Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/7215
Karar No: 2012/4428
Karar Tarihi: 17.05.2012

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2011/7215 Esas 2012/4428 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2011/7215 E.  ,  2012/4428 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil

    ... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair ...Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 21.03.2011 gün ve 529/109 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı, satın alma ve kazanmayı sağlayan eklemeli zilyetlik hukuksal nedenine dayanarak dava konusu 243 ada 32 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının iptaliyle adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, davacı lehine kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; 2502,26 m2 yüzölçüme sahip çekişme konusu taşınmaz, tapu ve vergi kaydına rastlanılmadığı, Devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan ve ekonomik yarar sağlanması mümkün yerlerden olduğu belirtilerek kadastro yoluyla 25.09.2007 tarihinde Maliye Hazinesi adına tespit ve tescil edilmiştir.
    Kadastro paftasına göre uyuşmazlık konusu parselin doğu, batı, güney ve kısmen kuzey sınırları 77 parsel sayılı mera ile çevrilidir. Mahkemece, yerel bilirkişi ve davalı Hazine tarafından tanık olarak gösterilen kadastro tutanak bilirkişilerinin beyanları, ziraat mühendisi bilirkişilerin raporları esas alınarak yazılı gerekçeyle davanın kabulüne karar verilmişse de; yapılan araştırma ve inceleme, taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğini belirlemeye dolayısıyla da hüküm vermeye yeterli görülmemiştir. Şöyle ki; 4342 sayılı Mera Kanunu’nun 3/d maddesinde, meralar, hayvanların otlatılması ve otundan yararlanılması için tahsis edilen veya kadimden beri bu amaçla kullanılan yerler olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 4. maddesi, meraların özel mülkiyete geçirilemeyeceğini, amaçları dışında kullanılamayacağını, kazandırıcı zamanaşımının uygulanamayacağını ve sınırlarının daraltılamayacağını düzenlemiştir. Böyle yerlerin mera niteliği kanunlarda belirtilen yetkili organlarca değiştirilmedikçe özel mülkiyete konu olamaz ve tapu siciline tescil edilemeyeceğine ilişkin kuralları düzenlemiştir.
    Somut olayda uyuşmazlık; dava konusu taşınmazın niteliğinin belirlenmesi ile ilgilidir. Başka bir anlatımla, dava konusu taşınmazın öncesinin mera niteliğindeki yerlerden olup olmadığı hususunun araştırılması ile ilgilidir.
    Bir yerin öncesinin veya halihazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıkları vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar, başlangıcı bilinmeyen bir zamandan(kadimden) beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanırlar.
    HGK"nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 3.5.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi, bir yerin yetkili merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi, o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi, zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenmesine de engel değildir. Öncesi mera niteliğinde olmayan yerlerin, yetkili merci tarafından mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda, mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Gerçek kişinin zilyetliğinin, mera tahsisinin yapılmasıyla kesintiye uğradığı kabul edilmelidir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise, hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Kadim meralardaki zilyetlik süresi neye ulaşılırsa ulaşsın kazanılmazlar. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; çekişme konusu taşınmazın, tahsisli veya kadim mera olup olmadığının yöntemine uygun olarak araştırılması ve duraksamaya yer vermeyecek şekilde belirlenmesidir.
    Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının Özel İdare Müdürlüğü ile Tarım Müdürlüğünden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa bakanlık emrine geçen yerlerden mi yapıldığı tahkik ve tespit edilmelidir.
    Taşınmazın öncesinin mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken, nizalı taşınmazı çevreleyen mera niteliğindeki 77 parsel sayılı taşınmaz ile arada doğal ya da yapay sınırın bulunup bulunmadığı, dava konusu taşınmazın mera bütünlüğünü bozup bozmadığı araştırılarak saptanacak niteliğe göre, yukarıda açıklanan hususlar da düşünülerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yeterli ve uygun şekilde mera araştırması yapılmamış olması isabetsizdir.
    Öte yandan, Kayseri İl Tarım Müdürlüğü Mart 2009 tarihli karşılık yazısında, Kululu Kasabasında mera tespit ve tahdit işlemlerinin tamamlandığını bildirdiği halde ilgili evrak ve harita gönderilmemiştir. Diğer yandan, Özel İdare Müdürlüğü’nden de aynı yönde araştırma yapılmamıştır. Her iki kuruma yeniden yazılacak müzekkere ile mera tahsis kararına ilişkin karar ile ekindeki evrak ve haritaların gönderilmesi istenmeli, yeniden taşınmazın bulunduğu yerde yerel ve teknik bilirkişiler aracılığıyla yapılacak keşifte araziye uygulatılarak dava konusu taşınmazın mera haritasındaki yeri gösterilmelidir. Bu yolla düzenlenecek krokili rapor, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine açık olacaktır.
    Bundan ayrı, davada kazanmayı sağlayan zilyetliğe dayanılmıştır. Bu tür uyuşmazlıklarda kazanmayı sağlayan zilyetliğin davalıya karşı kanıtlanması gerekmektedir. Hukuki niteliği yanında maddi olaylardan sayılan zilyetliğin, tanık dahil her türlü delille kanıtlanması mümkün bulunmaktadır. İncelenmekte olan olayda, davacı tarafın tanıkları dinlenilmeden yerel bilirkişi sözleri esas alınarak hüküm kurulmuştur. 6100 sayılı HMK’nun 266 (HUMK.nun 275). maddesinde hangi amaçla bilirkişinin bilgisine başvurulacağı açıklanmıştır. Bunun dışında tanık sözleri ile tespiti gereken bir husus için tanık dinlenmeden bilirkişinin bilgisi ile yetinilip karar verilemez (HGK. 30.03.l994 tarih l993/8-939 Esas, l994/l76 Karar).
    Davacı, dilekçesinde tanık deliline dayandığına göre, kendisinden tanıklarını liste halinde vermek üzere süre ve imkan tanınması, ondan sonra yerel bilirkişi ve tanıkların 6100 sayılı HMK’nun 243 ve 244(HUMK.nun 258).maddeleri hükmü uyarınca keşif yerinde hazır bulunmak üzere davetiye ile çağrılmaları, aynı Kanunun 259/2 ve 290/2(HUMK 259). maddeleri hükümleri uyarınca mümkün olduğunca yapılacak keşif yerinde dinlenilerek, taşınmazın öncesinin ne ve kime ait olduğunun, kimler tarafından ne şekilde kullanıldığının, uyuşmazlık konusu olan bu yerin halen kimler tarafından zilyet ve tasarruf edildiğinin, üstün kullanma hakkının kimde bulunduğunun, kendilerinden sorulup belirlenmesine çalışılması, beyanları arasında aykırılık çıktığı takdirde aynı Kanunun 261/1(HUMK 265).maddesi hükmü göz önünde tutularak çelişkinin giderilmesine çalışılması, ondan sonra iddia ve savunma çerçevesinde tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre hüküm tesisi gerekir. Mahkemece, davacının tanıkları dinlenmeden, uyuşmazlığın esası hakkında hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
    Tüm bu açıklamalar nedeniyle, davalı Hazine vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve kanuna aykırı bulunan yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla uygulanacak olan 1086 sayılı HUMK’nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 17.05.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.




    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi