Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2016/1144
Karar No: 2019/532

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2016/1144 Esas 2019/532 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2016/1144 E.  ,  2019/532 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 7. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Sayısı : 588-235

    Sanık ..."ın, 5607 sayılı Kanun"un 3/5, 4/3, 13, 16/1, TCK"nın 62, 52/2, 53/1, 54/1 ve 60. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 2.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, hak yoksunluğuna, üretim izninin iptaline, kaçak eşyanın müsaderesine ve tasfiyesine ilişkin Gürpınar Asliye Ceza Mahkemesince verilen 30.04.2009 tarihli ve 588-235 sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 7. Ceza Dairesince 04.12.2012 tarih ve 10429-30341 sayı ile onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 21.10.2015 tarih ve 331147 sayı ile;
    "...Sanık ...’ın 22.04.2008 ile 23.07.2008 tarihleri arasındaki kaçakçılık davalarına konu fiilleri, iddianame ve hüküm tarihleri ile Yüksek Dairenizin anılan hükümlere ilişkin ilamları incelendiğinde;
    1- Gürpınar İlçesinde 22.04.2008 günü 65 .. ... plakalı kamyon ile 18.000 Kg kaçak şeker nakledildiği iddiası ile sanık ... hakkında Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/474 Esas-2008/384 sayılı ve 16.10.2008 günlü iddianameyle, 5607 sayılı KMK"nın 3/5. maddesine aykırılık suçunun Gürpınar Asliye Ceza Mahkemesine açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, belirtilen mahkemenin 26.05.2009 gün ve 2008/763 Esas, 2009/317 Karar sayılı kararı ile sanığın, 5607 Sayılı Yasa"nın 3/5, TCK"nın 62/1, 52/2, 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 2.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirme ve müsadereye hükmolunmuş,
    Gürpınar 1. Asliye Ceza Mahkemesinin anılan hüküm sanık ... tarafından yasal süresinde temyiz edilmiş ve Yüksek Dairenizin 14.03.2013 gün ve 2011/10424 Esas, 2013/5867 Karar sayılı ilamı ile hükmün onanmasına, oybirliği ile karar verildiği,
    2- Gürpınar İlçesinde 25.04.2008 günü 38 .. ... plakalı kamyon ile 15.000 kaçak şeker nakledildiği iddiası ile sanık ... hakkında Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/478/E , 2008/388 sayılı ve 17.10.2008 günlü iddianamesiyle, 5607 sayılı Yasa"nın 3/5. maddesine aykırılık suçunun Gürpınar Asliye Ceza Mahkemesine açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, belirtilen mahkemenin 07.04.2009 gün ve 2008/766 Esas, 2009/203 Karar sayılı kararı ile sanığın , 5607 Sayılı Yasa"nın 3/5, TCK"nın 62/1, 52/2, 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 2.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirme ve müsadereye hükmolunmuş,
    Gürpınar 1. Asliye Ceza Mahkemesinin anılan hüküm sanık ... tarafından yasal süresinde temyiz edilmiş ve Yüksek Dairenizin 02.10.2013 gün ve 2012/22154 Esas, 2013/19164 Karar sayılı ilamı ile hükmün onanmasına, oy çokluğu ile karar verildiği,
    3- Gürpınar İlçesinde 28.04.2008 günü 66 .. ... plakalı kamyon ile 18.500 Kg kaçak şeker nakledildiği iddiası ile sanık ... hakkında Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığının 2008/471 E. 2008/381 sayılı ve 15.10.2008 günlü iddianameyle, 5607 sayılı Yasa"nın 3/5. maddesine aykırılık suçunun Gürpınar Asliye Ceza Mahkemesine açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda, belirtilen mahkemenin 07.04.2009 gün ve 2008/768 Esas, 2009/204 Karar sayılı kararı ile sanığın, 5607 Sayılı Yasa"nın 3/5, TCK"nın 62/1, 52/2, 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 2.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirme ve müsadereye hükmolunmuş,
    Gürpınar 1. Asliye Ceza Mahkemesinin anılan hüküm sanık ... tarafından yasal süresinde temyiz edilmiş ve Yüksek Dairenizin 02/10/2013 gün ve 2012/22153 Esas, 2013/19165 Karar sayılı ilamı ile hükmün onanmasına, oy çokluğu ile karar verildiği ve,
    4- 23.07.2008 tarihinde Gürpınar–Başkale karayolunda yapılan kontrolde, 65 .. ... plakalı araçta ele geçen, kaçak 15.000 Kilogram toz şeker yönünden, sanık ... hakkında 5607 sayılı Yasa"nın 3/5 ve 5237 sayılı TCK"nın 53/1, 54. maddeleri uyarınca cezalandırılmaları talebi ile Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığının 02.09.2008 gün ve 2008/414 Esas, 2008/333 sayılı iddianameyle itiraz konusunu oluşturan kamu davasının açıldığı ve yapılan yargılaması sonunda, Gürpınar 1. Asliye Ceza Mahkemesinin, 30.04.2009 gün ve 2008/588 Esas–2009/235 Karar sayılı kararı ile adı geçen sanığın, 5607 sayılı Yasa"nın 3/5, TCK"nın 62/1, 52/2, 54. maddeleri uyarınca 10 ay hapis ve 2.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirme ve müsadereye hükmolunduğu,
    Gürpınar 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 30.04.2009 gün ve 2008/588 Esas –2009/235 Karar sayılı hükmünün sanık ... tarafından yasal süresinde temyizi üzerine, anılan kararın Yüksek Dairenizin 04.12.2012 gün ve 2011/10429 Esas, 2012/30341 Karar sayılı ilamı ile hükmün onanmasına, oy birliği ile karar verildiği anlaşılmaktadır.
    Sanık hakkında, 23.07.2008 tarihli eylemi nedeniyle, kaçakçılık suçundan Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığının 02.09.2008 tarihli ve 2008/414 Esas, 2008/333 sayılı iddianameyle, itiraz konusunu oluşturan kamu davası açılmış olup, bu tarihten önceki 22.04.2008, 25.04.2008 ve 28.04.2008 tarihli eylemleri nedeniyle ise 23.07.2008 tarihinden sonra 15.10.2008, 16.10.2008 ve 17.10.2008 tarihli iddianamelerle, kaçakçılık suçlarından kamu davalarının açıldığı cihetle, olaylar arasında hukuki kesintinin bulunmadığı ve belirtilen tüm davalarda sanığın üzerine atılı eylemlerin benzer mahiyette olduğuna nazaran, sanığın üç aylık bir süre içerisinde gerçekleştirdiği eylemleri bir suç işleme kararı icrası kapsamında işlediği gözetilerek, hakkında TCK"nın 43. maddesinde düzenlenen zincirleme suç hükümlerinin uygulanması yerine, her bir fiili yönünden ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulmasının yerinde olmadığı..., ...Ayrıntılarıyla belirtilen fiilleri yönünden zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının gerektiği..." görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    5271 sayılı CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 7. Ceza Dairesince 06.04.2016 tarih ve 22682-5008 sayı ile itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık ... hakkında 5607 sayılı Kanun"a muhalefet suçundan verilen beraat hükmü temyiz incelemesinde bozulmuş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık ... hakkında aynı suçtan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık ... hakkında, 23.07.2008 tarihinde işlediği 5607 sayılı Kanun’un 3/5. maddesine muhalefet suçundan açılan kamu davası ile 22.04.2008, 25.04.2008 ve 28.04.2008 tarihlerinde işlediği 5607 sayılı Kanun’un 3/5. maddesine muhalefet suçlarından açılan kamu davaları arasında zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Olay tutanağına göre; 23.07.2008 tarihinde icra edilen önleyici kolluk devriyesinde saat 18.00 sıralarında Gürpınar-Başkale karayolu üzerindeki dinlenme tesisinde park hâlinde bulunan inceleme dışı sanık ..."in sevk ve idaresindeki 65 .. ... plaka sayılı kamyonda irsaliyesi bulunan ancak kaçak olduğundan şüphelenilen şeker görülmesi üzerine Cumhuriyet savcısından alınan talimatla Güzelsu Jandarma Karakol Komutanlığına götürülen araçta yapılan kontrolde, sahibinin sanık ... olduğu tespit edilen, üzerinde 50 kg, ... markası, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığının 27.03.2006 tarihli ve G 30-00034-G-00011 üretim izin numarası ve TS 861 yazılı olan çuvallarda toplam 15.000 kg toz şekerin ele geçirilerek rıza ile muhafaza altına alındığı,
    05.11.2008 tarihli bilirkişi raporunda, 1 kg şekerin CİF değerinin 0.60 TL; kaçak eşyaya mahsus tespit varakasında ise 15.000 kg şekerin CİF kıymetinin 9.000 TL, vergiler toplamının 13.842 TL, gümrüklenmiş değerinin 22.842 TL olduğunun belirtildiği,
    Şeker Kurumunun 21.08.2008 tarihli yazısında, suça konu şeker ve çuvallardan alınan numuneler üzerinde yapılan analiz neticesinde, şeker numunesinin ülkemizde üretimi yapılmayan kamış şekeri olduğunun ve yasal şekilde temin edilmediğinin bildirildiği,
    ... Gıda San. Tic. Ltd. Şti"ye ait 22.07.2008 tarihli ve 46 sayılı sevk irsaliyesi ile aynı firmaya ait 22.07.2008 tarihli ve 34855 sayılı faturanın dosya içerisinde bulunduğu,
    Kolluk görevlilerince düzenlenen 26.11.2008 tarihli tutanağa göre, ... isimli şirketin yaklaşık altı aydır kapalı olduğu, sahipleri olan sanık ..."a ve Mehmet Halil Arslan"a ulaşılamadığı, bu sebeple şirkete ait defter, dip koçan ve fatura asıllarının temin edilemediği,
    23.07.2008 tarihli bu eyleme ilişkin Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığınca 01.09.2008 tarihinde düzenlenen iddianamenin, aynı tarihte Yerel Mahkemece kabul edildiği,
    UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) sistemi üzerinden yapılan incelemede;
    Sanık ... hakkında, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazına konu edilen 22.04.2008, 25.04.2008, 28.04.2008 ve 23.07.2008 tarihlerindeki eylemlerinden başka, 04.05.2008 tarihinde kaçak şekeri satışa arz etme eylemi nedeniyle açılmış bir kamu davasının daha olduğu,
    İncelememize konu 23.07.2008 tarihli eyleme en yakını olan 04.05.2008 tarihinde gerçekleşen eylem yönünden Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığınca 11.07.2008 tarihinde düzenlenen iddianamenin, Yerel Mahkemece aynı tarihte kabul edildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    İnceleme dışı sanık ... aşamalarda; sanık ..."a ait olan şekerleri Yüksekova"da ... adlı şirketten aldığını, faturalı olduğu için taşıdığını, kaçak olduğunu bilmediğini ifade etmiş,
    Sanık ... ise aşamalarda; ... adlı firmanın kendisine ait olduğunu, dosya içerisinde bulunan irsaliye ve faturayı kendisinin düzenlediğini, fabrikalardan aldığı şekerleri paketleyerek piyasaya sürdüğünü, yakalanan şekerleri torbaladıktan sonra ilgili yerlere göndermek istediğini, kaçak olmadıklarını savunmuştur.
    Uyuşmazlık konusunun isabetli bir biçimde çözümlenmesi için "zincirleme suç" hükümleri üzerinde durulmalıdır.
    5237 sayılı TCK’ya hâkim olan ilke gerçek içtima olduğundan, bunun sonucu olarak, "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza" söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda da; "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır" şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır" şeklinde ifade edilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise, 5237 sayılı TCK’nın "suçların içtimaı" bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
    Konumuza ilişkin olan zincirleme suç, 765 sayılı Kanun’un 80. maddesinde; "Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün bir kaç defa ihlal edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır. Fakat bundan dolayı terettüp edecek ceza altıda birden yarıya kadar artırılır" şeklinde düzenlenmiştir. Buna karşın 5237 sayılı Kanun’un 43. maddesinin ilk fıkrasında; "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır" biçiminde zincirleme suç düzenlemesine yer verilmiş, ikinci fıkrasında; "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır" denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima kurumu hüküm altına alınmış, üçüncü fıkrasında ise; "Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence, ... ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz" düzenlemesi ile zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar belirtilmiştir.
    TCK"nın 43/1. maddesi düzenlemesinden anlaşılacağı üzere, zincirleme suç hükümlerinin uygulandığı hâllerde aslında işlenmiş birden fazla suç olmasına karşın, fail bu suçların her birinden ayrı ayrı cezalandırılmamakta, buna karşın bir suçtan verilen ceza belirli bir miktarda arttırılmaktadır.
    5237 sayılı TCK"nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
    a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
    b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
    c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
    Zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için gerekli olan unsurların üzerinde ayrıntılı olarak durulmasında yarar bulunmaktadır.
    a) Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi;
    Aynı suç 5237 sayılı TCK’nın 43. maddesinde; “Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır” denmek suretiyle açıklığa kavuşturulmuştur. Öğretide de “aynı suçtan anlaşılması gerekenin, aynı suç tipi olduğu”, kanunda düzenlenen suçların ismi aynı ise aynı suçtan söz edileceği, suçun ismi farklı ise artık aynı suçtan bahsedilemeyeceği kabul edilmektedir. Buna göre suçların ismi aynı ise aynı suçtan söz etmek mümkün iken, suçun ismi değiştiğinde artık aynı suçtan bahsetmek mümkün değildir. Örneğin dolandırıcılık ile nitelikli dolandırıcılık eylemleri aynı suç sayılır iken, dolandırıcılık ile güveni kötüye kullanma, hırsızlık ile dolandırıcılık, hırsızlık ile suç eşyasını satın alma aynı suç kavramı içerisinde değerlendirilemeyecektir. Aynı suç kavramına, suçun teşebbüs aşamasında kalmış hâli de dahildir. Zincirleme suç oluşturan eylemlerden bir kısmı tamamlanmış, bir kısmı da teşebbüs aşamasında kalmış olsa bile, işlenen suçların isimleri değişmediği sürece, aynı suç sayılacaktır. (Nevzat Toroslu, Ceza Hukuku Genel Kısım, Savaş Yayınevi 18. Baskı, Ankara, 2012. s.339; Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan-Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 1. cilt, Ankara, 2014, s.1241-1242; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümleri, 7. bası, Ankara, 2014, s. 484-487; Türkan Yalçın Sancar -Yeni Türk Ceza Kanunun da “Zincirleme Suç”, TBB Dergisi, sayı 70, Mayıs/Haziran 2007, s. 253)
    765 sayılı TCK’da yer alan “muhtelif zamanlarda vaki olsa bile” ifadesi karşısında, aynı suç işleme kararı altında birden fazla suçun aynı zamanda işlenmesi durumunda diğer şartların da varlığı hâlinde zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi mümkündür. Nitekim, 765 sayılı TCK"nın yürürlüğü zamanında bu husus yargısal kararlarla kabul edilmiş ve uygulama bu doğrultuda yerleşmiştir.
    5237 sayılı TCK"nın 43/1. maddesinde bulunan “değişik zamanlarda” ifadesinin açıklığı karşısında, zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için suçların farklı zamanlarda işlenmesi gerektiği konusunda öğreti ve uygulamada tam bir görüş birliği bulunmaktadır. Bunun sonucu olarak, aynı mağdura, aynı zamanda, aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda tek suçun oluşacağı kabul edilmiştir. Bu hâlde zincirleme suç hükümleri uygulanarak artırım yapılamayacak, ancak bu husus TCK"nın 61. maddesi uyarınca temel cezanın belirlenmesinde göz önünde bulundurulacaktır.
    b) İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması;
    Mağdur; Türk Dil Kurumu Büyük Türkçe Sözlüğünde, “haksızlığa uğramış kişi” olarak tanımlanmaktadır. Ceza hukukunda ise mağdur kavramı, suçun konusunun ait olduğu kişi ya da kişilerdir. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun hazırlanmasında esas alınan suç teorisinde suçun maddi unsurları arasında yer alan mağdur, ancak gerçek bir kişi olabilecek, tüzel kişilerin suçtan zarar görmeleri mümkün ise de bunlar mağdur olamayacaklardır. Suçtan zarar gören ile mağdur kavramları da aynı şeyi ifade etmemektedir. Mağdur suçun işlenmesiyle her zaman zarar görmekte ise de, suçtan zarar gören kişi her zaman suçun mağduru olmayabilir. Bazı suçlarda mağdur belirli bir kişi olmayıp; toplumu oluşturan herkes (geniş anlamda mağdur) olabilecektir. (M. Emin Artuk-Ahmet Gökcen–M. Emin Alşahin–Kerim Çakır, Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. bası, Ankara, 2017, s.303-306; İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 11. bası, Ankara, 2015, s. 214-216; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. bası, Ankara, 2015, s.106-107; Osman Yaşar - Hasan Tahsin Gökcan - Mustafa Artuç, Türk Ceza Kanunu, 6. cilt, Ankara, 2014, s.7958-7959)
    Mağdurun kim olduğunun belirlenmesinde öncelikle madde metnine bakılmalı, madde metninin yeterli olmadığı durumlarda hükmün konuluş amacı, kanun içerisinde suçun düzenlendiği yer gibi hususlar birlikte değerlendirilerek sonuca ulaşılmaya çalışılmalıdır.
    c) Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi;
    Suç kastından daha geniş bir anlamı içeren suç işleme kararı, suç kastından daha önce gelen genel bir karar ve niyeti ifade etmektedir. Önce suç işleme kararı verilmekte ve bundan sonra bu genel kararın icrası farklı zamanlardaki suçlarla gerçekleştirilmektedir. Kararın gerçekleştirilmesi için gerekli suçların her birinde ayrı suç kastları, bir başka deyişle bir suç için gerekli olan maddi ve manevi unsurlar ayrı ayrı yer almaktadır.
    Suç işleme kararının yenilenip yenilenmediği, birden çok suçun aynı karara dayanıp dayanmadığı, aynı zamanda suçlar arasındaki süre ile de ilgilidir. İşlenen suçların arasında kısa zaman aralıklarının olması suç işleme kararında birlik olduğuna; uzun zaman aralıklarının olması ise suç işleme kararında birlik olmadığına karine teşkil edebilecektir. Yine de suçlar arasında az veya çok uzun zaman aralığının var olması, bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlendiğini ya da işlenmediğini her zaman göstermeyecektir. Diğer bir anlatımla, sürenin uzunluğu kararın yenilendiğini düşündürebileceği gibi, kısalığı da her zaman kararın yürürlükte olduğunu göstermeyebilecektir. Diğer taraftan, hukuki veya fiili kesintiler olduğunda farklı değerlendirmeler yapılması mümkündür. Ancak bu değerlendirme her olayda ayrı ayrı ve diğer şartlar da dikkate alınarak yapılmalıdır. Bu nedenle, başlangıçta belirli bir süre geçince suç işleme kararı yenilenmiş ya da değişmiş olur demek, soyut ve delillerden kopuk bir değerlendirme olacaktır. Failin iç dünyasını ilgilendiren bu kararın varlığının her olayın özelliğine göre suçun işleniş biçimi, suçun işlenmesindeki özellikler, fiillerin işlendikleri yer ve işlenme zamanı, fiiller arasında geçen süre, korunan değer ve yarar, hareketin yöneldiği maddi konunun niteliği, olayların oluşum ve gelişimi ile dış dünyaya yansıyan diğer tüm özellikler değerlendirilerek belirlenmesi gerekecektir.
    Görüldüğü üzere, zincirleme suçun oluşumu için işlenen suçlar arasında ne kadar zaman geçmesi gerektiği konusunda genel ve mutlak bir kural koymak mümkün olmadığından, hangi zaman aralığıyla işlenirse işlensin, işlenen suç başlangıçtaki genel niyete veya suç işleme konusundaki tek karara dayanıyor ise zincirleme suç hükümleri uygulanacak, ancak işlenen suç failin yeni bir suç işleme kararına dayanıyorsa artık zincirleme suç söz konusu olmayacaktır.
    Öte yandan, kanunumuz zaman konusunda olduğu gibi, suçların işlendikleri yer bakımından da bir sınır koymamıştır. Ancak, suçların aynı yerde işlenmeleri, suç işleme kararındaki birliğin bir işareti olarak kabul edilebilir.
    Zincirleme suça ilişkin bu genel açıklamalardan sonra uyuşmazlığın çözümüne katkısı bakımından "hukuki kesinti" kavramı üzerinde durulması gerekmektedir.
    Yapılmakta olan soruşturma sonucunda toplanan delillerin failin suçu işlediği yönünde yeterli şüphe oluşturması üzerine Cumhuriyet savcısınca şüpheli hakkında CMK"nın 170. maddesi uyarınca iddianamenin düzenlenmesiyle hukuki kesinti oluşmaktadır. İddianamenin düzenlenmesiyle olaylar arasında hukuki kesinti oluştuğundan iddianamenin düzenlenmesinden sonra devam eden eylemler ise başka bir ceza soruşturmasının konusunu oluşturacaktır. Başka bir anlatımla sanık hakkında iddianame düzenlendikten sonra, sanık tarafından aynı suçun tekrar işlenmesi durumda, yeni ve ayrı bir suç söz konusu olacaktır.
    Buna karşın işlemiş olduğu suçtan dolayı henüz hakkında iddianame düzenlenmeden, sanığın aynı suç işleme kararıyla ve aynı mağdura karşı yeniden suç işlemesi durumunda, hukuki kesinti gerçekleşmeden aynı suçun işlenmesi söz konusu olduğundan sanık hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanacaktır. Bu ahvalde sanığın her suçtan ayrı ayrı cezalandırılması yoluna gidilmeyecek, sanığa bir suçtan ceza verildikten sonra hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanmak suretiyle cezasından artırım yapılacaktır.
    Buna göre, soruşturma aşamasında sanığın aynı suç işleme kararıyla, aynı mağdura karşı değişik zamanlarda aynı suçu işlediğinin tespit edilmesi durumda, soruşturma dosyalarının birleştirilerek kamu davası açılması, bu hususa riayet edilmeden kamu davalarının açılması hâlinde ise hukuki kesintinin oluşmasından önce sanığın aynı mağdura karşı bir suç işleme kararıyla aynı suçu değişik zamanlarda işlediğinin anlaşılması durumunda dava dosyalarının birleştirilerek sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi isabetli bir uygulama olacaktır.
    Nitekim Ceza Genel Kurulu 18.09.2012 tarihli ve 303-296 ile 12.03.1996 tarihli ve 24-34 sayılı kararlarında; "mahkumiyet hükmü, şikayetten vazgeçme üzerine verilen düşme kararı ve af yasasında olduğu gibi iddianamenin düzenlenmesi de hukuki kesinti oluşturmaktadır. Mütemadi suçlarda hukuki kesintiden sonra fiile devam edilmesi, müteselsil suçlarda ise fiilin tekrarlanması yeni ve müstakil bir suçu oluşturmaktadır", 11.03.2003 tarihli ve 325-28 sayılı kararında; "iddianame düzenlenmesiyle hukuki kesinti husule geldikten sonraki zapt ve tasarruf eylemleri ayrı bir suçu oluşturur", 05.02.2002 tarihli ve 28-179 sayılı kararında; "iddianameyle dava açılması gibi suçta hukuki kesinti husule gelmesi halinde ayrı bağımsız suçlar oluşur", 03.02.1998 tarihli ve 306-2 sayılı kararında; "iddianamenin düzenlenmesi suçta hukuki kesinti meydana getirir. Mütemadi suçlarda hukuki kesintiden sonra eyleme devam edilmesi yeni ve müstakil bir suçu oluşturduğundan bu konuda ayrıca bir dava açılması zorunludur" sonucuna ulaşmıştır.
    Öğretide de; "İddianame, olaylar arasında hukuki bir kesinti meydana getirir ve iddianameden sonra devam eden olaylar artık başka bir ceza yargılamasının konusunu oluşturur. Bu nedenle, devam eden hareketler, kesin hükme dahil sayılmaz; bunlar, yeni bir yargılamanın konusu yapılabilir. Hukuki kesintiden sonraki eylemler, kendi aralarında zincirleme suç kapsamında değerlendirilebilir" (Nur Centel-Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. Bası, İstanbul, 2013, s.1566-1567; Ali Rıza Çınar, Hükmün Konusu ve Eylemi Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, sayı 84, 2009, s.56) şeklinde görüşlere yer verilmiştir.
    Öte yandan 1412 sayılı CMUK"da iddianamenin kabulü kurumuna yer verilmemesi nedeniyle Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenen iddianamenin mahkemeye verilmesiyle kamu davasının açıldığının kabul edildiği, ancak 5271 sayılı CMK"nın 175. maddesinde iddianamenin kabulü kurumuna yer verilmesi nedeniyle kamu davasının açılmasının iddianamenin kabulü koşuluna bağlandığı görülmektedir. Diğer bir anlatımla kovuşturmanın başlaması için düzenlenen iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesi şarttır. Bu nedenle 01.06.2005 tarihinden sonra düzenlenen iddianamelerin hukuki kesinti oluşturabilmesi için mahkemece kabul edilmiş olması gerekir.
    Buna göre mahkeme tarafından kabul edilen iddianamenin düzenlendiği tarihten itibaren hukuki kesinti oluşacak, sonra devam eden eylemler başka bir ceza davasının konusunu oluşturacaktır. Başka bir anlatımla sanık hakkında mahkemece kabul edilmek şartıyla iddianame düzenlendikten sonra, sanık tarafından aynı suçun tekrar işlenmesi durumda hukuki kesinti nedeniyle yeni ve ayrı bir suç söz konusu olacak, mahkeme tarafından iddianame iade edildiği aşamada ise aynı suç işleme kararıyla ve aynı mağdura karşı yeniden suç işlemesi durumunda hukuki kesinti gerçekleşmediğinden sanık hakkında zincirleme suç hükümleri uygulanabilecektir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    23.07.2008 tarihinde kaçak şekeri şatışa arz etmek şeklindeki eylemi nedeniyle sanık hakkında 5607 sayılı Kanun’un 3/5. maddesine muhalefet suçundan kamu davası açılan olayda;
    UYAP (Ulusal Yargı Ağı Projesi) sistemi üzerinden yapılan incelemede, sanık ... hakkında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazına konu edilen 22.04.2008, 25.04.2008, 28.04.2008 ve 23.07.2008 tarihlerindeki eylemlerinden başka, 04.05.2008 tarihinde kaçak şekeri satışa arz etme eylemi nedeniyle açılmış bir kamu davasının daha olduğu, incelememize konu 23.07.2008 tarihli eyleme en yakını olan 04.05.2008 tarihinde işlenen suç yönünden Gürpınar Cumhuriyet Başsavcılığınca 11.07.2008 tarihinde düzenlenen iddianamenin, Yerel Mahkemece aynı tarihte kabul edildiği anlaşılmaktadır.
    Yukarıda açıklandığı üzere incelenen dosyadaki suç tarihinden önce işlenip de bu dosyadaki eyleme en yakın olan 04.05.2008 tarihinde işlenen suça ilişkin Yerel Mahkemece kabul edilen 11.07.2008 tarihli iddianamenin düzenlenmesiyle 04.05.2008, 28.04.2008, 25.04.2008 ve 22.04.2008 tarihlerinde gerçekleşen eylemler ile incelememize konu dosyadaki eylem arasında hukuki kesintinin meydana geldiği cihetle, sanık hakkında bu dava bakımından zincirleme suç hükümlerinin uygulanma şartlarının bulunmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, sanığın incelenen davaya konu eylemi ile diğer eylemleri arasında oluşan hukuki kesinti nedeniyle zincirleme suç hükmünün uygulanma şartları bulunmadığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 12.09.2019 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi