8. Hukuk Dairesi 2012/4457 E. , 2012/4331 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ve müşterekleri ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Mudurnu 1. Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 13.04.2010 gün ve 693/168 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili dava dilekçesinde, Bursa İli, Mudanya İlçesi, Zeytinbağı beldesinde bulunan 129 ada 42 parsel sayılı zeytinlik vasfındaki taşınmazın davacıların murisi ...’e ait olduğunu, bu durumun tahrir kaydı ve tanık beyanlarına göre sabit olduğunu, kadastro çalışmaları sırasında Hazine adına tespit ve tapuya tescil edildiğini açıklayarak davaya konu taşınmazın Hazine adına olan tapu kaydının iptali ile miras payları oranında davacılar adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazın bulunduğu köyün başkalarının oturduğu eski bir yerleşim merkezi olduğunu, iskanen verilen tapu kayıtları hariç diğer tüm köyün metruk arazi niteliğinde olduğunu, metruk arazilerde sürdürülen zilyetliğin hukukça değer taşımadığını açıklayarak davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece, zilyetlikle edinme koşullarının oluşmadığı benimsenerek davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, muristen intikal ve kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal nedenlerine dayalı olarak TMK. nun 713/1. ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesine göre açılan mülkiyetin aktarılmasına yönelik tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, zilyetlikle edinme koşullarının oluşmadığı benimsenerek davanın reddine karar verilmiş ise de, varılan sonuç doğru olmamıştır. Davaya konu 129 ada 42 parsel sayılı taşınmazın 03.10.2000 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında tapu ve vergi kaydına rastlanılmayan taşınmazın Damail Ölçer’in kullanımında olduğu ancak, çalışma alanının iskan köyü olduğundan mütegaip eşhas ve firarilerin yerleri olabileceği ve bilirkişiler aracılığıyla müteakip defalarca bu yere ait bilgi ve belgeye ulaşılmak istendiği, hiçbir belge ve bilgiye ulaşılamadığı, şahsın teknisyenliğe herhangi bir müracaatta bulunmadığı, bilirkişilerce de bu yere ait tapu ve vergi kaydının bulunup uygulanamadığı bu nedenle de malik tayini yapılamadığı, gerçek tespit maliki tayin edilinceye kadar 3402 sayılı Kadastro Kanununun 18. maddesine göre Hazine adına tespit edildiği, tespitin 13.3.2001 tarihinde kesinleştiği ve aynı tarihte ... adına tapuya tescil edildiği anlaşılmıştır. Temyiz incelemesi sırasında geri çevirme suretiyle dosya arasına eklenen Mudanya Tapu Sicil Müdürlüğünün 26.4.2012 tarihli cevabi yazısında, davaya konu 129 ada 42 parsel sayılı taşınmaza 1937 tarih ve 3578 nolu vergi kaydının revizyon gördüğü anlaşılmıştır. 8.4.2009 tarihinde yapılan keşif sırasında dinlenen yerel bilirkişi Abidin Eren, davaya konu taşınmazın daha önceden davacıların murisi ...’in elinde olduğunu, 50 – 60 yıl öncesinde iskanen verildiğini, Bursa’da oturdukları için taşınmaza icar yoluyla baktıklarını beyan etmiştir. Davacı tanığı Ahmet Altıneler, taşınmazın 30 – 35 sene kadar öncesinde ... ve ailesinin elinde olduğunu, enişteleri aracılığıyla buğday, yulaf ziraati yaptıklarını, 10 – 15 senedir ekilip biçilmediğini açıklamıştır. Davacı tanığı Mustafa İnce, taşınmazın ... ve ailesine ait olduğunu, 40 sene kadar önce babası tarafından işlendiğini, 12 sene öncede kendisinin yulaf ektiğini açıklamıştır. Ziraat bilirkişisi, 17.4.2009 tarihli raporunda taşınmazın güney ve batı yönünün zeytinlik olduğunu, uzun zamandan beri kullanılmadığı için üzerinde yaban böğürtlen bitkisi olduğunu, organik madde ve ogrigat yapısı bünyesindeki yoğun tın etkisiyle de iyi düzeye geldiğini, yaklaşık 10 – 12 yıldır kullanılmadığını, ikinci sınıf kuru tarım arazisi olduğunu açıklamıştır.
Kadastro çalışmaları sırasında taşınmaz senetsizden Hazine adına 3.10.2000 tarihinden önce tespit edildiğinden, tespit tarihinden geriye doğru 20 yıllık zilyetlikle kazanma süresiyle diğer iktisap koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesi gerekir. Keşif sırasında yerel bilirkişi ve tanıklar, taşınmazın 10 – 15 yıldır ziraat bilirkişisi ise, 10 – 12 yıldır kullanılmadığını açıklamışlardır. Buna göre, tespit tarihi öncesindeki taşınmazın kullanılmadığı süreler 1- 6 yıldır. TMK. nun 976. maddesine göre, fiili hakimiyetin geçici nitelikli sebeplerle kullanılmaması veya kullanma olanağının ortadan kalkması zilyetliği sona erdirmez. Buna göre, Bursa İlinde oturan davacı tarafın tespit tarihinden önce 1 – 6 yıllık süre ile taşınmazı kullanmamalarının iradi terk olarak benimsenmesi olanaklı değildir.
Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile, keşif sırasında dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanlarıyla taşınmaza uygulanan 1937 tarih 3578 nolu vergi kaydına göre, davaya konu taşınmazın tespit tarihinden önce davacıların murisi olan ...’in 20 yılı aşkın malik sıfatıyla zilyetliğinde olduğu anlaşıldığından davacılar ve murisleri yararına zilyetlikle edinme koşulları oluştuğundan davacıların davasının kabulüne karar verilmesi gerektiği halde, karar yerinde yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK. nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine 15.05.2012 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
Davacı tarafından açılan tescil davasının yapılan yargılaması sonunda kanunun aradığı zilyetlikle iktisap için gerekli sürenin dolmadığından bahisle davanın reddine karar verilmiştir.
Mahallinde yapılan 17.4.2009 tarihli keşifte dinlenen ziraat mühendisi, taşınmazın yaklaşık 10 – 12 yıldır kullanılmadığını belirtmiştir. Yine keşifte dinlenen mahalli bilirkişi Abidin Eren, taşınmazın 20 sene önce ekilip sürüldüğünü, tanık Ahmet Altıneler ise, taşınmazın 30 – 35 sene öncesinde ... ve ailesinin elinde olduğunu, ailenin Bursa’ya göçtüğünü, 10 ila 15 senedir taşınmazın ekilip biçilmediğini beyan etmiştir.
Dava konusu 129 ada 42 parselin kadastro tespiti 13.3.2001 tarihinde kesinleşmiş, dava 22.11.2006 tarihinde açılmıştır. Mahallinde 8.4.2009 tarihinde kesif yapılmış, ziraat mühendisi ve tanıklar keşif tarihi itibariyle açıklamada bulunmuşlardır.
TMK. nun 713/1. maddesine göre, mülkiyet hakkının zilyetlikle kazanılması için tapu kütüğünde kayıtlı olmayan taşınmazın üzerinde davasız ve aralıksız olarak yirmi yıl süreyle ve malik sıfatıyla zilyet olunması gerekir. Kanunun aradığı “aralıksız yirmi yıl süreyle” zilyetlik şartı eldeki bu dava bakımından gerçekleşmemiştir. Tespitin yapıldığı 2001 tarihinden geriye doğru yeterli zilyetlik süresi dolmamıştır.
TMK. nun 975. maddesine göre, davacının zilyetliğinin ya doğrudan doğruya veya başka bir kişi aracılığıyla sürdürmesi gerekmektedir. TMK. nun 976. maddesine göre de, fiili hakimiyetin geçici nitelikteki sebeplerle kullanılmaması veya kullanma olanağının ortadan kalkması zilyetliği sona erdirmez. Davacının taşınmaz üzerinde zilyetlikle iktisap için aranan fiili hakimiyetini geçici nitelikteki sebeplerle sonlandırıldığı veya kullanma imkanının ortadan kalktığı ispatlanamamıştır. Aksine davacının sebebi açıklanmayan nedenlerle taşınmazı terk ettiği delillerle belirlenmiştir. Davacının taşınmaz üzerinde davasız ve aralıksız dolaysız (asli) veya dolaylı (feri) biçimde tespit tarihine kadar yirmi yılı bulan süreyle zilyet olduğu ispatlanamamıştır. Mahkemece davanın bu nedenle reddine karar verilmiş olması doğru olmuştur.
Sayın çoğunluğun aksi yöndeki bozma düşüncesine katılmıyorum. 15.05.2012