Abaküs Yazılım
1. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/3014
Karar No: 2020/35
Karar Tarihi: 08.01.2020

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi 2019/3014 Esas 2020/35 Karar Sayılı İlamı

1. Hukuk Dairesi         2019/3014 E.  ,  2020/35 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
    DAVA TÜRÜ : TAPU İPTALİ-TESCİL

    Taraflar arasındaki davadan dolayı ... 2.Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 17.12.2015 gün ve 2014/306 Esas 2015/535 Karar sayılı hükmün bozulmasına ilişkin olan 18.02.2019 gün ve 5435-1044 sayılı kararın düzeltilmesi süresinde davacı tarafından istenilmiş olmakla, dosya incelendi gereği görüşülüp düşünüldü:
    -KARAR-
    Karar düzeltme dilekçesinde yazılı nedenler HUMK"nun 440. maddesinde gösterilen dört halden hiçbirine uymamaktadır. Bu nedenle, 6100 sayılı Yasanın geçici 3. maddesi yollamasıyla karar düzeltme isteklerinin REDDİNE, HUMK"nun 442/3. maddesi ve 4421 sayılı Yasa gereğince takdiren 460,00 TL para cezası ve 492 sayılı Harçlar Kanunu uyarınca bakiye 20,80 TL karar düzeltme harcının davacıdan alınmasına, 08/01/2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
    - K A R Ş I O Y Y A Z I S I-
    Dava, Korkutma (ikrah) hukuksal nedenine dayalı tapu iptal tescil istemine ilişkindir.
    Yerel mahkemece, ... parsel sayılı taşınmazda davacıya babasından mirasen intikal eden 1/6 payın abileri davalıların tehdit ve zorlaması sonucu davalılara devredildiği, ceza dava dosyası ve toplanan delillerle, temlikin davalıların zorlaması ve tehdidi sonucu, davacının onayı dışında yapıldığı, bedel de ödenmediği gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, bu kararın temyizi üzerine oy çokluğu ile bozulmasına karar verilmiş, söz konusu karar bu kere karar düzeltme taebiyle daireye gelmiştir.
    Uyuşmazlık; korkutma (İkrah) iddiasına dayalı davanın hak düşürücü sürede açılıp açılmadığı ve korkutma unsurlarının oluşup oluşmadığı noktasında toplanmaktadır.
    Bilindiği üzere; Türk Borçlar Kanunu"nun 39/1. maddesi "Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da kotkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onaylamış sayılır. " şeklinde düzenlenmiştir.
    Sözleşmeyle bağlı olmadığı bildiriminin, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunun 39. maddesinde belirtilen bir yıllık süre içinde karşı tarafa ulaştırılması gerekir. Bildirimde, geçersizlik sebebi tam olarak açıklanmasa dahi, sözleşmeden dönüldüğü, sözleşmeyle bağlı kalınmayacağı, sözleşmenin feshedildiği, sözleşmenin iptal edildiği gibi açıklamaları mutlaka içermelidir.
    Öte yandan, sözleşmeyle bağlı olmama bildirimi (İptal beyanı) hiçbir şekle tabi değildir. Şekle bağlı bir sözleşmede de, örtülü irade beyanıyla iptal bildirimi yapılabilir. Sözleşmeyle bağlı olmama bildiriminde (iptal hakkı) bir yıllık kısa süre, iradeyi sakatlayan sebeplerin öğrenilmesi veya korkunun etkisinin ortadan kalkmasıyla başlar. Bir yıllık hak düşürücü sürenin, daha uzun bir süre ile de sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağı doktrinde tartışmalıdır. İradesi bozulan kimse, sözleşmeyi yaptıktan 5, 10 veya 30 yıl sonra yanılma veya aldatmayı öğrenmişse, öğrenme tarihinden itibaren 1 yıllık süre içinde sözleşmeyi iptal edip edemeyeceği konusunda görüş birliği bulunmamaktadır. Bir görüşe göre, sözleşme tarihinden itibaren 10 yıl geçmesi halinde, iptal hakkının son bulacağı ileri sürülmekte, diğer görüşe göre ise, Türk Borçlar Kanunun 39. (B.K m.31) maddesinde kanun koyucunun daha uzun bir süreyi bilerek koymadığı, kanunun açık hükmü karşısında yorum yoluyla yeni kural konulamayacağı, böyle bir süre konulmasının kanun koyucunun amacına aykırı olacağı ve anılan maddenin açık hükmüne aykırı olacağı belirtilmektedir. ( Eraslan Özkaya, Yanılma, Aldatma, Korkutma Davaları,sayfa, 437-438)
    Geçerliliği açısından herhangi bir şekle bağlanmamış olan bu beyan, karşı tarafa ulaştığı andan itibaren sözleşme ilişkisini (hangi görüş benimsenmiş olursa olsun) kesin hükümsüz hale sokar, iptal beyanı geri alınmaz.
