadığına ilişkin eski tarihli bir belge imzalattığını, ancak alacağının tamamını tahsil edemediğinden dolayı başlatılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile takibinin devamına ve % 20'den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının satış bedellerinin tamamını almadığı yönündeki iddialarını 8 yıl sonra ileri sürmesinin dürüstlük kurallarına aykırı olduğunu, zira dava konusu edilen taşınmazların bedelinin tamamının müvekkilince ödendiğini belirterek, davanın reddi ile davacının %20'den aşağı olmamak üzere kötü niyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılamada, davanın, taraflar arasındaki taşınmaz satım sözleşmesinden kaynaklanan bakiye alacağın tahsiline yönelik başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, davacının davalıya devrettiği her iki taşınmazın satışına ilişkin sunduğu resmi senetlerin içeriğinden satış bedelinin davalıdan nakden tahsil edildiğinin görüldüğü, davacının ayrıca adi şekilde düzenlenen, altında hem davacının hem davalının imzasının bulunduğu, dava konusu iki parselin satışına ilişkin ödeme şekillerinin izah edildiği adi senedi sunarak, bedelde muvazaa olduğunu, resmi senetteki ödemenin tarafların gerçek iradelerini ortaya koymadığını, tarafların gerçek iradelerinin adi senet içeriğindeki gibi olduğunu, davalıdan ... parsel 1 no'lu bağımsız bölümün satışından halen 110.000,00 TL, 41 parsel 1 no'lu bağımsız bölümün satışından 135.000,00 TL alacağı olduğunu iddia ettiği, davalının adi senet altındaki imzayı inkar etmediği, resmi şekilde düzenlenmesi gereken taşınmaz satımına ilişkin gizli iradenin geçerlik şartına uygun olmadığı, 2006 tarihinde kurulan sözleşmeden doğduğu iddia edilen bir borca yönelik 6 yıl sonra borcun ödenmediği iddiasıyla ihtarname düzenlenip, davalı tarafından yapıldığı iddia edilen kısmi ödemelerin kabul edilerek, sözleşmenin kurulmasından yaklaşık 9 yıl sonra icra takibi başlatılıp, ardından da dava açılmasının dürüstlük kuralına uygun görülmediği, davacıya yemin delilinin hatırlatıldığı, davacının yemin deliline dayanmak istemediği, davacının davasını ispat edemediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
Dava gayrımenkul alım satım sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında taşınmaz alım satımı ile ilgili 06/10/2006 ve 16/02/2007 tarihlerinde "Tutanak" başlıklı iki adet sözleşme düzenlenmiştir. Bu sözleşmelerde satılan taşınmazların bedeli, ödenen miktar ve bakiye bedelin muaccel olacağı tarihe ilişkin düzenlemeler bulunmaktadır. Bu sözleşmelerle aynı gün taraflar arasında tapuda devir işlemi yapılmıştır. Tapuda devir sırasında belirtilen bedelden fazla bir bedelle taşınmazların satıldığı yukarıda belirtilen sözleşmelerden açıkça anlaşılmaktadır. Bu durum karşısında bakiye satış bedellerinin ödendiğini ispat yükümlülüğü davalıdadır. Öncelikle davacının dava dilekçesinde müzayaka halinde düzenleyerek verdiğini beyan ettiği ve eski tarihli bu konuya ilişkin hiçbir borcunun kalmadığına dair belge aslının taraflarca dosyaya ibrazının sağlanması, ayrıca 16/02/2007 tarihli sözleşmede davacı tarafından davalıya 50.000.- TL ödeme ve 150.000.-TL’lik ödeme taahhüdünde bulunduğu, davalı tarafından da davacıya ödemeye mukabil 150.000.00.-TL'lik senet verildiği de belirtilmiş olmakla bu senedin tarafların elinde bulunup bulunmadığı, akıbetinin ne olduğu hususları ile ayrıca davacının duruşma sırasında aldığını beyan ettiği paralar da nazara alınmak suretiyle sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yanılgılı gerekçe ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın mahal mahkemesine iadesine, 10/05/2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.