Taraflar arasında görülen davada;
Davacılar, ortak miras bırakanın 773,755 ve 884 parsel sayılı taşınmazlarını davalı oğluna 1969 yılında sattığını ve tapulama tespitleri yapılırken miras bırakanın satış beyanları gereğince anılan taşınmazların davalı adına tespit ve tescil edildiklerini, ancak yapılan işlemin kendilerinden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürüp; tapu iptali ve tescil isteğinde bulunmuşlardır.
Davalı, çekişme konusu taşınmazların miras bırakandan kadastro öncesi haricen satın ve teslim alması nedeniyle ve miras bırakanın verdiği muvafakat beyanı ile adına tespit ve tescil edildiklerini, olayda irade ile şekil arasındaki uyuşmazlıktan sözedilemeyeceğini, dolayısıyla 1.4.1974 ve 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığını belirtip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa olgusu sabit görülerek, davanın kabulüne karar verilmiştir. Karar, davalı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 15.7.2008 Salı günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden vekili Avukat A. R.M. ile temyiz edilen vekili Avukat S. E. geldiler duruşmaya başlandı, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen vekillerin sözlü açıklamaları dinlendi, duruşmanın bittiği bildirildi, iş karara bırakıldı. Bilahare Tetkik Hakimi . tarafından düzenlenen rapor okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelenerek gereği görüşülüp düşünüldü:
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescili isteğine ilişkindir.Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir.Dosya içeriği ve toplanan delillerden; çekişme konusu 773,755, ve 844 parsel sayılı taşınmazların yapılan kadastro tespitinde, tarafların ortak miras bırakanın " taşınmazları davalıya haricen sattığını belirterek davalı adına yapılan tespite muvafakat ettiğini" beyan edip tutanakdaki bu beyanını imzası ile onaylandığı ve bunun sonucu olarak da davalı adına tespit ve tescillerin gerçekleştirildiği görülmektedir.
Hemen belirtilmelidir ki, kadastro teknisyeni huzurunda tescile dair yapılan beyanların ve özellikle 3402 Sayılı Yasanın 13/son maddesi hükmünce yapılan tescillerin akitteki şekil unsurunu tamamladığı, 1.4.1974 tarih 1/2 Sayılı Yargıtay İnançları Birleştirme Kararında öngörülen irade ile beyan arasındaki çelişkinin bu işlemle giderildiği; dolayısıyla, olayda anılan İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yeri bulunmadığı gözardı edilmek suretiyle davanın kabulüne karar verilmesi doğru değildir.Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması isabetsizdir.Davalının temyiz itirazları yerindedir.Kabulü ile hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK:"nu 428.maddesi uyarına BOZULMASINA, 13.12.2007 tarihinde yürürlüğe giren avukatlık ücret tarifesinin 14. maddesi gereğince gelen temyiz eden vekili için 550.00.-YTL. duruşma avukatlık parasının temyiz edilenden alınmasına alınan peşin harcın geri iadesine, 15.7.2008 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.