    Sözleşmeyle bağlı olmadığı bildirimi, sözleşmeyi kesin olarak geçersiz hale getiren bozucu yenilik doğurucu ”inşai” bir haktır( Eraslan Özkaya, Yanılma, Aldatma, Korkutma Davaları,sayfa, 436-437). Bu niteliği itibariyle de, şarta bağlı tutulamaz ve bu bildirimden dönülemez. İrade açıklaması, karşı tarafın hakimiyet alanına ulaştığı anda istenen sonucu kendiliğinden doğurmaya yeterlidir. Ayrıca bir iptal davası açmaya, dolayısıyla iptali dava yoluyla ileri sürmeye gerek yoktur." ( Prof. Dr. Fikret Eren Bonçlar Hukuku Genel Hükümler 18.Baskı. 412 vd. Sayfalar) .
    Yargıtay 13.Hukuk .Dairesinin ,01.02.1989 tarih 1989/5415 Esas,1989/512 Karar sayılı kararında; “ Davacı, B.K 31.madde hükmü gereğince bir sene içerisinde senetle bağlı olmadığı yolundaki iradesini senette alıcı olarak adı geçen davalıya billdirmiştir. Böylece davacı, bu akdi kabul etmediğini bir yıllık süre içinde bildirdiğinden, işleme sonradan izin vermesi söz konusu olamaz. Bir yıllık süre içerisinde ayrıca dava açmasına gerek yoktur.” denilmiştir.
    Yine, Yargıtay 19. Hukuk Dairesinin 2012/6338 Esas, 2012/11554 Karar sayılı, 11.07.2012 günlü Kararında da, “B.K 31 madde hükmü uyarınca ikrah ile akit yapmak zorunda kalan kişi, iptal hakkını bir yıllık hak düşürücü süre içinde kullanmak zorunda olup, bu beyanın bir yıllık hak düşürücü süre dolmadan karşı tarafın hakimiyet alanına ulaşması gerekir. İptal beyanının bir şekle tâbi olduğu konusunda kanunda açık bir hüküm bulunmadığından, hukuki niteliği itibarıyla bozucu yenilik doğuran bu hakkın kullanılmasının dava açma gibi belli bir usulde ileri sürülmesi zorunlu değildir." görüşü kabul edilmiştir.
    Dairenin yerleşik uygulamasına göre, yanılma (hata), aldatma (hile), korkutma (ikrah) her türlü delille ispat edilebileceği gibi iptal hakkının kullanılması hiç bir şekle bağlı değildir. Sözleşmeyle bağlı olmadığı bildirimi (iptal hakkı), İrade bozukluğunun öğrenildiği tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içinde karşı tarafa yöneltilecek bir irade açıklaması, defi yahut dava yoluyla kullanılabilir. (1.Hukuk Dairesinin 2014/ 11612E, 2014/ 14462K, 18.9.2014 tarihli-, 2013/21405E, 2014/50K, 13.1.2014 t.li, 2016/11701E, 22.12.2016 t.li, 2003/52E, 2003/762 K, 22.1.2003 t.li v.d.birçok karar)
    Bu durumda, gerek akdemik görüşler, gerekse Yargıtayın ve özellikle Dairenin “ ...bir yılık hak düşürücü süre içinde, karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih veya zımni bir irade açıklaması ile sözleşme feshedilebileceği gibi def’i veya dava yoluyla da iptal hakkı kullanılabilir.” şeklindeki yerleşik uygulamaları nazara alındığında, iptal hakkının ileri sürülmesinin hiç bir şekle tabi bulunmadığı, hele hele dava açmanın zorunlu olmadığı anlaşılmaktadır.
    Somut olayda, ... parsel sayılı taşınmazın ½ payı ...adına kayıtlı iken 12.01.2012 tarihinde mirasçıları ..., ... ve ..."ın intikal için tescil isteminde bulunduklar ve aynı gün 1/6 pay olarak mirasçılar adına tescil edildiği, 13.01.2012 tarihinde ..."ın 1/6 payının ½ payına isabet eden 1/12 payını 39.000,00TL bedelle davalı kardeşleri ... ve ..."ye satış suretiyle devrettiği, temlikten 6 gün sonra 19.01.2012 tarihinde davacı ..."nin ... Cumhuriyet Başsavcılığına verdiği, şikayet dilekçesinde; “ şüpheli kardeşlerinin 12.01.2012 günü, “Esenlerdeki taşınmazda hakkın yok, tapuya gelip imza atacaksın, eğer imza atmazsan seni çocuklarınla yok edeceğiz” şeklinde tehditle zorla ... tapusuna götürdüklerini, kendisine ve çocuklarına zarar gelmemesi için imza atmak zorunda kaldığını, Şüphelilerin tehdit yoluyla tapuda takrir aldıklarını babadan intikal eden diğer taşınmazlarıda alma gayreti içinde olduklarını belirterek cezalandırılmalarını talep etmiş”, tehdit suçundan açılan davanın yargılaması sonucunda; davalılar ... ve ..."ın, telefonla ve yüze karşı katılan ..."ı dava konusu edilen eylem nedeniyle tehdit suçundan cezalandırılmalarına karar verildiği, kararın kesinleşiği, taşınmaz üzerinde bulunan binayı halen davalıların kullandığı, temlik tarihinde 1/6 pay değerinin 114.120,00Tl olduğunun keşfen tespit edildiği anlaşılmaktadır.
    Şikayet dilekçesinde, davacı ..., “ korkutularak taşınmazının elinden alındığını diğer taşınmazlarınında elinden alınacağını belirterek“ yaptığı şikayet ve ceza davasını katılan sıfatıyla takip etmekle, sözleşmeden dönme iradesini, 19.01.2011 tarihinde açıkladığı ve davacının sözleşmeden dönme iradesinin de 16.02.2011 tarihinde davalıların alınan savunmaları sırasında, bir yıllık süre dolmadan davalılara ulaştığı açıktır. Davacının, şikayet dilekçesi içeriği ile TBK’nun 39’nci maddesinde öngörülen bir yıllık süre içerisinde hiçbir şekle bağlı olmayan iptal beyanında bulunduğu, bu beyanın davalılara ulaştığı, bu durumda, davacı tarafından açılan davanın da süresinde açıldığının kabulü gerekir.
    Daire çoğunluğunun, ceza davasının kesinleşmesi ile somut davanın açılması arasında bir yıldan fazla süre geçtiği gerekçesiyle hak düşürücü sürenin geçtiği yönündeki kabulü, yukarıda belirtilen Dairemiz ilkelerine ve Yargıtayın yerleşik uygulamasına uygun düşmemektedir.
    Sonuç itibariyle, davanın süresinde açıldığının kabulü ile davalıların dava konusu eylemden cezalandırılmalarına ilişkin kesinleşen ceza mahkemesi kararı, tanık anlatımlarıyla korkutma (ikrah)) iddiasının gerçekleştiği kabul edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesinin doğru olduğu ve yerel mahkeme kararının onanması gerektiği görüşünde olduğumdan, karar düzeltme talebinin kabulü gerektiği düşünceyli sayın çoğunluğun görüşüne katılmıyorum.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi