10. Hukuk Dairesi 2016/6498 E. , 2016/8186 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Dava, rücûan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, tarafların vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra, işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Davalı vekiline harç eksikliğinin giderilmesi amacı ile gönderilen muhtıranın 06.02.2016 tarihinde tebliğ edildiği, verilen kesin sürenin son gününün hafta sonuna rast gelmesi sonucu eksik harcın hafta sonu tatilini takip eden pazartesi günü 15.02.2016 tarihinde yatırıldığı anlaşıldığından, harç eksikliğinin kesin süre içerisinde yatırılmadığından bahisle davalı vekilinin temyiz talebinin reddine dair 02.03.2016 tarihli EK KARARIN BOZULMASINA,
2-Davanın yasal dayanağı 506 sayılı Yasa"nın 26 maddesi olup, davalının sorumluluğu kusur sorumluluğu ilkesine dayanmaktadır. 506 sayılı Yasa"nın 26/1. maddesinde, kastı, işçilerin sağlığını koruma ve iş güvenliği ile ilgili mevzuat hükümlerine aykırı hareketi ya da suç sayılabilir bir eyleminin varlığı halinde işverenin rücû alacağından sorumluluğu olanağı tanınmıştır. Aynı Yasa"nın 26/2. maddesinde ise, 3. kişinin rücû alacağından sorumluluğu için, kasıt veya kusuruyla iş kazasının oluşumuna etkide bulunma koşulu öngörülmüştür. İşveren veya üçüncü kişiler ile üçüncü kişileri çalıştıranlara rücû olanağı anılan maddede öngörülen sayılı ve sınırlı durumların gerçekleşmesi hâlinde mümkün olup, 506 sayılı Yasa"nın 26. maddesine dayalı dava kapsamında, maddedeki sorumluluk hâllerinin genişletilmesi veya genel hükümler uyarınca kusursuz sorumluluk yoluna gidilmesine olanak bulunmamakta olduğundan davalıların rücû alacağından sorumluluğu ancak, maddede öngörülen koşulların gerçekleşmesi halinde mümkündür.
Anılan Yasal düzenleme çerçevesinde kusur durumu saptanırken, iş güvenliği mevzuatına göre hangi önlemlerin alınması gerektiği, bu önlemlerin işverence alınıp
alınmadığı ve alınmış önlemlere sigortalı işçinin uyup uymadığı 4857 sayılı Kanunun 77. maddesi hükmü doğrultusunda alınacak raporda tartışılmalıdır. İşveren yada işverenlerin tamamen kusursuz kabul edilebilmesi için ise, anılan madde gereğince, işyerindeki işçilerin sağlığı ve iş güvenliğini sağlamaya yönelik her türlü tedbiri alması, uygun çalışma ortamı hazırlaması, araçları noksansız bulundurması, işçileri etkin bir biçimde denetlemesi, gözetlemesi, bütün yükümlülüklerini özenle yerine getirmesi gerekir.
Eldeki davada, iki maden bir jeoloji mühendisi bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan kusur raporu esas alınarak hüküm kurulmuş ise de, iş müfettişi raporunda işverenin %70 oranında kusurlu olduğunun bildirilmesi ve maden mühendislerinden oluşan iş güvenliği uzmanı bilirkişi heyeti tarafından hazırlanan raporda ise işverenin %80, sigortalının %10, dava dışı usta işci Mehmet Karadeniz’in %10 oranında kusurlu olduğunun bildirilmesi karşısında, İşçi sağlığı ve İş Güvenliği mevzuatı ile iş kazasının vuku bulduğu iş kolunda uzman bilirkişi heyetinden anılan raporlar arasındaki çelişkiyi giderecek şekilde kusur oran ve aidiyeti konusunda rapor alınıp irdelenerek, sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken, eksik araştırma sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usûl ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, tarafların vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem hâlinde davalıya iadesine, 23.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.