11. Hukuk Dairesi 2017/4129 E. , 2019/1919 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 14. HUKUK DAİRESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA
Taraflar arasında görülen davada ... 1. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen 16/12/2016 tarih ve 2014/1059 2016/1277 K. sayılı kararın davacılar vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine, istinaf isteminin kısmen kabulüne dair ... Bölge Adliye Mahkemesi 14. Hukuk Dairesi’nce verilen 05/04/2017 tarih ve 2017/113-2017/156 sayılı kararın Yargıtayca incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacılar vekili, davacılarca davacıların miras bırakanı Yavuz Aydın ve ..."ın, tasfiye halindeki ... ve Ortakları Aydınlar Kollektif Şirketinin ortakları olduğunu, 1998 yılı itibariyle ticari faaliyeti duran ortaklığın 30 Eylül 2003 tarihinde şirket ortakları tarafından ortaklığın tasfiyesine karar verilerek tasfiye işlemlerini yürütmek üzere şirketin %40 hissedarı davalı ..."ın tasfiye memuru olarak görevlendirildiğini, ortaklığın gelirlerinin mevcut olup, bu gelirlerden en önemlisinin şirket ortaklarının aynı hisse oranlarıyla malik oldukları ve şirkete özgüledikleri taşınmaz üzerinde yer alan tesislerin gelirleri olduğunu, taşınmazların kiraya verilerek gelir elde edilmesine rağmen tasfiye memurunca kendi çıkarları doğrultusunda kullanıldığını, davacılara herhangi bir pay verilmediğini, şirketin kötü idare edildiğini, tasfiye memuru davalı tarafından şirketin diğer ortaklarının gerçeğe aykırı ve suni olarak borçlandırıldığını, davalının çocukları damatları hısımları ve arkadaşlarının şirketten alacaklı gibiymiş gösterildiklerini, bu hususunun ... 1. Sulh Hukuk mahkemesinin 2006/645 sayılı tereke davasının yargılama aşamasında öğrenildiğini ileri sürerek tasfiye memurunun azlini, tasfiye memuru ortağın kusurlu işlemlerinden dolayı davacıların uğradıkları zararın bilirkişi marifetiyle tespiti ile doğduğu tarihten itibaren ticari faizi ile davalıdan tahsiline, zarar miktarının yargılama aşamasında anlaşılacağından fazlaya dair haklar saklı kalmak şartıyla şimdilik 1.000 TL tazminata hükmedilmesini ve muvazaalı alacaklar ile bu alacaklar yönünden ortaklığın borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın tasfiye memurunun azli davası olup şirkete karşı açılması gerektiğini, şirkete zarar verildiği iddialarının gerçeği yansıtmadığını, müvekkilinin tasfiyeye yönelik tüm işlemleri tamamladığını ve Aralık 2009 itibariyle tüm hesapların kapatılarak tasfiyenin tamamlandığını, davacıların onay vermemesi nedeniyle tasfiye işleminin sonuçlandırılamadığını, şirketin borçlarının gerçek olduğunu, taşınmazın şirkete değil ortakların şahsına ait olduğunu, şirketin her hangi bir gelirinin bulunmadığını, davacıların tüm iddialarının asılsız olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
İlk derece mahkemece tüm dosya kapsamına göre, davalının tasfiye memuru olarak yapmış olduğu işlemlerde hukuka aykırı bir yön bulunmadığı, tasfiye memurunun tasfiye aşamasında yapmış olduğu işlemler sebebiyle ... bir zararın olduğunun ispatlanamadığı, tasfiye memurunun işlemleri sebebiyle oluşan bir zarar olmaması karşısında tasfiye memuru değiştirilmesi için haklı sebebin oluşmadığı, tasfiye sonrası tasfiye memurunca bilanço hazırlandıktan sonra oluşan bir zarar var ise bu durumda dava hakkının doğacağı, dava tarihi itibariyle davalı tasfiye memurunca yapılan tasfiye işlemlerinde davacıların oluşan bir zararlarının bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar vermiştir.
Karara karşı davacılar vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, tüm dosya kapsamına göre, davalı tasfiye memurunun şirkete zarar verdiği davacı tarafça kanıtlanamamış ise de, davalı tasfiye memurunun yasanın kendisine yüklediği görevleri tam ve gereği gibi yerine getirmediği, tasfiye işlemlerini makul sürede tamamlamadığı, böylece TTK 274.maddesi uyarınca tasfiye memurunun görevden alınması için yasal şartların oluştuğu, TTK 273.maddesi uyarınca ortaklardan birinin talebi üzerine mahkemece tasfiye memuru atanabileceği ve tasfiye memurunun mahkemece görevden alındığında, talep üzerine mahkemenin yeni tasfiye memurunu da ataması gerektiği gerekçesiyle davacılar vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü ile HMK 353/1.b.2. maddesi uyarınca, istinafa konu ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, davacıların, kanıtlanamayan maddi tazminat ve menfi tespit taleplerinin reddine, TTK 274. maddesi uyarınca tasfiye memurunun görevden alınması ve yerine yeni tasfiye memuru atanmasına karar verilmiştir.
Bölge Adliye Mahkemesi kararı, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre yapılan istinaf başvurusunun HMK"nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından Bölge Adliye Mahkemesi kararının onanmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin temyiz isteminin reddi ile Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın HMK"nın 370/1. maddesi uyarınca ONANMASINA, HMK"nın 372. maddesi uyarınca işlem yapılmak üzere dava dosyasının Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 13,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden taraflardan ayrı ayrı alınmasına, 07/03/2019 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.