8. Ceza Dairesi 2019/22602 E. , 2020/11574 K.
"İçtihat Metni"6136 sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’a muhalefet suçundan ..."un anılan Kanun"un 13/1 ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62. maddeleri gereğince 10 ay hapis ve 375,00 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına, 5 yıl denetim süresi belirlenmesine ve suça konu tabanca ve şarjörün 5237 sayılı Kanun’un 54. maddesi gereğince müsaderesine dair Gaziosmanpaşa 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/05/2008 tarihli ve 2006/1382 esas, 2008/641 sayılı kararına yönelik itirazın reddine ilişkin Bakırköy 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 20/06/2008 tarihli ve 2008/598 değişik iş sayılı kararı sonrasında, sanığın deneme süresi içerisinde suç işlemediğinden bahisle hakkındaki hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının düşürülmesine ilişkin Gaziosmanpaşa 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 15.01.2016 tarihli ve 2006/1382 esas, 2008/641 sayılı ek kararını müteakip, sanık müdafinin müsadere edilen silahla ilgili karar verilmesine yönelik talebinin reddine dair anılan Mahkemenin 11.04.2019 tarihli ve 2006/1382 esas, 2008/641 sayılı ek kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesinin 16.05.2019 tarihli ve 2019/457 değişik iş sayılı kararını kapsayan dosyası ile ilgili olarak;
Dosya kapsamına göre, sanık ..."a ait adlî emanetin 2006/2011 sırasında kayıtlı Sarsılmaz marka, ... seri numaralı müsadere kararına konu tabancanın bulundurma ruhsatlı olduğunun anlaşılması karşısında,
Benzer bir olay sebebiyle Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 11/02/2019 tarihli ve 2018/11549 esas, 2019/1789 karar sayılı ilâmında "...Müsadere kararı güvenlik tedbiri olmakla birlikte hükmün bir parçası niteliğinde olup, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte verilen müsadere kararı da bu hükme bağlı olduğundan askıda bir karardır ve hüküm açıklanıncaya kadar hukuki sonuç doğurma yeteneği bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; hükmün açıklanmasıyla birlikte hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın bütün hüküm ve sonuçları ile ortadan kalkacağı gözetildiğinde, mahkemece denetim süresi içinde suç işlenmemesi nedeniyle açılan kamu davasının düşürülmesi kararı ile birlikte suça konu silahın akıbeti hususunda yeniden bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi karşısında, merci tarafından itirazın kabulü yerine, yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesinde hukuka uygunluk görülmemiş ve anılan kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
.." şeklinde belirtildiği üzere, müsadere kararının hükme bağlı olduğu, somut olayda da sanık hakkında Gaziosmanpaşa 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 29/05/2008 tarihli kararı ile sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmesini müteakip, sanığın denetim süresi içerisinde suç işlemediğinden bahisle düşme kararı verildiği, müsadere kararının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar ile birlikte verildiği, anılan kararın bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu kapsamda denetim süresinde suç işlenmemesi üzerine kamu davasının düşürülmesine karar verilmesi nedeniyle hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının artık hukuken mevcut bulunmadığı, müsadere kararının hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karara bağlı olarak verildiği cihetle, mahkemece denetim süresi içinde suç işlenmemesi nedeniyle açılan kamu davasının düşürülmesi kararı ile birlikte suça konu silahın akıbeti hususunda yeniden bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı CMK.nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 26.09.2019 gün ve 2019-11547 sayılı kanun yararına bozma istemine atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03.10.2019 gün ve KYB/2019-94978 sayılı ihbarnamesi ile dairemize tevdii kılınmakla incelendi.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden hükmün açıklanmasının geri bırakılması, esas itibariyle bünyesinde iki karar barındıran bir kurumdur. İlk karar teknik anlamda hüküm sayılan, ancak açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi nedeniyle hukuken varlık kazanamayan bu nedenle hüküm ifade etmeyen, şartlara uyulması halinde düşme hükmüne dönüşecek, şartlara uyulmaması halinde ise varlık kazanacak olan mahkûmiyet hükmü, ikinci karar ise, bu ön hükmün üzerine inşa edilen ve önceki hükmün varlık kazanmasını engelleyen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararıdır. Bu ikinci kararın en temel ve belirgin özelliği, varlığı devam ettiği sürece, ön hükmün hukuken sonuç doğurma özelliği kazanamamasıdır.
Müsadere kararı güvenlik tedbiri olmakla birlikte hükmün bir parçası niteliğinde olup, hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı ile birlikte verilen müsadere kararı da bu hükme bağlı olduğundan askıda bir karardır ve hüküm açıklanıncaya kadar hukuki sonuç doğurma yeteneği bulunmamaktadır.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında; hükmün açıklanmasıyla birlikte hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın bütün hüküm ve sonuçları ile ortadan kalkacağı gözetildiğinde, mahkemece denetim süresi içinde suç işlenmemesi nedeniyle açılan kamu davasının düşürülmesi kararı ile birlikte suça konu silahın akıbeti hususunda yeniden bir karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi karşısında, merci tarafından itirazın kabulü yerine, yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesinde hukuka uygunluk görülmemiş ve anılan kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.
Açıklanan nedenlerle Adalet Bakanlığı"nın kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"nın ihbarname içeriği yerinde görüldüğünden İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi"nin 16.05.2019 gün ve 2019/457 D.İş sayılı itirazın reddine ilişkin kararının CMK.nın 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, müteakip işlemlerin mahallinde yapılmasına, dosyanın Adalet Bakanlığı"na gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı"na TEVDİİNE, 16.03.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.